hesabın var mı? giriş yap

  • asıl sorun nusretin o an sahada olabilmesidir. nasıl girdi, kime kaç riyal akıttı bilen var mı?
    edit: fifa başkanı gianni infantino nusretin kankitosuymuş. insan böyle hayırlı dostlar biriktirmeli işte.

  • haberi okursak iki yılda %3+3+3+3 zammın toplamından bahsediyor. iki yıl az olmuş. şöyle on yıllık zammı toplayıp "yüzde 60 zam müjdesi" diye de haber yapabilirdiniz.

    çomarın aptallığını hafife almayın, inanır.

    ayrıca neden iki yıllık teklif verilmiş anlamadım. galiba önümüzdeki iki yıl enflasyon yüksek olacak. %20'yi rahat aşar. %12.5 zam ile vazelin alırsınız bol bol. her sene istikrarla büyüyen kazığa yer açmak lazım.

    edit: toplu sozlesmeler iki yillik yapildigi icin boyleymis. bilgilendiren yazarlara tesekkurler. memurluk ya da maasla alakam olmadigi icin bilgim yoktu o konuda. fakat iki yillik enflasyonun sahte tuik rakamlariyla bile %12'yi asacagi da bir gercek.

  • daha önce belirtildi mi bilmiyorum.

    bir alamancı olarak ufak bir tüyo vereyim. yüzde yüz işe yaramasa da yüksek tutarlılık oranı var.

    başına hangi artikelin geleceğini bilmediğiniz yeni bir kelime ile karşılaştığınızda, çaresizlikten 3'ünden birini (der,die,das) illa ki kullanmak zorundaysanız (yani kafadan sallayacaksanız) ve eğer kelimenin son harfi "e" ile bitmekteyse "die" deneyiniz. diğer "der, das"dan çok daha yüksek tutturma şansınız olur.

    bu arada, bunun kaynağı ben değilim. almanya'da ilkokuldayken öğretmenim söylediydi yardımcı olur diye, sizinle paylaşmak istedim sol frame'de başlığa rastlayınca. artikelleri ile birlikte yer alan 400-500 kelimelik örnek bir liste bulursanız oradan da "e" harfi ile bitenlerin başında en çok hangi artikel var diye istatistik çıkarabilirsiniz.

    iyi çalışmalar hepinize.

    edit - örnek...

    die katze
    die tanne
    die buche
    die rose
    die tulpe
    die pflaume
    die eiche
    die nelke
    die birne
    die kirsche
    die melodie
    die sonne
    die straße
    die stunde

    edit 2 -

    arkadaşlar grammer'i halletikten sonra "almanca-almanca" sözlük edinin ve oradan öğrenin kelimelerin anlamlarını.
    peki nasıl işliyor bu yöntem?
    örneğin "elma / apfel" kelimesini "almanca-almanca" sözlükten baktınız.
    orada size almanca olarak "ağaçta yetişir, yeşil veya kırmızı renkte olur, suludur" gibi veya benzeri bir tanımlama yapar.
    bu tanımlamayı almanca olarak okurken diyelim ki cümlenin içinde geçen "ağaç" kelimesini bilmiyorsunuz, ve bundan ötürü de cümleyi tam olarak anlayamadınız.
    "elma" kelimesini öğrenmeyi yarıda bırakıyorsunuz ve "ağaç" kelimesine atlıyorsunuz.
    "ağaç" kelimesinin tanımlamasında da diyelim ki "toprakta yetişir, kahverengi tonda gövdesi olur, yeşil yaprakları olur" benzeri bir cümle var.
    1- bu cümlenin tamamını eksiksiz şekilde anladıysanız ve "ağac"ın ne olduğunu öğrendiyseniz, elma kelimesine geri dönüp tanımlamasını tekrar okuyarak %100 şeklinde anlayarak sonlandırıyorsunuz.
    2- bu ağaç tanımlamasını okurken cümle içerisinde yine bilmediğiniz bir kelime varsa, bu sefer ağaç kelimesini yarıda bırakıp o bilmediğiniz kelimeye zaplıyorsunuz.
    bu yöntem ile sadece 1 kelimeyi öğrenmek için çıktığınız yolculukta ister istemez 4-5 kelime daha öğrenmiş oluyorsunuz ve bu şekilde tanımlamalar yoluyla öğrendiğiniz için de aklınızda daha kalıcı olacaktır. çünkü tanımlamayı okurken gözünüzde detayları ile birlikte canlandırmanızı sağlıyor. bu tıpkı roman okuduğunuzda senaryonun aklınızda kalması gibi etki yaratıyor, çünkü roman okurken aynı yöntemle hayal gücünü kullanıyorsunuz, gözünüzde canlandırıyorsunuz. ama bir teknik makale okusanız, detaylı şekilde bu kadar aklınızda kalmıyor.

    edit 3 -
    lütfen almanca ile ilgili yeşillendirip soru sormayın, türkçe dil bilgim hiç yok. yani almanca'da bildiğimi size sizin anlayacağınız dilde ve teknik dil terimlerinizle aktaramam.

  • expert: uzman

    performance: performans

    disease: hastalık

    cancer: kanser

    kezbanietzsche: fatal error

    edit: yukarıdakilerden bağımsız olarak konuşacak olursam wi-fi açık yatanın çocuğu doğu perinçek gibi olabilir diyebilirim. gece yarısı "sen wi-fi açık uyudun!" diye gelip uykunuzu haram edebilir.

  • ıspanaktan açılan muhabbettir. nereye gideceği ise meçhuldur.

    baba: ya bu ıspanak yemeği ne kadar güzel oldu. ıspanaklar mı iyiydi, yoksa elimin bereketi mi?
    kızı: sevgini katmışsındır.
    baba: seni yaparken de sevgimi kattım, ama hiç güzel olmadın.
    kızı: (oha!?!?)

  • pek hınzırca bir taktir. örneğin delicesine roman yazarı olmak istiyorsunuz. ilk romanınız çıkana değin kimseye bahsetmezsiniz bundan... çünkü biri öğrenirse sen de bir halt yazamazsan o kişi sürekli seni dürtecekmiş gibi kuruntulara kapılırsınız. örneğin üniversiteye gittiğiniz hâlde herkesten gizli üniversiteye giriş sınavına girersiniz. ancak güzel bir sonuç alınca millete haber verirsiniz. bunun gibi bir şey işte... bu şeyi tek bir sözcüğe indirgemek istedim ama başaramadım.

  • koşuyolu'nda normal olanın bir cadde altında yer alır. az miktarda üretilen kahveleri üç değişik yöntemle hazırlar ve sunar: clover starbucks reserve için tasarlanan bir demleme yöntemi, pour over 4 dakikada kağıt filtre kullanılarak hazırlanan yöntem coffee press ise elle basarak kahve ile demlenmiş halinin birbirinden ayrıldığı yöntem. "daha önce denediniz mi?" sorusuna hayır yanıtı verirseniz kuru çekilmemiş kahvelerin yer aldığı kap koklamanız için size uzatılır. arkada çalan jazz ile reserve kahveler çok güzel bir ikili olmaktadır.

  • alışkanlıklar sizin otomatik olarak yani hiçbir çaba sarf etmeden yaptığınız şeylerdir, herkes için bir alışkanlık olarak uyuyup uyanmak gösterilebilir. alışkanlıkların gücü ve atomik alışkanlıklar kitaplarından yola çıkarsak iyi alışkanlıklar kazanılabileceği gibi kötü alışkanlıklar değiştirilebilir. alışkanlıkların temel bileşenleri şunlardır:

    iyi alışkanlıkları görünür ve cazip kılın, kolaylaştırın, tatmin edici kılın: yanınızda kitap taşıyorsanız veya uyumadan önce yatağın yanında duruyorsa kitap okursunuz. spor malzemeleri evinizde gözünüzün önündeyse veya gittiğiniz spor salonu yakındaysa spor yaparsınız. cazip kılmak ise kişinin nasıl bir insan olmak istediğiyle alakalıdır. müzik aleti öğrenmeye çalışıyorum yerine ben müzisyenim, spor yapmaya çalışıyorum yerine ben sporcuyum diyip karakterinizin bir parçası haline getirmek gerekiyor.

    kötü alışkanlıkları görünmez ve itici kılın, zorlaştırın, tatmin edici olmaktan çıkarın: alışveriş merkezine gidip fast food yiyorsanız gitmezseniz yemezsiniz, yemeksepetinden çok sipariş veriyorsanız programı silerseniz sipariş vermezsiniz. sürekli harcama yapıyorsanız kredi kartınızı internet alışverişine kapatırsanız harcamanız azalır vs. kötü alışkanlıkları itici kılmak adına bu alışkanlıkların size verdiği zararları düzenli aralıklarla yazabilirsiniz.

    uygulama
    iyi alışkanlıklar geliştirmek ve kötü alışkanlıklardan uzak durmak zor bir süreç ama bunu kolaylaştıran bir takım teknikler de mevcut.

    alışkanlık istifleme: kötü alışkanlıkları ekarte etmek adına alışkanlıklar arasında bir öncelik sonralık zinciri bir nevi ritüel oluşturmaktır. örneğin sabah uyanınca cep telefonunda sosyal medyaya girip vakit kaybediyorsanız uyandıktan sonra bir bardak su içeceğim, bir bardak su içtikten sonra evdeki bütün perdeleri açacağım bütün perdeleri açtıktan sonra 5 dk meditasyon yapacağım diyebilirsiniz. yani cep telefonunu işe gidene kadar hiç açmayıp işe giderken cebinize atıp gitmek için bir sabah ritüeli oluşturabilirsiniz.

    ortam tasarımı: ortamınızı alışkanlıklarınıza uygun hale getirip hayatınızın mimarı olabilirsiniz. bunun için çevreyi alışkanlığa özgülemek gerekir. mutfakta yalnızca yemek yiyin, yatakta yalnızca uyuyun, kitap okuduğunuz koltukta yalnızca kitap okuyun. hatta bunları mümkünse aynı veya yakın saatlerde yapmak alışkanlık kazanımı konusunda gerçekten etkili olacaktır.

    gruplandırma: birbiriyle uyumlu alışkanlıklarınızı gruplandırırsanız yapması kolaylaşır. örneğin uyandıktan sonra dişlerinizi fırçalamak, giyinmek, parfüm sıkmak, deodarant kullanmak genel tabiriyle hazırlanmak birbiriyle uyumludur. bu şekilde mevcut alışkanlıklarınızı yazarak gruplandırıp zamandan tasarruf yapılabilir. yeni alışkanlıklar da bu gruplar içine dahil edilip yapması kolaylaştırılabilir.

    aradan çıkarmak: sevdiğiniz bir işle sevmediğiniz bir işi aynı anda yapabilirsiniz. bunu sürekli uygulamak elbette dopamini dengesizleştirebiliyor. örneğin sevdiğiniz müzikleri dinlerken işinizi yapabilirsiniz. film-dizi seyrederken evde spor yapabilirsiniz. böylelikle normalinize dahil ettiğiniz alışkanlık bir süreden sonra kazanım olacaktır.

    zamana bölmek: alışkanlıklarınızı edinirken hangi saatlerde neyi daha iyi yaptığınızı gözlemleyin. genel olarak uyandıktan sonra ilk 8 saat yeni alışkanlıklar kazanmak ve zor işlerinizi yapmak için idealdir. ikinci 8 saat halihazırda edindiğiniz alışkanlıklarınızı sürdürmek ve çok zahmet istemeyen-sizi rahatlatan işler için idealdir.

    21 gün kuralı: 21 gün boyunca 6 yeni alışkanlık yapmayı deneyin. sonrasında bunları yapmayı kasıtlı olarak bırakın. bu 6 alışkanlığı otomatikleştirdiğinizi gördüğünüzde yeni alışkanlıklar kazanmak adına 21 günlük yeni programlara başlayabilirsiniz.

  • bir zoofil, bir sadist, bir katil, bir nekrofil ve bir mazoşist akıl hastanesinde aynı odaya kapatılırlar. birkaç zaman sonra sıkıntıdan patlayan zoofil:
    - keşke bir kedi olsaydı ne güzel becerirdik diye hayal kurmaya başlar.
    bunu duyan sadist:
    - evet önce becerir sonra da ona işkence ederdik diye sürdürür.
    katil heyecanla:
    - o lanet olası kediyi önce becerir, sonra işkence eder, sonra da öldürürdük der.
    nekrofil şuh bir edayla:
    - ahh harikasınız! o kedi şimdi burada olsaydı önce becerir, sonra işkence eder, sonra öldürür ve tekrar becerirdik diye devam eder.ardından bir anda derin bir sessizlik olur. herkes mazoşiste döner. mazoşist gözlerini sırayla diğerlerinin yüzünde gezdirdirir ve dudaklarının arasından sadece şu çıkar:
    -miyav!

  • kendisi (sanıyorum) bir röportajında (bkz: kemal sunal) ile dostluğunu şöyle anlatır;

    "kemal benim çok çok eski arkadaşım. neredeyse 50 yıl. 50 yıl olmasa bile, nereden baksan bir 45 yıl var geride. o yıllarda başladı dostluğumuz kemal'le...

    çok güzel şeyler paylaştık; her şeyden önemlisi de parasızlığı paylaştık. en parasız günlerimizde, ben aksaray'da oturuyordum, kemal ise zeyrek'te. taksim'den çoğu zaman birlikte yürürdük. karlı günlerde, köprünün açılmasını beklemeden, 'pencereden kar geliyor, aman annem gurbet bana zor geliyor' türküsünü söyleyerek beni eve bırakırdı kemal.

    bir gece elimden anahtarı alıp, dış kapıyı açmaya çalıştı ki; kapıya sokar sokmaz kırıldı, elinde kaldı anahtar. anahtar kırılınca bana dönüp aynen şöyle dedi 'kerpetenin var mı?' dedim ki 'kemal, ben genç bir bayanım, tamirci değilim, kerpeten ne arar bende!' son çare uyandırdık evdekileri, gelip kapıyı açmak zorunda kaldılar...

    parasız yıllarımızda birlikte çok turne yaptık. iki oyun arası soframızı kurardık bir iskemle üzerine; taze ekmek ve ton balığı yerdik birlikte...

    o günlere, o parasızlığa, o günkü aklımızla dönmeyi çok isterdim. kemal keşke şimdi de aramızda olsaydı ve biz yine o yıllara dönebilseydik."

    debe editi olsun bu.