hesabın var mı? giriş yap

  • bebeğinizin kokusu.
    bir anda geçmişi hatırlatan bi parfüm kokusu.
    yağmur yemiş toprak kokusu.
    köy evi mutfağı kokusu.
    arı maya silgi kokusu.
    kavrulan salçaya sarımsak eklenince çıkan koku.
    iğde ağacı kokusu.
    denizden bi anda rüzgarla gelen yosun kokusu.
    fırında pişen kekin kokusu.

  • yine gelmiş "masadayız" ekibi! isvicre'yi 3-5 farkla yeneriz hesabı yapan adamın nöronlarını parmakla sayarsın! defalarca söyledik, yine söylüyoruz "milli" diye bir şey yok bitti o devirler. para kazanmanın, cukkalamanın diğer adı oldu "milli, yerli" vb... kelimeler. parayı alana kadar her şey! 10 milyon euro verdin mi? verdin... o sırada futbolcular milliyetçiyiz pozları kesti mi? kesti... orada kapandı defter, şimdi tatil zamanı; enayi fransa, belçika, italya topçulari kıçını yırtıyor! onlar 35 derece sıcakta nefes alamazken bizimkiler karayiplerde partileyecek. yeni türkiye dedikleri buydu işte; hala anlamamanız sizin andavallığınızdan...

  • ............................................________
    ....................................,.-'"...................''~.,
    .............................,.-"..................................."-.,
    .........................,/...............................................":,
    .....................,?......................................................\,
    .................../...........................................................,}
    ................./...........................budur..................,:'^'..}
    .............../...................................................,:"........./
    ..............?.....__.........................................:'.........../
    ............./__.(....."~-,_..............................,:'........../
    .........../(_...."~,_........"~,_....................,:'........_/
    ..........{.._$;_......"=,_......."-,_.......,.-~-,},.~";/....}
    ...........((.....*~_......."=-._......";,,./'..../"............../
    ...,,,___.\'~,......"~.,....................'.....}............../
    ............(....'=-,,.......'........................(......;_,,-"
    ............/.'~,......'-...............................\....../\
    .............\'~.*-,.....................................|,./.....\,__
    ,,_..........}.>-._\...................................|..............'=~-,
    .....'=~-,_\_......'\,.................................\
    ...................'=~-,,.\,...............................\
    ................................':,,...........................'\..............__
    .....................................'=-,...................,%'>--==''
    ........................................_\..........._,-%.......'\
    ...................................,<'.._|_,-&''................'

  • zihniyetini gondiklediğim mekan sahibi kodamanları ve/veya çakal esnafları kudurtan on numara şeydir kamp sandalyesi.

    kendi halinde, arkadaşları ile ya da tek başına sandalyesini atıp oturan insanlar nerenizi rahatsız ettiyse o sandalye de oranıza girsin.

    terörmüş, hadi lan bakın işinize.

  • hayatta hiç bir duygu kalıcı değildir. tuttuğunuz takım maç kazandığında o akşam havalara sıçrıyorsunuz ama o mutluluk hissi bir hafta boyunca devam etmiyor. mutluluk geçicidir, mutsuzluk da öyle.

    hayat süreğen bir akıştır. hayatta dip, tepe olmaz, onunla birlikte akarsınız. bazı gün coşkun bir yerinde bir batıp bir çıkarsınız, bir başka gün durgun bir yerinde keyifle yüzersiniz. hayata karşı direnmek nafile çabadır. durgun yerde kalacağım diye bir dala tutunsanız bile, yorulup akışa kapılacağınız gün gelecek.

    hayattaki seçimler elbette önemli, nehrin hangi kolundan yola devam edeceğimizi bu seçimler belirliyor ve bazen o dalgalı akışa kapılmamıza neden oluyor ama her nehir durulur.

    acı mı çekiyorsunuz? çekin, yaşayın bunu, sonra bırakın gitsin. ona tutunup kalmayın ya da ondan uzaklaşmak için çırpınmayın. acıdan kaçmaya çalışıyorsanız, hayattan kaçmaya çalışıyorsunuz demektir. kimse hayattan kaçamaz. bu nehir akar.

    ve daha önemlisi şu, en nihayetinde her nehir denize açılır. hepimizin hayatı sonlu ve tek kullanımlık. o yüzden hayatla akmak ve getirdiklerini; acıyı, mutluluğu, hüznü, neşeyi hakkını vererek ve elimizden geldiğince güzel yaşamak gerek.

  • dünden beri olan biteni anlayabilmek ve ilerisinde benzer durumlara karşı bilgili olabilmek için biraz araştırma yaptım. aslında şu anda yaşananlarda(btc düşüşü dahil) luna vakfı'nın kasıtlı bir hatası neredeyse yok gibi gözüküyor.

    ilk olarak saldırganlar otc(tahta üstü borsa)'den 1 milyar dolarlık $ust satın alıyorlar. sonrasında da 3 milyar dolarlık $btc ödünç alıyorlar. bundan sonrasında twitter/discord toplulukları/reddit vb. topluluklarda peg ve bank run hakkında fud yaymaya başlıyorlar. fud başladığı andan itibaren ödünç aldıkları btc leri satmaya başlıyorlar ve neler olduğunu anlamaya çalışan yatırımcı sahte luna/ust çöküş haberlerini okumaya başlıyor. bu sırada olaylardan habersiz olan lfg(luna foundation guard) havuzdan biraz likidite çekiyor. bunu fırsat bilen saldırganlar 10 dakika sonrasında 350 milyon dolar karşılığında havuzda geri kalan likiditenin hepsini çekiyor. harici havuzda hiç para kalmıyor ve saldırganlar bu çektikleri $ust'yi binance üstünde satmaya başlıyorlar. bunun sayesinde ust'nin mandalı ilk burada kopuyor.

    normal şartlarda mandalı onarmak için terra market modülünün günlük en fazla 150 milyon dolar harcaması yeterli oluyordu, fakat havuzda likidite kalmadığı için bu rakam 4 milyar dolar seviyelerine çıkıyor. insanlar bu aşamada paniklemeye başlıyorlar çünkü artık sistemi taşıyan btc haline geliyor ve mandal bir türlü onarılamıyor. bu aşamada lfg, btc satışlarını arttırıyor. saldırganların tam olarak istediği de lfg'nin btc satması, bu aşamada saldırganlar btc shortlamaya başlıyorlar. lfg btc sattıkça, saldırganlar kazandıkları paralarla daha fazla ust satıyorlar. daha fazla btc satıldıkça, daha az sayıda btc teminatı kalmaya başlıyor ve bunu fark eden yatırımcılar panik yapmaya başlayarak saldırganlarla beraber $ust satmaya başlıyor.

    en sonunda panik küresel bir hale geliyor. büyük satışlar luna sistemini tıkıyor, merkezi borsalar(cex) para çekmeyi kapatıyor. anc üstünde böylece bank run başlıyor. bunu bizim banka hortumlama olayının sonuçlarına benzetebiliriz, verilen krediler eldeki gerçek paranın birkaç katı fazladır. hiçbir zaman eşit değildir bankacılıkta. anchor protocol'de de aynısı yaşanıyor. burada yaşanan geri dönüşü olmayan yola sokuyor luna ekosistemini. lfg en sonunda kendilerinin btc sattıkça, daha fazla ust satıldığını fark ediyor ve btc satışını durduruyor. yani bu aşamada ancak saldırıya uğradıklarını fark ediyorlar.btc destekli alımlar durduğu için mandal asla düzelmiyor.

    şu anda lfg hiçbirşey yapmıyor desek yeridir. terra market module'ün kendi başına satışlar yaparak mandalı organik bir şekilde düzeltmesi bekleniyor. bu da luna'nın anormal düşüşünün sebebi oluyor.

  • gece vakti bir mahallede görevli 40 bekçi varsa 30 tanesi benzin istasyonlarında, üniversitelerin giriş kapılarında, gece kapalı olan iş yeri merkezlerinin girişlerinde, otoparklarda çadır kurmuş, plastik sandalyelerine oturmuş hangi arabayı alacaklarını tartışıyor. yemek, çay söyleyip taşak muhabbeti çeviriyor. dün belediyenin önünde bir kadın öldüresiye dövülürken akla gelen "nerede bu gece kartalları?" sorusuna cevap isteyenler için söyleyeyim dedim.

  • 2014'te bir memur maaşı 2000 lira yoktu. insanlar o paraya 1 ay geçiniyordu. bölüm başına 2450 lira para, aylık 10 bin liraya yakın para ediyor. bugüne uyarlarsak ayda 35-40 bin lira para.

    bu da az bir para değil bence..

  • spoiler icerir

    galiba az önce tüm seride kimsenin fark etmedigi bi' seyi fark ettim. ask ve sevmek hakkında konustuklari bi' sahnede celine güclü ve bagimsiz bi' kadin olmak istediginden bahsediyor ve tum hayatinin bi' erkegin etrafinda sekillenmesinden korktugunu soyluyor. jesse de guzel, ilgili bi' iliskiye sahip olup bir seylerde cok iyi oldugumu kacirdigimin farkina varmaktansa ölmeyi tercih ederdim diyor.

    yillar sonra celine bagimsiz, guclu, istedigini yapan ve hicbir erkege bagli olmayan bi kadina donusuyor. jesse ise bu icinde kalan geceye dair bi' kitap yazarak unlu bir yazar oluyor. sonuc olarak ikisinin de basina korktuklari sey gelmiyor ama mutlulugu bulamiyorlar.
    bilmiyorum senarist/yonetmen bunu bilerek işledilerse takdire şayan ki filmleri 9 yil arayla cekmeye karar verdiklerini dusunursek (kim 3 filmlik bir seriyi 18 yilda ceker bu cok farkli ve dusununce etkileyici) bilerek yapmislardir. ben de saygimdan 3 ay arayla izlemistim filmleri.

    bazen korktugunda beynin kendini rahatlatacak seylere inanabiliyor askın sacma oldugu gibi ve bazen de emin olamiyorsun sen mi asktan kacıyorsun yoksa o mu senden kacıyor.