hesabın var mı? giriş yap

  • tam hesaplayamadım ama en rezil rüsva haller listesinde her daim kafaya oynar bu kaybediş. bir çeşit çöküş.

    + ya tunç şunu açar mısın ya?
    - hııııınkkkkg
    + ...
    - ınnnngghghhgğ
    + ...
    - ...

    geriye kalan bir avuç sessizlik :(

  • sanirim cok fazla trajediyi cok yakin aralıklarla yasadigi icin yeni bir trajedi yasayinca cok cabuk organize olabiliyor artik.
    olayin şokunu hizlica kenara koyup birbirine el uzatiyor.
    tabii yasadiklarindan ders almadığı icin, bu trajedileri tekrar tekrar yasiyor olmasi ayrica uzun bir konu tabi ama demek istediğim sey, bu hizlica organize olabilme becerisi, ecnebi memleketlerde yok.
    haliyle bize gore daha seyrek yasadiklarindan dolayi belki de ya da baska bir sey, bilemiyorum.
    ama bizdeki ahenk onlarda yok, bunu cok olayda gözlemledim.
    onlar trajedilerinden cok ders alip, yasananlari anmayı asla unutmuyor.
    biz hizli unutsak ta her seferinde ayni dayanismayi sergiliyoruz.

    malum cok buyuk bir nufus ve alan bu depremden korkunc zarar gordu.
    henuz 24 saat oldu ve her yer muazzam organize olarak, tum gucuyle deprem bölgesine destek olmaya calisiyor.
    istanbul-ankara otoyolu yuzlerce cekici low bed'ler uzerinde bekolu kepce tasiniyor.
    onlarca ambulans tek sira olmus gidiyor.
    farkli sehirlerin plakalarindan grup grup kamyonlar "deprem yardımı" afisleriyle yollarda.
    bircok sehirdeki lojistik merkezi yapilmis alanlarda yuzlerce insan kolileri elden ele uzatip tir yukluyor.

    muazzam sahneler.
    suan niğde otoyolundayiz, adana'ya gorev yerimize gidiyoruz ve bir suru farkli plaka minibus minivan, logolu sirket araci, ici insanla, malzemeyle dolu bolge yolundalar belli.
    benzinliklerde selamlaşma var,
    allah hepimizin yardımcısı olsun,
    yolunuz acik olsun,
    gibi dileklerle yeniden yola cikiyorsunuz.

    sanirim turk halki bu ozverili dayanismayi seviyor, bu konuda cephede en onde, süngü takmis zafere kosan dedeleri gibi olmaktan gurur duyuyor.
    henuz sifir noktasina varmamisken bu birlik hissini yasamak cok acayip, tarifi zor.

    hepimiz sanirim uzun zamandir tek yürek olabilmenin gücünü özlemişiz.

    tum kirli siyasilere, art niyetlilere ragmen...

    fdes yoldan bildirdi.

  • ben bunu yapıyorum. bana yapılınca da teşekkür ediyorum. hoş bir davranış bence.
    ancak bir kaç defa benden az ürünleri oldukları için bana bir şey söylemeden önüme geçenler oldu. sanırım bunu kendilerinde hak gördüler. bu terbiyesizlik cidden.

  • "şirin "

    isim garip çünkü büyük büyük dedemin ismi. teknik olarak soyum şirin baba'ya dayanıyor.

  • kesinlikle ne kadar giriyor acaba diye cevirip gotune sokmaya calisan ve bu sebeple hastanelik olan turkler cikardi.

  • t : gerçek ‘bourne’ .. görsel

    20 ocak 1887 günü sabah saatlerinde, abd’nin 'rhode island' eyaletinde bir köy olan ‘greene’in sakinlerinden ‘isabelle bourne’, polise başvurur ve marangozlukla uğraşan ve aynı zamanda bir evanjelik papaz olan kocasının 3 gündür kayıp olduğunu rapor eder .. kadının söylediğine göre kocası 17 ocak 1887 günü evden ayrılarak bankadan para çekmek ve akabinde kız kardeşini ziyaret etmek amacıyla şehre inmiş ama kendisinden bir daha haber alınamamıştır .. dosya açılır, şehrin yerel gazetesi olan ‘providence evening bulletin’da, kadının tarifini de içeren şekilde kayıp kocası ile ilgili ilan ve haber yayınlanır ama ‘ansel bourne’ sırra kadem basmıştır .. görsel

    1 şubat 1887 günü, kendisini alfred j.brown olarak tanıtan bir kişi, 'pensilvanya eyaleti' dahilinde bir kasaba olan ‘norristown’a gelir ve 345 east main street adresinde yaşamakta olan ‘pinkston earle’e ait binanın zemin katında bir daire kiralar .. dairenin sokağa bakan kısmını küçük bir dükkan haline getirir ve kırtasiye malzemeleri, mum vs satışı yapmaya başlar .. sessiz sakin biridir ve ev sahibi ‘earle’ler, bu sorunsuz kiracıdan çok memnundur .. ta ki 14 mart 1887’ye kadar .. görsel

    14 mart 1887’de sabah saat 5 civarında ev sahibinin kapısı tıklanır, açtığında karşısında kiracısı durmaktadır .. aralarında şu diyalog geçer :

    - günaydın bay brown, bir problem mi var ?
    - ben ‘brown’ değilim .. adım ‘ansel bourne’ .. ayrıca burası neresi ?

    alelacele bir doktor çağırılır .. ansel bourne, 17 ocak 1887 günü evden çıkıp şehre inişini, bankadan tam olarak $551 çektiğini ve kız kardeşi ve yeğenini görmek için yoluna devam ettiğini sokak sokak hatırlamaktadır ama sonrası hafızasından tamamiyle silinmiştir .. iki ayı aşkın sürede olup biteni hiç hatırlamamaktadır .. hemen providence’a telgraf çekilir, adamın kimliği doğrulanır ve birkaç gün sonra gelen yeğeniyle birlikte 'ansel bourne' evine döner .. görsel

    olay elbette gazetelerde haber olur .. amerika’da ‘psikolojinin babası’ olarak bilinen dönemin ünlü ismi, harvard üniversitesi profesörü ‘william james’ , ansel bourne ile bizzat ilgilenir .. ‘bourne’un rahatsızlığı, ‘çoklu kişilik bozukluğu’ gibi gözükse de aslında tanı ‘disosiyatif füg’dür .. görsel görsel

    disosiyatif füg, ruhsal hastalıklar içerisinde en az bilinen ama klinik semptomları sebebiyle son derece ilgi çeken bir rahatsızlıktır .. rahatsızlık, kişinin geçmişini tümüyle unutup, yeni bir kimliğe bürünerek, birden ve beklenmedik bir biçimde evinden ya da işyerinden ayrılıp gitmesi olarak tanımlanmıştır .. füg, çoğu zaman kısa saatler veya günler boyu sürse de zaman zaman aylarca sürdüğü ve hastanın binlerce kilometreyi içeren seyahatler yaptığı da görülmektedir .. görsel

    ‘ansel bourne’un hikayesinin, ‘bourne üçlemesi’ndeki ‘jason bourne’ karakteri ile ilgili olarak yazar ‘robert ludlum’a ilham vermiş olduğu iddiası 'abc news' da yer alan bir makaleye atfedilmekle birlikte (elbette yazarın yaşadığı sürece kendi ağzından ispatlanmamış olsa da) büyük ihtimalle doğru bilgi .. görselgörsel

    kaynak : 'smallstatebighistory', 'abcnews.go.com', 'hsp.org', 'cambridge.org'