hesabın var mı? giriş yap

  • 4 gün ve aşağısından bahsedenlerin şov yaptığını düşünüyor ve bir hafta kâfi deyip aranızdan ayrılıyorum,selametle...
    not: pasaklı sensin. kendi diyen,kendi olur. damdan düşen kel olur tşk:)

  • buradan bir şey çıkmaz,

    peygambere hakaret etmemiş sonuçta,

    bazıları ülkenin kurucusuna hakaret ederken, bir şey olmuyor da ...

    yoldan geçen, 1000 kişiye sor 2 kişi bilmez mus'ab bin umeyr kimdir diye. buradan halkı nasıl kin ve düşmanlığa teşvik edeceği, düşünülür ?

  • taksimde ağa caminin sokağında, kol saati satan afrikalı bir zenci ile yöre esnafı arasında geçmekte, esnaf uzaktan bağırıyor:

    - gözün aydın, sizinkisi başkan seçilmiş!!! ehehe
    - sijinki?
    - hadi yine iyisin, hadiii... hehehe

  • klişe olmayışı, orjinal esprileri ve oyuncular arasındaki harika uyum, filmi hipnoz halde izlememe sebep oldu.
    zaten kumail nanjiani'yi silicon valley'de çok beğeniyordum. filmin senaristlerine bakarsanız kendisini ve eşini göreceksiniz. hayatlarını anlattıkları filmin senaryosunu yazan evli çift olmaları zaten harika bir durumken üstüne birde ortaya konan filmin kalbur üstü olması durumu daha da güzel yapıyor.

  • açları anlamak değildir. bunu diyen müslüman kendini kandırıyordur. akşam yemek yiyeceğini bilerek açları anlayamazsın.

    orucun iki amacı vardır :

    1- o güne kadar rahatça yiyip içtiğin nimetlerin kısa süre yokluğunu görerek değerini anlamak
    2- insanın en büyük düşmanı olan ve verdikçe fazlasını isteyen nefsi kontrol etmek

    yani iradeyi güçlendirmek.

    akşamları lüks otellerde 100 liradan başlayan menülerle iftarı bekleyerek kimse açların halini anlamaz, en başta da ben.

    o yüzden aç olduğunuz için sinirle kimsenin kalbini kırmadan orucu tutun, umulur ki allah kabul eder.

  • rusya'dan yaşayan dolar bazlı maaş alan türk mühendislerin krallığını ilan etmesine sebep olmuş durum.

  • 1977'liyim. 90'larda ben çocukken, kemal sunal'a gülenlere entelektüel düzeyleri yüksek insanlar hor bakardı. eşekoğlu eşşek demesine gülen cahiller falan denirdi. biraz sosyoekonomik düzeyi yüksek insanlar izlese bile gizlerdi bunu.
    tespit yüzde yüz haklı. o dönemleri yaşayan bilir. tam olarak şu an recep ivedik karakterine gülenlere yapılan muamelenin tümü ile aynısı yapılırdı.

    mesela 90'lar popu için, nerede eski cem karacalar nil buraklar nilüferler, nerde bu ibişler, bunlar hep sabun köpüğü denir, nefret kusulurdu. şimdi youtube yorumlarına girip bakıyorum 90'lar popunun ''hey be ne günlerdi, bir de şimdiki rezillere bak'' falan yazılmış hep.

    ya da tarkan o meşhur kareli pantolonuyla kıl oldum abi klibini yaptığında şu anda aleyna tilki için ne duyuyorsam su damlası gibi birebir aynı şeyleri duyardım.

    bu devran hep böyle , yıllandıkça kıymete biniyor sanırım bazı şeyler.

    doğu toplumları daha gerofilik(yaşlı sevici) ve nostaljik oluyorlar kültürel olarak. yeni olandan bir tiksinme, hep geriye doğru bakış var bu topraklarda. bu toplumlarda başarıdan ziyade kıdem, yıl, nicelik önemlidir ve saygı duyulur. mesela bir mekanik ustası işini iyi yaptığı ile değil, uzun yıllardır bu işi yapıyor olması ile daha çok övülür.

    facebook'un sahibi zuckerberg'in bir röportajını izlemiştim. facebook arayüzünde yaptıkları her değişiklik ortadoğu ve asya'da hemen kullanıcı kaybına yol açarken, batı medeniyetinde her yenilik, yeni müşteri getiriyormuş.

    statükocu toplumuz. hep geçmişe özlemle yaşıyoruz. değişiklikler ve yeni olan her şey hemen bir öfke getiriyor yanında.

    uzun zamandır ekşide okuduğum en doğru tespit.

  • --- spoiler ---

    "-üç ayda bir maaş alıyorum. hepsi makbuzlu. ilk haftadan maaş bitiyor. ona yardım. buna yardım. onun kira ödemesi, bunun kira ödemesi vs. derken maaş yetmiyor bile.
    --- spoiler ---

    daha bitmedi. devam ediyoruz

    --- spoiler ---

    vekilliğin bana faydası değil, aksine maddi zararı var. meclis'e gidip gelirken aracımla 100 bin km. yapıyorum. bu kadar eleştiriyi hak ediyor muyum?
    --- spoiler ---

    ah canım ya ona yardım buna yardım zordur hakkaten.

    100 bin km yapmış. gitmeseydin akp ve mhp oylarıyla reddedilen önerilerde bir kişi eksik olurdu. çok mu önemli bir insansın ?

  • erkeklerin tek montla 8 kışı geçirmesi başlığı varsa oraya gideyim; zira 2016 aralığında abime iş yerinden verilen giyim çekiyle aldığım mont ile sekizinci kışımı tamamladım.

  • sıradaki istek gelsin.

    evde nasıl konserve yaparız.

    şimdi insanların en sevdiği zehirlenme türü ev konserveciliğidir. bunu unutmuyoruz ve işimizi disiplinli bir şekilde yapıyoruz.

    öncelikle dayanıklı kavanozları tercih ediyoruz. pazardan bulduğumuz en ucuz kavanoza elimize ne geçerse doldurmuyoruz. zaten elinize aldığınız kavanozun neye benzediğini anlarsınız.

    hangi ham maddeden yapacaksanız çok iyi temizlemeliyiz. öylesine suya tutup çıkarmıyoruz. süzgecin içine bastığımızda da kendiliğinden temizlenmiyor onlar. elimizle teker teker temizliyoruz ve çürükleri ayıklıyoruz.

    konserve kavanozlarını iyice yıkıyoruz. bazıları mikrodalgaya atıyor bilemiyorum. ne yaparsanız yapın kapakları kaynatın ve iyice kurulayın.

    konserve yapacağımız sebzeleri önceden haşlamanız gerektiğini bildiğinizi varsayıyorum. haşlamazsanız ne olur? elinin körü olur. haşlanmış sebzeler hem kavanozda daha az alan işgal eder hem de mikroorganizmaların önemli bölümünü ön haşlama ile öldürürüz.

    kavanozların içerisine de her şeyi tıkıştırmıyoruz. oraya su girecek. taneli sebzeleriniz mümkün olduğunca su ile temas halinde olmalı.

    bir numaralı düşmanımız şeker. evet o şeylerin içine şeker eklemeyeceksiniz. tadı umrumuzda değil. kapağını açınca eklersiniz. bu yüzden şeker oranı yüksek olan havuç ve soğanı da eklemiyoruz. zaten bu ikisini neden ekliyorsunuz anlamış değilim kışın hepsi bol miktarda var.

    çok sulu olmasını istemiyorsanız domateslerin çekirdeklerini kaşık yardımıyla çıkarın efendim. hemen bir makarna sosu yaparsınız olur biter.

    eğer amacımız salça yapmaksa ana unsurumuz tuzdur. aksi halde evler için satılan şu vakum cihazlarından alarak havadan arındırmanız gerek. sonra dondurursunuz.

    şimdi işin en önemli bölümüne geldik. konserve için olmazsa olmazımız asittir. marketlerdeki konservelerde hep sitrik asit ibaresi görürüz. bu konservemizin bozulmaması için ana unsurdur. "-e biz sitrik asidi nereden buluyoruz?".limon sıkacaksın canım. canın isterse sirke de olabilir. "-ee çok ekşi oluyor o zaman" hemen şeker ilave ederek tadını dengeliyorsun. bitti gitti.

    neyin konservesini yapacaksanız sosu kaynattınız. kavanoza doldurdunuz. ardından kapağını sıkıca kapattınız ve sıcakken ters çevirdiniz. şimdilik işler yolunda gidiyor gibi. sızıntı olmadığına kendimizi inandırdık.

    şimdi kavanozları tekrar düz bir şekilde bir tencereye alıyoruz ve kavanozların üzerini kaplayacak kadar su ilave ediyoruz. kaynadıktan sonra 20-25 dk kısık ateşte tıngırdatıyoruz. bu sırada patlayan kavanozların ya kapağı iyice sıkılmamış ya da oturmamıştır. her halükarda içeriye hava aldığı için bozulacaktır. önceden kendilerini belli etmiş oldular. diyelim ki hepsi patladı. hemen o mutfaktan uzaklaşın ve bundan sonra zabıta kontrolünde mutfağa girin.

    konserve yaptıktan iki gün sonra kapakları elimizle açmayı deneyelim. eğer hiç zorlanmadan tık diye açılıyorsa o malzemeyi tüketin asla ama asla bir daha konserve yapmayın. eğer tüketemeyecekseniz bir poşete koyarak buzluğa kaldırın. buzdolabının normal soğuk bölmesine koymayın. burada da çoğalmış olan arkadaşlar faaliyetlerine devam edeceklerdir. zor açılan kavanozlar güvenlidir çünkü içinde ve dışında basınç farkı vardır fakat sırf zor açılıyor diye üzerinde küf vb bişey gözlemlerseniz hiç riske girmeyin hemen atın. kapak takıldığı için açılmıyor olabilir.

    artık bir şeylerin konservesini yapmasını biliyorsunuz.