hesabın var mı? giriş yap

  • türk kadınları gitsin, yerine italyan erkekleri gelsin ona bile razıyım. en azından muhabbet ederiz.

  • obsesyon ruhsal bir yanıt, savunma ya da görünüm olabilir.

    sıklıkla gördüğüm bir obsesyon formu ise kaygıya karşı bir savunma olarak gelişen obsesyon.

    kaygılı insanlar olasılıkların denizinde kaybolurlar. gelişebilecek tüm kötü senaryoları düşünür, kendilerini geleceğe hapsederler. kötü şeylerin olması bir olasılıktır elbette ama hayata dair değerlendirme yaparken anda kalmak gerekir. doktora gittim, tetkiklerim temiz. bu durumda bir hastalık gelişebileceği, bu hastalığın beni öldürebileceği gibi düşünceler aşırı kaygının göstergesidir. bunun gerçek olmasının ihtimali olsa da düşüktür ve bu konuda kaygılanmak, sıkıntı yaratması dışında işlevsizdir.

    kaygılı insanlar olabilecekleri çok düşündükleri ve bu yüzden bunaltı yaşadıkları için hayatı kontrol etmeye çalışırlar. kontrol bir illüzyondur. hayatta olabilecekleri kontrol etmek mümkün değildir. kontrol çabası kaygıyı geçici olarak rahatlatsa da uzun vadede bu çaba da ayrıca ruhsal gerilim kaynağı olur. kuruntular başlar, kaygılı düşünceler akla geldiği gibi, bir de kontrol düşünceleri buna eklenir. kontrol edilemeyecek bir durum gerçekleştiğinde - ki bunun olacağı kesindir - kişi lüzumsuz bir sorumluluk ve hatta suçluluk duygusu içine girer.

    obsesyon, kaygının çok arttığı durumlarda, kontrol etme çabasının kristalize olmuş hali şeklinde karşımıza çıkabilir.

    'evimi yeterince temizlersem, ellerimi yeterince yıkarsam(yeterince bazen 3 bazense 30 kere olabilir), dışarıdan gelir gelmez bütün kiyafetlerimin kapıda çıkarıp yıkarsam, evime mikrop girmez, hastalanmayız' fikri hastalık kaygısı olan birinde gelişebilecek bir obsesyondur.

    başına kötü bir şey geleceğinden endişe eden bir kişi, evden çıkarken tüm fişlerin prizden çekildiğine, muslukların, pencerelerin kapalı, kapının kilitli olduğuna emin olursa, güvende olduğunu hissedebilir. ancak bunu gerçekleştirmek için işe gittikten sonra prizi kontrol etmek için eve dönmesi, apartmanın üç katını 4 kez inip çıkması gerekebilir.

    sevdiklerinin yitiminden endişe eden bir kişi, allah'a onları koruması için dua ederken, yeterince sayıda dua etmediği ya da duayı doğru okuyup okumadığına emin olamadığı için tüm gününü 'doğru şekilde' dua etmek için harcayabilir çünkü sevdiklerinin başına bir şey gelirse bunun kendi yanlış ya da eksik duasından olabileceği fikrine katlanamıyordur.

    kişi bunların mantıksız olduğunu bilse de kendini yapmaktan alıkoyamaz. kaygısını kontrol etmek için girdiği yolda, kontrol kaygısının bile önüne geçip sıkıntı veren bir semptom kümesi oluşturur.

    tedavide görünüme yani obsesyonlara odaklanmak yerine, önce altta yatan kaygıyı sonra da bunun bilinçdışı kökenlerini çalışmak gerekir.

  • "boş yapma abdülhamid" diyerek osmanlı kültürümüzü hedef alan diyerek yazar açıkça yalan söylemektedir. burada abdülhamid adlı bir twitter kullanıcısı ebrara söylediklerine karşılık ebrar cevap vermiştir. bunun açık açık böyle olduğunun bilinmesine rağmen yalan söylemek büyük kötülüktür.

  • dünyanın en büyük diş macunu firmasıdır. o kadar büyük ve güçlüdür ki, ipana, colgate, sensodyne gibi küçük diş macunu firmaları sürekli kendisine bok atar. yok efendim, sıradan diş macunlarına göre 2 kat daha uzun ferahlık sağlarmış, sıradan diş macunlarına göre çürük riskini %80 azaltırmış. kanmayalım lütfen.

  • - sene 90. ventolin, güzel sanatlarda okurken bir denizcilik şirketiyle görüşür. kendisinden gemilere uygulanmak üzere logo tasarımı istenmektedir. öğrenci ventolin, ortalama bir ajansın çekeceğinin 5'te biri kadar bir rakam söyler, fiyatta hemen anlaşırlar. iki hafta sonra logoların sunumu yapılır, müşteri bayılır, teşekkürler eder. artık son aşama işin uygulanmasıdır. ancak müşteri bir daha aramaz, telefonlara da çıkmaz. sınavlardı, kızlardı derken aylar geçer. olayı çoktan unutan ventolin, msü'den karaköy iskelesine doğru yürürken bir nakliye gemisi görür. sunduğu logolardan biri, sanki beş yaşındaki bir çocuk bakarak tekrar çizmiş gibi, daha önce görüştüğü şirketin gemilerinden birinin bacasındadır. delirir, adamları allem eder kallem eder bulur, yakalarına yapışır, "ne iş bu?" der.

    konuya geliyorum:

    şirketin patronu, "ne kızıyorsun ya ventolin kardeşim?" der. "senin on liraya yaparım dediğin logoyu matbaacı yeğenime tarif ettim, bilgisayarda bir liraya çizdi. senin işini kullanmadık ki, ayıp oluyor ama."

    bu, mesleğimi ilgilendiren acı bir türkiye gerçeğiyle ilk tanışmamdır.

  • bunun bir açıklaması var. daha iyi bilen arkadaşlar mutlak yazacaklardır ama ben genede dilim döndükçe anlatayım.

    uykuya dalan beyin yavaş bir şekilde solunumu, dolaşımı, sindirimi ve bilumum olayı yavaşlatır. sonrada gene bu beyin denilen şey, ulan ölüyorum herhalde deyip basar sinirlere uyarıyı ve bir anda insanı sıçratır. sonra da tamam lan geçti geçti, yokmuş bir şey deyip uyumaya devam ettirir. manyak lan bu beyin.