hesabın var mı? giriş yap

  • içinde korkunç subliminal mesajlar barındıran reklam filmi.

    şu kare ne kadar da masum değil mi?
    http://i.hizliresim.com/2reaqq.png

    peki biraz yaklaştırınca?
    http://i.hizliresim.com/v03drz.png

    göremediniz mi? biraz daha yaklaştıralım o zaman:
    http://i.hizliresim.com/dpyz1o.jpg

    ------

    bir uyuyalım dedik, mesaj kutusu yandı alev aldı. güldüğünü belli eden dostlar kadar, tehdit eden ve duyar kasanlar da oldu. bu sırada da ülker açıklama yayınlamış. reklam materyalleri ile ilgili deformasyon yapanlar hakkında hukuki süreç vs şeklinde.

    ülkede mizah bu kadar ele ayağa düşmüşken, "mizah" yaptığını savunarak zor durumda kaldığını söyleyen trilyon dolarlık firma bile açıklama geçiyorsa, gg olmamak adına bir iki söz de biz edelim. çünkü bu memleketin kuralı, büyükler kendini kurtarır ve daima küçükler ezilir.

    son görseldeki yazı, sosyal medyada binlerce aydır trollüğü yapılan, yerleşmiş bir mizah kalıbı olan durumdur. ülker'e gelen saçma sapan tepkiler sonrasında tepkilerin saçmalığını vurgulamak amacıyla yapılmıştır. ne markaya bir saldırı ne de deformasyon vb yaparak bir algı oluşturma saiki yoktur!

    amaç ise sadece gülmek.

    muhtemelen bu başlık ülker tarafından mahkeme kararı ile sildirilir. ekşi sözlük'te mahkeme kararı ile yazdıklarımızın sildirilmesine artık alıştık.

    kendi yaptığı "şaka" için verilen tepkileri anlamsız bulan bir firma olan ülker, şakası hakkında yapılan şakaları bakalım ne kadar mazur görecek?

    son olarak da, bizleri şakalarımızı bile açıklamak zorunda bırakan sistem utansın.

  • tahtada cümle yazarken, z harfim 2'ye benziyor diye türkçe öğretmenimin senden bir şey olmaz otur yerine diye azarlaması.
    türkçe öğretmeni oldum.
    z'lerim hala 2'ye benziyor.
    mal.

    edit: arkadaşlar seneler sonra bir yazar arkadaşın bana bu yazdıklarımla ilgili bir soru sormasıyla tekrar okudum bu entrymi, bu kadar fav almasına da çok şaşırdım. bunu yazdığımda yirmilerin başındaydım, belki de sırf yazmak için yazmışımdır hatırlayamıyorum.

    on sene olmuş yazalı, düşününce aynı fikirde değilim. tabii üslup yanlış ama belki şakayla söyledi, belki ben ısrarla anlamayıp hocayı sinirlendirdim, bilemiyorum. söylemese iyiymiş ama mal hakaretini hak edecek bir durum değil bence.

    sözlükteki öğretmen düşmanlığı bu on yılda inanılmaz arttı, belli ki bu entryle benim de bunda payım var. yine de bu entryi silmeyip editlemeyi tercih ediyorum, demek ki insanın düşünceleri epey değişebiliyormuş. ha derseniz ki bu hakareti hak edenler yok mu, var arkadaşlar. maalesef. ama herkes aynı değil. tüm öğretmenlere yargısız infaz yaparken iyi niyetli olanları da üzüyorsunuz. hepimiz bu ülkenin haline üzülüyoruz, her açıdan epey zor günler yaşıyoruz. linç kültürüyle gaza gelip hak etmeyen insanların üstüne gitmeyin. kimseyi durduk yere strese sokup üzmeyin arkadaşlar, üç günlük dünya, değmez.

  • bildiğim en etkili yol ailesi ile yaşıyorsa "eve geliyorum!" mesajıdır. anında arar.

    - sen nasıl bir manyaksın yaa... sakın bak öyle bir şey yapayım deme!

    o hengamede bağladın bağladın.

  • kitaplardan çok bu kitapları okumayı seçen insanlar yanlış yönlenmiş durumda. bazı insanlar travmalarına kişisel gelişim kitaplarıyla çözüm arıyor. haliyle olmuyor. biraz niye olmuyoru anlatmaya çalışacağım.

    bir sorununuz var diyelim, kişisel gelişim alıp çözüm bulmaya çalışıyorsunuz. kitap size şunu öğütler:
    "bunu bunu yaparsan, gelişirsin, şunu yaparsan şu hale gelirsin, planlı ol, hayal et... vs vs."

    insanların psikolojik olarak bilmediği en temel konu: özellikle travma esaslı rahatsızlıkların motivasyonla değil sebep olan gerçek kaynağın ne olduğunu bulduğunuzda çözülmesidir.

    kıscası terapi sizde şunu yapar:
    "kötü hissetmene sebep olan gerçek sebep nedir?" bunu ancak bol bol konuşarak ve anlatarak hatırlayabilir, ilişkilendirebilir ya da terapist sayesinde bulmayı başarabilirsiniz. bu yüzden seanslar uzun sürebilir.

    kısacası terapide amaç "gerçeği" bulmaktır. gerçek ortaya çıktığı anda semptomlar kaybolur. örneğin birine aşıksın, ayrılık acısı çekiyorsun fakat gereğinden fazla uzun sürdü ve sende bozuk bir süreç yarattı, bunun sebebi hiç düşünmediğin bilinçaltı bir süreç olabilir. bazı yetenekli insanlar bunu düşünerek ya da yazarak da bulup çözebiliyor. çok derinse tabii ki işe yaramıyor. mesela taciz sonrası ya da baba sorunları sebebiyle çok başarılı olan kadınlar mevcut. kendini değersiz hissettiği için devamlı motive durumda gelişiyor ama mutsuz. o kadar başarılı olmasına rağmen neden değersizlik hissini atamıyor? gelişim kitaplarında yazdığı gibi başarılı olabileceği her şeyi yapmış ama hala yetersiz hissediyor.

    terapist sizi yaşam koçu gibi motive etmeye çalışmaz, "aslansın kaplansın, bırak ona mı kaldın" demez sadece fark etmeni sağlar. asında büyü olaylarına çok benziyor bu durum, zaten eskiden de psikolojik rahatsızlıklar büyüyle/musallatla ilişkilendirilirmiş. ortaçağda cadı diye yakılırmış insanlar. yine aynı durum var: mesela hoca/büyücü gelip o büyünün nerede olduğunu ve neden oluştuğunu bulmaya çalışır. yani gerçeği arar. büyünün kaynağı bulunduğu anda bozulur. etkisini yitirir. belki de psikologlar modern büyü bozanlardır diyebiliriz.

    sense kişisel gelişim kitabı okuyarak örneğin "güçlü olmak" gibi bir şey okuyarak eğer bir travman varsa güçlü olamazsın. ancak koşullar uygunsa o kitabın sana faydası olur.

    beyin ilginç bir organ... bir şeyi neden yaptığını anlayınca herşeyi çözüyor ve rahatlıyor. bir şeyi çözmeye çalışırken psikanaliz* veya bilişsel terapiler işe yarayabilir. psikanliz de esas amaç bilinçaltınızda bulunan konuyu açığa çıkartarak bilince getirerek gerçeğe varmakken; bilişsel de terapist yardımıyla "duygu durumunuza sebep olan davranışı değiştirmekle" ve içselleştirmekle ulaşabilirsiniz.

    benzer şekilde koçluk hizmeti veren insanlar da size yardımcı olamaz. çünkü size dikte verirler. motivasyonla sorunlar çözülmez. siz doğruyu bilseniz bile ilişkilendirmeniz yanlışsa, bunu içselleştiremediyseniz çözüm bulamazsınız.

    mesela freud özellikle psikanaliz konusunda çok çalışma yapmış bir psikolog ve şunları diyor:
    --- spoiler ---
    "...nevroz, bir tür bilgisizliğin, aslında bilmemiz gereken ama bilemediğimiz ruhsal bir sürecin sonucu olarak görülüyor."
    "...bu kişiler travmatik olayla işleri bitmemiş, sanki gerçekten önlerinde duran bir görevmiş gibi yapmaya devam eder."
    "...söz konusu bilinçdışı süreç, bilinçli hale geldiği anda belirtiler kayboluyor."
    --- spoiler ---

    müthiş bir açıklama. bazı insanlar hatalı olduklarını biliyor, bunun engellenemez şekilde hayatlarını etkilediğini biliyor ama çözemiyor ve çözümü motivasyonda arıyor.

    oysa ki çözüm sadece "neden olduğunu" anlamanızda saklı. bu sıkıntınızın neden olduğunu anlayamazsanız, hiç bir motivasyon işe yaramaz.

    tek cümleyle özetlersek: "kişisel gelişim kitapları ise sadece motive edecek sistemler sunar, yol gösterir fakat farkındalığı vermez."

  • en sevdiğim havalar daima yağmurlu ve kapalı havalardır benim. pek çoğunuzun bunun nasıl bir şey olduğunu anlayamadığına da eminim. siz ne kadar "yağmuru seven" insana şaşırıyorsanız, ben de sıcak yaz güneşinde mutlu olan insanı yadırgıyorum işte. dışarıda güneş açtıkça ruhum kararıyor, enerjim tükeniyor...

    yaşadığım şehrin de etkisi var bunda elbet. izmir'de kışlar kış bile değildir. yağmur ferahlığı yazın bolca özlenir. bir de hava kararmadan, hafif loş ışık çökmeden şehrin üstüne doğru düzgün kendine kalamayan bir insanım ben. hava saat 9'da kararınca okunacak hiçbir kitap bitmiyor, izlenecek filmler yarım, aranacak insanlar - düşünülecek şeyler, incelenecek makaleler, yazılacak yazılar erteleniyor bir şekilde...

    yağmuru seven insan introverted kişilik özelliğine sahip olabilir benim gibi. kendiyle kalıp deşarj olmayı sever... güzel bir müzik, kitap, kahve, kedi ve yağmur sesi instagrama yüklenecek fotoğraf karesinden çok daha fazlası benim için...

  • en fazla iki ay sonra maaşların erimesine, market ve tüm fiyatların şimdikinin çok çok üzerine çıkmasına neden olacak. 2 dünya savaşında almanların 1 çuval parayla bir ekmek alması gibi.

  • 1850den başlayan, 5 kuşağın olduğu benim 37.sırada olduğum tabloda ben de dahil 35 kişinin nüfusu bizim köye kayıtlı. premium gold köylüyüm.