• zamanında babamın tepesini attırmış atasözü..

    bizimkiler evleniyorlar (bkz: anne ve babanın aşk hikayesi/@a little bird told me).. aralarında 14 yaş fark var (bkz: evlilikte kadınla erkek arasındaki ideal yaş farkı/@a little bird told me).. bu yaş farkı görünürde de oldukça bariz.. bir de o zamanki adamlar hep yaşlı gibi zaten.. saç sakal bir acayipler.. şimdiki nesil ile alakaları yok.. mesela benim eniştem 35 yaşında şimdi.. adamı, babamın aynı yaştaki fotoğrafları ile kıyaslıyorum.. iki resim arasındaki 7 fark halt etmiş.. benzer 7 şey bulmak mümkün değil neredeyse..

    neyse işte, izmir'e balayına gidiyor bizimkiler.. bir gün yürüyorlar kordon'da.. annemin hemen hemen yaşıtı 2 delikanlı (yaşıyorlarsa kendileri ihtiyar delikanlı statüsüne ulaşmıştır şimdi) yanlarından geçerken, annemle babamın durumunu özetleyen bir cümle kuruyorlar..

    armudun iyisini ayılar yer!

    annem duymuyor bunu.. babam duyuyor, yediremiyor kendine.. otele geliyorlar.. babam birden annemin makyaj malzemelerini toplamaya başlıyor.. annem daha ne olup bittiğini anlamadan, hepsini toplayıp koyuyor bir poşete.. atıyor çöpe.. "bir daha makyaj yapmanı istemiyorum!" diyor..

    annem çok üzülüyor bu duruma.. çünkü babaevinde de makyaj yapmasına izin vermemiş dedem ve dayımlar.. o gün malzemeler çöpe gidiyor, bir daha da makyaj yapmıyor annem..

    ben fazla makyaj yapmayı seven biri değilimdir.. ama ne zaman makyaj yapsam, annemi bir köşeden, içinde kalan makyaj yapma hevesiyle, beni dikkatlice izlerken bulurum..
  • iyi armutlara yaklaşmaya ancak ayı özgüveni olanlar cesaret eder. manasına da gelebilecek atasözü.*

    şöyle ki: iyi armutlar neşe içinde düzgün birer adam ararken düzgün adamların hepsi tam bir şapşallık ve özgüven sorunuyla iyi armutlardan korkarlar. bu arada iyi armut dalında durur durur.
    ayının teki de "ya nolcak ki ben bir tanışsam şu armutla" der.
    armut şaşırır. "bu ayı da nerden çıktı? demek içinde iyi bir adam gizli. ne neşeli, kendine güvenli bir ayı bu" der.
    ayının yaptıklarını komiklik zanneder. postu gidecek de içinden iyi adam çıkacak diye bekler.
    bu arada cesaretsiz iyi adamlar bu olayı görüp daha da korkarlar. "yahu bu armut iyiydi. bu ayıyla takıldığına göre demek ki o kadar da iyi değilmiş. ya da ben bu ayı kadar iyi değilim" derler.
    olaylar gelişir. şaşkınlık içindeki iyi armutla yanındaki neşeli ve umarsız ayı mutlu mesut gezerler.
    iyi adamlar da bunlara bakar bakar yutkunurlar.

    demek ki neymiş: arada sırada gözü karartıp armut ağacına şöyle bir yaklaşmak lazımmış. ne olur ne olmaz...
  • efendim sanat kaynağını din/mitoloji ve aşktan almıştır diye bir sözün olduğu hepinizin malumudur. armudun iyisini ayılar yerler özlü sözü de bu durumu destekler nitelikte. tarihsel bir flashbackle, taaa zeusun karı kız ayartıp kıçından yıldırımlar atmayı unuttuğu zamanlara uzanıldığında daha iyi anlaşılabilecek bir gerçektir bu.

    evvel zaman içinde olympos dağında tanrılar kralı zeus ambrosia ve su perileriyle gününü gün ederken, hem kardeşi hem de ensestlğin meşru olmasından ötürü karısı hera gizli işler çevirmektedir. "ben yaptım oldu" felsefesinin antik çağda da hakim olmasından, kadın başına bir çocuk dünyaya getirir. ancak o kadar çirkin bir çocuktur ki bu olympostan aşağıya atmıştır sevgili hera. işte o çocuk, ilerde 12'lik panteonda yerini alacak olan hephaistos'tur.

    zaman geçer, günler biter; antik dönemin emrah bakışlı, kadersiz tanrıcığı hephaistos bir maden ocağında kendini demirciliğe vererek öyle bir ustalaşır ki, namı olymposa kadar duyulur. anası olcak kadın hera'ya (ki anası olduğunu bilir) hediye olarak mükemmel işçilikte bir taht yapar ve gönderir. hera buna oturduğunda köpek kiltlenmesi gibi bir şey olur ve yerinden kalkamaz. su dökerler filan kar etmez. zeus buna sinirlenir ve 'avrat elden gidyor ülenn' diyerek hephaistos'u çağırtır. pan gibi inatçı hephaistos buna razı olmaz ama sonunda dayanamaz ve dilinin altındaki baklayı çıkarır ve aphrodite'i kendine eş olarak ister. zeus önce şansını dener; hefonun sırtına vurur, "unut" der romanları
    "işçisin sen işçi kal giy dedi tulumları"diye ekler. hepaistos, "siktir lan salak, kimi kandırıyosun" diyerek terslenir. zeus garibim de ne yapsın, filmlerdeki, iflasın eşiğinden dönmek için kızını peşkeşleyen kodomanlar gibi ''olur'' der. sorun çözülür. hepaistos muradına erer ve bastığı yerleri toprak diyerek geçmeyip renk renk çiçekler açırtan aphrodite'le düğünlü dernekli evlenir.

    düğünde hepaistos'un biraderi ares o kadar çok içmiştir ki; dianysos'a ''ulan dio vallahi billahi armudun iyisini ayılar yiyor arkadaşım yok böle bişey'' der. gel gör ki aynı ayılığı kendisi de edecek biraderinin helaline göz koymaktan kendini alamayacaktır. ve hatta bu hepaistos'u boynuzlama olayından sonra demeter'in, ares için ''çiğ süt emmiş pezevenk, bunun yüzünden buraların beti bereketi kaçtı'' demesi de aynı antik döneme tarihlenir.

    iyi aileydi bunlar da işte..
  • her okuz gibi tipin yanında guzel bi hatun gorduumde bu repligi kullanirim...
    eminim baskalarida benim yanimda guzel bi hatun gorduunde ayni repligi atiyodur...
  • niye armut ? niye ayilar ? atalarimizin i$i gücü yok muydu diye dü$ünesim geldi gene. (bkz: atalar)

    ha $imdi burada armuttan kastedilen sandigimiz $eyse atalarimiz terbiyesiz imi$.yok biz yanli$ anladiysak biz fesatiz o zaman (bkz: fesat insan)
  • ingilizceye tercume edilince "bears eat the best pears" seklinde kafiyeli bicime giren atasozu.
  • "irisini de kabadayılar" diye devam etmesi gereken deyiş.
  • doğru olmala birlikte ayıların seçiminin değiştiği durumlar da olabilir.
  • iyi* malzemenin* bol olduğu yere yakın olanlar -o malzemeyi elde etmek konusunda- uzakta ama daha çok enerji sarfedenlerden ve vasıflı olanlardan daha fazla şansa sahiptirler. armudun en olgun, en yenilesi zamanında ayı ordadır ve armudu yer. sen insan olarak gidip onu toplayıncaya kadar iyi armutlar ayılar tarafından yenmiştir.
  • günlük ve sosyal hayatta, aslında layık olmadığını düşündüğümüz bazı insanların, paraya, mala, varlığa, özellikle de güzel hatunlara sahip olduklarını görünce, ister istemez ağzımızdan dökülüveren bir deyim...
    tam olarak olgunlaşmayan meyvaları yemeyi sevenler olsa da, bütün meyvalar en güzel tadına ve kokusuna olgun zamanında kavuşur. bu ise meyvanın dalından kendi kendine koptuğu zamana denk gelir. insanlar meyvayı dalından topladıkları için genellikle en olgun zamanında onu koparıp yiyemezler. hele günümüzde satış ve pazarlama süresi göz önüne alınarak meyveler daha da erken, yani ham olarak toplanmaktadır.
hesabın var mı? giriş yap