hesabın var mı? giriş yap

  • freddie mercury'nin ünlü operacı montserrat caballé ile beraber doldurduğu opera albümüdür. bunun hikayesi de oldukça ilginç aslında.

    aıds olduğunu öğrenen freddie biraz da kafa dinleyip kafasını dağıtmak için operaya gider. freddie arada sırada radyoda denk gelince opera dinlemesine rağmen pavarotti dışında hiçbir operacıyı ismen tanımamaktaydı. o gece yardımcısı peter freestone tarafından hediye edilen bir biletle peter'a eşlik eden freddie burada gördüğü bir operacının ses performansı karşısında neredeyse dilini yutacaktı. montserrat caballé o gece yine her zamanki gibi dillere destan eşsiz bir performans göstermişti.

    freddie bir an önce bu muhteşem sesin sahibiyle tanışmak istiyordu ama yanına gitmekten çekiniyordu. kendisi dünyaca ünlü bir rockstar olmasına rağmen hayranlık duyduğu insanlarla tanışırken oldukça utangaç ve çekingen birisiydi.

    kısa bir süre sonra bir radyo programında röportaj veren freddie operada yaşadığı hayranlığı anlatır ve bundan sonra en büyük hayalinin bayan montserrat ile tanışıp düet yapmak olduğunu söyler. yine de bunun gerçekleşme ihtimalini düşük olarak görmektedir. bundan birkaç gün sonra montserrat'ın menejeri freddie'nin menejerini arar ve görüşme teklifi yapar. montserrat aşırı derecede meşgul biridir ama freddie ile görüşmek için ayırabileceği 4 saati olduğunu söyler. freddie bunu duyunca adeta hayalindeki rockstar'la tanışacak ergen bir kız gibi heyecanlanmıştır. yardımcılarının söylediğine göre o gün freddie 40 sigara bitirmişti ve eli ayağı heyecandan titremektedir.

    görüşme günü freddie ve yardımcısı montserrat'ın konser vereceği bir opera salonuna girer ve arkalardaki bir bekleme odasına alınır. konser bittikten sonra freddie heyecanlı heyecanlı beklemekte, sigara üzerine sigara içmektedir. montserrat hanım konserden sonra seyirciler etrafını sarıp imza istediği için 30 dakika kadar gecikir ve bu 30 dakika içinde freddie'nin içi içini yemektedir. freddie sürekli yanındakilere "kesin vazgeçti, benimle görüşmeyecek, zaten biliyordum, ben kimim ki" gibi laflar söyleyerek panik havası estiriyordu.

    birazdan odaya tüm ihtişamıyla montserrat girdi. freddie'nin gözleri faltaşı gibi açılmıştı. iki taraf el sıkıştı. sonra da odaya 10 dakika sürecek bir sessizlik hakim oldu. o sahnelerde devleşen, wembley'de 100 bin seyirciyi avucunun içine alan gelmiş geçmiş en büyük rockstar olan freddie hayran hayran karşısındaki operacıya bakıyor, söze nasıl gireceğini bilemiyordu. birazdan montserrat sessizliği bozdu ve ikili arasında muhabbet başladı. kendisine şampanya ikram edilen freddie utangaçlığını kısa sürede atmıştı. bundan sonra ikili beraber üzerinde çalışabilecekleri projeleri konuşmaya başladılar. montserrat freddie'nin hasta olduğunu bilmiyordu ve uzun soluklu projelere imza atmak istiyordu. freddie de mümkünse son gününe kadar bu projeyle uğraşmak istiyordu.

    1992 yılında ispanya'nın barcelona şehrinde olimpiyat oyunları düzenlenecekti. özellikle barcelona ve katalan bölgelerde çok sevilen montserrat'a olimpiyatların resmi şarkısını yapma görevi verilmişti. o da bu şarkıyı freddie'yle beraber yapmak istiyordu. yine de bir rockçı ile bir operacının nasıl bir araya gelip de uyumlu bir şekilde düet yapabileceği muammaydı. bu ikilinin beraberce proje yapacağını duyan pavarotti "bundan sonra kimse operayı ciddiye almayacak" demişti (gerçi sonradan kendisi de başka rockçılarla çalıştı). freddie bu düşünceleri önceden sezmişti ve bazı opera şarkıları seslendirdiği bir kaset yapmıştı. bu kaset montserrat'a hediye edildi ve o da kasedi dinledikten sonra bu işin olacağını anlamıştı.

    freddie ikilinin sadece bir şarkı yapacağını düşünüyordu ama montserrat beraberce bir albüm yapmak istiyordu. montserrat freddie'ye "sizin yaptığınız bir albümde kaç şarkı oluyor" deyince freddie "8-10 kadar şarkı olur" demişti. montserrat da "tamam öyleyse, biz de o kadar şarkı yapacağız" demişti. freddie'ye ev ödevi verilmişti. bol bol şarkı yazacaktı.

    montserrat çok yoğun bir tur temposuna sahipti ve sadece ayda 2 gün freddie'yle çalışacak vakti oluyordu. freddie bu hızla albümün o hayattayken bitmeyeceğini anlamıştı. bu yüzden yaratıcı bir fikir buldu. şarkıları yazacak, kendi kısımlarını da söyleyecekti. ayrıca enstrümanlar da şarkıya eklenecekti. montserrat'ın söylemesi gereken yerleri freddie ince sesle söyleyecekti ve sonra montserrat zamanı olduğunda bu kısımları dolduracaktı. sonra da teknoloji yardımıyla tüm bu kayıtlar bir araya getirilip albüm oluşturulacaktı.

    ikilinin kayıt yaptığı gecelerden birinde montserrat'ın ertesi gün sabah 8'de uçağı olmasına rağmen sabah 6'ya kadar freddie'nin evindeki piyanonun yanında kayıt yapılmaya devam edilmişti. freddie ısrarla montserrat'a uçağını kaçıracağını söylerken montserrat da ısrarla "hayır devam edelim, çok güzel gidiyoruz" diyordu. ortaya gerçekten iki tarafın da keyif aldığı müthiş bir eser çıkıyordu. freddie hastalığını gizlediği için güçlü durmaya çalışıyordu ama her yerinden yorgunluk akıyordu. kendisi montserrat gittikten sonraki günü yatakta geçiriyordu.

    albüm çalışmaları devam ederken bir gün montserrat ingiltere'de bir konser vermektedir ve freddie gizlice seyirciler arasındadır. birazdan montserrat "sizinle çok özel bir insan tarafından yazılmış yepyeni bir parçayı paylaşmak istiyorum" der ve freddie'nin yazdığı şarkılardan birini seslendirir. zaten seyirciler kendisini tanımasın diye şekilden şekile giren freddie iyice oturduğu koltukta çökmeye başlar. bunu gören montserrat parmağıyla freddie'yi gösterir ve ışıklar onun olduğu yere döner. bir anda tüm gözler freddie'nin üzerindedir. montserrat tüm salona freddie'yi alkışlatır. freddie utangaç bir şekilde gülümseyerek karşılık verir.

    bu olaydan sonra freddie montserrat'ın yanında oldukça çekingen davranır ve göz göze gelmekten bile çekinir. freddie sanki montserrat yüce bir varlık ve tanrı, kendisi de onun kuluymuş gibi davranmaya başlar. freddie montserrat'ın sesini ilk kez kaydettiğinde inanılmaz bir heyecan duymuştu. stüdyoda hasta haliyle bile sevinçten atlayıp zıplarken "montserrat'ın sesini kaydettim, montserrat'ın sesini bu kasette esir aldım" diyordu. freddie hastalığın pençesinde olmasına rağmen çok şen ve heyecanlıydı ve sabahlara kadar partilediği günlerde bile onu kimse bu kadar mutlu görmemişti.

    montserrat da freddie'ye hayrandı. freddie gibi rock müzikle anılan birinin opera şarkılarını kusursuz söylemesi, sesini şarkının gerektirdiği şekilde inceltip kalınlaştırması, notalar arasındaki geçişleri ve parçaların en zor kısımlarını bile hiç zorlanmadan söylemesi hayranlık yaratacak cinstendi. montserrat freddie'nin hasta olduğunu farketmemişti bile ve bu albümden sonra başka albümlerde de çalışmak istiyordu. albüm 1988 gibi tamamlandı ama ibiza'da canlı olarak söyleneceğinde hastalanan freddie o gece playback yapmak zorunda kaldı.

    albümdeki barcelona şarkısı freddie öldükten sonra 1992 olimpiyat oyunlarında kullanıldı.

    albumu dinlemek icin tiklayin: https://www.youtube.com/…-v98pwalabkcnkbvcffcu3nuzh

  • 370 olmadı da diyelim ki ebesininki oldu, o da olumlu.

    edit: bu sefer 370 alır diyen arkadaşlar için tarihi bir hatırlatma yapayım. aşağıda a.k. partisi'nin girdiği seçimlerde çıkarmış olduğu milletvekili sayıları mevcut, bir göz atın, üstüne bir şey söylemeye gerek yok.

    2002 - 363 milletvekili
    2007 - 341 milletvekili
    2011 - 327 milletvekili
    2015 - 317 milletvekili

    aradaki haziran seçimini ve 258'i araya eklemeye gerek bile duymuyorum. *

  • evliya çelebi’nin anlattığına göre 1. viyana kuşatması sırasında surlarda açılan bir gedikten şehre dalan osmanlı askeri çerkes dayı, sonrasında içeride tek başına olduğunu fark eder ve şehit olana kadar çarpışır. kral ferdinand bu büyük kahramanı şehit olduğu eve defnettirir. gâvur sokağı’ndaki (strauchgasse) bu evin köşesinde çerkes dayı’nın kılıç sallayan bir heykeli bulunmaktadır: görsel
    görsel

    bu heykel viyana'nın heidenschuss meydanı ile strauchgasse'nin kesiştiği 1 numaralı montenuovo sarayı olarak bilinen binanın birinci katında yer almaktadır.

    ekleme: heykelin bulunduğu yerin google haritalar üzerinden tam konumu: adres

    konum bilgisi için mr scary nickli yazara teşekkür ediyorum.

  • oha en sevdiğim atıştırmalığa ne dedi adam. seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım, özelden gönderiyorum. tanım: benim tarafımdan bayılarak yenen cips çeşidi.

    edit: bu kadar dandik bir entry'yi benim en çok favlanan entry yaparsanız sizi öldürürüm. favlamayın artık.

    edit2: türk'e imkansız de sonra otur izle amk. tamam fıstıklı cheetos seviyoruz ama bu bilginin gizli kalması gerekiyordu. artık ekşi kızlarının gözünde cheetos yiyen asosyal bir nerd'üm. hayallerimi çaldınız...

  • bence türkiyeyi işin içine dahil etmeye çalışan barzo bir hareket. tamamen masum göremiyorum. halk istediğini yapar ama türkiye bayraktarla ilgili paylaşım yapılmamasını rica etmişken ukrayna devleti/istihbaratı eliyle de cayır cayır her gün paylasim yapılması tesadüf gelmiyor.

    p***ler yeter lan iliğimizi sömürdünüz. hangi ülke başka ülkeden silah alıp bu kadar gergin bir ortamda reklamını yapar yahu? o silahın parasını vermişsin, artık senin olan bir şeyi kimi ürettiğinin ne önemi var ya? ruslar zaten kinci millet...

    mahalle kavgasında sürekli abi ismi veren velet gibiler.

  • - evet dostlar, artık devrim günü yaklaşıyor... şimdi finans piyasalarını içten çökertme planımızın bir parçası olarak uzun süredir bankalara yerleştirdiğimiz marksist arkadaşlarımızdan birisi olan faruk dost geldiğimiz süreci anlatacak. buyur faruk dost söz sende...

    - bismillahirrahmanirahim. kalplerinde allah korkusu olan müslüman kardeşlerim dünya ölümlü dünya. gelin ibadetimizi yapalım, ahiretteki yerimizi kurtaralım, bu öğle namazını birlikte eda edelim...

    - ne diyorsun sen faruk dost? bankadan bahsedecektin, devrimden, o şanlı günden... hangi bankaya yerleştirmiştik biz seni?

    - albaraka türk: faizsiz bankacılığın doğru adresi.

    - hemen bu arkadaşı olimpos'a tatile gönderiyoruz. 15 gün. ağaç ev...

  • pragmatist bir manifestonun edimsel imgelenmelerine öykünen yaptırımları karakterize eden kuramların tümünü gerçekleyebilme yetisine haiz bir öngörümsel önerme varyantı olarak kabul edilse de, içsel çatışıklıkları pasivize etmenin bilişsel algılanması söz konusu olduğunda pitoresk bir tümevarım sağlayabilecek bir betimlemeyi, en marjinal kulvarlarda, ayrımlanabilir ve determinist bir tarzda angaje edebilme kapasitesine sahip olan nedir?

    toplamda iki kilo fular içerir.

  • bekarları "niye evlenmiyorsun", evlileri "niye çocuğun yok" diye sıkıştırmak. evet türk halkı bunlardan sapıkça bir zevk alıyor!