hesabın var mı? giriş yap

  • normal ailenin pkk kampının yanında işi ne? çok hoş bi yerimle güldüğüm haber.

    kuzenim 2008 yılında kurmay yarbay iken şehit oldu, söylediği bir laf vardı. gündüz kahvede yanyana oturup çay içtiğimiz adamlar akşam ellerinde tüfeklerle ateş açıyor derdi.

  • bir dönem diyetisyene gidilmiş ve başarılı bir şekilde 10 kiloya yakın kilo verilmiştir. daha sonra çeşitli nedenlerle diyet bırakılmış ve o 10 kilo aynen geri alınmıştır. bu geri alma sürecine askerliği nedeniyle şahit olamayan arkadaşa asker ziyaretine gidilir. arkadaş nizamiyeden çıkar çıkmaz sorar: "olm sen diyetisyene gidiyodun, naaptın diyetisyeni mi yedin?"

    eve dönülür, eşofmanlar giyilir, yürüyüşe çıkılır, spor salonuna yazılınır.

  • ben allah'ın 'a' sını küçük
    yazmaktan korkuyorum, adam kalkmış allah yok diyor. lükse bak amk

  • o taklalar atılırken belimize eşofman üstünü bağlayıp atlamamız. erkeklerin gene de bakması... şimdi düşününce o kadar salakça bir haraket olarak geliyor ki.

  • fransızca "bana yardım et" anlamına gelen "venez m’aider" deki "m'aider" kelimesinden türetilmiş imdat çagri sinyali. kökeni fransızca olmasına rağmen fransızlar amerikalı ve ingilizlerden farklı olarak çok acil durumlarda bu kelimeyi kullanmazlar. "au secours!" veya "à l'aide!" derler.

  • xerez - deportivo la coruna: 1
    eintracht frankfurt - 1860 münchen: 0
    nantes - paris saint germain: 2
    arsenal - burnley: üst

    bol şans.

  • "hangi çiçek, diğerini “sarı açtı” diye ayıplar?
    hangi kuş, “farklı ötünce” diğerine yasak koyar?
    derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar.
    ah insanlar!
    her şeyi bulup kendini bulamayanlar…"

  • üç arkadas tren istasyonuna gitmisler. içlerinden biri giseye
    yaklasip bilet almis ve trenin kalkmasina ne kadar zaman oldugunu
    sormus.

    - bir saat on bes dakika... arkadaslarına dönmüs:
    - daha çok var, hadi gidip su karsıkı kafede çay içelim... oradan
    buradan derken laf lafı açmis... birden
    tren düdügüyle kendilerine gelmisler.
    kosarak disari firlamislar ama, nafile... tren kaçmis..
    sormuslar:
    - sonraki tren ne zaman?
    - bir buçuk saat sonra... yine dönmüsler kafeye. yine çay, yine laf
    ve derken yine düdük sesi...
    kosmuslar ama bu defa da treni kaçirmislar.
    bir saat sonra bir tren daha varmis. dönmüsler kafeye...
    ama bu kez uyanik duruyorlar.
    trenin sesini duyar duymaz kalkmislar ve kosmaya baslamislar.
    içlerinden ikisi; biri bir vagona, digeri baska vagona zar zor
    yetismis...
    üçüncü ise geride kalmis ve yetisememis...
    bir süre dövündükten sonra baslamis katila katila gülmeye.
    durumu gören istasyon memuru dayanamayip sormus:
    - hem treni kaçirdin hem gülüyorsun!
    - nasil gülmeyeyim!... onlar beni ugurlamaya gelmisti...