• 2007 yılında türlü gazlarla ziyaret ettiğim mekan.

    muhammed'in meşgul olduğunu düşünerek, isa'dan medet uman deli gönül, sabah 9:30'da gaziosmanpaşa adliyesi'nde olması gerekirken, hem de o deli gibi yağmurlu havada, " ille de gitmem gerek" diye tutturmuş ve sabahın sekizinde soluğu dötünde, dilek sayısı kadar anahtarı ise kilisenin girişinde almış, "dileği olan ortaya mum diksin" komutunu duymuşcasına, mum alıp boş bulduğu yere dikmeye başlamış, daha sonra kilisenin müdavimleri napıyorsa takip edip aynılarını icra etmiş, kah kilisede bulunan kilitli resimlerin önünde anahtarlarını çeviriyormuş gibi yapmış, ki bu zekice hareketin anlamı, kısmetin açılıp, bereketin gelmesiymiş, kah etrafta yapılacak başka atraksiyon kaldı mı diye ortalığı kolaçan etmiş, rahip amcanın önünde sıraya dizilen insanları görünce depara kalkmış, duadan da geri kalmamıştır.

    yapabileceği her şeyi yapmış, kilisenin taşından, duvarından, suyundan yararlanmış, her dileğini istemiş, bu hayattaki amacını tamamlamış olan ajlık sahibesi havva kızı, güle oynaya kiliseden çıkmış ve deli gibi yağan yağmuru görüp şemsiyesini bulmaya çalışırken, o an en ihtiyaç duyduğu zıkkım olan şemsiyeyi kaybettiğini farketmiş vee ;

    "allahım, güzel allahım, ben senden ev istiyorum, araba istiyorum, para istiyorum, bol bol iş istiyorum, hiçbirini vermediğin gibi elimdeki sikindirik şemsiyeyi de alıyorsun ya daha sana hiçbişicikler demiyorum." diye zırlanarak bir eli böğründe diğeri ıslanan kafasını korumaya çalışaraktan mekanı terketmiştir.
  • adı kesin aya irini'dir bunun sonra sikimsonik bir çeviriyle ayın biri olmuştur bence. bugün pazar ya, iş güç yok ya, annem ne zamandır şarlıyordu götür götür diye, toparladım götürdüm. her ayın birinde öyle mi bilmem ama 300 kişi kadar bir sıra vardı. annem hiç öyle olacağını düşünmemiş olacak ki biraz durdu, böyle olacağını bilsem gelmezdim dedi. anne bak biz bu sıranın yanında duralım buradan sinerji alalım bu insanlardan dedim. mum anahtar gibi objeler bunlar paganlıktan gelme, önemli olan hissiyat, iyi niyet dedim. kendimiz ve bu insanlar için iyi şeyler düşünelim olur o iş yavaş yavaş dedim. sonra sen bekle ben bir şey sorup geleceğim dedi. ben de sigara almak için büfe aradım.

    biraz sonra geldim aynı yere, yok. aradım, açtı, ben içerideyim mumumu diktim şimdi çıkıyorum dedi. benim güzel annem sıraya hemen kapının oradan kaynak yapmış, girmiş içeri işini görmüş.

    şimdi güzel anneciğim: büyük ihtimal benim için bir şeyler diledin ama senden önceki o 300 kişiyi ne yapacağız? nasıl bir adak, nasıl bir dua seninki, o 300 kişinin hakkını yedin, onları insan yerine koymadın, sonra o dileğin yerine mi gelsin isteyeceksin yani. nasıl bir vicdandır bu. öncelikle benim vicdanım razı gelmez o dilediğin şeyin olmasına. mundar olmuş o dilek, bir ineğin bacakları arasından löp diye düşen ölü buzağı kadar ölü doğmuş. o iş yaş iş anne, biz önümüzdeki ay tekrar gidelim ama sabah erken gidelim, sıraya kalmayalım.

    bir de kapıda seyyar bir adam var herif ev iş araba sevgili diye bağırıyor amk. ağır sinir oldum, parmak uçlarımdan kanım çekilip beyin ve kalp çevresinde yoğunlaştı ki bayılmayayım, sakin olayım, adama dalmayayım. kısa bir dalıcı memeli refleksi yaşadım orada. adam doğrudan vaat satıyor lam, ne güzel meslekler var amk. herif yüzsüzlüğe vurmuş, nazarlık satıyorum demiyor da ev iş araba veriyorum diyor am biti.
  • imç nin arka tarafında bi rum ortodoks kilisesi. küçük mü küçük. her ayın birinde buraya giden ( çoğu kadın ) insanlar mumadağında bulunurlar,(para verirler) oradaki bi görevliden dilek için anahtar alırlar (para verirler) sıraya geçip papaza kendilerini kutsatırlar (para verirler), oradaki çerçeve kilitlerini anahtarlarıyla açıyomuş gibi yaparlar, inanır mısınız çerçevelerin içine bile para sıkıştırırlar, ayazmadan su içer, şişelere doldurur eve götürür oraya buraya serperler, orada bulunan yaşlı rum madamlar şu dernek bu dernek adı altında yardım parası toplar,istanbul sosyetesi ve özellikle ünlüler arasında baya revaçtadır bu kilise. bi diğer adı da meryem ana kilisesi imiş.
  • buraya yazacak umut verecek bir hikayem yok. arkadaşımla gittik, ne onun ne benim dileklerim gerçekleşti. gerçekleşmediği gibi, dilek tuttuğum hususlarda herşey daha da tepetaklak gitti :/
    edit: "iyi ki olmamış" dedirten gelişmeler, enteresan. hayat öyle dediğimiz gibi olmuyormuş he.
  • ayın birinde dilek tutmak için kiliseye gelmiş kişilerin, göz göre göre, gözünüzün içine baka baka, sırayı umursamadan, önünüze geçerek kaynak yaptığı yerdir.. uyarıldıklarında sert tepki gösterenler de olmuştur. insanların hakkını yiyerek dilek tutmaya geliyorlar. çok garip.
  • bu sabah gittiğim kilise. minik, huzurlu bir yer. sabah çok erken bir saatte gittiğim için tenhaydı. bir alman abla coşkuyla çikolata dağıtıyordu, dileği kabul olmuş.

    imc çarşısının 3. ve 4. bloklari arasında kilise. bulmak çok kolay.

    bu arada güncel bilgi vermiş olayım; anahtar 2 lira, mum 1 lira.

    en çok hoşuma giden şey anahtarların taşıdığı yaşanmışlık. ya düşünsenize bir insan dilek diliyor, o anahtarı taşıyor yanında, dileği kabul olunca kiliseye geri getiriyor, o anahtarı sen alıyorsun ve taşımaya başlıyorsun. temiz bir enerjisi var bu durumun bence.

    bakalım ne zaman geri vereceğim anahtarlarımı, merakla bekliyorum sözlük!
  • her ayın 1'inde kapıları acılan ve o gün dilediginiz dileklerin kabul olduğu yüzyılların tecrubesiyle test edilip onaylanmış, etrafındaki çarpık ve cirkin yapilara tezat, kapalı demir kapilariyla kendini dış dünyadan soyutlamis tipik bir ortodoks kilisesi. her ayin birinde kapısında metrelerce kuyruk, duaları kabul olan kullar ellerinde kutular şeker ve çikolata dağıtıyor, kırmamak için hepsinden alıyorsun, belki de kabul olunmus bir duanin adaginin dertlerine iyi geleceği düşüncesi ve umudu, hepsinden alıp bir kısmını agzina, bir kısmını cebine atıyorsun. kapisinin önünde seneler öncesinden bir ünlü, serpil örümcer, ivir zivir satiyor. serpil örümcer hakkında pek bir bilgim olmasa da sirada önümde bekleyen iki amca berkant ile olan aşk hikayesini bir çırpıda anlatiyor. bahcede her inançtan insan, özellikle de başlarındaki örtüden müslüman olduğunu anladığımız bayanlar çoğunlukta. çoğu mum dikiyor, bazısı dua ediyor, bazisi anahtar aliyor . bense hiçbirini eksik bırakmak istemiyorum. kendi inancım doğrultusunda dua ediyorum, mum dikiyorum, anahtar alıyorum ve hep yanimda taşımak uzere cuzdanima koyuyorum. mumu sönmeden bir cirpida eriyenin duasinin hemen kabul olacağını soyluyor yaşlı bir teyze . rüzgardan etkilenmemesi ve diğer mumlardan da ısı alarak hemen erimesi için mumumu en ortaya ve olabildiğince derine dikiyorum - garantiyi hep sevmişimdir. güzel bir tecrube ve ciliz bir umutla imc bloklarına doğru yol alıp ıett otobusune biniyorum . mistik bir ruyadan çıkıp gürültülü ve acımasız gerçekliğe dogru yol aliyorum.

    dileklerimin ilki olmuyor, çünkü zaten esyanin tabiatina ve bilimsel gerçekliğe aykırı. ama umut hala çok çekici ademoğlu için...
    ıkinci dileğim ise oluyormuş gibi olup olmayanlardan ve zaten artık eski önemini ve cazibesini yitirmiş durumda. alışmak ve unutmak insana verilmiş en büyük hediyelerden biri, bir kez daha anlıyorum.
  • bu kilise hakkında yazı yazan bir sürü insan olmasına karşın bir allahın kulu anahtar kaç paradır, muma ne kadar verilir bahsetmemiş. kilisenin namını duyduktan sonra ister istemez bunu oldukça araştırmıştım zira kilisenin adı "sosyete kilisesi" olunca, insanın aklında dilek başına milyon dolarlar akıtılması gerekiyormuş gibi bir düşünce oluşuyor ama alakası yokmuş meğerse.

    dileğiniz başına bir anahtar alıyorsunuz, anahtar başına da bir lira veriyorsunuz. mum için bile para vermek sizin insiyatifinizde zira anahtarların satıldığı yerde satıldığı gibi, onun dışında açıkta da mumlar bulunuyor, önünde de para atabileceğiniz, kumbara vari bir kutu. atın atmayın sizin tercihiniz tabi. eğer anahtarların alındığı yerden alacaksanız da 1 lira veriyorsunuz yine. papaza gidecek olursanız, onun yanında da "fakirlere yardım derneği" için para toplanıyor, ister bırakırsınız, ister bırakmazsınız. öyle sizin umutlarınızı sömürerek bütün malvarlığınızı elegeçirmek gibi sapkınca bir durum yok ortada kısacası.

    ha, bir de, kapının önünde uğur satan şahıslar var, onların kiliseyle bir alakası yokmuş.
  • bu kiliseye gidenleri, boyunlarında dileklerini temsil eden anahtarlarından tanıyabilirsiniz. "bu ne" diye sorduğunuzda da klasik olarak "söyleyemem" cevabı alırsınız.
hesabın var mı? giriş yap