hesabın var mı? giriş yap

  • poşetten para alma durumunu ben de pazarlama hatası olarak görüyorum. ancak pazarlama hatası olarak görenler bir çözüm önerisinde bulunmamış. bazı kişiler de poşetten para alınarak poşet israfının engellenebilir olabileceğini savunmuş.
    benim önerim : her bir ürün için ürüne belli miktarda poşet parasını eklersin. kasada da bunu hesaplarsın. örneğin bir ürünün satılması istenen tutarı 9,75 tl ise 0,25 tl poşet parası eklersin ve 10 liradan satarsın. satınalma kararına etkileyecek bir tutar değil sonuçta. kasada da müşteri örneğin bu üründen 4 adet aldıysa, poşet almazsanız 1 tl iadeniz oluşacaktır dersin. müşteri kendi karar verir o 1 lirayı alıp almamaya. poşet kullanması gerekiyorsa bunu reddeder ve poşeti kullanır. 1 lirayı almak istiyorsa da alır ve poşeti israf etmemiş olur. müşteri taciz edilmemiş olur, ekstra indirim algısı da yaratılabilir.

  • ulan ülkeye bak. şu son iki yılda bir uzaylı görmediğimiz kalmıştı. sağolsun eksik bırakmadılar bizi bundan.

    edit: bırakmışlar. niye gelmediniz lan? bir yanımız eksik kaldı şimdi.

  • acun'un programlarıyla yetişen boş beleş gençlik yavaş yavaş mahsüllerini vermeye başlamış, hayırlı olsun.

    bunlara derhal üç posta aacayipsin-medcezir albümlerini dinletip üzerine de üç beş bölüm süper baba izleteceksin. 90'ların ruhundan biraz nasiplensinler de adam olsunlar.

  • yukarıda da bir arkadaş değinmiş, kurtlar vadisi gurmeleri bilir ki 57. bölüm, dizinin en özel bölümlerinden biridir. bana göre birincisidir.

    aslan amca ölmüş, polat kimlik karmaşası yaşayıp dünyada tek başına kalmıştır. olayın iç yüzüne daha fazla hakim olmak isteyip aslan amcanın evine gider. fakat kendisiyle aynı şey için orda olan abdülhey'den habersizdir. bu noktadan sonra başlayan diyaloglar, sahneler inanılmazdır. arkadan arkadan iyice vurmaya başlayan (bkz: bu aşk) eşliğinde polat ve abdülheyin beyoğlu'nun yokuşlu ve merdivenli sokaklarında koşusu akıllardan bir türlü çıkmaz. geçen sene sırf bu yüzden sahnenin çekildiği sokakları dolaştım ve polat gözümün önünde koşuyor gibi geldi. sonrasında polat bir parka gider ve aslan amcadan kalan kitabı okumaya başlar(bu parkın hangi park olduğunu bulamadım. yalnız kısıklı parkı çok benzer bir atmosfere sahip gibi geldi bana, bilen çıkarsa aydınlatsın lütfen) sabaha kadar süren okumalar sonucu polat, gerçek kimliğinin kim olduğunu öğrenmiş ve kimlik karmaşasını bir kenara bırakmış, hayattaki amacını kazanmıştır.

  • yüzünü botoks, dolgu, estetik operasyon ile kaplamayan zayıf olmak için aç kalmayan, sözün özü güzel olmak için çaba göstermeyen, acı çekmeyen bir kadının yeteneği ve emeği ile de sinema, dizi sektöründe yer alıp başarı gösterebileceğini, para kazanabileceğini göstermiştir.
    düşüncelerini açıklamadaki özgüveni, dikkat çekmek için sansasyon yaratmaya çalışmaması ile kalitesini gösteriyordu ki bu başarısının sektördeki kadınların davranışlarında bir değişme yaratacağını düşünüyorum, erkek egemenlik normları ile değil özdeğerinin farkındalığı ile eylemlerde bulunmak başarı getiriyor işte böyle.

    tebrik ederim, başarıları daim olsun.

  • 19 yıl önce "bu fakirin bir nikah yüzüğü var" diyerek iktidara gelen "zengin olursam bilin ki haram yemişimdir" diyen erdoğan şu an 1500 odalı sarayında lüks içinde yaşıyor.

  • lan o değil vidyonun 4:22 saniyesinde kadraja giren bir türbanlı abla var. vay nasını didim. mesele baklava mıymış? ben erkek halime o güruhun içine girmeye korkarım la... vazgeçmedi de baklava sevdasından... helal ablaya dicem o da bi garip olacak...

    not: la elitist diilim ha... fafori yemeğim hala kuru fasülye pilav. sonrasında çay gelince mutlu olan bi vatandaşım. ama hakket bu muhafazakarlık anlayışı çok ilginç bu coğrafyada. otobüste yan yana oturamazsın da burada baklava sevdasına... vay nasını la hakket.