hesabın var mı? giriş yap

  • cevabı benim için net (bkz: çalışmam) olan soru cümlesi. resim yaparım, bol bol kitap okurum, basketbol oynarım, kamp yaparım, trekking yaparım, hiking yaparım daha bir dünya hobime bir dünya zaman ayırırım ama asla çalışmam.

    hiçbir şey yapmıyorsam 365 gün yatarım ama yine çalışmam.

  • 9 farkla gerideyken son atışta 10 attı. normalde bir türk sporcu 8 atar ve elenirdi. bu çocukta bizim sporcularda genellikle bulunmayan winner'lık geni var.

    edit: helal olsun ilk altını kazandırdın.

  • ülkede nasıl bir tersoluk varsa azıcık adele yapanları dereceye sokuyorlar.
    aydemir akbaş'ı göndersek 3. olur amk.

  • bu sahneye konu olan asıl olay 76 yıl önce bugün yani 22 nisan 1945 yılında yaşanmıştır. ss-obergruppenführer felix steiner berlin'in geri alınmasına yönelik hitler'in verdiği emirleri uygulamaz. bunun nedeni askerlerinin hem sayıca daha az hem de moral ve donanım olarak yetersiz olmasıdır.

    bu itaatsizliği öğrenen hitler de karargahında tam da bu filmdeki gibi göz yaşları içerisinde generallerine bir sinir patlaması yaşar ve ilk defa savaşın kaybedildiğini itiraf eder.

    işte o sahne

    edit: bu entry'yi öğle saatlerinde girdim. akşam olmadan ekşişeylere taşıdılar. bu entry'lerin ekşişeylere taşınması ile alakalı bir meramım var. zaman ayırıp okursanız sevinirim. (bkz: #121607422) bu editi de muhtemelen debe'ye taşınacağını düşündüğüm için yazdım.

  • kiz arkadasindan gelebilecek ''site senin degil mi? neden acilis sayfasina resmimizi koymuyorsun?'' seklindeki sorulara hazirlikli olmalidir.

  • bir kitaptan mümkün olan en iyi derecede faydalanmak için yapılan eylemdir.

    okurken satır aralarına notlar almadıkça; kitabın üst, alt ve yan boşluklarını verimli bir şekilde kullanmadıkça; hatta, kitap sonundaki boş sayfaları kendi düşüncelerinizle doldurmadıkça, üzgünüm, verimli bir okuma yapmış olmuyorsunuz.

    bu tıpkı şu soruya cevap vermek gibi bir şey: ''markete gidip çok sevdiğin o çikolatadan aldın ve onu market reyonundan evindeki dolaba 'aktardın' diyelim, dolabındaki çikolatayı tüketip kanına karıştırmadığın sürece gerçek anlamıyla çikolataya sahip olmuş olur musun?''

    evet dostlarım, size kitapları işaretlemenin onu sakat bırakmak değil, sevmek olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

    entry'nin bu kısmında bir kitaba notlar almak neden okumanın ayrılmaz bir parçası olmalı onu söylemekte fayda var.

    ilk olarak, sizi uyanık tutar. bahsedilen uyanıklık ise sadece bilinç düzeyinde değil, tam anlamıyla uyanıklıktır...

    ikincisi, okumak aktif bir şekilde yapılıyorsa düşünmektir ve düşünmek de ancak kelimelerle mümkündür.

    ve, üçüncüsü, yazmak okurken aklınıza gelen ya da yazarın ifade ettiği düşünceleri hatırlamanıza yardımcı olur ve aynı zamanda yazarla sohbet etmektir...

    kitap okumanın tam da olması gerektiği şey işte budur: yazarla aranızda bir sohbet. muhtemelen konu hakkında sizden daha çok şey bilmektedir; doğal olarak ona uygun bir alçak gönüllülükle yaklaşmalısınız. ama kimseye, okurun sadece alıcı olması gerektiğini söyleme hakkını tanımayın. anlamak çift yönlü bir olaydır; öğrenmek boş bir kap olmak anlamına gelmez. öğrenen, kendisini ve öğretmeni sorgulamak zorundadır; öğretmenin ne demek istediğini anladığında, öğretmenle tartışması bile gerekir. o halde bir kitabı işaretlemek, kelimenin tam anlamıyla yazarla olan fikir farklılıklarınızın ya da birliklerinizin ifadesidir.

    ufaktan sona yaklaşırken, bahsetmekte fayda gördüğüm konulardan bir diğeri notları nasıl almamız gerektiği yönünde olacak...

    bir kitabı zekice ve verimli şekilde işaretlemek için çeşitli yöntemler vardır. satırların altını çizmek, anahtar kelimeleri daire içine almak, boşluklara not almak, ilgili paragrafa bir referans numarası verip sayfa altına bu numarayı tekrar yazarak kendi düşüncenizi yazmak gibi.

    nitekim, atatürk de kitaplarına bu gibi tekniklerle notlar alarak okuma yapmıştır.

    entry'nin başındaki görselde kubrick'in stephan king'in kitabını nasıl okuduğunu görebileceğiniz gibi, burada nabokov'un kafka'yı nasıl okuduğunu, burada ise jack kerouac'ın dostoyevski'yi nasıl okuduğunu görebilirsiniz.

    son olarak, benim yöntemimden bahsedeyim biraz. buradaki renkli boya kalemleri ile ''<'' ve ''>'' olmak üzere iki işaretleme yapıyorum ben kitaplarıma. bu işaretlerin renklerini ise üç sınıfa ayırıyorum: alıntıla, anahtar bilgi ve araştır...

    bir kitabı bitirdikten sonra sadece bu renk sınıflandırması çok kısa bir sürede hafızamı tazelememe yardımcı oluyor...

    tüm bunlara rağmen not almam gerektiğinde ise ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor.

    the saturday review of literature isimli derginin 1941'de yayınladığı bir yazıdan alıntılar yaparak tamamladığım bu yazı, kitap okurken "kitaba" not almak üzerine aslında.

    elbette okuma yaparken deftere ya da boş bir kağıda not alan arkadaşlar da vardır, bunun hakkında yazmak ise onlara kalsın isterim.

  • ahmet çakar: fatih terim'in konuşmasında bir kaç tane paradoks var. mesela diyor ki "siyasetçiler futbola karışmamalıdır"
    rok: hahahahahahaha bunu dedi mi gerçekten? bunu diyen fatih terim mi? yahu bu aynı benim "ekranlarda bağırmamalıyız, hep sakin olmalıyız" demem gibi bir şey hahahaha

  • 7 senedir yaziyorum surada. ilk defa haline uzuluyorum eksi sozluk'un.

    ne cok gerizekali varmis arkadas sagi solu kiskirtmak, bilincli olarak rahatsizlik verip tatmin olmak icin bekleyen...

    sokakta biri ayagina bassa urkerek donup "abi ama ayip olmuyor mu?" diyemeyecek onlarca omuriliksiz gelmis burada milletin umursadigi, oyle ya da boyle inandigi ne kadar deger varsa provokasyon amaciyla itin gotune sokuyor. sebep? milletin rahatsiz oldugunu, sinirlendigini izleyip zevk almak.

    sonra zevkine dovsen bunlari suclu olursun, barbar olursun. kisisel alana mudahele etmis, ilkel olursun.

    ne hastalikli, ne rahatsiz bir zihniyetmis bilader.

    uzuldum, vallahi uzuldum.

  • katar'da düzenlenecek olan fıfa 2022 dünya kupası organizasyonunun güvenliğini bizim polisimiz sağlayacakmış.

    içişleri bakanı süleyman soylu, “katar'ın bize emanet ettiği güvenlik konusunda sanki bizim bir düğünümüz var ve biz heyecanlıyız. bunu başarıyla bitirme arzusu içerisindeyiz” dedi.

    la ne düğünü? 10 milyar $ para dilendiniz, bir de polisimizi sanki sizin malınızmış gibi gönderiyorsunuz.

    cb diyor ya hani, ihracat ile kazanacağız vs. askerimizin yanına polisimizi de kattık artık satılık-kiralık olarak.

    edit: kaynak eklendi:
    https://www.birgun.net/…ar-gibi-heyecanliyiz-368702

  • geçmiş olsun kardeş. konsantre askerlik yapmışsınız. bu dediklerini kısa dönemlere 6 ayda uzun dönemlere 12 ayda günlere serpiştirerek yapıyorlar. sizin vakit dar olduğu için 21 günde ne yapabilirse yapmışlar. neyse yemişsin askerliği işte hürgeneral kardeşim. boşver unutursun zamanla...