ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
eyjafjallajökull
-
izlandalıların ağzının ayarının olmadığının ispatıdır.
diğer deliller :
(bkz: ?orlákshöfn)
(bkz: siglufjör?ur)
(bkz: stykkishólmur)
(bkz: fáskrú?sfjör?ur)
(bkz: brennisteinsfjöll)
(bkz: kirkjubæjarklaustur)
(bkz: ?eistareykjarbunga)
(bkz: bar?astrandarsysla)
bir dil nasıl bu hale gelir, sürekli limon mu yiyo bu adamlar?
dans ederek gitmediğiniz işi bırakın
-
bu tip öğütlerin bir coğrafyası vardır. biz o coğrafyada değiliz.
hadi bırak bakalım işi yenisini bulabilir musun?
kızılay kan bağışlarının dip yapması
-
icimin el vermedigi boykotlardan biri olsa da; sebebi ne pandemidir ne sirdir. sebebi;
(bkz: 7.9 milyon $ kızılay bağışının ensar'a verilmesi)
(bkz: kerem kınık)
platon
-
ona göre, bizler karanlık bir mağarada zincirlenmiş olarak yaşarız. sadece mağaranın arka duvarını görebilecek şekilde zincirlenmişizdir. görebildiğimiz tek şey o duvarda hareket eden gölgelerdir... bunlar mağaranın dışında hareket eden bir şeyin gölgesi olabilir. yanımıza zincirlenmiş diğer insanların gölgeleri de olabilir. belki de her birimizin görebildiği tek şey kendi gölgemizdir. haklı olabilir aslında. asla başkalarını görmüyoruz. gördüğümüz tek şey onların üzerine vuran kendi özelliklerimiz. gölgeler. yansımalar. kendi çağrışımlarımız. eski ressamların küçük ve karanlık bir odada oturup minik bir pencerenin dışında, parlak güneşte duran şeylerin suretlerini resmetmesi gibi...istediğimizi görmek gibi. nasıl istersek öyle görürüz. sadece kendimizi görürüz. gözden kaçırdığımız şey aslında, insanın kafasının o mağara, gözlerinin ise mağara ağzı olduğu. insanın, kafasının içinde yaşayıp, sadece istediği şeyleri gördüğü..
onca zorluğun arasında mağaraya resim yapan tip
-
oldukça gamsız bi' insan. ya senin daha kıçına başına giymeye elbisen yok, elbiseyi icat etmemişsin, karnını doyurmak için mamut avlayan bi' tipsin, her an kurda kuşa yem olma tehliken var, ama sen napıyorsun, hayat çok şahaneymiş gibi gidip bi' de mağaraya resim yapıyorsun, el izini bırakıyorsun. ya bi' insan bu kadar dünyasız olmamalı arkadaş ya, bu kadarı da ayıp ama. yazıklar olsun. evet.
hastası olunan sözler
-
"giydikçe açılır" diyen tezgahtar, "uzadıkça şekil alır" diyen kuaför, "zamanla unutursun" diyen arkadaş... bunların hepsi aynı örgüte üye..
sakin ol champ.. evdeyim
-
"karantina bile zengine karantina" dedirten haldir.
atatürk'ün esra elönü'ye cevabı
-
tam 87 yıl öncesinden gelmiş, tokat gibi bir cevaptır.
''bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştemal veya buna benzer birşeyler asarak yüzünü, gözünü gizler ve yanında geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. bu tavrın manası neye delalet eder? medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır.'' 1925 inebolu
japonya'da öğle yemeğine 3 dk erken çıkan adam
-
ahlak degil obsesifliktir. japonya, asiri calismaktan olenlerin oldugu bir ulke. asiri calismanin, fazla mesai yapmanin ve bunun karsiligini almamanin, sirkete kole gibi baglanmanin normal karsilandigi bir ulke. japon kulturu, asiri baskici bir kultur. bu sebepten oturu zaten zibilyon adet manyaklik japonya'dan cikiyor. 3 dakika erken cikmismis yemege!
bir japonya ovuculer iki iran ovuculer, al birini vur otekine.
edit: okuyun okuyun da japonya guzellemelerinize bir son verin
death from overwork: japan's 'karoshi' culture blamed for young man's heart failure
edit2: olumlere dair turkce kaynak
hat trick
-
1877 yilindan itibaren kullanilan bir terimdir. orijinal kullanimi kriket sporuyla ilintilidir. "3 vuru$ta 3 wicket yapmak" esas hat-trick numarasidir. bunu yapan oyuncuya, olayin anisina kulubu tarafindan bir $apka hediye edilirmi$, dolayisiyla da olayin adi "hat trick / $apka numarasi" olarak kalmi$tir.
1909'dan sonra, bu terim diger sporlara, ama oncelikli olarak futbola degil de buz hokeyine uyarlanmi$tir. haliyle en yaygin ve goz onunde kullanimi artik futbol ile ilgilidir. bir parantez olarak, bizim 31 mart ayaklanmasiyla hareket ordusuyla falan ugra$tigimiz zamanlarda elin ingilizi'nin buz hokeyiyle deyime ihtiyac duyacak kadar popule$tirip ugra$masi da enteresan bir noktadir.
bu arada, terimin bir ikinci dayanagi, bunu gercekle$tiren oyuncunun adeta $apkasindan tav$an cikartan sihirbaz gibi olaganustu bir$ey yapmasidir* ama bu baglanti, terimin ilk kullanimindan 9 yil sonra, yani 1886'dan itibaren, ortaya konulmu$tur.
1 aralık 2021 tcmb'nin piyasaya döviz satması
-
dolar kuru önemsiz değil miydi allahımız yok muydu bizim niye böyle oldu şimdi
35 yaşına kadar baba olamamış erkek
-
benim.
evet, 35ime kadar olamadım, istedim de olamadım.
30umda evlendim, 33ümde eşim ilk hamileliğinde düşük yaptı, sebebi tetrapiloidi idi. kendi derdimi bıraktım, eşime destek olmaya çalıştım, kayıp onun için daha dramatikti çünkü, ve o iyiyse ben iyiydim.
34ümde eşim ikinci kez hamile kaldı, yine düşük yaptı. bu sefer de sebebi turner sendromu idi. eşim bu kez daha da derinlere düşüyor, bense onu yukarı çekmek için daha da güçlü asılıyordum. kendi derdime dert bile diyemiyordum.
35imde üçüncü kez hamile kaldığında, 6ncı hafta ile 14üncü hafta arası her hafta doktora gitmek zorunda hissettik kendimizi ve gittik. aman bebeğimize bişey olmasın korkusuyla 2 ay geçirdik. ve orada anladım ben bu işin psikopatlık olduğunu. haftalık gitsen günlük, günlük gitsen saatlik, her dakika bilmek ister insan bebeğinin durumunu, e sürekli karnında ultrason probuyla da gezemez ya insan.. deli işi resmen.
derken 14üncü hafta tam rahatladık diyorduk ki, bir gece ansızın eşimin kanaması oldu, derhal doktoru aradık, durumu söyledik, hocam gitti mi yine diyemedik. hoca sabaha kadar tekrarlarsa direkt arayın, değilse sabah hastanede bakalım dedi. sabahı zor ettik, uyuyamadık.
sabah gittiğimizde kontroller sonrasında previa olduğunu öğrendik.
10 hafta eşim yemek ve tuvalet dışında hiç kalkmadan yattı. bu sürede elimden ne geliyorsa yaptım eşim ve doğmamış çocuğum için. şükür onu da atlattık.
en nihayetinde oğlumu aldım kucağıma 35imde.
daha önce baba olamadım. olmak istedim, ama olamadım.
sözün özü, hayatın kendi planı var, sizin ne istediğinizin ya da ne zaman istediğinizin gram önemi yok. olacak olan, zamanı geldiğinde oluyor, ne 1 gün önce, ne 1 nefes sonra.
o yüzden, olamamak üzerinden eksiklik ya da güçsüzlük çıkarımı yapmaya kalkan varsa, kendi eksikliklerini kapatmak için başka argümanlara yönelebilir. zira hayatın planı gün gelir kendisini de sınar, belli olmaz o işler.