hesabın var mı? giriş yap

  • çöpe gitmesinden iyidir. bu tarz girişimler sadece türkiye'de değil avrupa'nın bir çok yerinde de mevcuttur. örneğin aldi, lidl gibi market zincirlerinde akşama doğru meyve ve sebze reyonlarında indirim olur. buruşan ürünler daha hesaplı satılır.

    siteminiz ülkenin ekonomik durumuna farkındayım. hepimiz şikayetçiyiz ama gıda israfı ülkemizde hat safhalarda. bu kadar fakir bir ülke olup da kaynaklarını hunharca savuran başka bir ülke örneği yoktur herhalde dünyada.

    edit. siteminizi indirimli fiyatlar üzerine yapmanız daha iyi olur kanaatimce. en az %60 indirimli sayılmalıdır.

  • ölünce tahta bilal geçerdi allah korusun.

    -bilal baban öldü tahta sen geçeceksin.
    +tahta mı?
    -tahta tabi zoruna mı gitti?
    +anlamadım.

  • vanilyanın fazla konulmasıyla alakalı olabilecek durumdur.
    vanilya kekteki yumurta kokusunu kırmasıyla bilinir lakin keke sertlik kazandırır. trabzon vakfıkebir ekmeği yapıverebilirsiniz :'(

  • duygu sömürüsünden nefret ederim ama şunları yazmasam içim rahat etmezdi:

    ben de berra gibi engelliyim. spastik değilim serebral palsi'liyim ama sorunlarımız çok benzer. ben de yürüme zorluğu yaşıyorum. şurada onun halinden en çok ben anlarım herhalde. yıllarca haftanın neredeyse her gününü fizyoterapi pedinde geçirdim. saatlerce fizik tedavi aldım. çektiğim acının, döktüğüm terin, göz yaşının haddi hesabı yok! en iyi doktorların odasında, en iyi fizik tedavi merkezlerinin salonlarında yıllarım geçti. benimki ameliyatla çözülecek bir şey değildi. bir yere kadar iyileşme ya da en azından fazla ilerlemesini durdurmayı başardık. şimdilik...

    velhasıl seni en iyi ben anlarım berra. o para belki şimdi, belki bir sene sonra ama muhakkak toplanacak ve ameliyatın gerçekleşecek. son cümleyi "ve yürüyeceksin"le bitirmek isterdim ama 25 yıldır bu hastalıklarla mücadele eden ve çevresini gözlemleyen biri olarak ihtiyatlı davranıyorum. ama ihtiyatlı olan "beni" size anlatayım:

    dünyanın en realist insanıyımdır. hiç öyle olmayacak hayaller kurmam. daha çocukken de böyleydim, şimdi de. hatta olaylara hep olumsuz bakan biri bile sayılırım. "liseye tek başına gidip gelebilir mi" soruları uçuşurken hoooooop bir baktık ki 4 sene bitmiş! "artık buraya kadar, üniversite falan hayal tabii ki canım" derken uzaktan eğitimle üniversite de bitmiş! "e tamam artık bu kadar evde oturur kitap okur, yazı yazarım" derken hiç beklenmedik şekilde çat kpss'yle memur olarak atanmışım!***

    yani demem o ki potansiyel bağışçı, olmaz olmaz deme hiç; olmaz olur! gönlümden geçen tabii ki berra'nın yürümesi, koşması, bisiklete binmesi... umarım seni "yürütebiliriz" berra. bu sefer umutluyum!

    ---
    kendim ve ailem adına küçük de olsa bir bağışta bulundum kampanyaya. umarım siz de katılır şu çocuğun hayallerini yaşama ihtimaline bir el atarsınız. hayatımda ilk defa duygu sömürüsü yaptım ibneler basın paraları!

    ---
    edit: 15.04.2015 13:11 itibariyle 172 bin lira toplanmış. duygulandırdınız beni ibneler.
    ekleme: farelihamburger mesaj atmış: "duygulandırdın lan ibne. dün iddaadan 200 lira kazanmıştım senin yüzünden gitti paralar mınıskiim"

    kendisini açıktan kutluyorum!

  • mal beyanı. kırpılmış video ile yine algı peşinde aktroller. buyrun burada oturumun tamamını bulabilirsiniz ve kısa açıklamasını bulabilirsiniz.
    entry

    olayı kısaca söylemek gerekirse öğrenciyle veya zamla hiçbir alakası yok. denetim komisyonu üyeleri seçiliyor ve ak parti'nin adayları reddediliyor, chp'nin adayları kabul ediliyor. olay bundan ibaret ama uzun halini her yerden bulabileceğiniz bir videodan bile algı kasmaya çalışan aktrollerin zeka seviyesini gerçekten tebrik ediyorum.

    tanım: tekrardan mal beyanı.
    edit: imla.
    edit1: olayı direkt olarak buradan 1.52'ye ilerleyerek izleyebilirsiniz.
    edit2: haber doğru olmamasına rağmen haberi gerçek sanıp imamoğlunu savunanların da aktrollerden farkı olduğunu sanmıyorum.

  • oğul - kardeşim
    anne - benim de annem olan kadın.

    oğul kişisi havuzda çalışmakta, bu yüzden hergün işe parmak arası terlik giyerek gitmektedir. terlikleri çok eskimiştir ve her bir tekinin altında delik bulunmakta yürürken ayağının ufak bi kısmı yere değmektedir. oğul kendisine yeni terlik almıştır, terliklerle eve gelir ve olaylar gelişir...

    oğul - ben bu yeni terlikleri yolda giymeyeyim, işe giderken eski (altı delik) terliklerimle gideyim işte yenilerini giyerim.
    anne - oğlum sen evlenince karına da eskimesin diye haftada bir atlarsın.

    (100% gerçek)

  • evrenin kendi kendisini algılayış biçimlerinden sadece biri olan bilincinizin içinde var olduğu bedeni bağımsız bir "birey"den ziyade, sinemadaki bir izleyici koltuğu gibi düşünmeye başlarsınız. hayat senaryosu yıllar önceden yazılmış bir filmdir, spinoza'nın tanrısı ise sıkıcı bir senaristtir.

    her olayın, belirsiz sayıda karşılıklı etkileşimin örüntülerine bağlı olarak belirsiz sayıda koşulların tutarlı bir şekilde ortaya çıkışı olduğu bir kere kavrandığı an, dünya görüşü tamamen değişecektir. kainatın idrak edilişinde, irdelenişinde, hayat perspektifinde gerçekleştirilebilecek en önemli devrim, materyalist determinizmdir.

    suçlulara ve masumlara, hukuk sistemine, savaşlara, felaketlere, politik liderlere ve onların takipçilerine, o güne dek verilmiş tüm önemli kararlara dair önceden edinilmiş fikirler ve hissiyatlar kökten sarsılır. sevinçler ve kederler absürdleşir. pişmanlık, artık tamamen yabancısı olunacak bir kavramdır.

    algoritmalar her yerdedir. gezegenlerin yıldızların yörüngelerinde dönüşünde, bir kağıdın havada süzülüşünde, okyanus dalgalarının her bir köpüğünün kumlar ve çakıllar ile buluşarak yok oluşunda, bir annenin bir çocuğu dünyaya getirişinde, bir bilimadamının "robot" terimini kullanırken kendisinin de bir biyo-robot olduğunu gözardı edişinde, bir atom bombasının gökten düşüşünde, bir zanlının müebbet hapis istemiyle hakim karşısına çıkışında, ve benim bu sözcükleri bir araya getirişimde.

    daha dingin, daha duygusuz, daha sakin yaşarsınız. her kaos aslında düzenin ta kendisidir ve her şey nihayetinde, olmak zorunda olduğu gibi olacaktır.

  • bazen yoruluyorum laf anlatmaktan, o zaman ali aklıma geliyor kendimden utanıyorum.

    benim sözüm var sana delikanlı kardeşim.

    bu memlekette yaşanan pislik ortadan kalkmadan yahut ben son nefesimi vermeden susmayacağım.

    bir şey yapabiliyorum da diyemem bu organize şerefsizlik çetesinin patlayan foseptiği karşısında ama susmaya gönlüm razı değil.

    bir bardak suyum var onu döke döke temizleyeceğim, mis gibi yapacağım bu memleketi.

    huzurlu ol, buralar bizde.

  • bu sahne gerçek bir mafya saldırısının uyarlaması niteliğini taşır.

    masseria ve maranzano arasında süren savaş, bir restaurantta gerçekleşen infaz ile biter ve eski usül mafyadan daha modern mafyaya geçişin ilk adımı olur. masseria, eski usül bir mafyadır; sicilyalılardan başkasına güvenmez. ancak maranzano, masseria'nın ölümüyle gerçek patron olur.

    saldırıyı charles 'lucky' luciano tasarlamıştır. luciano ve masseria restaurantta yemek yerken lucky izin isteyerek tuvalete gider. masseria yalnız kaldığında iki kişi tarafından kurşun yağmuruna tutularak öldürülür. lucky luciano, maranzano'nun yardımcısı olur hızlı yükşelişi maranzano'yu rahatsız eder. lucky'den kurtulmak ister ama lucky daha hızlıdır ve maranzano'nun da işini bitirir.

    lucky'den sonra mafya yapılanması zamanın şartlarına ayak uydurmaya başlamıştır. sadece italyanlar ile değil diğer gruplarla da ortaklık yapılır. artık mafya, takım elbise giyen iş adamlarının sahasıdır.

    (bkz: salvatore maranzano)
    (bkz: guiseppe masseria)
    (bkz: lucky luciano)

  • bunlardan birisi de benim; hemen üstteki entride de malın önde gideni olduğum yazılmış.

    bir üstteki arkadaşa katılıyorum, son 5 yılda işim icabı 15 farklı ülke görmüşümdür, bir çok kişinin facebook'ta paylaşmak için öleceği fotoğrafları arşivimde saklar, dostlarımla bazı gece içmelerinde açar, eğleniriz. zaten en yakın 3 dostumdan ikisinin de bu sosyal hesapları yok. e diyorlar ki: "eski arkadaşlarını buluyorsun". ya ben zaten sevdiğim, görüşmek istediğim insanları bir şekilde bırakmıyorum. bahsettiğim dostlarımdan ikisi ilkokul arkadaşlarımdır. 25 yıl önce ilkokuldan birilerini daha bulsam ne olacak? kardeş mi olacağız bu kadar zaman sonra?

    twitter'ı gezi zamanında açmıştım, sonra gereksiz ve yorucu buldum. bir de oradaki tipleri görünce onlardan birisi olmak istemedim. kültür diyorsanız konuşacak bir kaç kelamımız var elbet ama onu da cemiyette seslendirmeyi tercih ediyoruz.

    instagramı da yemek fotoğrafı ve sadece kendilerinin "selfie"lerini çekenler yüzünden sevmiyorum.

    özetle tüm bunlardan uzak durmak istememin sebebi insanların elinin altında olmaktan kaçınmak. bu kadar kolay ulaşsınlar istemiyorum bana. zaten herkesin birbirine benzediği şu ortamda özgünlüğünü birazcık olsun korumanın önemli olduğunu düşünüyorum. özellikle de erkekler için..

    adam gidiyor, facebook'ta (onlar feys diyor tabi) çiftlerin fotoğraflarının altına "cnm yaa cokh yakışmışsınız" yazıyor, sonra gelip beni burada mallıkla suçluyor. neyse...