aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • sabahin bir körü brezilya'nin iki genc güzel kizini okudugu lisesinde yakalayip uyandim sabah ile sarkisini söyletebilecek kadar eglenceli programdir. ezberletecek baska sarki mi yok yahu?
  • bu aralar afrika ülkelerine takılıp giden stv'nin gezi programı. aylar önce hollanda'yı göstermişlerdi: bir coffee shop'a girip, 4 tane ot içen 16 yaşında genci gösterip "işte hollanda gençliğinin hali" diyerel arkaya da acılı bir türkü koymuşlardı. ne risjkmuseum ne van gogh, bula bula bu. el insaf. her neyse, şimdi düşünüyorum, acaba durmadan afrika'nın fakir ülkelerini gösterip birilerine "allah bizim başımızdakilerden razı olsun" mu dedirtmeye çalışıyorlar...
    paranoyaklaşıyorum mütemadiyen,
    tanrım ben miyim bunu diyen.
    ayna ayna söyle bana diye diye,
    gidemez olduk artık uzaktaki o köye.
  • bu belgesel muhabbetindeki adamı bugün tekrar programında ilk kez karlar buzlar arasında grönland'da görüp "aha sonunda afrika'ya gidip feto reklamı yapmıycak." diye düşünmüştüm. biraz sonra görnland'da yaşayan iki türk'ün türkiye'yi nasıl tanıttığını, ramazan geleneklerinin grönland televizyonuna birçok kez haber olduğunu falan anlattı. tabi konu döndü dolaştı islamı ve dinimizi bu soğuk yerdekilere anlatmaya getirildi.

    ulan bir defa gidip yanlı yayın yapmadan dönün, dişimi kırıyorum tören eşliğinde.
  • sunucusuna feci sekilde gıcık oldugum programdır,
    adamın programcılıkla,belgeselcilikle zerre alakası yok, bağıra bağıra konuşuyor, kötü giyiniyor, halktan pek kimseyle de konuşmuyor ama konuştuğu kişilerle de hiç bir sıcak iletişim kuramıyor teftişe gelmiş müfettiş havasında iki kelamdan sonra yanındakinin suratına bile bakmıyor dönüp bağıra bağıra kameraya anlattığı şey daha önemli.

    pazarda gördüğü bir meyveyi dakikalarca anlatıyor baskaca hiç bir değişiklik bulamıyor gittiği ülkede,
    grönland gezisinde 20 dakika kızak çeken köpekleri gösterdi, indi peşlerinden koştu,kendi sürdü, yolcu gibi oturdu, tekrar sürdü bana fenalık geldi, grönland'a gitmişsin kızaktan köpekten başka gösterecek hiç bir şey bulamıyor musun, kimdir bunlar, necidir,konuş insanlarla, muhabbet kur, evlerini göster, sokaklarını göster, konuştukça sürpriz bir şeyler çıkar, ilginç şeyler yakalarsın,
    grönland içinde ulaşım uçakla saglandığı için uçaga binmişsin yahu bir sor uçaktakilere ne iş yapıyorsun, niye oraya gidiyorsun, burası kar kış avrupa ya tatile gidiyor musun, ekonomik durumların nasıl, sor yahu, uçaktan enstantane alacağım diye kendini dışarı bakarken çektiriyor, insanların suratına kamera tutuyor, belli ki onlar da seni yabancılamış soguk bakıyorlar hiç bir iletişim kurmamışsın.
    adama gıcık olmamın asıl sebebi de bu adam dunyayı geziyor ben tv'ye bakıyorum, kıskanıyorum arkadaş, sinir oluyorum...
    (bkz: saim orhan)
  • stv de yayınlanan belgesel, dünyanın her yerini dolaşıyor, fakat genellikle gülen okullarının bulunduğu yerlere gidiyor.

    sunucu arkadaş yıllardır aynı tarz berbat kıyafetler giyiyor yaz kış.

    pantalon üstü gömlek , gömlek pantalon içine sokulnuş ve en önemlisi cep telefonu pantalon kemerine taılmış durumdadır.
  • yedi duvel dort diyar gezip de; ait oldugu dunyanin kapali devre tabiati nedeniyle, gittigi yerlere nufuz etmekten gectim, temas edemeyen, dolayisiyla objektife hasbelkader takilanlar ve cemaatce oraya gonderilmis badem biyiklilarla yetinmekten baska sansi olmayan program.
  • akşamki yeni bölümünün reklamını yaptığı alt yazıdan

    " bu hafta yeni zellanda'dayız. yeni zellanda'da kızlar devlet okuluna başları kapalı olarak girebiliyor"

    (bkz: türkiye yeni zellanda olur mu)
    (bkz: kalp gözünüz açık olsun)
  • gittiği her yerin mutlaka halk pazarına gidip dolaşan, bulduğu her yemeğin yenilebilir durumda olanlarını mutlaka tadan, ve yöresel kıyafetleri eğer imkan bulursa mutlaka giyip deneyen sunucusu olan belgeseldir. saim orhanyediği ve içtiğini beğenmezse ekşiyen suratından anlarız; hatta sırf suratının ekşiyip ekşimeyeceğini görmek için dikkatle bakarız. suriye'de çarşıda şerbet içtikten sonra, galiba arjantin'de çok sert bir kahveyi içtikten sonra, hem de tüm konukseverlikleriyle ikram edenlerin önünde suratı buruşur. adeta sunucu değil, küçük bir çocuktur. ya da afrika'da adını hatırlayamadığım bir ülkede çiğ et yenen bir lokantada ellerinde bıçaklarla kanlı et kesenleri görünce şoka girer, ne diyeceğini bilemez. yıllardır izlenen avrupa ülkelerinden ziyade asya, afrika, ortadoğu ülkelerine, haritada bile zor bulunan adalara daha çok vakit ayırır; ki sırf bu yüzden bile izlenebilir. çoğunluğun ortak isteği programın dakikalarını türk okullarına, orada türkçe şarkı söyleyen çocuklara, okulların öğretmenlerine veya o ülkedeki tek tip türk iş adamlarına ayırmamasıdır; ama sponsor meselesi sanırsam.. sonuçta saim orhan, somut bir sebebe parmak basamasam da tüm kafa sallamaları, "-yor" ları uzatarak konuşmaları, zaman zaman saçmalamaları dahil, sevdiğim bir insan; ve ayna istisnasız her hafta tekrarları dahil izlediğim programdır.
  • ülkemiz kanallarındaki belgesel kıtlığından mıdır nedir samanyolu tv'nin izlenebilirliği olan iki programından biri. bir diğeri (bkz: boşanmak istemiyorum)*
    sunucusu kanalın verdiği misyondan mı yoksa kendi huyundan suyundan mı bilinmez sürekli "islam dininde şöyle", "bakın hollanda'da türbanla derse giriliyor", "bizim dinimizdekine benzer şekilde" gibi laflar ediyor. yine de sempatikliğinden bir şey yitirmiyor. kanımca acun firardaya bin kere tercih edilebilecek program. haberciye değil tabi.
  • adını ilk defa duydugum ulkelerdeki fetullah okullarını gösteren, mutlaka ordaki bir grup ögrenciye türkçe bir şarkı ya da ilahi söyleten belgesel programı. ancak tarafsız bakıldığında sayesinde bir sürü ülke hakkında bir sürü şey öğrenmiş olduğum programdır.
hesabın var mı? giriş yap