hesabın var mı? giriş yap

  • bugün, çoğu steam kullanıcısının varlığından bile haberdar olmadığı dijital hediye kartları hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.

    steam dijital hediye kartı mı, o da ne?

    arkadaş listenizdeki birisine 10, 20, 50, 100 veya 200 tl'lik kartlardan birisini seçip göndererek, doğrudan onun steam cüzdanına katkı sağlama olayı. böylelikle gönlünüzden arkadaşınıza bir hediye vermek istediğinizde, hangi oyunu beğenir diye düşünmenize gerek kalmaz. bakiyeyi yollayın, cüzdanına eklesin, istediği zaman istediği oyunu alsın. al sana en kullanışlı steam hediyesi.

    iyi güzel de, bu hediye kart sayfasını nasıl bulacağım?

    hediye kart sayfasına ulaşmak için yapmanız gereken adımlar sırasıyla şunlar: steam arayüzünde sağ üst köşede resminizin ve kullanıcı adınızın olduğu alana tıklayın, cüzdanımı görüntüle deyin, sağ tarafta bakiyenizin olduğu yerin altındaki seçeneklerden "bir steam cüzdan kodu ya da hediye kartı kullan"a basın ve en alttan bir üstteki seçenek olan "dijital hediye kartı satın alın"ı tıklayın.

    şimdi de bu kullanıcı dostu sistemin kafalarda soru işareti bırakan birkaç noktasına geçelim.

    1) hediyeyi yollarken kendi steam cüzdanınızdaki bakiyeyi kullanamıyorsunuz. banka kartınız veya diğer ödeme yollarıyla dışarıdan ödeme yapmanız gerekiyor. bu biraz sinir bozucu
    2) hediye yollayacağınız kişi en az 3 gündür steam arkadaş listenizde ekli olmalı. öyle pat diye ekledim, hemen kartı yolladım yok.
    3) başka ülkede yaşayan bir arkadaşınıza hediye kart yollarsanız, kart otomatik olarak onun kullandığı para birimine dönüşüyor.

    dikkat edilmesi gereken hususlar da bunlar. artık steam arkadaşınıza nasıl hediye kart yollayacağınızı biliyorsunuz. zaten şu dönemde hediye kartın da dijital olanı makbuldür değil mi? :)

  • ''numaramı gizleyip tüm arkadaşlarıma çağrı attım. gece gece eski sevgililerini düşünüp akılları karışsın. uyuyamasınlar.''

  • bizim orada ağız ishali diye bir laf vardır. ona maruz kalmış kadınlar. ofansif mizah diye bir şey çıkardılar, ağzına geleni beyne uğratmadan söyleyince yapılır sanıyorlar. bir insanın, kendi seçimiyle olmayan eksikliğiyle dalga geçmek ve bunu mizah programı adı altında yapmak aşağılık bir davranış.

  • not: başka bir konu hakkında yazmıştım ama gündem değişince entry'i değiştirdim.

    türk lirasının güçlendiği gün. sebeplerine gelince bugün üç haber ön plana çıkıyor;

    * yeni abd başkanı biden'ın danışmanı tarafından gelen türkiye'yi ekonomik açıdan sıkıştırmaya çalışmayacağız mesajı türk varlıklarını olumlu etkiledi.

    * yeni merkez bankası başkanı ağbal son günlerde normalleşme mesajları veriyor ve güçlü bir faiz artışı beklentisi var. bugün cumhurbaşkanı erdoğan'ın ağbal'ın arkasındayım mesajı sonrası faiz artışı beklentisi güçlendi. aslında aynı konuşmada piyasanın hoşlanmayacağı mesajlar da var ama piyasa ''ağbal'ın arkasındayım.'' mesajına odaklandı.

    bddk bugün yabancıların tl ''lehine'' pozisyon almasını biraz daha kolaylaştıran bir karar aldı.

    ''bddk yabancıların kısa vadede türk lirası lehine pozisyon almasını zorlaştırdığı karar gevşetildi. alınan kararla vadesi 7 güne kadar olan tl satım işlemlerinin (swap, opsiyon vs.) limiti öz kaynakların %2'sinden %5'e; vadesi 30 güne kadar olan tl satım işlemlerinin limiti %5'den %10'a; vadesi 1 yıla kadar olan tl satım işlemlerinin limiti %20'den %30'e yükseltildi. ''

    bddk'nın swap işlemlerinden söz edilince genelde yabancıların tl aleyhine pozisyon almasının engellendiği, geçen sene londra'da sık sık ilginç fiyatlamalara sebebiyet veren kararlar hatırlansa da bddk'nın türkiye'de sıcak paranın çok istenmediği anlamına gelen bir kararı da vardı, eylül ayında bu karar bir tık gevşetilmişti, bugün biraz daha gevşetildi

  • kasanın kapağını kapatamayan malların trafikte koca koca kamyonetlerle serbestçe dolaşıyor olması kadar ilginç olmayan videodur. daha 2 ay önce odtü'de bir öğrenci bu yüzden hayatını kaybetmedi mi? hiç mi ders alınmaz hiç mi sorgulamaz insan kendi yaptığı işi?

  • sanirim herkes hoslandigi, begendigi kisilerle bulusmus ama ben bu deneyimi en yakin arkadasimla yasamistim.

    12 yasinda bi sims forumunda (bkz: simaniac com) tanismistik. bir iki seneye, artik ne konustuk, nasil yakinlastik cok hatirlamasam da, yakin arkadas olduk. internete girdigimde ilk yaptigim msn'i acip online mi diye bakmak olurdu. aramizda 4 yas vardi ama en az benim kadar cocuksuydu, muhabbetimiz cok cocuksu ve tatliydi. sanki kardesimle konusuyormus gibi hissediyordum. birlikte super kahraman oldugumuzu hayal ederdik, ayni online oyunlari oynardik, ayni animeleri izlerdik, tanistigimiz forumdaki insanlari cekistirirdik. okulda da cok yakin arkadasim vardi ama onu en az okul arkadaslarim kadar cok seviyordum, baskalariyla paylasamadigim seyleri onunla paylasiyordum.

    sonra ben liseye gectim, o universiteye gecti. ben lise 1 ve 2de cok arkadas edinemedim, diger arkadaslarim da baska liselere gitmisti. kendimi yalniz hissediyordum. o ise universitedeki bolumunden memnun degildi, cift anadal yapmaya calisiyordu, dolayisiyla cok fazla calismasi gerekiyordu. ben cok mutsuzdum, onun da mutsuz oldugunu tahmin ediyorum, cok belli etmezdi boyle seyleri. okuldan doner donmez internete giriyordum, msn'de saatlerce konusmak icin can atiyordum. okuldakilerin ergen muhabbetlerinden sonra birlikte yaptigimiz cocuksu muhabbetler bana cok iyi geliyordu.

    derken lise 3'e gectim, hala okulda kendimi yalniz hissediyordum. 6 senedir arkadastik, artik en yakin arkadasim olmustu. hep ergenken soyledigimz bir sey vardir ya "beni en iyi anlayan oydu" diye, benim icin o insandi. fakat ben ankara'da yasadigim, o istanbul'da yasadigi icin hic bulusmamistik. o senenin temmuzunda bir dugun icin ilk kez istanbul'a gittim, hemen bulusma karari aldik. birlikte benim kaldigim otelin cevresinde dolandik, ozsut'te tatli yedik. bır suru fotograf cekildik. ikimiz de biraz utangactik fakat cok eglendik. yolda annemlerle karsilastik, annem ve babamla tanisti. annem "seninle yasit gibi duruyor, dedigin kadar cocuksu ve neseliymis" dedi onun icin. o gun uzulerek ayrildik.

    dort ay sonra bir gun, sebepsiz yere okuldan kacip eve geldim. msn'e girer girmez ortak bir tanidigimiz bana bir link atti. linki actim. linkte arkadasimin okula giderken trafik kazasi gecirdigi, kamyonun altinda ezildigi ve hayatini kaybettigi yaziyordu.

    o gun hem hafizama kazinmis, hem de surekli agladigim icin biraz bulanik. annemin "keske o gun sizinle karsilasmasaymisim, o kizla tanismasaymisim" diyerek benimle birlikte agladigini, abimin beni alip ozsut'e goturdugunu, orda birlikteyken yedigimiz tatlidan yedigimi hatirliyorum.

    uzerinden 5 sene gecti, onun vefat ettigi yastan 1 yas buyugum. hala arada onu animsatan bir sey oldugunda aglayabiliyorum. fakat bunun disinda onu dusundugumde hep gulumserken buluyorum kendimi. oldugune uzulmektense onu tanimis oldugum icin, bana kattigi seyler icin mutlu oluyorum.

    en cok da o olmeden once bir kez olsun gorusmus oldugumuz icin mutluyum. o gun utanip haber vermesem, o da uc saat otobuse binip yanima gelmese bir zamanlar en yakin arkadasim olan insani hic gormemis olacaktim. ve hayatimin o donemiyle ilgili bir seyler hep eksik kalacakti.

  • bizim köpek biz yemek yerken yanımızda bekler. yemeğe falan sulanmaz ama başka bir yere de gitmez. çünkü bilir ki yemeğin sonunda bir ihtimal bir şeyler ona da atarız. çoğu zaman bundan kaçınıyoruz malum bizim yediğimiz yemekler köpeklere pek faydalı değil. bakmayın sokak köpeklerine onlar açlıktan tahta bulsalar yiyecek durumdalar. yoksa çerçöpten bulup yedikleri yemek artıkları da onlara son derece zararlı.

    bizim köpeğin bu yemek sonunu bekleme huyunu bildiğimizden, bir şey verecek olursak öncesinde iki üç hareket yaptırıyoruz. emir komuta zinciri talimi yapsın, eğitimini pekiştirsin diye. mesela "otur, pati ver, afferin" deyip yemeğini veriyoruz. onun da en itaatkar zamanı o zaman oluyor. normalde üç kere tekrarladığın emri çat diye yapıyor. hatta öyle ki patiyi sen istemeden veriyor o kadar alıştı o rutine. ekmeğini patiden çıkarıyor.

    geçenlerde bir şey deneyelim dedik. yemek sonunda artan bir et parçası için sevgilim bana döndü, "sedat otur" dedi, oturur gibi bi kaykıldım. köpek şaşkın şaşkın baktı "noluyo lan?" dercesine. olayı anlamaya çalışıyor. "pati ver" dedi, pati verdim ve...

    havlaya havlaya üstüme koştu. "napıyosun yaaa sen!!? ne ekmeğimle oynuyorsun!!!" der gibi. normalde bize böyle tepkisel havlamışlığı hiç olmamıştı. kırk yılda bir havlasa da bu "hadi gel oyun oynayalım" diye olurdu. hayvan ilk defa adalet için isyan etti. ne de olsa yemeğin başından sonuna bekleyen oydu. halbuki ben sonunda iki üç hareketle ete konmuştum. aklıma bir anda bilim adamının suratına hıyar fırlatan gelir eşitsizliğine tepki veren kapuçin maymunu geldi. (bkz: kapuçin maymununun eşitsizliği reddetmesi)

    gerçi adaletten mi yaptı yoksa bencil bir tekelcilikten mi bilemiyorum onu bak. otopark mafyası gibi yemek sonu artıklarına çöreklenmiş de olabilir. belki arkadaşları olsaydı onlar da ellerinde sopalarla dalardı bana. bak o da olabilir.

    yine de her gün bizi şaşırtıyor adi köpek.

  • (bkz: yaran yanlış okumalar) ölmüş "papağanın" ayağının suyunu içmek olarak okudum.

    hem iğrenç hem komik görüntülerdir.

    düzenleme: papağanın ayağının suyunu içmek daha mantıklı geldi demek ki. hakikaten var bi' manyaklık bizde. yeşillendiren arkadaşlar mesaj kutumu çökertti sağolsun.*