hesabın var mı? giriş yap

  • açılın gençler uzmanı geldi. öncelikle şu başlığı bir inceleyin (bkz: sütlü çay)

    kabul edelim ki türkiye'nin öyle gelişmiş bir çay kültürü yok. çay bu ülkeye çok sonradan girmiş bir ürün. orta asya türkleri çin'e yakın olmalarından ötürü uzun süredir çay içerken osmanlı'ya çayın gelişi ikinci abdülhamid zamanına tekabül eder ki bu çay ithaldir ve pek tutulmamıştır. cumhuriyet ile birlikte atatürk'ün girişimleriyle yapılan atılımlar sonrası türk halkı çay ile tanışmıştır. hatta bütün ülkeye ve anadolu'ya yayılması son yarım asıra tekabül eder. bu döneme kadar türk kahvesi hala üstünlüğünü korumaktaydı. bugün dahi ülkemizde üst kalite çay üretimi ve tüketimi yoktur. bunu çeşitli ülkelerde bizzat test ettiğim çayları göz önünde bulundurarak söylüyorum. özellikle çin ve japonya çay konusunda başka bir boyutta yaşıyorlar. kilosu bilmem kaç pound olan ingiliz markalı hint çaylarının kalitesi bu ülkelerde beğenilmiyor. lipton, ahmad tea gibi bilinen markaların premium ürünlerinin dahi en kalitesiz çin çaylarından daha kötü olduğunu iddia eden çinliler var. tırnak ucu kadar çay attığı demliği iki kere sıcak suyla takviye ettikten sonra hala aynı demi alan çayı gördüğümde doğru söylediklerine kanaat getirdim.

    çayın hasını içen çin, japonya, hatta yekünen güney asya ve hindistan'dır. avrupada ise ingiltere, portekiz gibi ülkelerde çayın yüzlerce çeşidi çok farklı usüllerde pişirilmekte ve servis edilmektedir. o nedenle türkiye'den çıkmış beta tea gibi dev çay markaları dahi sri-lanka, vietnam gibi ülkelerde üretim yaptırıp yurtdışına satmaktadır.

    sütlü çay içmek ise bilinenin aksine çok yaygın değildir. çin gibi çayın sudan daha fazla tüketildiği, japonya gibi restoranlarında ücretsiz yeşil çayın sunulduğu ülkelerde bile sütlü çay pek tercih edilmez. hindu-çin ve özellikle tibet menşeeli olduğu tahmin edilmektedir ki hala en yoğun şekilde bu bölgede içilmektedir. demlenmiş çayın üzerine sıcak süt eklemek ingilizlere has bir yöntemdir. sütlü çayın aslı çaydan çok bizim damak tadımıza göre çorba gibi gelir zira kaynar suya atılan kuru çayla birlikte yağ oranı yüksek yak sütü ve tereyağ eklenir. bazen tat katması açısından içine zencefil, kara biber ve tuz atıldığı da görülür. tibet çayı nasıl yapılır buradan izleyebilirsiniz. bir de hindistan/pakistan masala çayı vardır. yalnız hintliler işin bokunu çıkartarak içine atmadığı baharat bırakmıyorlar. kurutulmuş kişniş, karanfil, hatta anason bile attıkları bile oluyor. nasıl bir şey olduğunu şuradan inceleyebilirsiniz. orta asya türklerinin içtiği çay daha çok tibet çayına benzer. aslında damak zevkinden ziyade yemek kültürü çok gelişmemiş göçebe toplumlar için önemli bir besin kaynağı olduğu için tercih edilegelmiştir. malumunuz hayvancılıkla geçinen bu halkların elinde süt ve tereyağdan bol malzeme yok.

    tabi ki her çay sütle içilmez. özellikle türk çayı ile denemek israftır. sütü sonradan eklemek istiyorsanız pg tea benzeri sütle içilmek için hazırlanmış düşük kalorili ingiliz çayları kullanılmalı. elde onlar yoksa lipton'un üst seri markaları ve tarifleri uygulanabilir. kıpçak boylarının içtiği tibet çayı için de aynı çaylar tercih edilebilir. özellikle sri-lanka çayları sütlü çay için uygundur. ingiliz usülü en başarılı çay pişirme tarifini(royal milked tea) şuradan izleyebilirsiniz. kazak usülü sütlü çay (akçay) için ise şu videoyu izleyebilirsiniz.

  • 1986 yılında van'a tayin edilmiştim. daha doğrusu sürülmüştüm..1987 de siyasi yasaklıların (demirel,ecevit vs) yasaklarının kaldırılması için referandum yapılacaktı. turgut özal yasakların devamından yanaydı. bu nedenle anap yasaklar lehinde , muhalefet ve hüsamettin cindoruk aleyhte propaganda yapıyorlardı. hüsamettin cindoruk vanda miting yaparken özal için “kaldırım mühendisi”demişti.o dönemde de kraldan fazla kralcı savcılar vardı. hemen başbakana hakaret suçundan cindoruk hakkında dava açtılar.özal da müşteki müdahil oldu. bu davaya ben bakıyordum.

    van başsavcısına uğramıştım. odasında otururken telefon çaldı. adalet bakanlığı
    müsteşarı arıyormuş.bir süre konuştuktan sonra “davaya bakan hakim şimdi yanımda isterseniz ona sorun” dedi. telefonu aldım kendimi takdim ettim. “ bizim dava ne oldu” dedi. şaşırdım. “sizin davanızı anlayamadım”dedim. “canım sayın başbakanımızın davası “dedi. bu derece taraf tutan bir müsteşar olacağını tahmin etmezdim. ( sonradan neleri gördük). biraz atıştık. sonuçta dava sonuçlandı.savcı temyiz etti. yargıtay beraet kararını tasdik etti.

    yani bu söz, yargı kararına göre hakaret değildir.

  • turk erkeginin yagsiz ve imkanlar sayesinde daha iyi giyineni (daha iyi gelir dagilimi, ve marka olmus tekstil sektoru sayesinde). baska numaralari yok, 1 sene italya'da yasayinca anliyorsunuz. 35 yasinda anasiyla yasayan adam dolu roma'da.. bizimkiler hic olmazsa ev araba alma cilesinde.. hor gorulen turk erkeginden daha seviyesizce espriler yapilan erkek muhabbetleri var.. ayrica en az (hatta daha fazla) turk erkegi kadar abazalar.. pardon turk erkegi abaza tabi italyan erkegi "yatakta bir harika canim hic durmadan kadinligimi hissettirdi"..

    komplimani italyan yapinca "ayh cok zarif, kelimelerle adeta bedenimi yaladi", turk yapinca "ne diyosun sen be pis sapik!?" oldugundan kalani geciniz. yabanci hayranligi sagolsun, turk erkegi en son size iltifat ettiginde 3. sinif hollywood filminde bayat komiklikler yapip bardan hatun kaldirmaya calisan ezik bir loser kafaniza yer etti ve oyle kaldi, gelin itiraf edin.

    is yerine surekli yemek icin gelen turk erkegi birden (birden kismi onemli bak) "bu güzellik nerden geliyor hep aynısın bu tempoda" dese adami dogduguna pisman edersiniz. hicbirsey olmasa oyle soguk bi bakis atar yalandan gulersiniz ki adam kadinlardan sogur.

    "valla o an ne diyim bilemedim "pezzo di merda!" dedim ve yanındaki arkadaşı döndü "italyancada iyiymiş" dedi güldük vs."

  • kız gözünden:

    ali set to sign for you?
    confirm[] reject[] delay[x]

    1 hafta sonra:

    ali set to sign for you?
    confirm[] reject[] delay[x]

    1 hafta sonra:

    ali set to sign for you?
    confirm[] reject[] delay[x]
    ahmet made you a new offer
    accept[x] reject[]

    1 hafta sonra:

    ali set to sign for you
    confirm[] reject[] delay[x]
    you agreed terms with ahmet
    ahmet set to sign for you
    confirm[] reject[] delay[x]

    1 hafta sonra:

    ali set to sign for you
    confirm[] reject[] delay[x]
    ahmet set to sign for you
    confirm[] reject[] delay[x]
    metin made you a new offer!
    accept[] reject[x]

    1 hafta sonra

    you made an offer to mustafa
    ali set to sign for you
    confirm[] reject[] delay[x]
    ahmet set to sign for you
    confirm[] reject[] delay[x]
    basri made you a new offer
    accept[] reject[x]

    1 hafta sonra:
    mustafa agreed terms with you, sign?
    confirm[x] reject[] delay[]
    ali set to sign for you
    confirm[] reject[x] delay[]
    ahmet set to sign for you
    confirm[] reject[x] delay[]
    hasan made you a new offer!
    accept[] reject[] negotiate[x]

  • dünyadaki bütün cinayetler öldürmenin gerekli olduğuna dair kendisine haklı gerekçeler yaratmış insanlar tarafından işlenir. geri kalanı kazadır.

    bir cinayete idam cezası istemek de "öldürmek lazım" tespitiyle, öldürmek için haklı gerekçe yaratmakla olur. idam cezasını isteyen, arzulayan biri özünde cinayet işlemek isteyen, arzulayan birinden farklı değildir. hani bazen filmlerde duyarız ya "bilmek istiyorum katil o sırada ne düşünüyordu" diye, idam cezası arzulayanlar bu şansa sahipler. onlar toplumsal hassasiyetleri arkalarına alarak rahatça öldürme fantazileri üzerinde keyif sürebilme lüksüne sahiplerdir. hatta bazen basit bir öldürme de tatmin etmez "alacaksın ona ve akrabalarına tecavüz edeceksin, sonra yavaş yavaş öldüreceksin" diye salya akıta akıta kendilerinden geçerler. ve bu insanlar gazete okur yorumlarında %48 olumlu puan alırlar.

    (bkz: aynısını ona da yapacaksın)

  • kimsenin bir başkasından öğrenmediği, genetik kodumuzda bulunan içgüdüsel bir davranış..

  • haydar:
    "sıfır bir değer değildir. bir sayı bile degildir. ancak başka bir sayının yanına gelince değer yaratır, tıpkı sevda gibi. sevdanın da tek başına değeri yok. ille de biri olmalı. sıfır ne kadar çoksa sayı o kadar çoğalır. sevda ne kadar çoksa insan o kadar çoğalır, büyür.

    biri dese ki, "sevdamı al, kendine ekle, bir ömür ile çarp, sonra sonsuza eşitle". yine değeri sıfır mı olur senin için?"

    evet (bkz: yedi numara)

  • normalde aktrollere asla yazmam ama şehit polisimizin kanı hala kurumamışken, çatışma görüntüleri gösteriyorum ayağına siyaset yapmak tek kelimeyle adiliktir, şerefsizliktir, şehit kanından beslenmektir.

    bari şehidimizi alet etmeyin köpekler...