hesabın var mı? giriş yap

  • mevzu bahis vakko olunca, evlenen evlenmeyen merak eden etmeyen herkes mağazaya hucüm ediyor.

    ve insanların vaktini çalıyorlar.
    10 saat ayakta dikiliyorsunuz, belirli bir kişisel kotanız var. satış yapmanız gerekiyor.

    kadının biri gelinlik denemek için sizi 2 saat tutuyor, ayrıca giydirmesi taşıması aşırı zor. sonra kadına düğün tarihi soruyorsunuz. yok.

    canı denemek istemiş...

    150 tl alınması olayı normal. gelinlik fiyatından düşerlerse daha güzel olur.

  • geliştirirken instagram'dan çokça faydalandığım dil.

    yapılan araştırmalara göre insanlar türkiye'de yaklaşık 8 saatini internette geçiriyor. bu sürenin nereden baksanız 4-5 saatinin sadece instagram'a ayrıldığını varsayarsak, boş beleş magazinsel, mizahi sayfaları takip etmek yerine yerine bu sürenin yabancı dil gibi faydalı içeriklere harcanmasının doğru olduğu kanaatine vararak kendimce "instagram yoluyla öğrenme" şeklinde ek bir yöntem geliştirdim. bu bağlamda gerçek anlamda profesyonel almanca daf (deutsch als fremdsprache) temalı içerik üreten, birkaç tanesinin anadili almanca olmasa bile tamamı almanya veya avusturya'nın en iyi üniversitelerinin ilgili ölümlerinden mezun olmuş 10 farkli kişinin linkini (takipci sırasına göre) sizlerle de paylaşmak istedim:

    (peşin not: tüm bu içerikler, a1 veya a2 seviyesindekileri biraz zorlayabilir. o bakımdan bu yöntemin b1 ve sonrası için daha faydalı olduğunu söylemek yerinde olacaktır).

    1) lernedeutsch
    2) dein_sprachcoach
    3) learn.german.fast
    4) deutsch_eins
    5) letsgo.germanonline
    6) deutschlera
    7) conversational_german
    8) learn_german_with_videos
    9) germanium_online
    10) german_with_joy

    bu sayfaların ortak özelliği, kah öğrenim hayatımızda, kah iş ortamında mütemadiyen aşina olduğumuz, fakat konuşurken kimi zaman pek de aktif kullanamadığımız almancadaki bazı önemli kalıpları, deyimleri, isim-fiil yapılarını, edat, zamir ve sıfatların cümle içerisinde kullanımını çeşitli örnekler yoluyla (hatta kimi zaman tiyatral şekilde) anlatarak tekrar etmemize vesile olması. hatta bilmediğiniz bir kelimenin/yapının üzerinde duran bir posta rastladığınızda da anında defterinize not edip pekiştirebilirsiniz. tabii şunu da eklemek gerekir; "almanca öğren, learn german" temalı belki binlerce ıvır zıvır sayfa olsa da pek çoğu sağdan soldan aşırma içerikleri post olarak paylaştığı için geride müthiş bir görüntü kirliliği bırakıyor (şahsi görüşüm). o bakımdan kendini neredeyse sadece bu işe adayan mevzubahis 10 kişiyi takip etmeniz dahi yeterli olacaktır.

  • flashback: 90lı yıllar. star 1 televizyonu. boş bir koridor ve gittikçe yaklaşan topuklu ayakkabı sesleri.

    tak.... tak.... tak... tak.....

    sonrasında bülent ersoy. ablanız kurban olsun size...

  • insan kaynakları birimi olan bütün şirketlerde çalışanların hayatlarında en az bir kere yaptıkları şey. bunun sebebi bütün insan kaynakları birimlerinde mutlaka aylin hanım diye birinin olmasıdır. aylin hanım diye birinin çalışmadığı insan kaynaklarından şüphe etmek gerekir. fason şirket olabilir.

  • başlık: beyler toprak genişletme planımı açıklıyorum.

    1. çok basit beyler italya ile hazırlık maçı ayarlıyoruz. ve otobüs kaldırıp 20.000 taraftar gidiyoruz maça. italya ile adam gibi maçımızı yaptıktan sonra dönüşte san marinoya uğrayıp orayı alıyoruz. 30 bin nüfusları var 15 bini karı kız çoluk çocuk yaşlı zaten 2 saatte alırız ülkeyi ve sonra yağmalıyoruz. üstünüde cebimizden tamamlayıp yunanistanı alıyoruz. sıkı pazarlık yaparsak para üstü ile romanyaya karılara bile gideriz.

    not: direk san marino ile maç ayarlayamayız adamların stadı 7 bin kişilik beyler.

  • annem, babam uzun yıllar babaannemle yaşadılar. ben ilkokul 1'deyken dedemin sayesinde yapılan kendi evimize taşınmıştık. babam çok iyi bi işte çalışmadığı için mahalle bakkalına borcumuz baya birikmiş. babam bi gün işten geldi, banyo yapacak ama evde sabun kalmamış. evin en küçüğü olduğumdan bizimkiler beni bakkala yollayıp git bi kalıp hacı şakir al da gel dediler. neyse gittim bakkala, veresiye bi kalıp sabun alacağım dedim. bakkal da akrabamız, zaten mahallede herkes birbirinin bi şeyi, tipik karadeniz köyü işte. adam yok veresiye sabun mabun, önce borcunuzu ödeyin deyip yolladı beni. pislik herif. çocuk halimle nasıl utanıp bozardim. kafam yerde çıktım bakkaldan. ben içerideyken birisi sandalyede oturuyordu, ama o mahcubiyetle kimsenin yüzüne bakamadım tabi. meğer babamın amcasıymış. ben çıktıktan sonra kötü bakkala sormuş bu kimin kızı diye. babamın ismini duyunca bi kalıp sabunu kendisi alıp bi çocukla peşimden eve göndermişti.
    daha dün gibi, ama üstünden yıllar geçti. bayram için memlekete gittigimde onun da mezarını ziyaret edip yine bu olayı yad ederek rahmetle anmıştım kendisini. huzur içinde uyuyordur umarım. geride böyle güzel anılar bırakmak, kalp kırmadan, ah almadan yaşamak ne güzel olmalı.
    baki'nin de dediği gibi "baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş ", bizlere de hoş bir sada birakmak nasip olur umarım.

  • hiç cool bir davranış değildir. dracula'nın şatosunun önünde 10 çift ayakkabı olduğunu düşünün mesela. adama saygı duyabilir misiniz artık? içerde vampirlik mi yapıyorlar, mevlüt mü okutuyolar belli değil.