hesabın var mı? giriş yap

  • görmemle birlikte beni şoka sokmuş olan haç işaretidir. tevekkeli değil ben de diyorum dayım niye katolik oldu?!

  • new york'tan los angeles'e giden ucakta cingoz bir avukat ile sarisin aptal gorunuslu bir hanim yanyana oturuyorlar. avukat hem hanimla yakinlasmak hem de hosca vakit gecirmek icin bir oyun teklif ediyor. kabul gorunce oyunu anlatiyor:

    -size bir soru soracagim, cevabi bilemezseniz bana 5 dolar vereceksiniz, sonra siz soracaksiniz bilemezsem ben size 50 dolar verecegim.

    ve ilk soruyu soruyor:

    -ay ile dunya arasindaki uzaklik ne kadardir?

    kadin tek soz soylemeden cantasindan 5 dolar cikarip adama uzatmis.

    soru sorma sirasi sarisina gelmis:

    -tepeye 3 ayakla tirmanip 4 ayakla asagi inen sey nedir?

    adam dakikalarca dusunmus... yaniti bulamamis... cuzdanindan 50 dolar cikarip kadina uzatmis. kadin parayi kibarca alip cantasina koyarken avukat merakla sormus:

    -cevap ne?

    kadin tek kelime etmeden cantasini acmis ve 5 dolar cikarip adama uzatmis...

  • isviçre'de de pkk gibi bir ayrılıkçı terör örgütü olmadığı için sorun olmayacaktır. bizim ayrılıkçılık sorunumuz olduğu sürece mümkün olmayacaktır.

    edit: bu entriyi dili yasaklamak olarak algılayan baya süper zekalı yazarlar çıktı. dilin yasaklanmasını savunan bir entri değil bu. aksine dillerin ve kültür çeşitliliğinin korunması ve devam ettirilmesi gereğini savunuyorum. fakat resmi dil olgusu siyasi bir olgudur. istediğin dili konuş, öğren, öğret. aptal aptal kürtçenin yasaklanmasını falan örnek göstermeyin. ayrıca bana “sizin devletiniz” diye mesaj atan salaklar siz de bir zahmet kendi devletinize s..gidin. hangi devleti benimsiyorsanız oraya kadar yolunuz var.

  • albüm reviewlarında ismin ne kadar önemli olduğunun güzel bir kanıtı gibi. artık çok saygın olduğu ve yerini / yeteneğini kanıtladığı için herkes midnights albümüne 100 verip geçmiş sanki. oysaki 19 yaşında tek başına yazıp bi iki kişiyle prodükte ettiği speak now albümü şu albümün 10-15 katı kalitede ve derinlikte. hatta o albüm bu “midnights” konseptine çok daha uyuyor bence.

    intikam arzusunda uyuyamamak >>better than revenge - mean
    pişmanlıktan uyuyamamak >> back to december
    aşktan uyuyamamak >> enchanted
    aşk acısından uyuyamamak >> last kiss
    travmalardan uyuyamamak >> dear john, innocent

    gibi. ve bu şarkıların hepsi de midnights’ta aynı konsepti işlemeye çalışmış şarkıları 10-15e katlıyor. o albümün metacritic puanı 77 mesela çünkü taylor o albümü yaptığında kendini kanıtlamaya çalışan 19 yaşında bir kızdı şimdi ise taylor swift ve bu kritikler tamamen bundan etkileniyor.

    bunun gibi az beğenilen bir diğer albümü lover idi ki o bile taylor için yeni soundlara sahipti. albümün çocuksu soundları olsa da bu soundlar “aşık, toz pembe” albüm temasına uyuyordu. midnights ise hem taylor’ın önceki işlerinin bir tekrarı gibi hem de soundlar konseptle hiç uymuyor. üstelik lover da yine bir sürü ilk dinleyişte çarpan güzel şarkılar vardı. midnights’ta o bile yok gibi neredeyse.

    bence jack antonoff ile çalışmayı reputationdan sonra bırakmalıydı. lover dinlerken de tam olarak bunu düşünmüştüm. loverda da sözleriyle vs güzel olabilecekken, altyapısıyla, pop müzikte kalma ısrarıyla sanki kötü olmuş hissiyatı veren şarkılar vardı. folklore ve evermore etkisiyle bu sorunu unutmuştuk ama midnights ile bu durum kendini tekrarladı. folklore ve evermore’u da yüksek oranda kurtaran aaron dessner imiş demek ki. yani bilmiyorum ya sorun taylor’ın popta özgün soundlar bulamayıp alternatif ve countrye daha uygun olması; yahut jack antonoff. artık her ne ise bu değişmeli bence sonraki albümlerde.

    velhasıl kırdığı rekorlara ve aldığı yüksek puanlara rağmen midnights taylor’ın en kötü albümlerinden biri sanırım.

  • edit: atv, cnn türk, haber türk, show tv, tgrt haber gibi birçok haber kanalından hocayla görüşme isteği geldi, 2018 yılında yapılan kimsenin yanına kar kalmıyor, büyüksün ekşi sözlük, sözlüğün gücünü, sosyal medyayı nasıl yararlı şekilde aydınlatabileceğini tekrar göstermiş olduk, teşekkürler arkadaşlar.
    mesaj kutum ağzına kadar dolduğu için yazanların yarısına ancak cevap verebildim, diğer arkadaşlar kusura bakmasınlar.

    malum olayda adı geçen öğretim üyesi dr. özlem atan tarlacı'nın daha önce iki dersini almış ve kendisini 5 senedir tanıyan birisiyim, gerek derslerde gerekse ders dışında son derece sakin ve anlayışlı olan özlem hocayla ilgili çıkan haberin videosunu izlediğimde fazlasıyla şaşırarak hocamı arama gereği duydum.
    olay tahmin ettiğim gibi kamuoyuna yansıtılandan çok farklı şekilde bizzat hoca tarafından anlatıldı, şu an kendisi savcılıkta, kendisinin söylediklerini sözlükte duyuracağımı belirttiğim ve kabul ettiği için burada paylaşıyorum, sizlerden ricam twitter ve diğer sosyal medya uygulamalarında kendisine gerekilen desteği vermenizdir, çok klişe olacak biliyorum ama bu olayı sizin bir yakınınızın yaşamaması sadece tesadüftür.

    özlem hoca konuşmamızda olayı şu şekilde anlattı;

    "üniversitede gerçekleşen önemli bir toplantıya yetişmek üzere aracımı sürüyordum, bu esnada trafik polisi durmamı istedi, ehliyet ve ruhsatı kendilerine verdiğimde ehliyetimin kırık olduğunu öne sürerek bu ehliyeti kabul etmeyeceklerini bildirdiler, kendilerine ehliyetimin olduğunu ve ehliyetsiz araba kullanmaktan ceza veremeyeceklerini söyledim, önemli bir toplantıya yetişmek durumunda olduğumu belirttim, kendileri bana herhangi bir şey söylemeden uzun bir süre beklettiler, kendimi tanıtarak sizin gibi bir çok polis öğrencim var bana saygıda kusur etmezler, ben sizleri onlardan ayırmıyorum dedim, o sırada polis "bana ne öğretmensen, hocaysan" dedi ve ehliyetim olmasına rağmen ehliyetsiz araba kullanmaktan ceza kesti, uzlaşmacı bir tavırla memur olduğunu sabit bir gelire sahip olduğumu bu cezanın hem ağır hem de lüzumsuz olduğunu söyledim diğer polis cebinden çıkardığı telefonla beni videoya kaydetmeye başlayınca sinir krizi geçirdim, ben de polis memurlarının ve polis arabasının fotoğraflarını çektim, toplantıya gitmek üzere yola koyuldum aradan 1 ay geçtikten sonra video görüntülerinin basına servis edildiğini üzülerek öğrendim, hukuki olarak sürecin takipçisi olacağım."

    edit2: başlıktaki entryleri okumayı şimdi tamamlayabildim, devlet görevlisinin bir vatandaşı zorla kayıt altına alıp olayın üzerinden 28 gün geçtikten sonra internette paylaşmasını görmezden gelip konuyu beyaz türklüğe, elitizme hatta kemalizme bağlayan arkadaşlar var, mesaj atarlarsa tanıdığım bir psikoloğun telefon numarasını paylaşabilirim.

  • tebrik edilecek hareket... insan olduklarını göstermiş.

    polis + faşist esnaf el birliğiyle dövülerek öldürülmüş (hüküm giydiler) bir çocuğu anması hangi kansızın zoruna gidiyorsa suratına sıçayım.

  • - oğlum bi kapat onu teyzenleri arıycam.
    - mp3 indiriyorum, 4 hafta 3 gün 19 saat sonra arasan olmaz mı anne?

  • lisedeyim. daha az kira vermek için okuduğum lisenin yakınından 5-6 km ötedeki daha küçük bir daireye taşınmıştık. çoğu zaman bana verecek dolmuş parası olmuyordu, okula yürüyerek gidip geliyordum. giydiğim montun fermuarı bozuktu, kışın kendimi rusya'daki napolyon'un askeri gibi hissederdim.

    evde ödeyebildiğimiz tek fatura elektrik faturası ancak o ay onu da ödeyememişiz. o sabah uyanınca zifiri karanlıkta üstümü giyindikten sonra yiyecek bir şey olmadığı için kahvaltı etmeden evden çıktım. akşam bayağı sağlam kar yağmış, yollar ve kaldırımlar buz tutmuş. tek tesellim yolların her zaman olduğu kadar dolu olmamasıydı çünkü yürürken ayakkabının da dandikliği yüzünden sürekli düşüp kalktım. yol o sabah beni o kadar zorlamıştı ki normalde 30 dakikada gittiğim yolu sanki 2 saatte gitmişim gibi hissetmiştim. okulla aramdaki son engel olan dik yokuşa geldiğimde bacaklarım artık hissizleşmeye başlamıştı, burnum çeşmeye dönmüştü ve ellerim ile dizlerim ise yara bere içindeydi. kaydırak tırmanmaktan pek farkı olmayan o buzlu yokuşu da bir şekilde atlattıktan sonra sonunda okula vardım. ancak bahçe kapısına geldiğimde kapının kilitli olduğunu fark ettim. daha sonra ise okula dikkatimi verdiğimde olağan dışı bir sessizlik ve sakinlik olduğunu fark ettim. bahçede öğretmenlerin arabaları da yoktu.

    tam o sırada arkamdan geçen yaşlı bir adamdan okulların tatil olduğunu, dün akşam haberlerde duyurduklarını öğrendim. tabii televizyonu elektrik olmadığı için izleyememiştim.

    onca yolu boşa gitmiş olmama rağmen okulun tatil olduğunu öğrenince yolda harcadığım gücüm geri geldi, bütün ağrı ve sızılarım geçti. eve geri neşeli bir şekilde yavaş yavaş gittim, düşe kalka gittiğim yolları paten yapar gibi kaya kaya geldim. apartmanın dış kapısına vardığımda ise güneşin sonunda çıktığını fark ettim.

  • yazı detayında çalışmak istemeyen gençlerin çalışmak istemediğini gösteren ifadeler şöyle:

    “… bana lojmanın resmini, mümkünse videosunu atar mısınız dedi. fotoğraf ve video attım. arkasından benden, personel menüsünü de göndermemi istedi. bir başkası, bana otel odası verip veremeyeceğimi sordu…”

    bak sen terbiyesiz gençlere, iş bulmuş bir de düzgün yemek yiyebilecek mi, köpek klübesinde bin kişiyle pislik içinde mi yaşayacak falan bunların hesabını yapıyor!

    yok kardeşim bu gençler adam olmaz, iş beğenmiyorlar, sen köle değil misin ne yapacaksın yemeği kalacağın yeri? ölmeyecek kadar yiyip hastalanmayacak kadar uyuyacak bir yatak neyine yetmiyor?

    tembel gençler, hep tembel bunlar. halbuki afgan gençleri öyle mi? yemek de sormaz yatak da. açın turizmci kodamanlarn önünü ltf.