hesabın var mı? giriş yap

  • bir de o başlıkta orda oturan dayılara laf edenler vardı!! bu zamanda kimse kimseye yardım etmez bunlar yüzünden. biliyordum böyle olacağını.

  • elektrik ücretinin bedavadan da öte eksiye düşmesine neden olan faktörler haberde açıklanmış özetle şunu söylüyor;

    teksas elektrik açısından diğer eyaletlerden bağımsız bir sisteme sahip ve elektriğin hangi üreticiden alınacağı maliyetine göre gerçek zamanlı olarak belirleniyor. bu durumda da üretici elindeki imkanlara göre verebileceği en düşük fiyattan veriyor elektriği.

    peki nasıl oluyor da eksi oluyor. yani bir malın maliyeti eksi değerde olamayacağına göre e bir de bunu üreten adam üzerine kar koyacağına göre nasıl eksi fiyatla satış yapılacak.

    bunun cevabı devletin rüzgardan üretilen elektriğe destek olması. haberde belirtilene göre federal hükümet temiz kaynaktan üretilen elektriğe kilovat başına 2.3cent destek oluyor. bu da megavat başına 23 dolar ediyor.

    yani adamlar üretimin çok talebin az olduğu anlarda (çok rüzgarlı geceler) devletten aldıkları desteğin bir kısmını halka verebilecek kadar düşük üretim maliyetlerine erişebiliyorlar.

  • 28 yaşındayım. şırnağın kimsenin bilmediği bir köyünde öğretmenim. bu sabah bir ders boşluğundan istifade edip eve geldim. arkadaş patates kızartmış. yarım ekmek arasına doldurdum, biraz mayonez ketçap sıkıp yedim.

    lisedeyken kantinde satarlardı ekmek arası patates. bir sefer dahi yiyememiştim param olmadığından. 4 sene dile kolay. öyle kokardı deli gibi. yutkunup yutkunup dışarı kaçardım. o geldi aklıma sabah. boğazıma düğümlendi her lokma. ağlayamadım da utancımdan.

    sonra kalktım, bisiklet almayı hayal bile edemeyen ben; pencereden, kıpkırmızı arabama baktım uzun uzun.

    babamı andım.

    oku oğlum! sabret! güzel günler de gelecek!

    geldi babam geldi.

    çok özledim.

  • einsteina "izafiyet teorisini kısaca nasıl anlatırsınız?" diye sorduklarında;

    "elinizi bir dakikalığına sıcak bir fırının içine sokun, sanki bir saatmiş gibi gelir. güzel bir kızla bir saat kadar zaman geçirin, bir dakikaymış gibi gelir. izafiyet budur." demiştir.

  • ağlattığı da görülmüştür.

    başlık: babamın bilgisayar alacak parası yoktu

    entry: sene 2003. maddi durumumuz bir bilgisayar alacak kadar iyi değildi.ben gta oyununu ilk bir misafirlikte görmüştüm. ama oynatmadı evdeki cocuklar sen ne anlarsın diye. babama dedim tek kelime etmedi.eve geldik bir kağıda klavye çizdi bildiği kadarıyla. oyuncaklarımı dizdi. kağıtta çizilmiş tuşlara basmaya başladım. ben basarken babam oyuncaklarımı benim komutlarıma göre hareket ettiriyordu. bütün gece bu şekilde oynadık. tamam belki bi bilgisayar alamamıştı, ama bana hayatımın en güzel gecesini yaşatmıştı, teşekkür ederim tekrardan baba, mekanın cennet olsun.

  • siteleri üzerinden cuma günü akşam saatlerinde herhangi bir mağazalarında guinness bira satılıp satılmadığını sordum. cumartesi günü öğle saatlerinde arandım; mağazalarından birinin yetkilisi ürünün ne yazık ki herhangi bir macrocenter'da satılmadığını, migros stoklarını da kontrol ettiğini ve onlarda da bulunmadığını iletti. sonrasında ise ürünün türkiye'deki dağıtıcısıyla (tuborg) görüştüğünü, bu ürünün firma tarafından şişe ya da kutu formunda ithal edilmediği, sadece publarda satılmak üzere buna uygun şekilde getirildiği bilgisini aldığını iletti. üstüne de yine tuborg'dan aldığı bilgiye göre kutu, şişe guinness satışının 2014 sonuna doğru ya da 2015 başında başlayacağını söyledi.

    açıkçası "maalesef yok" şeklinde bir mail geri dönüşü bile benim için yeterliyken yukarıdaki cevabı almış olmak fazlasıyla sevindirdi. buna direkt müşteri memnuniyeti bile diyemiyorum zira ortada bir satıcı-müşteri ilişkisi de kurulmuş değil. dolayısıyla "potansiyel" müşteri memnuniyeti konusunu ciddiye almaktalar diyebiliyorum, bugün bunu gördüm.

  • ölü bedenin korunması için uygulanan bu iki işlem, sıklıkla karıştırılıp birbirinin yerine kullanılsa da aynı şey değildirler. dahası ikisi arasındaki fark, yalnızca bir adlandırma farklılığıyla da sınırlandırılamaz. bunu özellikle vurgulamak gerekiyor; çünkü birçok metinde tahnit, mumyalamanın osmanlıcası olarak geçmekte. oysa ne tahnit osmanlıca ne de mumya türkçe. ferit devellioğlu, "osmanlıca-türkçe ansiklopedik lûgat"'ında şunları yazar:

    tahnit: (arapça) ölüyü, bozulmaması için muayyen formül dahilinde ilaçlama.
    mumya: (farsça) tahnit edilmiş, hiç çürümemek üzere ilâçlanmış ölü.

    kaldı ki bu sadece türkçe'yle sınırlı bir kavramsal farklılık değildir. ingilizce'de de buna benzer bir ayrım bulunur ve tahnit embalming ile, mumyalama ise mummification ile karşılanır.

    gerek türkçe'deki gerekse de ingilizce'deki bu kavramsal farklılıktan da anlaşılacağı üzere bunlar aynı şey değildir. ikisi arasındaki temel farkları maddeler halinde sıralayacak olursak:

    1- tahnitleme, mumyalamayı da kapsayan bir genelliğe sahiptir. yani mumyalama, tahnitleme yöntemlerinden birisidir. mumyalama dışında onlarca tahnit yöntemi bulunur ve bunlar tarih boyunca ve kültürden kültüre değişiklik göstermiştir. bilinen en ünlü tahnit, lenin'in naaşına yapılandır ki 1924'den bu yana belli aralıklarla sürekli tahnitlenmektedir. ancak bunun dışında birçok örneği vardır. mesela, halen istanbul'da gösterilmekte olan body worlds sergisinde kullanılan da plastination adı verilen bir tür tahnitlemedir. ha bir de cryonics adı verilen ve sonradan tekrar diriltmek üzere ölülerin olduğu gibi dondurulduğu bir yöntem var ki, işte buna tahnitleme demek biraz zor. ancak bütün bu farklı yöntemlere rağmen, eski mısır'da uygulanan tahnit yöntemi olan mumyalama, hakkında üretilen çeşitli filmler, romanlar ve hikayeler nedeniyle daha bilinir olmuştur.

    2- tahnitlemede amaç, ölü bedenin bozulmasının geciktirilmesi yoluyla daha uzun süre muhafaza edilmesi, sanitizasyonu ve hatta teşhiridir. mumyamadaki amaç ise, ölü bedenin ölümden sonraki yaşam için muhafaza edilmesidir.

    3- tahnitlemede ölü bedenin iç organlarına dokunulmadan çeşitli kimyasal maddeler* zerkedilirerek* bozulma/çürüme geciktirilir. mumyalamada ise iç organlar dışarı çıkarıldıktan sonra beden sarılarak korumaya alınır.

    4- tahnitleme daha "insani"dir. mumyalama ise vahşicedir. beyin burun deliğinden ya da göz oyularak falan çıkarılır ki bak anlatırken bile içim ürperdi.

    5- tahnitleme modern yöntemlerle halen uygulanmaya devam etmektedir ancak mumyalama -en azından eski mısır'daki haliyle- artık uygulanmamaktadır.

    yukarıda tahnitlemenin kültürden kültüre değiştiğini söylemiştik. ancak islamiyette ölü bedenin gömülmesi zorunlu kılındığından, islami kültürün egemen olduğu coğrafyada bazı istisnalar dışında pek rastlanmaz. yine de amasya, aksaray ve niğde'deki müzeleri gezenlerin görebileceği gibi anadolu selçukluları kedilere varıncaya kadar mumyalamışlardır. osmanlı'da da tahnit bilinmekteydi. mesela macaristan'da ölen kanuni, tahnitlenerek istanbul'a getirilmiştir.

    bütün bu örneklerin dışında türkiye'de hakkında çok az şey bilinen ya da en az dillendirilen önemli bir tahnit işlemi daha vardır: (bkz: atatürk'ün naaşının tahnitlenmesi)

  • yancı :

    anti-kahraman bir karakterdir. uslu uslu tarlasını ekenlerin yanına gidip "hşş bak arpa iyi gidicek bu sene,sen hala veriyosun buğdayı,yanlış yapıyosun" der,ev yapanlara bulaşır "age atladın diye betondan yapıyon ama bak ben kerpiçten şaşma derim yine" biçiminde. askeri binaların başında bekler,içerden asker çıktıkça alkışlar "helal abim benim ne de güzel olmuşsun sen" diye çoşar.pisliktir,boş bırakınca catapultların vidasıyla,ipiyle oynar bela olur.