hesabın var mı? giriş yap

  • beni bu adamların esprilerinden daha çok güldürebilecek tek şey mehmet ali erbil ile kıyaslanmalarıdır.

  • nuri bilge ceylan'la ne alıp veremediği olduğu meselesi üzerinden kral ve ben'in şu bölümündeki tespitine katılmadığım hoca. (11. dakikanın sonrasında başlıyor, "temel itirazım" diyor)

    bir zamanlar anadoluda için "anadolu insanı böyle değildir, neşelidir" diyor. fena halde yanıldığını söylemek zorundayım. durduk yere ercan kesal'ın muhtar rolünde rahatsız rahatsız kıpırdanmıyoruz izlerken. çünkü gerçek. köyün mülki idari başı olarak muhtar tam da budur bozkırda. kendi kültürünü dipten bir kibirle sahiplenip zengin sofrasını yer sofrası olarak kuran ama yine de "biz de cahil değiliz" kaygısıyla çocuklarının şehirli başarılarını savcıya anlatan muhtar. orta anadolu budur.

    savcıya geleyim. taner birsel'in canlandırdığı taşra memuru/bürokratı tam olarak budur. polislerin gerçekten komik buldukları esprilerine güldükleri, gülerken çıkan kaz ayaklarına kadar, kendi statüsüne yakın bulduğu için muhabbet etmeye çalıştığı doktora yine bildik bir kibirle yanaşan savcı ancak bu kadar aktarılabilir.

    türkiye insanı (özellikle orta anadolu) asla neşeli değildir. mutsuzdur ve yoğun bir temelsiz kibir taşır. bunu o toprağa ayağını bastığın anda anlarsın. boğucu, kaçamayacağın bir mutsuzluk, kendinden olmayanı yok etmek için ilk fırsatı kaçırmayacak ama sorsan hoşgörülüyüm diyen bir kibir. ceylan bunu varoluş problemi ile bir miktar istediği yöne çekiyor, farklı olarak. ama anadolu insanını iyi tanıyor. o toprakta iş yapan herkes ne yapıyorum ben burada diye sorar sıklıkla kendine ki bu da doktor karakterini gerçekçi kılıyor.

    korkarım ki yanlış tanıyor anadolu'yu canikligil. kasaba ailesi mensubu olmak, tabii olduğu toplumu yerinde okumak için yeterli bir referans olmasa gerek. zira, türkiye tam olarak budur.

    benim sinemaya çocukluktan bu yana ancak amatör bir ilgim var. kendisinin videolarını yoğun bir ilgiyle izliyorum. izlediğim kadarıyla bir filmde gerçeklik falan aramak, okumasını iyi yapamamış seyircilerin işi. işte bu noktada çelişiyor kendiyle. temel itirazım dediği nokta nbc hikayelerinin gerçekçi olmaması?

    kanımca bir zamanlar anadoluda en iyi filmi nuri bilgi ceylan'ın. hâlâ.

  • bu önermeye inanan 100 kişiye sorduk;

    62si "mozart yaşasaydı yurtseven kardeşler'e katılırdı" dedi. geri kalanlar "o kim ki?" dercesine bakmakla yetindi..

  • mantıkta, çelişik kurallar veya sınırlamalar nedeniyle bireyin kaçamayacağı paradoksal durumları da ifade eder. joseph heller 1961'de yayımladığı romanı catch-22'de ortaya koymuştur.

    catch-22 durumu bir bireyin tabi olduğu, ancak üzerinde hiçbir kontrole sahip olmadığı kurallardan, düzenlemelerden veya prosedürlerden kaynaklanır, çünkü kuralla savaşmak demek onu kabul etmek demektir. diğer bir örnek, birisinin yalnızca ona ihtiyaç duymadan sahip olunabilecek bir şeye ihtiyaç duyduğu bir durumdur.

    örneğin bankadan kredi almak istiyorsunuz ama iyi şartlarda kredi alabilmenizin yolu, neredeyse krediye ihtiyacınız olmadığını bankaya kanıtlamakla mümkün olabiliyor. karşılıklı bağımlı koşullar nedeniyle kaçışın olmadığı bir ikilemdir bu. romanda bu durum şöyle açıklanıyor: savaş pilotu olmak için akıl sağlığı soruşturuluyor: savaşmak isteyenler zaten pilotluğa kabul ediliyor; savaşmak istemeyenler ise, "sadece akıl sağlığı yerinde olanlar savaşmak istemez" denilerek onlar da savaş pilotu oluyor. görsel olarak da şöyle. catch-22 durumuna bir örnek de, monty python ekibinin life of brian filminden görebilirsiniz.

  • geziye katılan onurlu insanları unutmamak için bir liste gerekliydi. yayın hayatı boyunca en faydalı işe imza atmıştır.

    teşekkürler akit.

  • avrupa'nın herhangi bir yerinde yapılmış olsa çağın ilerisinden tutun, özgür genç nesil gibi bir sürü imrenilen benzetmeler yapılırken; ülkem topraklarında yapıldığı zaman geri zekalı veya salak damgası yakıştırılan, kafası rahat gencimizdir.

    kötülediğimiz çoğu şeyin aslında cesaret edemediğimizden yapamıyor olmamız büyük ve genel bir gerçektir.

  • başlı başına bir zevtir. modası vardır. bir sene beyaz giymek modayken diğer bir yıl siyah modası çıkar. hatta bir sene türk milli takımı kırmızı beyaz giymişti. tabi modayı ünlü oyuncular belirler. onlarınkini de büyük markalar. oldukça rahat olan ayakkabılar sakatlanmayı minimuma indirgemek için tasarlanmıştır. ünlü oyuncuların testlerine tabi tutulduktan sonra piyasaya sürülürler..