hesabın var mı? giriş yap

  • senden ayrılmadan önce o kişiyle tanıştığını, bir kaç özelliğini senden daha çok beğendiğini,o kişiyle evlenme olasılığını çok yüksek gördükten sonra seni terkettigini ispatlayamam ama yemin edebilirim.

  • aktrol güruhunun kendince komik olduğunu sandığı aşağılıkça bir başlıktır.

    dostum cidden zorlamayın sınırları bu kadar. yani allah vurur bir yerden, neye uğradığınızı bilemezsiniz. fazla zorlamayın. bokunu çıkarmayın. güldünüz eğlendiniz kendi ufacık beyninizle ama daha ileri gitmeyin. haddinizi bilin. kuran böyle söylüyor.

  • beni şaşırtmamış, ve şaşırtmadığı için gelecek adına korkutmuştur.

    kimse kusura bakmasın hayatta bi halt olamamış daha sakalı bıyığı terlememiş, eline silahı verilmiş, her yaptığı yanlışta sırtını sıvazlanan gençlerin olduğu bi kurum artık emniyet.

    geçen piknikte bi tanesi de ailesiyle gelmiş. belli genç, kara kuru, aptal bişey. silahı takmış beline. t-shirt ten görünsün diye takla atıyo. karşı masada kızların olduğu bi grup var. bi ara seslenecektim kızlara, gördük diye bağırsınlar da bu salak kendini vurmasın yanlışlıkla diye. ya dedim biz başımıza bişey gelince polis diye aslında bunu mu çağırıyoruz? bi karete figürleri falan yapıyo. bak mahalle arası kurslarda bile sarı kuşak vermezler o kadar berbat. o kadar saçma, anlamsız, gereksiz. baştan ayağa cehalet bi genç.

    sivilde değil eline silah, ağaç dalı vermeyeceğimiz bi çok genç işsize emanet edildik. mini mini seçim yatırımlarımız canımızı ve malımızı koruyor, bu da beni korkutuyor.

    son bir şey daha berkin elvan hala uyuyor.

  • 2016 ' da birini öldürüp 2 yıl sonra şartlı tahliye almış. ee senin hukuk sistemin birini öldüren cani bir insanı 2 yıl sonra tahliye ederse,bu cani " ne de olsa birini öldürsem 2 yıl yatıp çıkıyorum. canımın istediği , sinirlendiğim birine yine sıkar onu öldürüp 2 yıl yatar çıkarım " demiştir.

  • fikret kızılok’un hayatında kendisi açısından bir çok kilometre taşı vardır. galatasaray lisesi’nde okurken barış manço ve timur selçuk’un müziği keşfetme aşamasında kendisinin en büyük destekçileri olması gibi... ama herhalde en önemli olay aşık veysel ile karşılaşıp onunla tanışmadır. fikret kızılok henüz genç... bir plak çıkarmak ister. çıkaracağı plağa, büyük usta aşık veysel’den de eserler seçer.

    gazeteci arkadaşı arda uskan’ın aşık veysel ile röportaj yapacağını duyan fikret kızılok çok sevinir. albümüne koymak istediği şarkılar için aşık veysel’den izin almak ister. bunun için de ne yapar ne eder ekibe katılır. arda uskan ile birlikte atlar otobüse, veysel'in evine gider.

    veysel’in evi tam bir doğal köy evidir. odaya resmen inek girer, öyle bir yerde yaşar. çok etkileyici bir adamdır ve fikret kızılok daha ilk görüşte kendisinin sihrine kapılır. arda uskan aslında biraz önyargıyla gitmiştir. türk petrolleri ona para veriyormuş gibi laflar dolaşır bir de, ona da bozulur. iki-üç gece kalırlar evinde. fikret kızılok’un kendisine telif ücretini ödemek gibi bir niyeti vardır. şirketinden 250 lira almıştır, bu parayı teklif edecektir. ama utanır tabii. orada veysel'e çalar şarkılarını. sonra da "ben plakçımdan bu kadar alabildim, izin verirseniz bu parayı size vermek istiyorum” der. aşık veysel almaz parayı, "git, bununla gazoz iç" der. arda uskan’ın anlattığına göre fikret kızılok masum bir "müzikal bir hırsızlık” da yapmıştır. şöyle ki; veysel'in sazının perde sistemi, perde aralıkları çok önemlidir. veysel odadan çıktığında sazın telleriyle sapı arasına büyük bir kağıt koyup kurşun kalemle baştan aşağı çizip, o perde aralıklarını tek tek çıkarır. kızılok istanbul'a dönünce bunu kendi sazına uyarlar.

    fikret kızılok, asık veysel’in evinde birkaç gün misafir olduktan sonra geri döner. hemen albüm çalışmalarına başlar. albüm çıkar, büyük ilgi görür ve ‘altın plak’ ödülünü kazanır. kızılok, ödülü aldığı gibi hemen aşık veysel’in köyüne gider ve ödülü ona armağan eder. iki sanatçının anlamlı dostluğu daha da pekişir. kızılok belli zamanlarda fırsat buldukça ziyaret eder aşık veysel’i. hatta bir ziyaretinde kış çok ağır geçtiği için yollar kapanır ve 3 ay veysel’in evinde kalır.

    aşık veysel’in ölüm haberi geldiğinde fikret kızılok haliyle yıkılır. aşık veysel’in cenazesinde; “ustam öldü, toprak oldu. ustamın parmaklarına değen bu sazın da toprak olması gerekir. artık ona can veren parmaklar yok” der ve veysel'in mezarı başında sazını kırar. fikret kızılok, aşık veysel’siz geçen 28 yılda ondan öğrendiklerini müziği ile yaşatmaya ve anadolu’nun hazinelerini şehirli insanla buluşturmaya devam eder.

  • en aptalcasi olmasa da en yenisi oldugu için paylasmak istiyorum bunu: dün gecenin geç ya da bu sabahin erken sayilabilecek bir saatinde yatmisken birden garip sesler duydugumu fark ettim. sanki kafamin içinde bir kadin çigliklar atiyordu. oldukça hafifti, fakat vardi iste, ordaydi. vücudumdan geliyordur filan diye ikna etmeye çalistim kendimi, fakat yok yani, beynimin içindeydi olay. feci korktum. tamam dedim, aha iste, psikoloji okuya okuya psikotik oldum, auditory hallucination derler buna, sizofreninin kadinlarda baslama yasidir tam da benim yaslarim, ailede de yoktu ama, ben gittim iste, geçmis olsun.
    dayanamadim o sekilde daha fazla yatmaya, kalktim. kalkarken bir seye takildim lakin: teybe taktigim kulakliga. megersem radyoyu açik birakmisim ve de yastigin altina girmis kulaklik; ses ordan geliyormus. korkunç derin bir rahatlama oldu dogrusu yasadigim. :-)

    bunun disinda aptalca olmanin ötesinde nerdeyse patolojik sayilacak bir dalginligi 95 senesinde, habitatta çalisirken ve yaklasik 40 saat uykusuzluktan sonra bir aksam yapmistim: arkadasimla telefonda konusuyordum.. ben normal normal anlatirken arkadasim birden tuhaf bir tavir içine girip, "lacrima, iyi misin sen, geleyim mi oraya" filan demeye basladi. "niye ki, ne oldu" dedim.. megersem bes dakika önce anlattigim bir olayi daha önce hiç anlatmamis gibi yeniden anlatmaya baslamisim. hiç farkinda degildim dogrusu. onda da korkmustum biraz, ama uykusuzluguma vermek istedim bunu, verdim.

  • - neden döndün ha, neden?
    - juventus küme düşürülünce herkes bir yerlere gitti. cannavaro real'e, zambrotta barca'ya. ben de sana döneyim dedim.