hesabın var mı? giriş yap

  • piyango yine 65 yaşa vurdu. şimdi demez mi bu insanlar "e biz aşıyı niye olduk, covid-19'un askeri biz miyiz ulan" diye :) aşılanan insanlara yasak getirip, aşı olmayanları sokağa salan tek ülke biz miyiz gerçekten merak ediyorum. şimdi covid-19'a karşı kullandığımız en büyük kozumuz 65 yaşlar mıydı? her şeyin sorumlusu onlar mıydı? daha önce aşılama olmadığı halde bu denendi ve hiçbir sonuç alınamadı. zaten 65 yaş son zamanlarda herkesten fazla dikkat ediyor diye biliyorum.

    çok değil iki üç gün sonra vaka sayılarını düşürmeye başlarlar artık şöyle başardık, böyle yendik diye. alınan kararlar "dostlar alışverişte görsün" diye alınmış. hafta sonu ve gece yasaklarını zaten ipleyen yoktu. millet yolunu bulmuş, almış eline bir kağıt parçası at koşturuyordu sokakta. yine aynı şekilde devam.

  • - <oğul> bak baba sen bana hadım olamazsın dedin, gittim parayı bastım oldum...
    - <yaşlı baba> yevrieem ben saena hadım olamazsın demedim adam olmzımızı mızımızı...
    - <oğul> hay sıçayım senin çemçük ağzına. mıyır mıyır ne dediğin anlaşılmıyo be!

  • genel bir kural olarak bir formula 1 aracına ne kadar çok para harcanır ise araç o kadar hızlı gitmektedir.

    şu an formula f1'in baş teknik direktörlüğü görevinde bulunan, daha önce williams ve marussia'da çalışmış olan, 2005 ve 2006 şampiyonu renault otomobillerinin tasarımcısı pat symonds “bir formula 1 aracının maliyetini tahmin etmek çok zor. şu an bulunduğum görevde takımlara sürekli olarak belirli parçalar için kaç para harcadıklarını sorma imkânım oluyor. bazen söylemek istemiyorlar, bazen bilmiyorlar ancak elimde birkaç önemli parça için fiyat bilgisi var” diyor.

    2021'den önce üst düzey bir formula 1 aracı inşa etmenin ve geliştirmenin maliyetinin 400 milyon dolara (282 milyon £) kadar çıkabileceği düşünülüyordu. bununla birlikte takımların tüm operasyonları için 2021’de $145m (£102m), 2022’de $140m (£98m) ve 2023’te $135m (£95m) olarak uygulanacak bütçe limitleri takımları araç geliştirme ve üretmede daha efektif olmaya zorluyor.

    pat symonds formula 1 araçlarının her bir parçasının maliyetlerini derlemiştir. (araştırma ve geliştirme giderleri hariç)

    şasi:

    nedeyse yok edilemez olan bu parça yaklaşık 35 kilogram ağırlığındadır. sürücünün etrafında koruyucu bir kabuk oluşturan bu parça 12 kat karbon fiber lif katmanından yapılır. çelikten 5 kat daha hafif ancak iki kat daha güçlüdür.

    maliyet: 707.000 dolar - (500.000 sterlin)

    _

    arka kanat (drs):

    formula 1 araçlarının yere basma kuvveti oluşturmasında önemli bir unsur olan kanatlar tur sürelerini ciddi oranda etkilemektedir. bu nedenle de oldukça pahalıdırlar. bu parçalar yarıştan yarışa geliştirilebilmektedir. koni yapısı nedeni ile ön kanat arka kanada göre daha pahalıdır.

    maliyet: 85.000 – 150.000 dolar (61.000 – 108.000 sterlin)

    _

    ön kanat:

    ön kanat aksamı, otomobilin en karmaşık ve en önemli parçalarından biridir. bir formula 1 otomobilinin performansının çoğu, ürettiği yere basma kuvvetinden gelir.

    2017'de yeni aerodinamik kuralların yürürlüğe girmesinden bu yana tasarımlar her zamankinden daha karmaşık hale gelmiştir. bu nedenle de maliyetleri oldukça artmıştır.

    pat symonds: “"christian horner'ın sık sık 250.000 sterlinden bahsettiğini duydum, ancak bunun bütçe sınırını yükseltmek için yapılmış bir açıklama olup olmadığını bilmiyorum. marussia’nın ön kanadı 33.000 sterlindi. dürüst olmak gerekirse, arabanın 2016'dan bu yana ön kanattan daha karmaşık hale gelen tek bir parçası yok. en az 100.000 sterlin derim”

    maliyet: 141.500 dolar (100.000 sterlin)

    _

    halo:

    büyük kazalarda sürücüyü korumak ve 100 kilo newton’dan (kabaca 10.2 ton ya da 2 afrika fili) daha fazla bir güce dayanmak üzere geliştirilmiştir. tanıtımından bu yana romain grojean, charles leclerc, valtteri bottas ve lewis hamilton gibi sürücüleri korumuştur.

    maliyet: 17.000 dolar (12.000 sterlin)

    _

    zemin ve bargeboard:

    zemini bir formula 1 aracının yere basma kuvvetinin %60’ını sağlamaktadır bu nedenle de performans için çok önemlidir. giderek daha karmaşık ve pahalı hale gelmişlerdir. fia 2021’de zeminin arka tekerleklere yakın bir bölümünün kesilmesini ve güvenlik gerekçesi ile yere basma kuvvetinin azaltılmasını istemiştir.

    bu karar ile kaybedilen yere basma kuvvetini geri kazanmada bargeboard’lar önemli hale geldi. takımlar farklı tasarımlar ve kanatlar ile bu kaybı geri kazanmaya çalışmaktadır. bu nedenle de oldukça karmaşık ve pahalı hale gelmişlerdir.

    maliyet: 141.000 dolar (100.000 sterlin)

    _

    motor (güç ünitesi):

    altı bileşenden oluşan güç ünitelerinde (pu) bir içten yanmalı motor (ıce), turbo şarj (tc), kinetik enerji depolama birimi (mgu-k), motor jeneratör birimi-ısı (mgu-h), enerji deposu yani piller (es) ve kontrol elektroniği (ce) bulunur.

    yönetmelikler takımlara motor için 12 milyon euro (10,34 milyon sterlin) izin verirken içerisinde bulunan bileşenler yüzünden hiçbir takım bu yönetmeliğe uy(a)mamaktadır.

    motor: maliyet: 18,32 milyon dolar (12,92 milyon sterlin)

    _

    vites kutusu:

    formula 1 araçları 8 ileri ve 1 geri vitesli yarı otomatik vites kutusuna sahiptir. tüm formula 1 araçlarında 0.05 saniyede ve kesintisiz olarak vites değiştirmeye yarayan sıralı bir sistem bulunur. bazı markalar diğerlerinden şanzıman temin ederken bazıları kendi şanzımanlarını üretmektedir.

    maliyet: 354.000 dolar (250.000 sterlin)

    _

    yakıt tankı:

    formula 1 yakıt depoları neredeyse yok edilemez ve poliüretan ile kevlardan yapılmıştır. sürücü koltuklarının arkasında bulunur ve yüksek hız ve ivme gibi ekstrem koşullarda yakıt akışını devam ettirecek tasarımdadır.

    maliyet: 31.000 dolar (22.000 sterlin)

    _

    direksiyon simidi:

    formula 1 direksiyonları karbon fiberden yapılmıştır ve kauçuk tutma yerleri vardır. her biri takımların ihtiyaçlarına göre şekillendirebileceği 20 düğme ve 9 tane döner anahtar içerecek şekilde standart hale getirilmiştir.

    maliyet: 50.000 dolar (35.000 sterlin)

    _

    hidrolikler:

    formula 1 araçlarının dokuz alt sistemini çalıştıran hidrolikler olmadan araçların çalışması mümkün değildir. bu hidrolikler; hidrolik direksiyon, debriyaj, vites, geri vites, diferansiyel, frenler, drs sistemi, gaz kelebeği, giriş valfleri, turbo wastegate (turbo basıncını dengeler) sistemlerini çalıştırır.

    maliyet: 170.000 dolar (123.000 sterlin)

    _

    fren diski ve balataları:

    soğutma deliklerinin ne kadar karmaşık olduğuna bağlı olarak bir fren diski 2000 dolar (1420 sterlin) ile 3000 dolar (2120 sterlin) arasında tutabilir. balataların her biri ise 780 dolardır. (550 sterlin)

    kaliperlerin her biri yaklaşık 5600 dolar (4000 sterlin, sıvı basıncı oluşturmak için kullanılan ana silindirlerin her biri 5400 dolar (3800 sterlin), diski aksa tutan disk çanlarının maliyeti 2800 dolar (2.000 sterlin), gaz ve fren pedallarının maliyeti ise 7000 sterlinin biraz üzerindedir.

    maliyet: 78.000 dolar (55.000 sterlin)

    _

    lastikler:

    optimum tur sayısı ve performans için geliştirilen pirelli lastiklerin lastik başına maliyeti 600 euro’dur. (520 sterlin)

    maliyet: set başına 3000 $ (2080 sterlin)

    _

    ek maliyetler: tekerlek yatakları, şasi kablolama tezgâhları, tahrik milleri vs. yaklaşık 51.000 dolar (36.000 sterlin) tutmaktadır.

    _

    formula 1 aracının (yaklaşık) toplam maliyeti: 20.62 milyon dolar (14.58 milyon sterlin) ya da 9 kasım 2021 kuru try/usd kuru ile hesaplarsak 178.775.400 tl’dir.

    kaynak

  • aslında bir şey dinlemiyor, dinliyormuş gibi yapıyor ve kendini gereksiz muhabbet ve gürültü kirliliğinden soyutlamaya çalışıyor olabilir.

  • 1. dışarıda salata yemeyin. o yeşillikler hiçbir zaman düzgün yıkanmıyor, sirkede falan bekletilmiyor, bir suda bekleten işletmelerin beklettikleri su hiç yıkanmamış olması durumundan daha az tercih edeceğiniz kirlilikte bir su.
    2. otellerde açık büfelerde yediğiniz birçok ürün bir önceki günün başka bir ürünü. örneğin dolma yiyorsanız içi bir önceki günün pilavı, pasta yiyorsanız onun kreması bir önceki günün sütlü tatlısı, vs vs. sıkıntılı bir durum değil aslında ama her şeyi taze yemeyi seven bir bireyseniz otel açık büfelerinden bir şey yemeyin.
    3. yediğiniz makarna, risotto gibi pişmesi 5 dakikadan uzun sürecek ürünler çoğunlukla bir ön pişirmeye tabi tutulur, sonrasında porsiyonlanır ve o şekilde saklanır, sipariş geldiğinde sosu/suyu ilave edilerek son 2-3 dakikalık kalan pişme süresi tamamlanır ve size öyle sunulur.
    4. restoranlarda buzlukta saklanmaya müsait tatlılar (örn brownie) asla günlük yapılmaz (günlük yapılmıştır ibaresi yoksa - ki bazen bu ibareye rağmen günlük değildir), siz siparişi verdiğinizde buzluktan çıkartılır, mikrodalgada çözdürülür, soslanır ve servis edilir.
    5. uzakdoğu restoranlarındaki wok tavalar gün içerisinde asla yıkanmazlar, iki sipariş arasında şöyle bir silinir, tekrar yağlanır ve o şekilde kullanılırlar.
    6. türkiye'de yediğiniz hiçbir sashimi veya nigiri (çok üst segment ya da özel bir butik restoran olmadığı sürece) asla sushi grade denilen çiğ tüketime müsait balıklardan yapılmamakta. maalesef ki herhangi bir karadeniz somonu/levreği, yaşadıkları suyun içerisindeki bakterilerden tutun da deniz tuzluluk seviyesine kadar çiğ tüketim için çok müsait balıklar değiller. ha ne olur, yüksek ihtimalle hasta olmazsınız ama asla yerinde yiyeceğiniz bir sashimiyle aynı tadı türkiye'deki ürünlerde yakalayamazsınız.
    7. yine türkiye'de bir uzakdoğu restoranında yediğiniz herhangi bir "çin yemeği" aslında çin yemeği değil. bir ürünün içerisine soya sosunu basıp yollamak bir amerikan adeti ve amerikanlaştırılmış bir çin mutfağı. gerçek çin yemeklerinin içerisinde soyadan çok daha baskın tatlar vardır: tarçın, yıldız anason, karanfil, rezene ve sichuan biberi gibi. gerçek çin yemeklerine yakın tatları bazı büyük şehirlerde olan uygur restoranlarında yakalayabilirsiniz.
    8. pastanelerden alıp yediğiniz poğaça, açma türü şeyler birçoğunuzun midesini yakıyordur. bunu mayalı ürün vs olmasına yorup ev yapımı bir poğaçayı yemekten kaçınmayın. midenizi asıl yakan şey oda sıcaklığında (hatta bir fırının önündeki 40-45 derecelik sıcaklıklarda bile) katı kalmayı başarabilen kimyasallar yuvası alba yağı denilen bir yağ. pastanelerde o sıcaklıklarda seri üretim esnasında katı formda yağ muhafaza etmek çok zor olduğundan bu rezil şeyi kullanıyorlar, sonra bütün gün reflü.
    9. üst segment restoranlarda genelde masada tuz görmezsiniz, karabiberiniz de garson tarafından değirmenle getirilerek istediğiniz miktarda yemeğinize serpilir. bunun sebebi şefin tuz ayarının dört dörtlüğünden emin olmasıdır, ekstra tuz isterseniz bazı restoranlarda azar bile işitebilirsiniz, yanınızda gizlice tuz falan getirmek daha az gerginlik yemin ediyorum.
    10. kapısında kuyruk olmayan restoranlarda yaz mevsiminde beyaz et ürünleri tüketmekten kaçının. türkiyede soğuk zincir bozulması zaten allahın emri bir durum olduğundan ve de bakterilerin üremeyi en sevdikleri sıcaklık aralığı 20-45 dereceler olduğundan illa ki ürün az ya da çok kontamine olmuştur, hele ki böyle hava 34-35 dereceyse eksponansiyel olarak artarlar. tavuk ve deniz ürünleri de nemlilik açısından zengin (yine en çok üremeyi sevdikleri yer) ortamlar olduklarından, hele de çiğ tavukta salmonella gibi illllletyus bir bakteri bulunduğundan aman diyeyim, kendinizi riske atmayın, sebze, tahıl veya kırmızı et tercih edin.
    11. temizliğinden emin olmadığınız bar/pub/köşe dükkanı yerlerde (ki inanın siz temizliğinden emin olamıyorsanız düşündüğünüzden de kötü bir senaryo vardır mutfakta) söyleyebileceğiniz en garanti ürünler kızartmalardır, 180-190 derecelerde kızardığı için ürününüz, üzerinde böcek bile kalmış olsa taşıdığı herhangi bir bakteri/mantar gibi canlının yaşama ihtimali yok. fikrinden iğrenmediğiniz sürece fiziksel olarak size bir etkisi olmayacaktır.
    12. restoran/bar/publarda üzerinde logolu bir bardak/tabak ile yiyecek içecek servisi yapılıyorsa, o ürünü kırmaktan (ya da ceplemekten diyeyim de tabii ki yapmayın bunu, ayıp evladım, sorarsanız bence zaten onu size hediye edeceklerdir) dolayı vicdan azabı çekmeyin, o ürün markalar tarafından reklam amaçlı promosyon olarak getiriliyor ve işletme o ürüne bir para ödemiyor.
    13. garsonlarınıza kötü davranmayın. bardağınızdan, içeceğinizden, çatalınızdan, bıçağınızdan ve yemeğinizden birebir onlar sorumlular ve kindar bir tanesine denk gelirseniz çaktırmadan size çok iğrenç yerlerinden sample'lar yediriyor olabilir.
    14. türkiye'de üst segment bir yerde değilseniz isteyeceğiniz parmesan peyniri genelde kars kaşarının kabuğunun rendesidir, trüflü patates kızartmasında içerisinde trüf'ün t'si bile olmayan tamamen laboratuvar üretimi tatlandırıcılarla yapılmış zeytinyağından birkaç damla vardır, boşu boşuna bunları güzel ürün zannedip kazık yemeyin.
    15. genelde bu tribe steakhouse'larda ve artizan hamburgercilerde giriyorlar ama siz siz olun, türkiyede hamburger köfteniz nasıl pişsin sorusuna az veya orta demeyin. özellikle köftenizi az veya orta pişirmeye çalışacak dallamalar olacaktır ama özellikle türkiye standartlarında (o kıyma makineleri asla düzgün temizlenmez, konulan yüzeyler rezil kirlidir vs) kıymayı az pişmiş olarak tüketmek çok çok çok tehlikeli çünkü az pişmiş bir biftekte etin bakteri bulaşmış yüzeyine zaten ısıl işlem uygulayarak o bakteriyi öldürebilirken, kıymanın her bir yüzeyine bulaşmış bakteriye iyi pişirmekten başka bir müdahalede bulunamazsınız. ayrıca zaten köfteyi az pişirmenin bir manası yok çünkü kıyma yapısal olarak çok ufak parçalara bölünmüş et olduğundan su tutma kapasitesi yoka yakın, dolayısıyla az pişirseniz bile biftek gibi sulu bir yapı göremezsiniz. en fazla yağ sızar içinden.

  • senden ve yarı cahilliğinden yıllardır tiksindim.
    yazmadım bugüne kadar değmezsin diye.
    ama az önce celal şengör koordinasyon eksikliği vardı derken senin itiraz ettiğin nokta var ya... yatacak yerin yok

  • türk milli takımı yerine, alman milli takımını tercih etmiştir, öyle milliyetçi bir insandır kendisi. isterse reenkarnasyon ile bu yaştan sonra kendini kürşad'a dönüştürsün, bu gerçek değişmeyecek. amatör eğlendirir yani pepito.

  • daha doğru düzgün telefonun olmadığı dönemde, okuma yazması olmayan deden baban geldi tutundu, 21. yüzyılda mı tutunamayacak insanlar!

    siz gelmeyin ulan ayılar demek istemiş. başka bir mevzusu yok.