hesabın var mı? giriş yap

  • mete - 3 yaşında
    mekan eczane. mete hapşurur.

    mete : sümüğüm aktı.
    baba : burnum aktı demen gerekiyor oğlum.
    mete : hayır burnum yerinde duruyor, sümüğüm aktı.

  • hiçbir yer "tam istediğiniz" gibi olmayacak, çünkü sizin "tam istediğiniz şeyin" kendisi zaten "çalışmamak" üzerine kurulu.

  • sadece migros varsa zengindir, sadece bim varsa fakirdir. bizim semt gibi sadece saitoğlu market varsa aç köpektir, allah cezasını vermiştir.

  • o yıllarda öyleymiş yani evet. artık çok şey değişti. son zamanlarda bir hafifleme geldi. artık her şey daha güzel. herkes ülkenin kıymetini bilsin.

  • bu tür arkadaşlara her lüks mağazada rastlamak mümkündür. çok cüzi paralara çalışmalarına rağmen sanki babasının dükkanında gibi gelen müşterilere alaycı, müstehzi, hatta küstah tutumları vardır.

  • mecaz falan kullanıldığı yok arkadaşlar, bu insanlar gerçekten tiyatro yüzünden birbirine girdi ve boşandı.

    olayı bilmeyenler ve anımsamayanlar için özetleyeyim:

    levent kırca-oya başar tiyatrosu, oya başar yönetmenliğinde al birini vur ötekine oyununu sahneye koyuyordu. başrolünde levent kırca'nın oynadığı bu oyun, oya başar'ın ilk yönetmenlik denemesiydi (son oldu galiba).

    oyunda, adalet sisteminin çürümüşlüğü ve mahkemelerde görülen trajikomik davalar işleniyordu. meddahlık geleneğine ve kabareye selam çakmayı seven levent kırca, oyun sahnelenirken metne güncel eklemeler yapıyor, doğaçlama takılıyordu. yönetmen oya başar ise, bu eklemelerin trajikomik oyunun gülmece yönünün ağır basmasına neden olduğunu, dramatik ve eleştirel yönünü gölgelediğini düşünüyordu.

    bu iş ikisi arasında inada bindi. levent kırca "kabare böyle oynanır" diyerek doğaçlama güncel esprilere devam etti. oya başar ise oyunun ruhunun bozulmasını ve yönetmenliğine karışılmasını istemediğinden, madem öyle işte böyle diyerek, kapalı gişe oynayan oyunu kaldırdı, artık oynatmıyorum dedi.

    bunun üzerine araları açıldı. birlikte çektikleri televizyon programı olacak o kadar'ın çekimlerine oya başar gelmedi. levent kırca da "öyle mi? o zaman ben de eve gelmiyorum" dedi ve tiyatroda yatıp kalkmaya başladı. oya başar boşanma davası açtı. daha sonra arayı bulmak için hatırlı insanlar girdi devreye, araları tam düzelecekken yine oyun yüzünden bozuldu. levent kırca, bu konuda tiyatronun ve olacak o kadar'ın daimi kadrosundan fatma murat ve ebru kural'ı rollerini beğenmedikleri için laf taşımakla ve oya başar'ı kendisine karşı kışkırtmakla suçladı ve onları kadrodan attı. oya başar da arkadaşlarına yapılan bu muameleyi kabullenemedi ve yolları tümden ayırdılar.

    daha öncesinde levent kırca'nın girdiği tırışkadan açlık grevi falan var da onlara giremeyeceğim.

    özetin özeti: oya başar tiyatroda ilk yönetmenlik denemesinde, sahnede levent kırca'ya bir türlü söz geçiremedi. yönetmenliği ve otoritesi sayılmayınca, oyunu sahneden kaldırdı. dışarıdan anlaşıldığı kadarıyla naz yapıyordu. ama levent kırca bunu anlayamamış olsa gerek ki, evi terk etti. naza karşı naza çekti kendini. ikisi de gurur yaptılar ve bir oyun yüzünden pisi pisine boşandılar. şaka gibi ama gerçek. inatçı keçiler!

  • bir kadının çok gerekli feveranı sonrası yaşanan tartışma.
    yahu sokak kedisinin market dolabında ne işi var? kadın haksız mı? o kedi üstünde sayısız mikrop taşıyor. oradaki tüm gıdalara da o mikrobu saçıyor; merhamet biraz yahu. böyle hayvanseverlik mi olur?

  • adam sakin sakin otururken göz göre göre cinayete kurban gitti. izlerken bir yakınımı kaybetmiş gibi üzüldüm. adam öldürmek bu kadar kolay işte bu ülkede.

    edit: bazı aklıevveller “bu ülkede” lafıma takılmışlar. ülkeyi kötülüyormuşum da dünyanın her yerinde böyle oluyormuş da... size açıklama yapmakla uğraşmayacağım, boş yere mesaj atmayın.

  • klasik osmanlı mimarisi denildiğinde akla gelen ilk isim. her ne kadar mimar kimliği ön plana çıkmış olsa da aynı zamanda çok önemli bir mühendis ve şehir planlamacısı. yarım yüzyıl boyunca imparatorluğun mimarbaşılığını yapmış. bundan dolayı da büyüklü küçüklü bir çok yapı denemesi olmuş. her yapısında farklı bir uygulama yapsa da amacı mekanı tek kubbe altında toplamak olmuş her zaman. şehzade camisindeki merkezi kubbeye 4 yönden yarım kubbe eklenmesini ve süleymaniye'deki politik kaygı yüzünden ayasofya benzeri bir yapı yapılmak istendiği için merkezi kubbeye 2 yönden yarım kubbe eklentisini saymazsak sinan'ın bütün yapılarında mekan tasarımı ana kubbeyi direkt olarak algılamak üzere tasarlanmış.

    her yapısı ayrı bir deneme aslında. sinan, asıl ününü kubbeli mekan mimarisine getirdiği yenilikler ve büyük ölçekli yapıları etkili bir biçimde tasarlamasıyla kazanır. öylesine büyük kubbeler inşa etmek, ortaçağda bir mimarın ustalığını yansıtan en önemli özelliklerden biri. bunun en güzel örneği ustalık eseri olarak değerlendirilen selimiye'dir.

    sinan, ilk olarak 4 destekle başlamış, sonra 6 ve son olarak da 8 destekli yapılarda denemeler yapmış. üsküdar mihrimah sultan camisine baktığımızda yine şehzade cami gibi 4 destekle taşınan merkezi kubbeye, 3 yönden yarım kubbe eklendiğini görürüz. sinan burada cümle kapısı yönündeki yarım kubbeyi kaldırarak mekana girilince direkt olarak merkezi kubbe altında hissedilmesini sağlar. süleymaniye ise sinan'ın mimari üslubunun gelişmesinde önemli bir aşama. süleymaniye, istanbul ll. beyazid camisinin başka bir varyasyonudur fakat kubbesi daha büyük ve strüktürü çok daha karmaşıktır.

    süleymaniye'de kare bir alt mekan ve ana kubbeyi taşıyan 4 destek bulunur. sinan paşaya gelindiğinde ise edirne 3 şerefeli camisine benzediğini görüyoruz. fakat sinan paşa cami çok daha küçüktür ve çok daha ince bir taşıyıcı sistemi vardır. 4'ü bağlı, 2'si bağımsız toplam 6 paye merkezi kubbeyi taşır. sinan paşa cami ile 6 destekli camilere geçiş denemesi yapmış sizin anlayacağınız. fakat burada hala yan sahınlar var, bundan dolayı orta mekan tam olarak hissedilemiyor. sonraki 6 destekli yapılarda kubbenin tüm mekanı saracak şekilde denemeler yapıldığı görülür. 6 destekli camilerin en başarılısı kadırga sokullu mehmet paşa camidir.

    sinan 8 destekli yapılara ise ilk adımı eminönü rüstem paşa cami ile atar. burada 4 bağımlı, 4 bağımsız 8 desteğe oturan bir kubbe bulunur. alttaki kare mekanla üsteki sekizgen, yarım kubbelerle birbirine uydurulur ve kubbe pandantiflerle sekizgene oturtulur. bunun en güzel ve en gelişmiş örneği ise selimiye'de görülür. kapıdan girer girmez algılanan merkezi kubbe 8 desteğe oturur. duvarlar bu yapıda oldukça incelmiş. altta kare bir mekan bulunur ve onun üzerindeki ilk kemer sırası kare mekanı devam ettirir. ardından gelen sekizgen ve onun üzerine oturtulan kubbe alt mekan ile ideal bir bütünlük içerisindedir.

    yaptığı denemelerle mimari anlamda oldukça ilerleyen sinan, geometrik şekiller arasında ideal bir çözümleme sağlar. sekizgen çardak uygulaması ve strüktürün incelmesi, amaçlanan mutlak kubbe egemenliğinin sağlanmasına yardımcı olmuş. bundan dolayı selimiye, sinan'ın ustalık eseri olarak yorumlanır.

    sinan, yapılarını kentlerin topografik, jeopolitik ve ekonomik unsurlarına göre inşa etmiş. insanlar da hem dini hem dünyevi hayatını birbirinden koparmamak için hem de birbirleriyle kaynaşmasını kolaylaştıracak unsurları özellikle tercih etmişler o dönem.

    bu külliyeler özellikle imparatorluğun ve halkın simgesel imar yapıları olarak inşa edilmişler. misal fatih döneminde inşa edilen ilk universal külliye fatih külliyesi. sinan dönemindeki ise süleymaniye olmuş. sinan bu külliyelerin bünyesinde medrese, kervansaray, han, hamam, sıbyan mektebi ve aynı zamanda arastaların olabileceği büyük ölçekli yapılar inşa etmeyi hedefliyor. külliyeleri şehrin sokak dokusuna,çevre yapılarla olan ilişkisine göre konumlandırmıştır. kısacası sinan'ın külliyeleri sınır duvarlarıyla son bulmuyor, aksine çevresiyle süreklilik arz ediyor. bu da mimar sinan'ın şehir planlamacısı kimliğini yansıtan özelliklerden birisi.

    yapı için elverişli olmayan en zor topografyalarda bile ustalıkla çözümler üretip mimarisini şekillendirmiş. örneğin süleymaniye'ye baktığımızda çift yönde eğimli bir arazide ortak bir kot seçilerek buraya kurduğu setlerle düz bir zemin oluşturduğunu ve yapısını bunun üzerine tasarladığını görürüz. caminin bulunduğu ana eksen üzerine kazıklar çakarak yapının kayalık zemine tutunabilmesi sağlanmış. sinan bu anlamda arazinin zorluğunu güzel bir tasarımla yenmiş. yine edirnekapı mihrimah da sinan'ın setlerin üzerine inşa ettiği bir yapısı. aynı zamanda şehir planlamacısı kimliği ile birlikte de, sur duvarı yanına yapacağı bu yapısını daha iyi görünebilmesi için yüksek bir topografya üzerine set yerleştirerek yapmış.

    sinan diğer imar faaliyetleri olarak da özenli çalışmalar yapmıştır. örneğin imparatorluğun zirve kentine giriş noktasında yer alan büyükçekmece'deki su kemeri başlı başına kentin tamamının su ihtiyacı baz alınarak düşünülmüş pilot bir noktadadır. bu kemer aynı zamanda imparatorluğun propagandasını yapar nitelikte bir yapıdır.

    külliyelerinde cami, medrese ve avluyu aynı alanda toplamayı hedeflemiş. örneğin karaahmet paşa ve sinan paşa külliyeleri bu tarzdadır. aynı zamanda eğimli arazilerde mümkün olduğunca cami ve türbeyi aynı kotta tutmayı hedeflemiş. örneğin süleymaniye ve atik valide paşa külliyesi bu tarzdadır.

    külliye yapılarında insanların yönünü belirleyebilecek, düz eksenlerde belli başlı unsurlar inşa etmiş. örneğin kemerli girişler, dua kubbeleri gibi. sinan'ın külliyeleri şehrin orta aksı üzerinde değil de paralelinde inşa edilmiş. haliç'i görebilecek bir manzaradan veya misal galata'daki anemon otelinin terasından bu rahatlıkla gözlenebilir. böyle bir adama gelip de kopyacı demek, ne bileyim biraz haddini aşmak sanki.