hesabın var mı? giriş yap

  • 454tl hasılat elde etmiş. hepsini oyuncular paylaşsa 16tl eder. filmden kazandıkları parayla filme gidemezler. ya da belki promosyon ile hafta içi gidebilirler.

  • gençler bir avukatla görüşüp şahsa dava açsınlar. uğraşsın biraz. hakaret var, halkı galeyana getirme var, kişinin özgürlüğüne müdahale var. avukat arkadaşlarımız bir ton detay görmüşlerdir. lütfen yardımcı olun çocuklara :)

    kıskançlıktan çatlamış birinin repliği.

    edit: tck 125 diye msjlar gelmiş.

  • ya her şey iyi hoş da internet sitesi devlet malzeme ofisi gibi, bayındırlık bakanlığı gibi. nasıl desem doğu bloku gibi.

  • yeni bölümüyle biraz güldüren, sonrasında hem hüzünlendirip hem de bugüne geliş süreçlerini epeyce aydınlatan enfes dizi.

    bir beş sezon daha yazın çekin yaşlanmadan.

    --- spoiler ---

    - ersoy'un 600 lira bulunamadığı için saçının döküldüğünü öğrendik, kullandığı ve birden bırakamadığı ilaç muhtemelen minoxil, o da kullanıldığı müddetçe saç çıkarıp bıraktıktan sonra daha berbat hale getiren bir ilaç, azaltarak bıraktırıyorlar.

    - ersoy'un kırtasiye serüveninin başlangıcını öğrendik(ilk 4 yıl sadece gıda karşılığı ama para alana kadar dayak yok) mustafa abi beni dövüyordu dediği ve yılmaz'ın da “dövdü demiyor bak dövüyordu diyor bu bir süreç yani” dediği olayı tamamen aydınlatmış olduk.

    - ersoy ve ilkkan'ın sigarayı yokluktan bıraktıklarını fakat yılmaz'ın açken bile hatta gitarından bile vazgeçtiği halde sigaradan vazgeçemediğini gördük.

    - yılmaz'ın belçika'daki teyzesinin evine nasıl geçtiklerini gördük(şimdi oturdukları ev).

    - yılmaz'ın bitcoin vermeyi teklif eden enver abiyi sallamadığını ilkkan'ın da onu desteklediğini gördük(keşke alaydın be yılmaz'ım*)

    - yalvaç'ın vücutçu yalvaç oluş sürecinin başlangıcına şahitlik ettik, iki aylık heves sokağa atılan para bunlar diyen ersoy ve yılmaz'ın yine öngörüleri boş çıkmış oldu(yalvaç halen devam ediyor).

    - ilkkan yılmaz'a verdiği sözü tuttu ve gitarını geri aldı muhtelemen, sonraki bölümlerde yılmaz'ı gitarıyla gördük.

    - yılmaz'ın gitarı sattıkları an ne verdikleri paraya ne de gitara bir daha bakmadan dümdüz dükkandan çıkışı en vurucu sahneydi benim açımdan.

    --- spoiler ---

  • howard hughes, amerika'nın en renkli ve ilginç kişiliklerinden biriydi. 1905'te houston, texas'ta doğdu. genç yaşta ailesinin zenginliğine kavuştuğunda, bu servetiyle neler yapabileceğini görmek istedi. ve gerçekten de birçok alanda dikkat çekici şeyler yaptı.

    filmlere olan ilgisiyle hollywood'a dalış yaptı. ilk yönetmenlik deneyimi "hell's angels" adlı filmle oldu. bu film, havacılığa olan tutkusunu da yansıtıyordu. ancak hollywood'da sadece bir yönetmen olarak değil, aynı zamanda birkaç ünlü aktrisle yaşadığı ilişkilerle de gündeme geldi.

    havacılığa olan ilgisi, sadece filmlerine yansıtmakla kalmadı; aynı zamanda bir pilot olarak da rekorlar kırdı. özel olarak tasarlanmış uçaklarla dünya çapında hız ve mesafe rekorlarına imza attı. ancak bu başarılarının yanı sıra, uçak kazaları da yaşadı. bu kazalar, onun fiziksel sağlığını olumsuz etkilediği gibi zihinsel sağlığını da etkileyebilirdi.

    sonraki yıllarda, hughes giderek daha münzevi bir yaşam sürmeye başladı. halkın gözünden uzaklaştı ve tuhaf alışkanlıklar geliştirdi. kendi tasarladığı otellerde kaldı, odaları kapattı ve yıllarca dış dünya ile minimum iletişim kurdu.

    1976'da uçakla seyahat ederken hayatını kaybetti. ölümünden sonra bile, mirası, serveti ve özellikle de yaşam tarzıyla ilgili birçok spekülasyon ve teori ortaya atıldı. ancak şunu kesinlikle söyleyebiliriz ki, howard hughes, 20. yüzyılın en ilginç ve çok yönlü kişiliklerinden biriydi.

  • ikisinin de karnı aç olan, bir aslan’la bir tilki birlikte ava çıkmışlar.
    çayırlıkta sakin sakin otlayan bir eşek görmüşler,
    tam dişlerine göre...
    aslan eşeğin baş tarafına geçmiş, tilki arka tarafına…
    bunun üzerine otlamaya biraz ara veren eşek:
    - "anladım beyler", demiş, "beni yiyeceksiniz. ama beni yerseniz padişah’la başınız derde girer."
    - "niyeymiş o?" diye sormuş aslan...
    - ben “padişah’tan fermanlı eşek”im de ondan.
    - hadi canım, demiş aslan. hani fermanın nerde?
    - "arka sağ ayağımın altındaki nala kazılı vaziyette", demiş eşek.
    aslan uzaktan tilki’ye işaret ederek:
    - "okuyuver lan şunu, demiş, bakalım doğru muymuş?"
    tilki uyanık...
    - "valla benim okumam yazmam yok", demiş.
    - "iyi lan, iyi" demiş aslan öfkeyle, çekil kenara, ben kendim okurum.
    tabii aslan, eşeğin arka ayağındaki fermanı okumaya çalışırken, eşek öyle bir çifte patlatmış ki...
    aslan 10 metre geriye savrulmuş, bütün kemikleri kırılmış.
    bunun üzerine, eşekle tek başına baş edemeyeceğini bilen
    tilki hızla uzaklaşırken kendi kendine söyleniyormuş:
    *ulan bu devirde okumak da başa belâ...*

    edit: debe için teşekkür ederim...

  • 3 gün önce iftara 5 dakika kala;

    misafir: tuvalet ne taraftaydı?
    aden (3,5 yaş) : kakan mı var?
    ......... misafirin suratında kocaman bir; ne alakası var ya ben yapmam öyle pis pis kaka şeyler ifadesi..........
    ben: oğlum ehehehhe ne kadar ayıp..
    aden (3,5 yaş) : neden büyükler kaka yapmaz mı? çok ayıp mı kaka?

  • kişi, her zaman kullandığı gibi bilgisayarını projeksiyon cihazına bağlaması gerekir fakat dalgınlıktan sanırım unutmuştur.

    -mfozkan bey projeksiyon arızalandı sanırım çok acil toplantımız var yapın!
    +x hanım kabloların bağlı olduğundan emin olun ve bilgisayar üzerinde win +p tuşlarına basın.
    -tabi ki kablolar bağlı ve benim bilgisayarımda o bahsettiğiniz tuştan yok!
    +geliyorum!!!

    ve manzara: bir adet laptop hiç bir kablosu bağlı değil, projeksiyon cihazı kapalı, ve bir adet süzme mal!

  • son zamanlarda sıklıkla yaptığım eylemdir. iki paragraf yazıyorum, sonra "bana ne lan?" deyip göndermeden siliyorum. hatta bu entryi de silecektim, zor tuttum kendimi. harbiden, bana ne lan?