hesabın var mı? giriş yap

  • hangi telefon konuşmasına 10 milyon dolardan bahsediliyordu da kırpıp yerleştirdiler diye merak edilesi açıklamadır.

  • iphone 12 çıkmadan aylar önce tasarım ve özelliklerini tam olarak bilen gizli haberciler, samsung vb firmalarda en üst modellerde bile 5g yok, 5g içeren ayrı model satılırken, apple tüm ürün yelpazesine 5g koyacak ama bu maliyeti sarj cihazını kutudan çıkartarak yapacak demişti.

    yani ne karbonu. apple karbon izini azaltmak istiyorsa, tamir edilemez ürünler üretmek için ar-ge yapmasın. bir ürün 3-4 defa tamir edilip uzun yıllar kullanıldığı zaman mı karbon izi azalır veya ufak bir kaza sonrası arızalanıp tamir edilemediği için atıldığında mı?
    macbook'u düşük ram ile alan 2 sene sonra ram'i arttıramasın diye lehimleyen firma karbon izini düşünüyor ha
    saf olmayın

    edit:
    @chocolate addict gönderdi:
    ürünler tanıtıldıktan sonra da doğrulandı bu, çünkü 5g modem oled panelden bile pahalı, 6ghz üstü frekansı destekleyen hızlı 5g modem daha da pahalı, abd modellerinde power tuşunun aşağısında modem için ayrı anten var.

  • şu başlık okuyunca görülüyor ki videoyu izleyip imrenen kadar beğenmeyen ve kötüleyen de var. yazarlardan biri danışıklı dövüş yazmış. ilginç geldi.

    danışıklı dövüş'ün anlamı, ortada bir anlaşma olduğu halde yokmuş gibi davranmak ve insanları kandırmak. yani böyle konuşuyorlar videoda ama, anlaşmışlar. kimi kandırmak için? belli değil. türkiye gibi sivil ve bireysel özgürlüklerle alakası olmayan ülke vatandaşlarına "bak biz çok özgürüz, siz değilsiniz" mesajını vermek için? danışıklı dövüş olduğunu yazan kişinin söylediği bu. özgür olmalarıyla ilgisi yok, öyleymiş gibi davranıyorlar.

    kafalar ilginç.

    obama ile sözünü kesen arasında bir anlaşma olduğu doğrudur. aralarında bir kontrat vardır. o kontrata göre her ikisi de düşüncelerini özgürce ifade edebilirler ve bu özgürlükleri anayasa maddesi ile garanti altındadır. obama konuşurken sözünü kesen kişi bu kontrata güvenerek konuşmaktadır. obama da kontratın taraflarından biridir.

    abd'de de olmuyor mu bu tip bireysel özgürlüklerin kimi zaman kısıtlandığı durumlar? pekala oluyor. ülkenin ve sisteminin vizyonu şudur: abd özgürlükler ülkesidir ve bu vizyonu oluşturan, vizyonlarına sahip çıkan amerikan halkıdır. özgürlüklerin kısıtlandığı durumların artmasını ve normlaştırılmasını hiç istemezler. o yüzden ekranda sözü kesilen başkanları medeni davranır.

    sivil ve bireysel özgürlüklerden haberi olmayan kişilere sorsan tabi danışıklı dövüş. yalandan da olsa şunu biz de görelim demiyor da danışıklı dövüş diyor. bildiğin köle.

  • hayatimda gitmeyi en cok istedigim yerlerden biri, tapinaklar kompleksi.

    ulasim: suvarnabhumi havaalani icindeki terminale gidip 140 baht (14tl civari) bir ucretle sinira bilet alinabilir. 9-10 kisilik klimali minibus pek konfor vaadetmiyor ancak is goruyor. sinirin tayland tarafinda her sey guzel, binalar klimali falan. kambocya tarafina gecince kendinizi "aha simdi asya'dayim" derken buluyorsunuz. 30usd'ye kapida vize alinabiliyor. (gorevliler daha fazla almak istiyor, o is pazarlik yetenegine kaliyor, ben 32dolar gibi bir sey vererek gectim) aslinda eger donerken de karayoluyla donulecekse vize almaya pek de gerek yok, kambocya sinirinda giriste ve cikista herhangi bir kontrol yapilmiyor. el kol sallaya sallaya da gecilebilir, benim gibi donerken ucak kullanmayi dusunuyorsaniz pasaportunuzu damgalatmaniz sart. siniri gectikten sonra otobuse 3-4 usd civari vererek (kambocya'da gecerli olan para birimi amerikan dolari. cent yerine kendi paralarini kullaniyorlar) siem reap'teki otele ulasmak mumkun.

    ulkede motosiklet kiralamak cok mantikli, google maps'te kambocya haritasi indirilerek gitmek istenilen yerler rahatlikla bulunabilir. motosikletin gunlugu 7 dolar, kask ucretsiz. ufak tefek olanlari saymazsak baslica tapinaklar:

    angkor wat: uzun zamandir hayalimdi bu mabedi gormek. sabah gittigimde kapkaranlikti her yer, gunesin dogumunu orda izlemek gerekiyormus. loslukta gorebildigim karadiyla bekledigime degmisti. hayatimda gordugum en guzel seylerden biriydi karsimdaki. gozlerimi kapayip onu ilk kez gordugum ani dusundugumde kendimi hala mutlu ve huzurlu hissediyorum. sabah serinliginde tapinagin icinde kaybolmak, tunellerden gecip kimsenin olmadigi avlulari kesfetmek, bir koseye cekilip kendini ve kuslarin civiltilarini dinlemek o kadar guzel oluyor ki. kisa bir sure de olsa "monk olup buralarda 1-2 ay takilsam nasil olur acaba" diye dusundurttu. gunesin biraz yukselmesiyle beraber hava bunaltici bir hal alabiliyor, haliyle monk olma hayalleri de buharlasti.

    ta prohm: nami diger lara croft temple. kucukken ust kattaki komsunun bilgisayarinda oynadigim iki oyundan biriydi lara croft. oradaki tapinaklarin gercek oldugunu o zamanlar bilemezdim. agaclarin yuzlerce yillik taslarin arasinda kendinlerine yol buldugunu gormek buyuleyici. insan atlamak ziplamak, lara croft gibi davranmak istiyor. yikilma tehlikesinden oturu pek cok yapi demir cubuklarla desteklenmis durumda, yikilmadan gorulmeli.

    bayon: kafanizi cevirdiginiz her yerde bir baska buddha oymasi gormek mumkun. dile kolay tam 11bin figure ev sahipligi yapiyor. bunlardan 216'si gulumseyen buddha yuzu. 1100lu yillarda yapildiginda figurlerin hepsinin rengarenk oldugu dusunuluyor, yillar gectikce renklerini kaybetmisler. diger tapinaklara nazaran biraz kucuk olsa da ayrintilariyla gozlere ziyafet sunuyor. buddha fotografi cekmek icin birebir.

    banteay srei: merkezdeki tapinaklara biraz uzak (35km civari kadar) olsa da 9.yuzyilda tamamlanmis olan bu tapinak insana "insanlar bin yil once bunun gibi bir eser ortaya cikartabiliyorsa ben neyim?" sorusunu sorduruyor. duvarlari dantel gibi islenmis tapinaga motosikletle giderken yolda koylulerden muz-mango-ananas gibi meyveleri cok ucuza alip yolda afiyetle yemek onerilir. otoparki ucretli olan tek tapinak, 2000khmer parasi(50 cent) ucreti var. yolun hemen diger tarafina (tuktukcular orda bekliyor genelde) birakirsaniz ucret yok.

  • bir haftadır yaptığım şey.

    600 liraya bisiklet aldım. ramazanda bisikletle gelemeyeceğimi var sayıyorum. havalar iyiyken binsem; 2 ay ramazandan önce 2 ay bayramdan sonra, 4 ay binerim toplamda. aylık benzin masrafım 250 tl civarı. bunun yarısı işe geliş gidiş. 125*4=500 tl. al sana bisikletin parası. bedavaya geldi. evden işe 10-15 dakikada gidiyorum. hem de spor yapıyorum. iş çıkışı da çarşıya pazara kullanıyorum. giremediğim sokak, ters yol yok. baktım kırmızı yanıyor araçlara, iniyorum bisikletten, elime alıyorum bisikleti, oluyorum yaya. geçiyorum yayaya yeşil yanan yerde.

    bisiklet güzel bir şey.

    çok soran olmuş: yaz saati uygulamasıyla serbest kıyafet, kış saatiyle takım elbise. o yüzden rahatım :)

    güncelleme: takım elbise uygulaması komple kaldırıldı. kot&gömlek devam...

  • bu durumu hissederek anlayamazsınız. algoritmalar değiştikçe tüketilen veri miktarı da değişir. bunun önüne geçmek için telefonunuza varsayılanın haricinde bir ağ monitörü yükleyerek takip etmeniz gerekiyor (bkz: glasswire). filtreleme seçenekleri işletim sistemine gömülü istatistik yazılımlarına göre daha gelişmiş olduğu için operatör çakallık yapıyor mu yapmıyor mu daha kolay anlıyorsunuz.

    yaklaşık 2 yıldır hem güvenlik sebebiyle hem tüketimi kontrol altına almak için network monitör uygulamalarını kullanıyorum. şimdiye kadar uygulama ile operatör arasında en fazla 100 mb fark çıkmıştır. her 3 ayda bir paketim daha hızlı bitiyor evet ama monitör operatörü doğruluyor. işin içinde çakallık olduğunu düşünmüyorum.

    kotanızın hemen dolmasının sebebi teknoloji ilerledikçe, dünya 1080'i 4k'ya çekerken hala 1 gb - 2 gb gibi tarifeleri raflarında barındıran operatörlerdir. elin gevuru daha kalitelisini üretir ve piyasaya sürer. bizimkiler onlara ayak uyduramaz ve halkı gb saydırmaya devam eder.

    işin teknik kısmına gelince. izlediğiniz videonun kullandığı sıkıştırma teknolojisi, bitrate değeri, ses kalitesi gibi faktörler kullanım miktarını etkiler.

    mesela bir formatta 1 saatlik full hd video ~400 mb civarı veri aktarımına sebep olurken diğer formatta ~200 mb'a kadar düşebilir. bunu anlamanızın imkanı yok. ilgilenenler için ufak bir veri tüketimi ölçüm sitesi.

  • "babama maç kaçta diye sordum. 'ben nerden bileyim aç teletext'i bak' dedi teletext dedi amk... ilhan mansız sakat, oynayamayacakmış desen inanacak..."

  • adamın hastalığı nedir bilmiyorum ama bunu seçtiğine göre kendisini daha kötü bir ölüm şekli bekliyordu herhalde.
    bana işin ürkütücü gelen tarafı şu:düşünsenize akşam yatıyorsunuz ve yarın sabah öleceğinizi biliyorsunuz. o günün son gününüz olduğunu, yediğiniz yemeğin son yemeğiniz olduğu biliyorsunuz.sabah kalkıyorsunuz kalktığınız son sabah oluyor.
    umarım kimse bunun gibi bir seçim yapmaya mecbur kalmaz.
    edit:yazar arkadaşlar sağolsun bilgilendirdiler. abimiz motor nöron sinir bozukluğundan (sanırım als olarak geçiyor) muzdaripmiş.

  • 3 yaşındaki çocuğa bu durumu nasıl izah edebilmişler dedirten olay.
    ben 3 yaşındaki kızıma "senin baban değilim" desem "hayır babamsın" diyip ağlar, ben de onunla ağlarım.

  • karadeniz'e röportaja gelen gazeteci çiftçi temel'e sorar:

    g: bu inekler ortalama kaç litre süt veriyor?
    t: hangisi? beyazı mı, siyahı mı?
    g: beyazı...
    t: 10 litre...
    g: peki siyahı?..
    t: 10 litre...
    g: peki neyle besliyorsun bunları?
    t: hangisini? beyazı mı, siyahı mı?
    g: beyazı...
    t: otla besliyorum...
    g: peki siyahı?
    t: onu da otla besliyorum...
    gazeteci iyice dellenir. neden peki sürekli hangisi, hangisi diye soruyorsun? zaten cevaplar aynı...
    t: çünkü siyah olan benim de ondan...
    g: haaa... peki beyaz olan kimin?
    t: o da benim...

    debe editi: ünlü şovmen cem yılmaz'ın bir gösterisinde dediği gibi: nereden bileyim, o fıkralardaki adamların gerçek olduğunu...

    edit: bu fıkra mükerrerdir...