hesabın var mı? giriş yap

  • prensipte basit bir oyundur ancak bir kaç ekstra kuralla çok daha zevkli bir hale döndürelebilir...

    işte ekstra kurallar (belki bir kısmı ekstra değidir zaten öyledir, ben bildim bileli böyle oynadığım için gerçek kuralları unuttum):

    -uno: uno'ya kalan kişi uno demezse ve kendinden sonraki oynamadan biri farkedip uyarırsa, iki kart çeker... kendinden sonraki kişi oynadıysa iş işten geçer, istediği gibi biter... uno'ya kalan kişi, kendisini uno'ya bırakan kartı desteye değmeden "uno" deme hakkına sahiptir, kart desteye değdiği anda ise diğer oyuncular "uno demedin" diye müdahele edebilirler. burada uno'ya kalan zaten avantajlıdır, kartı daha elindeyken uno diyip kartı sonra atabilir, ancak kart desteye değdiği anda başka biri "uno demedin" cümlesine bir salise önce bile başlasa (kişinin kendi bunu görüp unooooooo diye çığıracaktır), dememiş sayılır ve 2 kartı çeker... yok "daha yeni attım vaktim olmadı" gibi mazeretler dinlenmez...

    - hatalarda kart çekme: sıra onda olduğu halde oynamayıp etrafına bakan, sıra onda olmadığı halde oynayan herkese birer kart verilir... yanlış kart oynayanlara da (oynamak kartın desteye değmesi anında olur) birer kart verilir...

    -kesme: destedeki kartın aynısı elinizde varsa (birebir aynı, hem renk hem rakam), sıra sizde olmasa bile oynayabilirsiniz... bu kural herkese hızlı oynama mecburiyeti getirir, çok oyalananı çat diye kesebilirler... bu arada, kesilen reverse'ler, +2'ler, skip'ler oyun sırasında karmaşa yarattığından bir sürü insan hatalı oynamaktan ceza kartı yiyebilir,.. bu kural da oyunu sıkı takip etme zorunluluğu getirir...

    -çift: aynı karttan elinizde iki tane varsa ikisini aynı anda atabilirsiniz (kendi kendinizi kesmek gibi gereksiz bir olaya girmemek için), ancak atarken "çift" denmelidir,denmezse bir ceza kartı çekilir...

    -blöf: +4'ü sadece ve sadece elinizde oynanacak başka kart kalmadığında atma hakkı olması... mesela ortada sarı 5 var, +4 atarak elimde ne sarı, ne 5 ne de renk değiştirme kartı var demiş oluyorsunuz... +4'ü alan size inanıp direk 4 çekip devam edebilir... ya da blöfünüzü görmek isteyebilir, o zaman o kişiye elinizi gösterirsiniz... gerçekten blöf yapmamışsanız o kişi 4 değil 8 çeker, yok blöf yaptıysanız 4'ü siz çekersiniz, o devam eder...

    tabi +4'ü de kesmek mümkün fakat nasıl? ilk +4'ü atanın, atarken hemen istediği rengi söylemesi kritik burada (biliyorsunuz +4 hem sizden sonrakine 4 kart çektirir hem de sizin belirlediğiniz bir renkten devam etmesi gerekir)... sizin +4'ün üstüne +4 atan kişi, sizin söylediğiniz renge atmış olur... örnek: ortada sarı 5 var siz +4 attınız (elimde sarı, 5 ve renk değiştirme yok demiş oluyorsunuz), ve "mavi" dediniz, sizden sonraki kişi (ya da kesen başka biri) de üstüne +4 atabilir, fakat o atar atmaz, "bende mavi ya da renk değişim kartı yok" demiş olur... o noktadan sonra sizin blöfünüzü kimse göremez, olayın sizle alakası kalmaz.... 2inci +4'ü atandan sonraki kişi +8'e muattap olur (blöf deyip yanılırsa +16) ve blöf kararını maviye göre verir... buradaki hassas nokta, insanların +4'ü atarken hemen renk söylemesidir, genelde insanlar "nası çaktım +4'ü" diyip kurbanlarına pis pis bakmaktan bu detayı unutur (bunu kartla cezalandırmak mümkün), eh böyle olunca da bazı heycanlı kişilikler daha rengi duymadan kendi +4'leri ile kesme olayına girerler, renk 1 2 saniye sonra gelir; dolayısıyla da aslında neye blöf yaptıklarını bilmezler (unutmayalım ki kart desteye değdiği anda oynanmış sayılır -tam olarak bırakılmamış ve sadece ucu değmiş olsa bile- ve hatalı bir oyun olmadığı sürece -yanlış kart, yanlış sıra- geri alınıp değiştirelemez)... her ne kadar bir sonraki kişi için blöfü görüp yanılmak +16 demek olsa da, dediğim gibi genelde şuursuzca yapılan bu +4 kesmelerinde genelde blöf olur...

    başka bir hassas nokta ise yine bir +4 atıldığında, onun üstüne başka bir +4 çakma imkanı olan kişinin önce beklemesi, 1inci +4'e maruz olana kartları çektirmesi, fakat oynamasına fırsat vermeden +4'ü kesmesi olabilir (tabi çektiği kartlara bakması için minimum bir sürü vererek)... böylece eğer blöf yapıyorsa kendi üstundeki riski azaltmış olur, ya da 1inci +4'e maruz kalan kişi uno'da ise ona çektirmek farz olmuştur...

    güle güle oynayın...

    ps: tabi bütün bu kuralları ve oyunu takip edip herkese ceza kağıtlarını dağıtan kişi (ben), oyunun nefret toplayan oyuncusu olur, psikolojik olarak hazır olmak lazım...

  • bir tanıdığım, evlendiklerinden çok kısa süre sonra eşi işsiz kaldı ve uzun yıllar dikiş tutturamadı. kadın çalışıp evi geçindirirken adam da evi içeride her türlü çekip çevirdi, çocuğa da adam baktı. minimum 15 yıllık bir dikiş tutturamamadan bahsediyorum, boşanmadılar. çünkü adam evin içinde dikiş tutturdu. alma verme dengesi bir şekilde sağlandı eşler arasında. gold digger olmayan ortalama insaniyette bir kadın, kazancınız kadar ev içi emeğinizi hesaba katar. yoksa kadın hem evi ağırlıklı olarak geçindirip hem adamın donunu yıkayacak, gömleğini ütüleyecek evi çekip çevirecek, işten gelip yemeği düşünecek, o evlilik değil kölelik kusura bakmayın. kadınları maddiyatçılıkla suçlarken denklemin içine sarf ettikleri ev içi emeği koyduğunuzda birçok şey yerine oturacak.

  • gördüğüm resimlerinde kafasında bi kfc kutusu ve suratında bir maske var, sürüyle albüm çıkartıyor ve bu yaptığı işlerin copy-paste olduğu izlenimini uyandırıyor. bu kadar çok albüm çıkaran bir de bir rus abi vardı, grubunun ismi senmuth'tu galiba. hatta o yılda 50-60 falan albüm çıkarabiliyordu yanlış hatırlamıyorsam. bu kadar albüm çıkarmanın müzikal olarak bir şey ifade etmediğini düşünüyorum, daha bi ince elenmeli sık dokunmalı bence...

    ama herşeyin ötesinde soothsayer gibi, untitled serisi gibi öyle acayip öyle muhteşem besteleri var ve öyle muhteşem çalıyor ki insan bu adamın çaldığı herşeyi hemen dinlemek istiyor. gitar seven, gitarist seven her müzikseverin kıyısından köşesinden bir çalışmasını dinlemesi şart, benim gibi yılda 20 albüm mü olur lan manyak deyip uzak durmayın! en azından 3-4 cd lik best of setleri var onlar mutlaka bir dişlenmeli bence. bu satırları okuyorsa kendisine de bir çift lafım var:arkadaşın sen o kfc kutusun içinden ne görüyorsun, nasıl bir kafa bu? manyak mısın nesin? yanlız imaj işini bi daha düşün derim. bi de yılda sadece bir albüm çıkarsan her albümün best of olur, piyasada adam bırakmazsın, dünya barışı bile çok uzak bir ihtimal olarak gözükmez, dediklerimi bi düşün derim.

    edit: pike tan pike a gezer oldum. senden başka gitaristi dinleyemez, keyif alamaz oldum. her albümünü her şarkını dinlemek için uyumaz oldum, kafamda kfc kutusu gezer oldum. arkadaş sen ne muhteşem bir sanatçısın. olamaz böyle birşey.

  • okuduğunda bana kızacağını biliyorum ama yazmadan edemedim. benim kocamın ilk tepkisi oflayıp, puflayıp kendini hazır hissetmediğini söylemek oldu. gerçi o biraz tuhaftı; iki gebeliğimde de benim canım hiç özel bir şey çekmedi ama kendisi 9'ar ay aşerdi. aşerince de gece dörtte ağır ateşte zeytinyağlı fasulye pişirip sabah altıda yediğine şahit oldum. ben öğürdüm o kustu, koku hassasiyeti benden daha fazlaydı. maalesef doğum sonrası fazla kilolarını da veremedi...

  • söğüşleyip sömürecek yiyici bir hatunu haketmiştir, o paranın piyasaya geçip ekonomiye renk katması için hadi ablalar....

  • başlık: ulan hiç unutmuyorum sırf forma alamıyorum diye

    1. atletimi forma yapmıştım o zamanlar 8 yaşında filandım mahallede maç yapacağız beni oynatmıyorlar neymiş formam yokmuş o zamanlar fakiriz tabi amk gittim atletimi çıkardım arkasına "10" bi de "hagi" yazdım. önüne de "marshall" yazdım. ne gülmüştü o. çocukları... neyse yıllar geçti hala fakirim amk bir şey değişmedi her şey aynı... bu da böyle bir anımdı.

  • "politika ile uğraşmayacak kadar akıllı olanlar, daha aptallar tarafından yönetilerek cezalandırılırlar." platon

  • vatan'ın web sitesinde yer alan, esrarını çözemediğim bir fotoğraf galerisi.

    orijinali "facebook'daki utandıran plaj fotoğrafları". yani heyecandan onu bile yazamamış adamlar. bildiğin bikinili, bazıları üstsüz, her plajda bolca görülebilecek güneşlenen kadın fotoğrafları var. hepsi de hallerinden memnun gözüküyor. hatta çoğunun fotoğraflarının çekildiğinden haberi bile yok gibi. haliyle bişeyden utanmadıkları belli. peki o halde utanan kim? fotoğrafların facebook'tan alındığına dair hiçbir belirti yok. zaten facebook'a konulacak fotoğraflar da değiller. bazılarının köşesinde alakasız web sitelerinin adresleri yazıyor. peki o halde facebook nereden çıktı? diyelim ki bu fotoğraflar gerçekten de facebook'tan alındı. insanların habersiz çekilmiş özel fotoğraflarını yüzlerini gizlemeden günde onbinlerce kişinin girdiği bir sitede sergileyip zaten eli sikinde bekleyen kitleye malzeme yapmak hukuka aykırı değil mi? diyelim ki değil. haber sitesinde bu fotoğrafların işi ne? aynı şeyi anana bacına yapsalar hoşuna gider mi? benim babam neden pasta yapmayı bilmiyor?

    http://fotogaleri.gazetevatan.com/…ar/26338/7/guzel

  • sayesinde, kaşıbeyaz'a bu akşama kadar 21 kilo karides göndermem gerektiğini, yoksa bir daha benle iş yapmayacaklarını öğrendim.

    elim ayağım birbirine dolaştı lan. ne yapcam ben şimdi? nerden bulunur bu meret?

  • yakinlardaki bakkallarda bulamadigim icin, basket dergisini alabilmek amaciyla dikilitas'tan zincirlikuyu'ya yurumustum. zincirlikuyu'da bir allahin kulu yoktu. ama -halen de eski yerinde durmakta olan- gazete bayii acikti. dergiyi bulmus ve ayni yoldan yuruyerek evime donmustum.
    yollarin kenarlarina atilmis karlardan olusan tepeleri iyi animsiyorum. barbaros bulvarindan da cok seyrek araba geciyordu. zaman zaman bulvarın ortasından yurumustum yanlis animsamiyorsam.