ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
muslera'nın maaşını şehit ailelerine bağışlaması
-
başlığın uzun hali: "muslera'nın bu ayki maaşını şehit ailelerine bağışlaması" olacaktı.
çok karakterli, ekmek yediği yere ve değerlerine saygılı, umarım hep böyle olur.
hesaplamadan söyleyeyim bağışlayacağı tutar, 375 bin euro (2.5 milyon tl) olacak.
örnek davranış, helal olsun. kaynak
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
otobüs kalabalıktır ve millet yorgunluktan ebesininkini çay tabağında görmüş durumdadır. ilerde 3-5 kızlı erkekli genç kümesi şakalar, bağrışmalar altında otobüsün huzurunu kaçırmakla meşguller. artık 40-45 yaşlarında bir adam dayanamaz,
adam : gençler biraz sessiz olun lütfen!
kız : ya tamam susarız [der ama gürültüye devam ederler]
adam :millet işten çıktı bir de siz bağırıp çağırmayın lütfen
kız : okulda hocalar, otobüste bunlar hep dırdır hep vırvır
adam : terbiyesizlere bak yavv, okulda konuşmazlar burada hâlâ konuşuyorlar,
kız : ya sanane babam mısın?
adam : ne bilim kızım annene sor * [ eee siz susmazsanız elbet bir susturan çıkar]
iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar
-
-takım çalışmasına inanır mısınız?
-inanmam.
güntekin o bülent k metin t mehmet d
-
(bkz: senin a basligi s)
sözlük gözümün önünde kendini güncelledi
çocukla sucuğu karıştıran adamın dramı
-
-okula gitmeden eğitim alınır mı sucuk ?
isveççe ile türkçeyi kıyaslayan afet türk kızı
-
maşallah diyin lan.
edit: yalnız üzerinde düşünmemiz gereken şey muhtemelen yurtdışında yaşayıp büyümüş bir kızın, iç anadolu, doğu karadeniz ya da güneydoğuda büyüse ne halde olacağı bence. topraklarımız insanımızı kurutan, yüzündeki gülümsemeyi silen bir zehirle kaplı adeta.
90'ların özel olmasının nedeni
-
o kadar çok nedeni vardır ki, konuşmaya kalksan sabaha kadar bitmez.
zamanına ve kendine has pop müzikleri, bu kadar ileri teknolojinin olmamasından dolayı dışarda oynamanın zevkini yaşamış olmak, bahçede en son top oynayıp maç yapan nesile ait dönem olması, atari ve adaktör ısınması arasındaki ilişkiyi hatırlayınca gülümsenmesi, 999.999 oyun var diye bize itelenen gameboy'larda sadece tetris oyununu oynamak ve gelecek uzun çubuğu dört gözle beklemek, kız kaçıran ve patpat tarzında barutlu materyallerle aksiyon yaşamak, tasolarla turnuvalar düzenlemek, topaç çevirip yarış yapmak, ilk amartisörlü bisikletlere ve yeni yeni piyasaya çıkan akülü arabalara gıpta ile bakmak, ışıklı ayakkabılar ile özellikle geceleri koşmak, ekmeğin arasına saralle sürüp öğlen yemeğini dışarda yemek, okuma fişlerini özenle tek tek saklamak, barış manço programları izlemek, susam sokağının yayınlanacağı saati ezbere bilmek, telefonlar o zaman olmadığından ev telefonlarının hemen hemen hepsini ezberinde tutmak... gibi bir çok unutulmaz, efsanevi şeyler vardı o zamanlar.
biz "çocuk" olarak yaşadık o dönemlerde. varsa alır yerdik, yoksa da olay çıkarmaz, oyunumuza devam ederdik. şimdikilere bakıyorumda hepsinin elinde laptop, pc, tablet, iphone vb şeyler var. beyinleri uyuşmuş hep radyasyondan. hiçbiri parklarda filan oynayıp, yaşının gereğini yapmıyor ve aşırı doyumsuzlar. sürekli her şeyi isteyip, almayınca da ağlayıp duruyorlar.
belkide 90'ları özel yapan; jenerasyonun gözütok ve çocukluklarının yanımda "olgun" da olmalarıydı.
86 kişinin öldüğü yerde köfteleri çeviren dayı
-
fakirin, garibanın derdini en net gösterir karedir. ekmeğinin peşindeki adam, kelle koltukta bile olsa, ekmeğinin peşindedir. garibanlık budur. köftesi canından önce gelen köfteci olmaktır garibanlık.
bu gebeşlerin hakkını yediği adamdır bu dayı. çalıştığından azını alan, çoğunu kaptıran dayıdır.
babandır,
dedendir.
sensindir.
sen bir gazetesin haddini bileceksin
-
kimileri tarafından allah'ın tüm vasıflarını üzerinde bulunduran kişi'nin beyanı.
bu sefer hedef new york times
hadi be uzun adam. biraz daha bastırırsan abd medyası çökecek. hüloğğğğ çekeceğimiz günler yakın.
son kısım ironi içerir.
filistinlilerin türk düşmanı oldukları gerçeği
-
dini duygularından ötürü bu gerçeği göremeyen milyonlarca insanımıza bazı tarihi gerçekleri hatırlatmak istiyorum.
1) birinci dünya savaşında ingiltere ile beraber çok sayıda türk askerini katlettiler. içimizdeki araplaşmış türkler bu gerçeği nedense göremiyor!
2) benim bile çocukken beğendiğim bir lider olan yasser arafat geçmişte rumları destekleyen açıklamalarda bulunmuş. hatta işbirlikleri hala devam etmektedir
rum-filistin dayanışması
3) yetmedi mi ?eğer sempatiniz hala bu insanların müslüman olmasına ise size hem müslüman hemde türk olup çok daha orantısız bir düşmanla savaşan uygur türkleri meselesinde bakın mazlum filistinli kardeşlerimiz nasıl bir tavır takınmış: adamın gol diyor
4)peki sizce türkiye ermenistan sorunlarında bu adamlar kimin tarafında yer aldı dersiniz? filistin ermeni soykırımını tanıyor
adamlar türk düşmanıyız diye bir asırdır bağırıyor. daha ne yapması lazım?
bunlara üzülenlere söylenebilecek çok güzel bir laf var ama şu anda söylemek istemiyorum.
sen serenay'sın ne giyersen o
-
gelmiş geçmiş en başarısız reklam repliği. ürün reklamı mı yapıyorsun serenay reklamı mı? madem serenay her türlü güzel senin ürününe ne gerek var?
türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı'na hakaret etmek
-
türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı'na hakaret etmek, açıkça suç işlemektir. bu suçtan kaçınmak için, söylediklerinizin afaki savurmalar değil, somut gerçeklikler olması gerekir.
mesela, birinin iki farklı tarihteki beyanlarının tutarsız veya birbirine tamamen zıt olması, ya bu kişinin aklının yerinde olmadığına ya da bunların birinde yalan söylediğine dayanaktır. ve bu tutarsızlık ya da zıtlık, rahatlıkla ispatlanabilecek bir şeydir.
mesela, öldürülmüş birinin arkasından sanki maktul bunu hak etmişçesine konuşmak, konuşan kişide (kanun dilini kullanıyorum) canavarca hislerin bulunduğu düşüncesini destekler.
mesela, öldüren biri için "emri ben verdim" demek, çok açık bir şekilde azmettirme ikrarıdır. bu da öldürenle aynı cezai sorumluluğu gerektirir.
bu örneklerin hiçbirinde hakaret bulunmamaktadır.
yeter ki gündemi iyi takip edelim.