hesabın var mı? giriş yap

  • görünen o ki 20 tl'ye satılsaydı şüphelenilmeyecek sosistir.

    - efenim sosisi 3.50 liraya mal ettik. 4 lira etiket fiyatı olabilir.
    + 20 lira yapın onu siz.
    - ama efendim satış politikamıza aykırı.
    + ekşicileri şüphelendirmeyelim yok yere. 20 lira yapın dedim.

    halbuki sosis fiyatından bağımsız şekilde zararları olan bir gıda.

  • -gelecekcilik-

    20. yuzyilin basinda italyan sair marinetti tarafindan sistemlestirilip kurulan ve daha cok edebiyat alaninda akis bulan sanat akimi. marinetti futurizm'in temel ilkelerini izah eden iki beyanneme yayinlamistir. bunladan 1909 tarihinde yayinlanan ilki futurizm'in muhtevasini aciklar. buna gore:

    1- edebiyat simdiye kadar dalginligi*, hareketsizligi*, kendinden gecisi* ve uyku halini ovdu.
    2- oysa hayatta her sey hareket halindedir ve bir bicimden baska bir bicime girmektedir.
    3- bunu gerceklestirebilmek icin gecmisin butun sanat degerleri terkedilmeli, bu degerleri tasiyan muze ve kutuphane gibi kuruluslar yikilmalidir *
    4- hayatin suratli degismesine uygun yeni anlatim bicim ve yollari bulunmalidir.
    5- bu yapilirken sanatin her dalina dinamizm getirilerek, sanayide saglanan hiz sanat sahasina da kazandirilmalidir.
    6- sanatta, enerji ve atilganlik, tehlike, korku ve gozupeklik, asrin hizi ve bu hizi temsil eden * hersey gibi sanayinin yarattigi sehir hayatinin renkliligi, calismanin kutsalligi, ugrunda olunecek buyuk olculer ifade edilip yuceltilmelidir.

    butun bunlarin anlatilmasi icin marinetti 1912 yilinda yayinladigi ikinci beyannamesinde yeni bir dil anlayisi ortaya koyar. buna gore:

    1- kelimeler hurdur. *
    2- cumle duzeni ve butun noktalamalar terkedilmelidir. *
    3- surekliligi ifade edebilmek icin fiiller, mastar halinde kullanilmalidir.
    4- ifadeyi carpitan butun sifatlar ve cumleye agirlik veren zarflar terkedilmelidir.
    5- kelimeler tek baslarina ve ciplak olarak kullanilmalidir.

    futurizm, eskiyi yikici, yenilik taraftari ve hizlandirici bir sanat akimidir. (bkz: anarsizm)
    ancak bu akimin italyan milliyetciligini esas almasi gibi bir yani da vardir.
    rusya'da ise marksist edebiyatin akis buldugu ve gelistigi bir akim olmustur.
    rusya'da en onemli temsilcisi vladimir mayakovski'dir.
    turk edebiyatinda ise mayakovski'nin tesiri altinda siir yazan nazim hikmet tarafindan uygulanmistir.

    bu akim resim, heykel ve mimarligi da etkilemistir.

  • orijinal adıyla judgement of paris

    basit bir reklam amacıyla düzenlenmiş ancak yarattığı kelebek etkisiyle tüm dünya'daki şarapçılık anlayışını derinden sarsmış, şarabın küreselleşmesini sağlamış olay.
    bugün bir şarap reyonuna girdiğimizde karşımıza çeşit çeşit yeni dünya şarabı çıkıyorsa sebebi bu tadım etkinliğidir.

    1976 yılında dünyaya baktığımızda fransızlar şarap konusunda tartışmasız bir hegemonyaya sahip. fransız şarabı dışında kalan şaraplar yerel, basit, sofralık şaraplar olarak tanımlanıyor. bunun da değişeceğine kimse ihtimal vermiyor taa ki paris'te açtığı butik şarap dükkanının reklamını yapmak isteyen bir ingilizin aklına gelen fikre kadar.

    steven spurrier, aileden zengin şarap sevdalısı bir ingiliz. uğruna paris'e yerleşip küçük bir şarap dükkanı açacak, paris şarap eşrafında bir çevre edinecek kadar da fransız şarabı aşığı bir isim. ama kendisinin bir sorunu var. her ne yaparsa yapsın dükkanında işler istediği gibi gitmiyor. dükkanının pazarlamasını hem de kendisinin reklamını yapacak bir fikir ararken aklına fransız şarapları ile yabancı şarapların test edileceği bu kör tadım etkinliği geliyor. ancak bir sıkıntı var ki fransız şarapları rakipsiz, kimi neyle kıyaslayacaksın.
    spurrier'in eski dünya şarapları dışında tek bildiği kaliforniya napa vadisinde iyi şarap yapmaya çalışan girişimciler var. bu yüzden kararını kaliforniya şarapları üzerine kılıyor.
    aslen kendisi de biliyor fransız şaraplarının açık ara birinci geleceğini. bu sayede hem fransız şarabını yüceltmiş bir isim olarak ün yapmak ve dükkanını pazarlamak için iyi bir yöntem olarak görünüyor.

    ilk şoku napa vadisinde yarışma için şarap tadarken yaşıyor spurrier. nitekim basit, güçsüz şaraplar beklerken tattığı her şarap oldukça kalifiye ve dengeli çıkıyor. amerikalıların şaraba bakış açısı da oldukça şaşırtıyor spurrier'i. fransa'da şaraba bakış oldukça geleneksel, eski köklere bağlı ve neredeyse kutsal atfedilirken; napa vadisinde şarap keyif için içilen bir içkiden çok da fazlası değil.
    spurrier yarışmaya dahil etmek için napa vadisinden beğendiği 6 şişe chardonnay(beyaz) 6 şişe de cabernet sauvignon(kırmızı) seçip parise dönüyor.
    bu şaraplarla yarışacak fransız şaraplarını ise fransa'nın en iyilerinden seçiyor. aralarında fiyat farkı uçurum olan şaraplar yarışıyor anlayacağınız.

    etkinliği paris şarap eşrafına açıkladığında ise önce alay konusu oluyor. nitekim fransa'da kimse kaliforniya şaraplarını ciddiye almıyor, böyle bir tadım etkinliğinin gereksizliği göze çarpıyor; ancak atadan zengin olan spurrier artık para mı yediriyor ne yapıyorsa fransa'nın en kallavi degüstatörlerini, somelyelerini, mehmet yalçın'larını etkinlikte juri olmaları için ikna ediyor.
    pek çok basın kuruluşuna haber verse de basın pek ciddiye almıyor bu tadım etkinliğini. bir tek time dergisi yazarı george taber geçerken uğradım minvalinde katılıyor etkinliğe.

    https://hizliresim.com/9w2vnn
    etkinlik kör tadım şeklinde olduğu için şişeler numaralandırılıyor. kim hangi şişe nereden bilmiyor. beyaz şarap için tadım başladığında ilk karmaşa yaşanıyor. kibirli fransız degüstatörleri tattıkları şarapların fransız mı yoksa kaliforniya mı oldukları hakkında ihtilafa düşüyorlar. george taber bir köşeden elinde hangi numaraların hangi şaraplar olduğunu gösteren not ile juriyi büyük bir keyifle izliyor. çünkü jurinin fransız dedikleri şaraplar kaliforniya, bu fransız değil dedikleri şaraplar ise fransız çıkıp duruyor.
    beyaz şarap tadımı sona erdiğinde puanlama yapılıyor ve birinciliği açık ara farkla napa vadisinden chateau montelena kazanıyor. juri ve konuklar arasında büyük bir uğultu kopuyor. hoşnutsuzluk alıp başını gidiyor.
    sıra kırmızılara geldiğinde çok daha dikkatli olan juri bu kez fransız şarabının birinci geleceğine emin bir şekilde tadımını yapıyor ve bingo! kırmızılardan da birinci yine napa vadisinden stag's leap wine cellars
    steven spurrier başta olmak üzere etkinliğe katılan herkes büyük bir şok yaşıyor.
    https://hizliresim.com/ujbh4w

    george taber, time dergisinde küçük bir köşede etkinliğinin sonuçlarını haber yapıyor.
    https://hizliresim.com/zdrrdq
    ne oluyorsa bu haberden sonra oluyor. reklam amaçlı yapılan sıradan bir etkinlik dünya'da büyük ses getiriyor. millet yarışmada birinci gelmiş şaraplara akın ediyor, chateau montelena ve stag's leap wine cellars'ın fiyatı tavan yapıyor. pazarlama gurusu amerika açılan bu ortayı kaçırmıyor tabii ki ve kaliforniya şaraplarını yağladıkça yağlıyor.
    fransızların dünya şarap hegemonyası bir etkinlikle kırılıyor ve yeni dünya şarapları küresel ölçekte satış yapmaya başlıyor.
    sadece yerel ölçekte satış yapan şili, avustralya, arjantin, japonya, yeni zelanda hatta güney afrikalı şarap üreticileri bu olaydan sonra cesaretlenip dünyaya açılıyorlar. amerika dünyanın 3. büyük şarap ihracatçısı konumuna geliyor.
    bütün bu zincirleme olaylar silsilesini başlatan steven spurrier ise fransa'da birden istenmeyen adam oluyor. dükkanımın reklamını yaparım diye çıktığı yolda kendisi için işleri daha berbat etse de dünya'da şarap pazarını değiştiren adam olarak tarihe geçiyor.

    bir dahaki sefere süpermarketlerde çokça bulunan şili şarabından bir şişe alırken bütün bu sürecin arkasında küçük dükkanının reklamını yapmaya çalışırken bizlere dünya'nın farklı noktalarından farklı aromalar kazandıran bu saftirik ingiliz abiyi unutmayalım lütfen.

    https://en.wikipedia.org/…/judgment_of_paris_(wine)
    https://en.wikipedia.org/…_spurrier_(wine_merchant)

    edit : ha unutmadan bu olayla ilgili bir film vardı. (bkz: bottle shock)

  • bir anlık gaza gelen bir adamın yer aldığı videodur. sokakta dans edince ooo çok modern, röveşata çekince sığır demek iki yüzlülük gibi sanki. balon kimseye çarpıp zarar veremeyeceğine göre bence problem yok. ayrıca pozisyon alış ve senkron süper de balonun yavaş ineceğini tahmin edememiş sanki.

    not: ayakkabının çıkacağını tahmin edemediğini varsayıyorum. ayakkabı birine denk gelse elbet zararlı olabilirdi.*

    edit: zeka ile ne alakası var arkadaş? türkiye'nin en iyi üniversitelerinden mezun, aylık geliri 7-8 bin bandında olan ve bir iddia uğruna şunu yapacak en az iki tane arkadaşım var.

    geç edit: bu entry adama sığır ve zeka seviyesi düşük diyen iki yazara itafen yazılmıştı. ikisi de yazdığını silmiş. bu arada düşündüm de ben bunu iddia olmadan da yaparım.

  • bu adam 1835'te, amerika'da halley kuyruklu yildizinin göründügü gün dogmus, sonra hayati boyunca halley bir daha göründügünde öleceginden bahsetmis, ve hakikaten de 75 yil sonra halley tekrar göründügü gün ölmüstür. böyle de ilginçtir.

  • belki blackberry, iphone gibi akıllı telefon kullanmıyorum ama benim telefon da aptal sayılmaz. mesela otomatikman saati geri almış bugün.kafa zehir.

  • vosvoslu başkan jose mujica'nın bugün bir yerde çay içerken herkesin samsung'larıyla onun fotoğrafını çekmesi üzerine yaptığı espri. adam tek cümleyle teknolojik kalkınmadan dışa bağımlılığa, üretimsiz tüketimden gereksiz lüks sarfiyatına öyle bir eleştiri yapmış ki, insan hayret ediyor.

    türkler kapıyı tok sesle kapatıyor, almanlar kazanıyor.
    türkler kanepeyi monte ediyor, isveçliler kazanıyor.
    türkler bombalıyor, amerika kazanıyor.
    ulan hatta türkler evlenmeye niyetleniyor, bulgarlar kazanıyor.