hesabın var mı? giriş yap

  • fiziksel ortam olarak yalnızca iş hayatı kalmasıyla beraber oluşan imkansızlaşma durumu.

    yukarıda bir yazar kişisi görücü usulü tavsiyesinde bulunmuş. problem de görmek eyleminin gerçekleşememesi zaten. usulü de gerçekleşmemiş oluyor böylece.

    sokağa çıkma yasakları sadece çalışma saatleri içerisinde mevcut değil. akşam saat yedi oldu mu evde olacaksın. tatil günü dışarı çıkamayacaksın. hoş çıksan da bir şeyler içip muhabbet edeceğin bir ortam yok. bu pandemi şartlarında olmasın tabi ama sonuç olarak bu bir problem ve şu anlık çözümü varmış gibi de durmuyor.

    sosyal medya üzerinden yazışma ve açılma olayları da ifşalanma noktasında sıkıştırıyor birçok kişiyi. çekiniyor doğal olarak insanlar. topluma açık olmasa bile yakın arkadaş çevresine ifşalanmak bile hoş bir şey değil benim açımdan. bunu aşmamız gerekiyor. şahsen sosyal medya üzerinden bir girişime maruz kalsam kendi açımdan değerlendirip, yalnızca ciddi fikir ve bilgi alma dışında kimseyle paylaşmamayı tercih ederim. neticede karşı tarafın da özel hayatı bu ve ona saygı duymam gerekir diye düşünüyorum.

  • anadolu insanı olmakla alakası olmayan durumdur. cahilin dünyası her zaman dardır. metropol cahilinin de dardır.

  • gülşen’i zırt diye alıp hapse attılar. şu programda, aylardır, sevgilisiyle kardeşini öldürdüğünü, cesedini çiçek gibi suladığını anlatan kadın ve mevzubahis sevgili fink fink geziyor. ben artık şaşırmıyorum.

  • internet kafe, bilgisayar labı vs gibi yerlerde kitlenen bilgisayarı restart etmek için yanlış kasanın reset tuşuna 1 ya da daha fazla sayıda basmak sonra hata farkedildiğinde yandaki kişiyle göz göze gelmek.

  • siyasal islamcıların ve onun şakşakçılarının türk milletine hediyesi.

    "abi istikrar önemli yea, biz koalisyon dönemini de hatırlıyoruz yea, 90'lar çok fenaydı yea, adamlar çalışıyor yea..."

    mutlu musunuz lan içine çekildiğimiz bok çukurundan?

  • gerizekalı bir öğrenci(?)nin eğlenerek çektiği, benimse onların adına utanarak izlediğim görüntülerdir. bu görüntülere yabancı değilim ama hiçbir öğretmenin bu kadar da sabırlı olduğunu görmemiştim, helal olsun.

  • adamların devrinde, arabayı, evi geçtim artık telefon, laptop bile lüks sınıfına girdi, zenginlik göstergesi oldu. öyle hızlı bir şekilde fakirleşti halk.

    bunlara oy veren zır cahillere hakkımı helal etmiyorum!

  • liseye başlayana kadar bütün notlarım 5ti. türkiyenin *en iyi fen liselerinden birinde okudum. türkiyenin en iyi üniversitelerinden birinde kimya, işletme, sanat tarihi okudum. yaptığım projeler hep en iyi oldu, en güzel planlama ve yönetimleri ben yaptım. modern hayatın insana sunduğu, bir ailenin çocuğuyla övünebileceği pek çok şeyi başardım.

    ama cahilim.

    okumadım, örneğin. ne rus edebiyatını, ne italyan klasiklerini okudum. yonetmen bilmem. foucault'yu yeni öğrendim, aya sofya'ya yeni gittim. balık tutmayı bilmem, balık temizlemeyi bilmem. yemek yapmayı bilirim ama bir sebze fidesi dikmişliğim yok. baraka yapmayı bilmem, tuğla örmeyi bilmem, taş dizmeyi bilmem, kerpiç karıştırmayı bilmem. yılın hangi vakti buğday ekilir, hangi vakti vakti hasat edilir bilmem. dağlık yerde yere tuz döksen akrep gelirmiş, bunu da bilmezdim. ateş nasıl yakılır bilmem. gözlerimiz kaç yaşında kırışır, saçlarımız kaç yaşında beyazlar bilmem. hamile insan kaç aylıkken midesi bulanır, ya da ayakkabılarını nasıl bağlarlar bilmem. bir bebek ne yer bilmem. sakız likörü nasıl yapılır, rakı nasıl yapılır, gar sabunu nasıl yapılır bilmem. turşu nasıl kurulur, onu da bilmem. reçel sevmem ama reçel nasıl kaynatılır bilmem. yoğurt, peynir nasıl yapılır, ekmek fırınları sabah kaçta açar, o denizdeki algler nasıl diş macunu kutucuklarına sığar bilmem. testi nasıl yapılır, kaç gün kurutulur bilmem. domates, patlıcan kurutmayı da bilmem. ormana dalsam, hangi mantar zehirlidir, hangisi yenir anlamam. yıldızlara bakarak da, yosunlara bakarak da yönümü bulmayı bilmem. güneş kreminin derideki radikalleri tutarak uv sonucu çıkan zararlı radikallerle eşleşmeyi önlediği için kanserden koruduğunu bilirim de, hangi çiçeklerin güneş sevdiğini bilmem.

    çok zaman harcamışız çünkü. değerli olduğunu düşündüğümüz şeylerle çok zaman harcamışız. öğrenmemişiz, öğrenmemiz engellenmiş. bir bilginin değeri, sınav sorusu olma ihtimaline göre belirlemiş. biz de cahil kalmışız.

    ekleme: eğer hala bu entrynin teorik bilgi eksikliğinden yazıldığını düşünüyorsanız, lütfen eleştirilerinizi kendinize saklayın. zira dünyada yoğurtdun sütten yapıldığını bilmeyen yoktur. fakat önemli olan o nokta değil, önemli olan modern zamanın pratiklerimizi ve önceliklerimizi değiştirmesi. ha bir de, bu entryi sevenlere naçizane tavsiyem, halikarnas balıkçısı-mavi sürgün'ü okuyun. mutlaka okuyun. işte o zaman beni, hayatı, denizleri daha iyi anlayacaksınız.

    adettendir, debe editi: (bkz: bostanıma dokunma)

  • dünyadaki dominant sinema kültürünün tedarikçisi ve yaratıcısı hollywood'dan bundan yaklaşık 27 sene önce çıkmış, klasik amerikan sinemasını dönüştüren, film endüstrisinin yıllar süren patinajını bitiren, 90'lar ve 2000'lerde çekilen bir çok başyapıtın gerçekleşmesinin öncülü olan, "devrimci bir başyapıt" övgüsünün muhtemelen de en çok yakıştığı film.

    1995 yılında gerçekleşen oscar ödül töreninde pulp fiction, aday olabileceği en önemli dallarda ödüle aday olabilmişti. peki hangi dallar oscar'da en önemlidir? hemen söyleyelim;
    bunlar kısaca 5 büyük olarak geçer; birincisi en iyi film, ikincisi en iyi yönetmen, üçüncüsü en iyi erkek, dördüncüsü en iyi kadın ve beşincisi de en iyi senaryodur. eğer herhangi bir film bu 5 ödülü almayı başarırsa, büyük 5'liyi aldı demektir ki, bu, yapılması en zor işlerden biridir. yani neredeyse hile yapmadan kazanmak imkansız gibidir. adeta mülayim sert'in poker masasına bir anda 5 ası vurması gibidir, bende de beş as var:)

    büyük beşliyi almayı başaran filmler elbette vardır ve izleyene olağanüstü sinema keyfi yaşatırlar. hatırladığım ilk örneği söyleyim; the silence of the lambs. 1991 tarihli muhteşem filme daha sonra başka bir entryde uzun uzun değineceğim. diğer iki örnek te; 1975 tarihli one flew over the cuckoo's nestve 1934 tarihli it happened one night tır. buradan anlaşılacağı üzere bu beş dalı almak çok zordur ve bu, neredeyse 30 yılda bir olan bir olaydır.

    peki pulp fiction büyük beşliye aday olabilmiş midir? aslında olabildiği kadar olmuştur. şöyle ki; filmde çok sahnesi olan ve filmin en iyi kadın oyuncu dalına aday çıkarabilecek bir yapısı olmadığından, sadece en iyi kadın kategorisine aday sokamamıştır. uma thurman, en iyi yardımcı kadın oyuncu kategorisinde aday olmuştur. filmin kendi yapısı gereği, herhangi bir kadın oyuncu başrolü, filmde bulunmamaktadır. pulp fiction diğer tüm önemli dallarda aday olmuş (toplam yedi adaylık) ve en iyi özgün senaryo dalında, henüz 32 yaşında olan yönetmen ve yazar quentin tarantino'ya ilk oscar'ını kazandırmıştır. ayrıca filmin aday olduğu "en iyi kurgu" dalını alamaması da küçük çaplı bir rezalettir. çünkü filmin belki de senaryo ve yönetmenlikten sonra en kuvvetli yanı kurgusudur.

    aynı sene, klasik amerikan sineması örneklerinden olan forrest gump ve the shawshank redemption gibi iki müthiş film daha yarışmıştır. o seneki şampiyon "forrest gump" olmuştur. çoğunluğun tahminine göre eğer forrest gump o sene yarışmıyor olsaydı, bu defa da galip "the shawshank redemption" olacaktı. yani pulp fiction yine klasik sinemaya yenilecekti. tabii bunu kesin olarak bilmemiz zor, belki de imkansız.

    akademi o sene pulp fiction'ın yaratmış olduğu etkiyi hemen fark edememiştir. çünkü kuruluşun reflekslerinin zayıf olması ve bazı üyelerin klasik sinemaya objektif bakamaması bu yolu açmıştır. halbuki 1994 yılında cannes film festivali'nde, pulp fiction altın palmiye'yi alarak, aslında oldukça zor gözüken bir şeyi başarmıştır. çünkü bilindiği üzere fransa ve cannes film festivali, amerikan film endüstrisine alternatif filmlere prim verir. cannes daha evrensel olup, tüm dünyadan seçkin örnekler bulmaya odaklanır. nuri bilge ceylan'ın da hiç oscar adaylığı bulunmayıp, cannes film festivali'nde bir çok ayrı filmle ödül aldığını ve jüri üyeliği de yaptığını biliyoruz.

    pulp fiction'ın böylesi bir değişim ortamında hakkını veren ana etmen, cannes jürisi ve avrupalı eleştirmenlerin de filmi yere göğe sığdıramamasıdır. new york ve diğer amerikalı eleştirmenler burada oldukça geç adım atmışlardır. pulp fiction'ın 1994 yılının ve bulunduğu dönemin mucizesi olduğu gerçeğini ilk gören ve onaylayan aslında avrupa sinemasıdır. avrupa sinemasının sahip olduğu bu refleksle, tüm dünyadaki sinema endüstrisi dönüşmüş, bu dönüşümün lokomotifi de işte bu film olmuştur.

    quentin tarantino'nun bu filminden sonra, benzer kurgu ve şiddet sahneleriyle, enteresan bir espri anlayışına sahip diyaloglar içeren filmler de artmış, bunun gibi tarantino sineması özellikleri taşıyan filmlere "tarantinesk" sıfatı verilmeye başlanmıştır. tarantino, bu filmi yayınladıktan sonra ölseydi bile sadece bu filmi çekmeyi başarabildiği için yine büyük yönetmenler sınıfında yer alacaktı. yönetmenin kariyerinin devamında çekmiş olduğu müthiş filmler de, tarantino sinemasını sevenler için büyük bir hayat şansı olmuştur.

    filmin kaotik, sarsıcı ve şok edici/şaşırtıcı etkisi yıllar içinde virüs gibi yayılmış, günümüzde film yapmaya hevesli birçok yönetmen ve yapımcıya ilham olmuştur. 8 milyon usd gibi mütevazı bir bütçeye sahip olan film, tüm dünyada yaklaşık 215 milyon usd hasılat yapmıştır. tarantino ticari olarak 1 koyup 26 almış, kariyer anlamında ise 1 koyup 1001 almıştır. bariz görünen bir gerçek olarak söyleyebilirim ki pulp fiction, sinemanın devrimsel anlamda son filmi olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. gelecek yıllarda böylesine büyük bir etkiyi yaratabilecek bir fenomenin çıkması olasılığı, maalesef günden güne azalmaktadır.

    14 nisan 1995 tarihinde türkiye'de vizyona giren pulp fiction'ın, ülkemizdeki 26. yaşı kutlu olsun.

  • birkaç gündür instagramda art arda sanat dünyasının 150 başyapıt resmini paylaşması nedeniyle takipçi sayısı 609 bin'den 607 bin'e düşen fazıl say bu bilgiyi paylaşmış.
    acun biti hakan hatipoğlu hangi akla hizmetse altına yorum yapıyor: aynı şey bana da oluyor bayram tebriki paylaşınca :)

    sonrası uygulamalı cringe. fazıl say: "siz ne işle uğraşıyordunuz?" diyor. sonrası h.h. için karanlık... onu bir daha gören olmadı. yorumunu siliyor tabii.
    fazıl say klavyene sağlık. doblo bilmeyen vedat milor'dan sonra en nazik insan ezme bu olurdu herhalde. içimin yağları eridi. evet.
    http://m.hurriyet.com.tr/…s-yapiyorsunuz-41025688/4