hesabın var mı? giriş yap

  • jackie chan'in 1985 yılında çektiği, bizim televizyonlarda defalarca oynayan harika film. türkçe adıyla polis hikayesi.
    filmin başında jackie'nin otobüs durdurma sahnesi tango ve cash filminin başında tango tarafından tırı durdurmak için aynen çekilmiştir.

  • herhangi ölümcül bulaşıcı bir hastalığın, tüm dünyayı etkileyecek “küresel” bir boyuta ulaşmasıdır. yakın tarihimizde bunun birçok örneğini de gördük. domuz gribi veya kuş gribi bir pandemi örneğidir.

    amerika’da türk bir ilaç şirketinin yönetiminden öğrendiğim kadarıyla çok yakında dünya çapında ölümcül büyük bir salgın gerçekleşecek. salgını yapacak olan kişilerse aralarında bill gates gibi zenginlerin bulunduğu, dünya nüfusunu azaltma projesinin mimarları olan bir grup. hatta daha bu salgın hastalık dünyaya yayılmamışken aşılarını bile üretime geçirdiler. “kulağa çok komplo teorisi gibi geliyor” dediğinizi duyar gibiyim. ama değil malesef. hatta türkiye cumhuriyeti olarak yaklaşık 2 hafta önce bunun hazırlıklarını başlattık.

    konuyla alakalı cumhurbaşkanlığı’nın resmi gazete’de yayınladığı 2019/5 sayılı genelgeye
    şuradan ulaşılabilir:

    cumhurbaşkanlığı genelgesi

    yanı başımızda bulunan yunanistan’da bu salgın hastalık küçük çapta denenmekte. ve yunanistan’da ani ölümler gerçekleşmekte.
    bu olayın türk medyasında yer bulmaması ise işin ilginç tarafı. internette arattığımda haberi sadece haber türk’ün şubat ayında verdiğini gördüm.

    haber türk ilgili haberi

  • amerikan hukuk sistemi; izlediğim muvilerde olsun, dizilerde olsun öteden beri dikkatimi çekiyor. bu sistemde başta jüri sistemi olmak üzere anlayamadığım tonlarca şey var. mesela taraflar bazen mahkeme öncesi bir tartışma yapıyorlar aralarında, böyle kameralı kayıtlı... bu nedir çözemedim. iki avukat aralarında yemek yiyip 100 bin dolara olur bu iş diyorlar, ondan sonra hakimin karşısına çıkıp "biz anlaştık yoranır" diyorlar, olay bitiyor. yolda sokakta gezen garip garip adamlar var, numaradan insanlara çarpıyor, insanların kapılarını çalıp "doğalgazdan geliyoruz" falan diyorlar. ondan sonra da pat diye adamın kucağına bir belge atıp "you've been served" deyip kaçıyorlar. bu belgeyi alan da apışıp kalıyor, daha belgeyi veren adamın peşinden koşup yakalayanını görmüş değilim. gerçek bir terbiyesizlik örneği. insanın kucağına belge bırakıp kaçmak da nedir? yakışıyor mu delikanlıya? olgun bir davranış mu bu? bu sorular hep kafamı kurcalıyor.

    işte amerikan hukuk sisteminden soğumak aslında böylesi bir karmaşık sürecin ürünü. ne kadar mahkemeli, jürili, hapishaneli film varsa izleye izleye amerikan hukuk sisteminden soğudum. abd'de yaşamıyorum ama hep bir gün başım abd hukuk sistemiyle belaya girecek ve benden en az bir buçuk, bilemedin iki milyon dolar kefalet isteyecekler gibi geliyor. beceriksiz avukatım ve bölge savcısının düşmanlığı yüzünden hapse girmek istemiyorum. suçu üstüme yıkmak isteyen polislerin eyalet hapishanesinde mutlaka tanıdıkları vardır ve benim gibi beyaz sıska çocuklara orada pek iyi davranmadıklarını herkes bilir. allahım sen beni hırsızla, uğursuzla terbiye etme yarabbim. bu konuyla ilgili belki bir gün texas eyalet hapishanesine düşersem lazım olur diye bir türkü besteledim. sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. tüm amerikalı kader mahkumlarına gitsin:

    eyalet hapishanesinde volta atanda
    zencisi, latini, nazisi banyoda karşıma çıkanda
    yürek taş kesildi, titreme geldi o anda
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    param olaydı iyi avukat tutaydım
    jürideki asabi yaşlı kadına yoldaş olaydım
    kodesimin demirlerine tırrrrrrrrr diye sürtülen kara cop olaydım
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    solaryum dönüşü aynasızlar beni zenci sananda
    arabadan indirip ağzıma ağzıma vuranda
    olayı kameraya kaydetmesi gereken görgü tanığı uyuyanda
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    şimdi texas mahpus damında namım söylenir
    bir gün nazilerin, bir gün zencilerin elinde yürek dağlanır
    sıla hasretinden gözler hep yaşlanır
    ellerin kırılsın bölge savcısı, ahım var sende bölge savcısı

    söz/müzik/düzenleme: gofret beyin history x

  • stadlarına degil, tavırlarına hayran oldum. 20 küsur yıllık fenerbahceliyim; ilk defa bugün, onları kıskandım.

  • -pardon ben borcam almaya gelmistim ama..
    -25 yil once bir borcam uretmistik beyefendi, ondan sonra uretmedik.. o butun turkiye'yi dolasiyor..
    -nasil? anlamadim..
    -soyle soyleyeyim.. en son ne zaman borcam gecti eline?
    -evlendigimde hediye gelmisti..?
    -sen ne yaptin ona?
    -kutusunu acmadan kaynimin nisanina hediye olarak goturdum..
    -simdi taslar yerine oturdu mu kucuk sincap. hadi beni yalniz birak...

  • süper bir olay lan. o kadar yol gitmişim, farkında bile değilim. düşünsene abi, mecidiyeköy'den mecidiyeköy 40 dakika diyorum. annem duysa terlikle kovalardı yemin ederim, bu kadar hız mı yapılır diye. şimdi çağlayan'dan çağlayan rekorumu kırmayı düşünüyorum, bi dünya yolum var önümde, neyse kazasız belasız ulaşırım umarım.

  • turkiye'nin ilk ve tek kuresel felaket/kuresel kiyamet filmi olmasina ragmen hakettigi ilgiyi ne yazik ki hic gorememis turk filmi. ustelik neredeyse sifira yakin butceyle bu felaket senaryosunu sokaklarda, caddelerde, acik alanlarda cok kalabalik figuran ordusuyla cekecek kadar cesur bir denemedir.

    ciktigi zamanlarda turkiye'de zaten az salonda gosterim sansi bulabilmis, yurtdisinda ise neredeyse hic gosterilemedigi gurbetcilerin de izleme firsati olmamistir. bu sebeple pek bilinmeyen bir film olarak kalmistir.

    tabii kesinlikle sonuna kadar saygiyi hak eden ve bas taci edilmesi gereken bir deneme olsa da yapilan bazi secimler de filmin genel tarafindan begenilme oranini dusurmustur. filmin oykundugu korku komedi tarzi cok ince bir denge kurulmayinca iki turun seyircisini de kaybeder. iste bu film de ne yazik ki bu denge tam oturmuyor. bir komedi filmi olmak icin fazla gerilimli, bir gerilim filmi olmak icin fazla sulu kaliyor. bu sadece zombilerin yarattigi gerilim degil, karakterlerin arasindaki surekli kavga hali komedi izleyicisini gereksiz yere geriyor. cunku karakterler surekli aralarinda gerilimli bir tartisma icindeler. bir korku olmasi icin de fazlasiyla civik ve espirili kaliyor boyle olunca korku izleyicisi de sacma buluyor.

    zaten bu tarz yani klasik b film korku komedi tarzi 80'lerde zirvesini yasayip 90'larda miyadini doldurmustu. bu tarzin krali sam raimi'nin army of darkness, evil dead serisi filmleri dengeyi iyi kurdugu icin kult olmustu. onun disinda peter jackson'in braindead'i ve dan o'bannon'in the return of the living dead harici pek de basarili ornegi yoktu zaten.

    2000'lerde izleyici anlayisi haliyle degisti. mesela benzestigi shaun of the dead'in en gerilimli ani bile fazlasiyla eglenceli ve rahat geciyor. plakla zombi oldurmeye calisirken album kalitesi tartismasina girmeler, muzik esliginde senkronize vuruslarla barmeni dovmeler, gevsek elemanin zombi taklidi yaparken telefonla geyige baslamasi gibi muthis sahneler var. ve bunun haricinde shaun of the dead mukemmel bir ingiliz toplumu elestirisi.

    yine bir diger ornegi zombieland ise efektleriyle, ve yuksek aksiyon dozuyla korku komediyi harmanladigi icin cok tutuldu. ayrica karakterler arasi iletisim ve gevseklik de fazlasiyla keyifliydi.

    herneyse, neredeyse hic butcesi olmamasina ragmen yonetmen/yapimcilar bu kadar kapsamli ve yenilikci (ulke sinemasi acisindan) bir film yaptigi icin her turlu ovguyu hakediyor. eger bir gun turk sinemasinin sagduyulu (fanatik/entel yaklasimlar/ahbap cavuscu degil mantikli yaklasimlar yani) bir kitabi yazilirsa, bir elin parmaklari kadar yenilikci/sektoru ileri tasimaya calisan/yerinde saymaktan kurtarmaya calisan filmlerden biri olarak ada zombilerin dugunu filminin adi gececektir.

    kisisel olarak ise sunu dusunmekten kendimi alamiyorum; keske su biz turk milletinin her seye mizah katma cabasi en azindan sinema acisindan son bulsa da turkler uzaya cikarsa/turkler zombi gorurse/turkler zamanda yolculuk yaparsa/turkler robot yaparsa/turkler yapay zeka yaparsa vesaire temasi altinda surekli bir mizah cabasi yerine ciddi filmler izleyebilsek. turkler uzaya cikarsa diger milletler ne yapiyorsa onu yapacak, "turkler uzaya cikarsa mangal yapar ince belli bardaktan cay icer beyaz atlet giyer" geyiklerinden vazgecmek lazim. ne yani turk savas ucagi pilotlari kokpitte cay icip atletle mi oturuyor? diger ulkelerin savas pilotlari ne kadar ciddiyse o kadar ciddi olarak islerini yapiyorlar. efekt/cgi yapmayi onemsemekten cok asil onemsenmesi gereken ilk nokta su surekli mizah yapma cabasindan en azindan sinemada vazgecmek. bitmek bilmeyen mizah cabasi oldukca cgi/efekt falan isterse hollywood standartlarinda olsun kalite yukselmeyecek. su filmin icindeki mizahi cikarip sadece zombi filmi kalsa cok daha iyi olabilirdi diye dusunuyorum sahsen.

    ha bazi sahnelerine ben de cok guluyorum o ayri.

    not: taner birsel zaten efsane bir oyuncu, turk sinemasinin en iyilerinden hem de. yine efsane oynuyor. onu soylemeye gerek bile yok.

  • siri'ye alarmı kurmasını söyledim. hangi güne kurmamı istersin? diye sorunca önce hafif bir tedirgin oldum. bu sabah saat 08:00 kur dedim. sonra ismimle hitab ederek, ''alarmın bu sabah saat 08:00'e kurulmuştur.'' dedi. yusuf yusuf titrek sesle teşekkür ederim dedim, o da bana rica ederim, yardımcı olacağım başka bir şey var mı? dedi. yok sağol dedim, o da bana iyi geceler dedi.

    bu saate kadar korkudan uyuyamadım amk, alarmı iptal ettim siri'yi de kapattım.