ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
fransız arabaları vs alman arabaları
-
(bkz: senegal uzay ajansı vs nasa)
araba diye motorlu kütük üreten fransızlarla, mühendisliği ata sporu bellemiş almanların kıyaslanmasıdır.
arda turan
preet bharara
-
zekeriya öz'dür. yurtdışına kaçtıktan sonra estetik ameliyatı olup preet bharara ismini almıştır.
debe editi: inlerine gi-re-cek-ler!
karın tadını çıkaransa her zamanki gibi miniklerdi
-
bir türk haberciliği klişesi. her kış kar yağdığında ''beyaz kabus ülkeyi esir aldı'' tandanslı bir giriş yapılıp yurdun dört bir yanından kaza yapmış araç manzaraları gösterilir, bunu takiben yolda kalmış sinirli vatandaşlar ekrana gelir, ardından ise okulların tatil olduğu yerleşimler liste olarak verilir. ve tabii ki bu haberin olmazsa olmazı ''karın tadını ise minikler çıkarttı'' ana temalı kar topu oynayan, kızakta kayan çocuklarla ilgili kapanıştır. her kar yağdığında sanki çocuklar kar topu oynamayı veya kızakla (çoğunluk için daha ziyade poşetle) kaymayı o yıl keşfetmiş gibi bu haberler yapılır.
nejat işler kaan tangöze ve teoman'la eve çıkmak
-
ertesi gün narkotiğin, kapıyı koçbaşıyla kırmak suretiyle eve gireceği ortamdır.
reis filminin gişede çakılması
-
yüzlerce insanı otobüslere doldurup sinema salonlarına taşımadıkları sürece olabilecek durum. miting gibi düşünün.
türkiye'de anlatım bozukluğunun yaygın olması
-
tanzimat,ıslahat ve 2. meşrutiyet devirlerinde sorun yok.
cumhuriyet'in erken döneminde sorun yok.
20. yüzyılın ortalarında sorun yok.
1970'ler, eh onda da yaklaşık olarak sorun yok. bkz: basın, edebiyat
1980 lerin sonlarına doğru anlatım bozuklukları baş gösteriyor. köyden kente köç, medyanın halkın seviyesine inmesi, darbe sonrası magazinleşen türkiye, siyasi-felsefi-tarihi düşüncenin sıradanlaşması gibi bir çok etmenler sayılabilir. tabi ideolojilerin can çekişmesini de buna katabiliriz.
1990 ların sonu, "konuşan türkiye" zırvası altında eline kalem ya da mikrofon alan gramerin anasına çöktü.
halk zaten göçmüş vaziyette kendini ifade etme olayında.hadi onu boşverelim. kamuoyunda ehil olmayan kişilere söz verildiği için vaziyet böyle acınası. 1 asır önce, aydın kesimi kendini her alanda yetiştirmeye özen gösteriyor iken, düşünce-dil koordinasyonu iyi bir şekilde kuruluyordu ve duygu-düşünce otomatikman mükemmel bir şekilde deklare ediliyordu. demem o ki gramer kurallarına riayet eden yazar-çizer tayfası vardı, her kesimden.elbette dile hakimiyetlerinin de etkisi büyük. şimdi atı alan kendini malkoçoğlu sanıyor.
eliti de avamı da yozlaşmış bir ülkenin üzerinde düşünülmesi gereken sorunlarından birisi bu. sadece belli bir kesime yüklenmenin de doğru olduğunu sanmıyorum. ayrıca sadece kitap okuyarak bu bozukluk ortadan kalkmaz. bilgi, beyinde harmanlanıp başka fikirlere evrilmeden (üzerinde yoğunlaşmadan, fikir teatisinde bulunmadan, diyalektik ile işlenmezse) ham olarak kalır. düşünce ile yeni pencereler açılmadığı sürece güdüktür ve konuşma/yazma gibi eylemlere çok da müspet tesirde bulunmaz. ayrıca özgüven parantezini de unutmamalıyız.
ayrıca millet olarak her konuda (tababet/tıp, siyaset, diyanet) uzman(!) olduğumuz için kafamızın karışık olmasıyla , derdimizi anlatamamanın bir ilintisi muhakkak vardır.
sana vurana sen de vur diyen ebeveyn
-
once kendini koru,
sonra ogretmenine soyle,
baktin devam ediyor, sen de vur yumrugu agzinin ortasina.
bu siralama bence en iyisi.
isp müşterisi tripleri
-
ben. cdyi yerleştirin lütfen
müş. tamam
ben. şimdi otomatik bir ekran açılacak kapatın onu.
müş.kapattım
ben bilgisayarımdan....
müş. o dediklerinizi göremiyorum ki şimdi.
ben. ne görüyorsunuz efendim.
müş. hiç bişey kapkaranlık.
ben. monitorünüzü açar mısınız lütfen .
müş. açtım
ben şimdi ekranda gördüğünüz pencereyi köşesindeki çarpıdan kapatın.
müş. ee siz de bi karar verin
doktorlardaki internetten araştırdım alerjisi
-
ben de bir zamanlar vücudumdaki bir rahatsızlıktan dolayı çok endişelenmiş, internet üzerinden yoğun bir araştırma yapmış, olabilecek bütün hastalıkları incelemiştim. bunu, doktora derdimi anlatırken " şu şu hastalık belirtilerini okudum, bende de böyle belirtiler var bunun için size geldim. " dediğim vakit doktor kadın gülüp dalga geçmeye başladı. yok memlekette onlardan başka herkes doktormuş da, aslında onlara gerek yokmuş da vs. vs. ya bu nasıl şişirilmiş egodur anlayamıyorum. hem heryerde bas bas kampanyalar düzenliyorlar halkta farkındalık yaratmak adına. hastaya geç teşhis yapıldığında yine hasta kişiyi cahillikle, umursamazlıkla suçluyorlar. ama birşeylere ilgili olup araştırınca suç oluyor. sanki kendileri hep doğru teşhisi koyuyormuş gibi havalar...
tabi gerçekten aşmış doktorlar böyle davranmak yerine kişiyi dinliyor ve daha çok bilgilendiriyor. normal insan olan da böyle davranır zaten.
aşk-ı memnu
-
beşir'in kamera çekimi sahnesinde o kadar çok dışarıyı gösterdiler ki, konağa gemi girecek sandım yeminlen.