hesabın var mı? giriş yap

  • instagram'a serumlu fotoğrafını koyan kız'la yakın akrabadır ancak daha geniş kitlelere ulaşmak istediğinden facebook'u seçmiştir.

    genellikle "@bilmemne hospital" diye tag koyar ve fotonun altında genellikle 75 like ve 89 yorumdan oluşan şöyle diyaloglar olur:

    - aa hayatım noldu canım, ciddi bişey yoktur umarım!??
    - çokk geçmiş olsun!
    - kuşum çok geçmiş olsun
    - çok geçmiş olsun canım acil şifalarr
    - geçmiş olsun güzelim, telefondan ulaşamadım neyin var???
    - siz bence nazara geldiniz, çok geçmiş olsun
    - geçmiş olsun
    - çok geçmiş olsun
    - arkadaşım çok geçmiş olsun
    - neyin var çok merak ettik, çok geçmiş olsun
    - allahım acil şifalar versin
    - bi tanem bişey lazım mı atlayıp geleyim hemen? çok geçmiş olsun.

    ve en sonunda..

    - arkadaşlar, hepinize ilginiz için çok teşekkürler. ufak bir bağırsak sıkışması olmuş. biliyorsunuz ben osurmuyorum normalde, serumu yiyince iki üç defa hafifçene bıraktım, şimdi kendime geldim çok iyiyim.

  • kendimi suçlu hissettiğimden yaptığım öneri. destek görürse de çok mutlu olurum.

    dün orada o kadar çevik kuvvet bulunmasının nedeni biz beşiktaş taraftarı'nın ve rakip bursaspor taraftarı'nın arasındaki yıllardan beri süren husumet. bizi birbirimizden korumak için gelenler şehit oldu dün gece. makam sahipleri suçlu hissetmiyor, biz hissedelim.

    tüm beşiktaş ve bursaspor taraftarı tribünde birlikte otursun vodafone arena'daki bu maçta. hiçbir polis mesaisini bu maç için harcamasın. hem bilet gelirleri polisimize aktarılsın hem de şehit olan polislerimiz bir hiç uğruna değil, bizim dostluğumuzu tesis uğruna şehit olmuş olsun.

    bunu ulaştırabileceğim, yönetimden tanıdığım kimse yok. tek elimden gelen burada başlık açmak. belki bunu birilerinin görmesini sağlayabiliriz. biz de böylece bu suçluluk duygusundan biraz olsun kurtulmuş oluruz.

  • şunu anlamak lazım:

    kasıtlı olup olmadığı net olmayan, sorumsuzluk sonucu oluşan bir kaza diye savunulabilecek bir olay yüzünden novak djokovic gibi bu grand slam'in açık ara favorisinin elenmesi insanda tuhaf bir duygu bırakıyor. djokovic'in grand slam sayısında artık her turnuvanın önem taşıdığı bir dönemde bu durum ayrıca talihsiz oldu.

    ancak öte yandan bundan çok daha ufak şeyler için oyuncular diskalifiye edildi. kurallara göre diskalifiye kararı pek yoruma açık olmayacak şekilde doğru. "diskalifiye edilmesin" diyenler kuralların özel şartlar yüzünden esnetilmesini istiyorlar. bu gibi olaylar ülkemizde hep "x de şunu yapmış ona bir şey olmamıştı" diye savunulur ama tenisin sicili bizim ülkemizdeki spor dünyasına göre kurallar açısından çok daha temiz.

    subjektif yorumuma gelince: birincisi, bunun bir komplo olduğunu düşünenler herhalde us open yönetiminin, turnuvanın bir numaralı yıldızını daha ilk haftadan diskalifiye ederek mali olarak ne kadar fazla kayıp yaşayacaklarını değil de, "ya djokovic nadal ve federer'i grand slam sayısında geçerse" diye düşünerek karar verdiklerini iddia etmiyorlardır.

    ikincisi de, djokovic her zaman kuralları esnetme ve sportmenlik konusunda "sınırda" gezen bir isimdi. topa kasıtlı hakemi hedefleyerek vurduğunu sanmıyorum ama kimseyi vurmasa bile yaptığı hareket muhtemelen bir ceza puanına sebep olacaktı. bundan bir ay önce "puan kaybedince sinirlenip topa rastgele vuran bir yıldız isim hakemi yaralayacak. bu isim nadal mı federer mi djokovic mi olur sizce?" diye sorsam, tenis takip eden büyük çoğunluk buna djokovic derdi muhtemelen.

  • yabancı külliyatta sea peoples olarak geçen, bilinen antik dünya'nın tunç çağı (bronz çağı) döneminin ve sisteminin milattan önce 13. asırdan yavaştan başlayıp 12. asırda kati sonuçlara erişen bir dizi istila neticesinde toptan çöküşünün ana nedeni olan kavimler grubu/konfederasyonu. bu terim batılı mısırologlar tarafından yakıştırılmış ve yaygınlaştırılmış bir deyimdir. yazılı metinlerde böyle bir terimleme yoktur. ancak, denizden gelen işgalcilerin tasviri vardır.

    homeros'un ilyada ve odysseia eserleri de çağ itibariyle mitolojik unsurlar ekleyerek bu deniz kavimlerinin cirit attığı dönemi yansıtır. truva'nın yıkımı hadisesinin, oradaki ittifak halinde geçen savaşarın ve odysseia'da anlatılan seferlerin (bir mısır bahsi geçer orada da) bu deniz kavimleri savaşlarının parçası olduğu teorileri vardır. özellikle odysseia'da çeşitli yörelere (mısır, girit vs.) çeşitli saldırıların anlatımları bulunur. mitolojik anlatıma tam anlamıyla itibar etmek mümkün olmasa da, homeros'un birkaç asır ileriden o dönemi duyum üzerinden yazıya döküp anlatmış olması gibi bir vaziyet mevcuttur.

    velhasıl, bu kavimler, iklim mecburiyetlerinden kaynaklı bir tür yağma konfederasyonu kurarak, bilinen antik dünya'da bilinen ne kadar medeniyet, yönetim, monarşi vs. var ise asur, fenike ve mısır istisnalarıyla bir bütün halinde yok etmiş, ortadan kaldırmıştır. taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmamış, geriye kalan yanmış, yağmalanmış ve yıkılmış, asırlar sonra kazılıp ortaya çıkarılacak şehir kalıntıları olmuştur.

    ki, bu yok olanlar arasında hititler gibi dönemin büyük güçleri de vardır. muhtemelen bu istila ve yıkım o denli hızlı olmuştur ki, hititler gibi yazılı kültür sahibi medeniyetler dahi arkalarında bu olanlara dair hiçbir yazılı metin dahi bırakma fırsatları olmaksızın, adeta tarihten sırra kadem basmışlardır. asurlar kendi ana bölgelerine (kuzey ırak) kadar çekilmişler ve bu surette total yıkımdan kurtulmuşlardır. mısır savaşmış ve zar zor ayakta kalmıştır. doğrudan doğruya hedef bölgelerin civarında kalan fenikeliler'in ne şekilde kurtulduğu bugün dahi anlaşılmamıştır. miken (mycenaean) medeniyetinin savaşçı kralları bir bir yok olmuştur. ugarit, alalah, karkamış, kıbrıs (alasiya), arzawa (ortabatı anadolu'ya tekabül eder günümüzde) da diğer kurbanlar arasındadır (girit'te minoa medeniyetinin sonunun kesin nedeni netlikle bilinmemekle beraber, deniz kavimlerine yakın bir dönemde benzer bir istila ile sonlandığına dair emareler bunun da deniz kavimleri işi olduğuna delalet olabilir). mısır ve asur ise tamamen yok olmasalar da, ciddi ölçüde zayıflamışlardır (ki mısır'ın yeni krallığı 100 sene sonra ortadan kalkacaktır). sadece doğrudan hedefler değil, dolaylı olarak başka medeniyetler de deniz kavmi istilalarının dolaylı sonuçlarına kurban gitmiştir; gücünü akdeniz havzasıyla ticaretten alan (afganistan'dan gelen kalay madeni babil üzerinden akdeniz havzasına dağılırdı) koca babil, çevresinin yok olması ile gücünü kaybetmiş ve 12. asırda o da elamlar'ca yakılıp yenik düşmüştür. dönemin güçleri genelde birbirleriyle diplomatik ilişkilere sahip, pek çoğu artlarında yazılı bir kültür ve ciddi arkeolojik mimari bırakmış medeniyetlerdir.

    demirden kılıç ve kargılarıyla gelişkin gemilerinden inen onbinlerce savaşçı, bronz mızraklı ve at arabalı (chariot) savaşçılara sahip medeniyetleri tek tek indirmiştir (bu bağlamdadır bronz/tunç çağının bitip "demir çağı"nın başlangıcı). silahları da gemileri de üstündür; demir kılıçları bilinen dünyanın tunç mızraklarına göre üstün bir silahtır. akdeniz'de uzun yolculuklar yapabilecek seviyede hıza, manevraya ve dayanıklılığa sahip bir gemi teknolojisine (galley - kadırga tipi kürekli gemiler) sahiptir bir de bu kavimler..

    hareketlerinin nedeni olarak belirtilen unsur ise genellikle kuraklıktır..tüm akdeniz havzasında dönem itibariyle açlığın ve kuraklığın izleri sürülür. bu kavimleri harekete geçiren unsurun da, bölgede yaşanan o vakte dek eşi benzeri görülmemiş kuraklık ve dolayısıyla oluşan açlık (su olmadan tarım da olmuyor zira) neticesinde yaşanan kendini doyurma ve kurtarma arayışı (ve bu nedenle de harekete geçmeleri) olduğu düşünülür.

    deniz kavimleri haklarındaki ve hikayeleri ile ilgili asli yazılı bilgiler mısır yazıtlarından elde edilmiştir. bilhassa da medinet habu yazıtları epey bir detay verir. ama bu detaylar tam olarak bu kavimlerin kimliği ve orijinleri konusundaki gizem tabakasını tam olarak ortadan kaldırmaz. hatta "deniz" ve "ada" bağlantıları bu kavimlerin tamamı değil, bir kısmı için kullanılır ana temel teşkil eden mısır yazıtlarında. ancak istilacı kavimlerin tamamı genelde bu "deniz kavimleri" çatı isminde torba halinde toplanır.

    mısır yazıtları genelde kendi medeniyeti üzerine yapılan atakları, kendi üzerlerine olan etkileriyle inceler. diğer medeniyetlerin yaşadıklarını detaylı anlatmaz. ancak diğer medeniyetlerin yaşadıkları yok oluşu dört bir yandaki arkeolojik kalıntılar gösterir. örneğin hitit başkenti, bugünkü çorum sınırlarındaki hattuşaş kenti, suriye'de ugarit, günümüz yunanistan'ındaki eski miken şehirleri, bir ihtimal truva en önemli yaşayan arkeolojik kanıtlarından birkaçıdır bütün bu yıkıntının..

    bir diğer kaynak da ugarit mektuplarıdır. günümüz suriye sınırlarında yer alan ugarit medeniyetinden elde edilen yanmış, bir kısmı daha fırınlarının içinde tespit edilmiş ve hiçbiri muhtemelen muhataplarına/hedefine hiç ulaşmamış çivi yazısından kil mektuplardır deniz kavimlerinin tehlikesini ve istilasını anlatan metinler. ugarit ordusu ve donanması dışarıda seferdeyken aniden gelen kalabalık ve korkunç bir istila ve bu istilanın karşısındaki yardım çığlıklarını tasvir eder bu mektuplar.

    tarihi ve arkeolojik verilerden bu istilaların doruk noktasının mö 1180-1170 civarına tekabül ettiği düşünülür.

    bu kavimlerin yakıştırıldığı karşılıklar vardır; ancak bir çoğu kesinlik arz etmez. bu teorilerin bir bölümü, etimolojik yakınlıklar üzerinden yapılır (aşağıda anlatacağım, sakin)..bir de bu kavimlerin başka metinlerde de yer yer geçtiği görülür. örneğin bu kavimlerin bazılarının mensuplarının paralı asker olarak kadeş savaşı'nda yer aldıklarına yönelik kitabeler bulunur (kadeş yazıtları). ancak belki 2 tanesi hariç tutularak, hiçbirinin tam kökenleri hakkında kesin bir bulgu yoktur. hatta müteakip olarak işgale uğrayan bölgelerde ortaya çıkan diğer kavimler (örn. frigler) ile bile bağlantılandırılmalı veri kısıtlılığı nedeniyle pek mümkün değildir. etimolojik çıkarımların bir bölümü, mısır'ın hiyeroglif alfabesine latin alfabe sistematiğine çevirmekteki ikilemler nedeniyle iyice güvensiz hale gelir.

    deniz kavimlerini oluşturduğu bilinen kavimler:

    denyen -- mısır kitabelerinde (medinet habu'da da, harris papirüsünde de) bu kavmin bir ada halkı olduğu yönünde ifadeler mevcuttur. nerden geldikleri konusunun tam net olmaması bir yana, kim olduklarına dair teoremler de doğrudan doğruya isim benzerlikleri üzerinden yapılır. israiloğulları'nın dan kavmi, güney italya bölgesi kavmi daunlar, danaoi (akalar), günümüz yunanistan'ını vaktinde işgal eden dorlar gibi hipotezler hep "denyen" ismine benzerlik üzerinden çıkmadır.

    ekwesh - yine antik yunan akalar'ın diyarı için hititçe tabir olan ahhiyawa üzerinden kurulan isim benzerliğinden akalar'ı imlediği savları vardır. ancak kim olduğu en belirsiz gruplardandır. mısır yazıtları bunların libya üzerinden yapılan saldırılarda libya ordusunda paralı asker olarak yer aldıklarından tut da bunların sünnetli olduğunu dahi yazmıştır da tam nereden kökenlendiklerini yazmamıştır.

    lukka - antik dünya'da yaygın olarak bu şekilde isimlendirilmelerinden yola çıkılarak (hititler de bu şekilde isimlendiriyor), bu kavmin likyalılar'ı temsil ettiğine yönelik az muhalefet gören bir görüş birliği var. ikinci ramses'in kadeş yazıtlarında da lukka kavmi, hitit safında savaşanlar arasında geçiyor. muhtemelen de doğru bu hipotez..

    peleset - bölgeye isimlerini de veren, deniz kavimleri istilası neticesinde bölgeye yerleşen antik "filistinliler" (philistines) kavmi olduğu konusunda neredeyse bir ittifak mevcuttur.

    shekelesh - etimolojiden yola çıkarak, sicilyalılar olduğu teorize edilir. mısır yazıtlarında bu deniz kavimleri detayının yanında libyalılar (meshwesh) ile birlikte mısır'a merneptah dönemi saldırdıkları da anlatılır. mısır anıtlarında yuvarlak kalkanlı mızraklı askerler olarak göğüslerinde madalyonlar, kafalarında başlıklar ile tasvir edilirler. ugarit mektuplarında da isimleri geçer; denizlerde çok rahatlıkla hareket ettikleri anlatılır.

    sherden - kuvvetle muhtemel sardinyalılar (başlığında ayrıca yazmıştım, oraya bakınız --- (bkz: sherden/@turcopolis))

    teresh - tirenliler veya truvalılar olduğu hipotezleri vardır. bu da etimoloji bazlıdır. ancak başka da bir bilgi yoktur haklarında..

    tjeker - bunların kökenleri de varsayımsaldır. medinet habu'da istilacı kavimler arasında geçmesinin yanında, wenamun namlı gezginin mısır'da papirüslerde keşfedilen ve bugün puşkin müzesi'nde sergilenen hikaye yazımında geçer (bu "seyahatname"nin fiction olduğuna inanılmaktadır artık günümüzde). wenamun'un hikayesinde, kenan'daki dor limanının (israil'de hayfa civarı antik bir yerleşim) beder unvanlı bir tjeker prensince yönetildiği belirtilir. ancak bu muhtemelen, tjeker'li arkadaşların büyük deniz kavmi istilasından sonra bölgeye yerleştiğine emaredir, zira wenamun'un hikayesi, medinet habu'ya göre daha geç bir döneme aittir.

    weshesh - belki de hakkında en az bilgi olan kavim. sırf fonoloji ve etimoloji benzerliklerinden bazı hipotezler vardır haklarında - akalar'ın parçası olduğu, antik karya'nın wassos kentinin (bugünkü güllük bölgesi) halkı olduğuna, güney italya'da oscia bölgesinden geldikleri gibi - hiçbiri de net bir belirtme imlemez.

  • bakın çok net söylüyorum. joseph goebbels mezarından kalksa ve şunları görse, "vay arkadaş sizin yaptığınız propagandayı ben yapsam bütün dünya bugün nazi ydi" filan der. vallahi bunların yanında goebbels çok masummuş. 1 birim parası daha 3 gün önce bizim ülkede 20 birim eden, bütçe fazlası veren, gençlerine karşılıksız para veren, 1-2 aylık maaşlarıyla bizim bugün en iyi ihtimalle 100-150k birim para ödediğimiz arabaları alan, dünyanın her yerine vizesiz seyahat eden, gençleri yaşlıları dünyayı gezen, asgari ücretli çalışan sayısı %2 civarı olan ülke batmış öyle mi?