hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • aşağıda yazan yolun ulaşacağı hedeftir.

    birazdan yazacağım yöntemleri izleyen arkadaşlar para babası olacaktır. garantisi benden. zengin olmazsan gel bul beni.

    şimdi yöntemlere geçelim;

    ilk önce kişinin kredi çekebilecek bir maddi durumunun olması zorunlu.

    1. aşama: nişantaşı, bebek, etiler gibi kalburüstü mekanlarda boş dükkan kovalamak.

    2. aşama: boş dükkan bulunduktan sonra fiyatı olabildiğince aşağı çekmek. kiralık olarak tutulacaksa kirayı yıllık peşin olarak vermeyi önermek.

    3. aşama: dükkanın mimarisi çok önemlidir. bahsettiğimiz muhitlerde entel, farklı arayışlar içinde olan, her gün takılabileceğim nezih bir mekanım olsuncu, bulunduğum mekanda foto çekilip hava atayımcı tipler kum gibidir. onlara uygun bir mimari benimsenmelidir. benim önerim renk cümbüşü veya ahşap bir mimari tercihi.

    4. aşama: en önemli aşamalardan bir tanesi de burasıdır. firmanıza klas bir isim bulmanız gerekmekte. the osmanlı, x cafe bistro gibi isimler koyarsanız baştan kaybedersiniz. örneğin; lavelli, sopharo vb. gibi isimler işimizi görür. daha sonrada firma isminizin üzerinde klas bir şekilde yazdığı servis ürünleri satın alacaksınız.

    5: aşama: mekanımızın mimarisini hallettikten sonra sıra geldi menüye. menüye kesinlikle türkçe kelimeler yazılmamalı. makarna mı yazacaksınız ? direkt soslu makarna yazarsan kaybedersin. fettuccine, lasagne vb isimlerle menünüzü süslemeniz gerekmektedir.

    6. aşama: şimdi geldik kârın anasını ağlatacağınız ve bütün maliyetleri karşılayacağınız bölüme. bim, a101 gibi ucuz alışveriş mekanlarına gideceksiniz. malzemelerinizi oradan alacaksınız. fakat lezzet konusunda fark yaratmak için soslara özen göstermeniz gerekmekte. soslar sizin silahınız olacak. makarnalarınızı, nugget gibi tavuk türlerini, hatta tatlılarınızı bile buralardan alacaksınız. daha sonra kendi firma isminizin üzerinde klas bir şekilde yer aldığı tabaklarla servis edeceksiniz.

    7. aşama: fiyatlandırma aşamasına geldik. eğer fettucine isimli bir makarnayı 5 tl yaparsanız kusura bakmayın ama dükkanda sinek avlarsınız. yapabildiğiniz kadar fahiş fiyatlandırma yapın. en basitinden 1 fincan kahve 12 liradan aşağı olmamalı.

    her şey hazırlandıktan sonra geldik. en önemli bölümlerden bir tanesine; reklam

    çektiğiniz kredi bütçesinden kalan önemli miktarda para varsa oradan, eğer yoksa artık tekrar mı bankalarla iletişim kurarsınız, tefeciden mi alırsınız orasını bilmem. fakat en önemli kısım burası. bu işlemi yapmazsanız bundan önce yaptıklarınız boşa gider.

    bir oto kiralama firmasına gidip aylık olarak ferrari, lamborghini, porshe türü araçlar kiralıyoruz. bu araçları boş zamanları olan akraba, eş, dosta veriyoruz. ve onlardan her gün dükkanınızın önüne gelmelerini, arabaları oraya park etmelerini söylüyoruz.

    bu işlemleri yaptıktan sonra olacaklara siz bile inanamayacaksınız.

    eğer başarısız olursanız beni bulun. garantiniz benim.

  • tam şu an bir market zincirindeki deodorant indirimi için başlık açılmış 7 tlden 4 tlye düşmüş fiyatları ve bu ölücüler koli koli alıp stok yapmaya başlamış. bir de aldıklarının fotolarını çekip koymuşlar evladım 20 tane deodorant alıp ne yapacaksın adam ömürlük deosunu almış çocuklarına miras bırakacak herhalde.

    öyle bir ölücüler işte.

  • hava soğuktur...
    sen de küçük olmalısın.
    baban,annen yanında.
    ne derdin var ne kederin.
    belki de içerde yer yatağında yatıyorsundur he?
    akşam fındık falan konmuştur sobanın üstüne.
    o soba seni ısıtsın diye çalışan baban,oturmuş çay içiyordur.o kadar da keyif yapsın değil mi?
    sonra ışıklar söner,
    tavanda kırmızı bir gölge...
    sobadan gelen çıtpıt sesler...
    annen yatmamıştır daha.sobanın içindeki odunun,kömürün tamamen yanmasını bekler.
    belki de yanına uzanır.
    mutlusundur işte.
    huzurlusundur.
    büyüyünce,o günleri bu kadar çok özleyeceğini hiç düşünmemişindir.
    sobadan yansıyan ateşin kırmızısı,yerini kömürün rengine bırakır büyüdükçe.
    üzülürsün.

  • f klavye hakkında bir başka yanlış anlayış da: "q klavye dilimize uygun değil o yüzden diğer toplumlardan geride kalıyoruz".

    oğlum q klavye hiçbir dile uygun değil zaten. anlatmadılar mı size? q klavye dile uygunluk gözeterek değil, tam tersine ingilizce'de sık kullanılan harfler daktiloda aynı anda birbirine çarpıp takılmasın diye uzak dursun diye tasarlanmış, "yavaş olsun" diye. ingilizce'ye uygun klavye q klavye değil dvorak klavye.

    amerikalı da biliyor "dilimizi daha hızlı yazacağımız bir klavye olsa çok süper oluruz lan" demeyi ama kalkıp dvorak'ı zorlamıyor standart haline getirmiyor. niye? çünkü benim gibi sorgulayabilen bi kafaya sahip: (bkz: #27901261)

  • yalnız bu ikramiye işi için ilk önerge veren cehape zihniyeti değil miydi?

    peki neden bu kadar nefret ettiğiniz cehape zihniyetinin önergesini alıp aradan zaman geçtikten sonra hayata geçirdiniz?

    sonradan gelen ekleme: pratikte mukemmel adam ekledi meğer cehape zihniyetinin önerisi 1000tl degil, asgari ücret kadar ikramiye imiş ve neticede kuş olup uçmuş.

  • başlığın şükela entry'lerine bakayım dedim; kullananda akıl yokmuş, onlar zaten ölsünmüş, ne de olsa doğal seçilimmiş... siz ne zalim, ne taş kalpli insanlarmışsınız ya. birileri yazmış diğerleri de bu görüşlere alkış tutmuş. "ölsün" diye atıp tuttuğunuz insan lan. sizin gibi nefes alıyor, seviyor, sokakta falan yanınızdan geçiyor.

    daha geçende içen 3 kişiye rastladım. anadolu'nun kuş uçmaz kervan geçmez bir yerinden gelmişler. konfeksiyon atölyesinde çalışıyorlarmış. aldıkları para kuş kadar, tahsil yok, yol gösteren yok, mahalle boktan, hayat boktan, hayaller yıkık, tünelin ucu bombok bir yere çıkıyor. tutunacak bir dal, bir çıkış yolu aramışlar ama bulamamışlar. sarıldıkları malzeme bu olmuş. "canını seven bonzai kullanmaz" falan diyorsunuz ya... o adamların öyle sevilecek bir hayatı yok zaten.

    sözlükte türlü türlü antidepresanın altına "hayatımın en kötü döneminde karşıma çıkan müthiş ilaç."diye yazmayı biliyorsunuz... o insanların tüm ömrü sizin "hayatımın en kötü dönemi" diye tanımladığınız şekilde geçiyor, belki de daha kötü şekilde... fakat onların karşısına "çıkıveren" antidepresanlar yok çünkü imkan yok, az buçuk imkanı olana ise yol gösteren yok. onların antidepresanı bonzai olmuş.

    sözlükte bonzai güzellemesi yapanlara bakmayın. bu malzemeyi bilerek ve tercih ederek kullanan insan sayısı çok çok az. buzdağının görünmeyen kısmını, yaşadığı berbat hayattan bir süreliğine de olsa uzaklaşmak isteyen ama cebinde sadece beş lirası olanlar oluşturuyor. çok bir şey istemiyorum; biraz empati kurun, bu insanları ve onları bu hale getiren sistemi de biraz sorgulayın. neyse saat geç oldu, yatayım. siz de uyumadan önce vicdanınızı üzerinize örtün, yoksa kalbiniz soğuyup taş kesiliyor.

  • uzun süredir bu kadar güzel şey duymamıştım ülke ile ilgili. futbol ile ilgim olmadığı halde beşiktaş camiasına olan saygım tavan yaptı. teşekkürler kartallar, hepinize...