hesabın var mı? giriş yap

  • afedersiniz elifi görse mertek sanacak dilden anlamaz cehl-i mürekkeb sahiplerinin yeni iddiası.

    bir halk şiirini başlıkta tartışılan bağlama uygun hale getirerek şöyle seslenmek istiyorum:

    dağda bayırda gezen bir yörük,
    kimi tımarlı sipahi kimi bir bölük,
    bir elife dili dönmeyen hödük,
    şehristana gelir lisan beğenmez.

  • çıkış noktası çok az bilinen, insanin bir anda suskunlaşmasını ifade eden deyim. "dut yemiş bülbül" benzetmesinin gerekçesi ise şudur:
    bülbül, dut mevsiminde yavrular. dişi bülbül yavru yumurtadan çıktıktan sonra yuvayı terkeder. yavruyu beslemek babaya kalır. erkek bülbül bütün gün yavruya yiyecek taşır.bu aktiviteden dolayı akşamları yorgun düşer ve dut mevsimi geceleri, bülbüller sadece garip bir "cik cik cik" ötüşüyle bu yorgunluklarını ifade eder. normal zamanlarda bülbüller, geceleri çok güzel melodiler çalarlar (şahsen dinlemişimdir uzun yıllar, müthiştirler) . bülbülün bu sessizliğinin dut mevsimine denk gelmesinden dolayı "dut yemiş bülbül" denilmiştir, yoksa bülbülün dut yiyerek susması falan yoktur işin içinde.

  • sultan mehmet fetih gününün sabahında tüm ordusuna namaz kıldırıyor. ancak yapımcıların pas geçtiği bir şey var ki, o da sabah namazının güneş doğmadan önce kılındığıdır. filmde ise güneş ışıkları sağdan sağdan vuruyor.

    edit: ey cemaati müslimin, nafile namaz olabilir şeklinde itirazlar alıyorum... biline ki nafile namaz cemaatle kılınmaz!

  • açtığında yumurtalık kısmında ortadan ikiye kesilmiş limon göremeyeceğiniz buzdolabıdır.

  • geçen akşam otobüste ayakta gidiyorum. zaten cüsseliyim bir de elimde çanta var. otobüsün önünden "arkadaşlar sağlı sollu ilerleyelim" diye bağırıyorlar. çift sıra ikili koltukların olduğu koridora tek başıma zor sığıyorum, adam sağlı sollu diyor, bak sen. neyse, dedim, sabredelim biraz daha. sonra yaşlı bir teyzem başladı konuşmaya, "sanki otobüsun arka tarafı başka yere gidiyor. illa orta bölümde bekleyecekler". bize laf sokuyor aklınca, bunu duyan diğer yaşlı teyzeler de koroya katıldılar. "hiç... insanımız böyle işte... iki adım ilerleyip de herkes rahat etsin diye uğraşmazlar. cık cık cık.". diğer taraftan bir amca bağlandı, "yürünsenize evladım, bak yolcular binemiyor". elimdeki çantayı kaldırdım havaya, "amca nereye yürüyeyim, hani, göster de yürüyeyim, nereye yürüyeyim?" dedim. sonra, bir kaç yolcu daha katıldı isyanıma, "bitti işte daha yolcu almayın, akraba olacaz burda" falan... sonra teyzeler biraz yumuşar gibi oldu, "aslında buraya minibüs seferi de koymalılar, çok yoğun bir yer". "olur mu canım, bu kadar sıkışık trafiği daha da felç mi etsin?"...

    ah benim koyun insanım... otobüsün zar zor geçtiği daracık yollara, bu yetmezmiş gibi sürekli bir tarafı kazılıp tekrar yamanan asfalta, yetersiz otobüs seferlerine ve toplu taşıma seçeneklerine değil de birbirinize kızın. "sağlı sollu yürüyün" diye birbirinize bağırın böyle. yer dar diye birbirinize kızın, siz birbirinize kızasınız diye yeri dar tutanlara değil.

  • --- spoiler ---
    talihsiz olay*dan hemen sonra, travis'in betsy ile yaptığı ilk telefon görüşmesi adeta sinema dersi vermekte, "ben yönetmenim" diyeni uykusuz bırakmaktadır.
    travis'i, tüm pişmanlığı ve çaresizliğiyle telefon kulübesinde yaptığı yanlışı düzeltmeye çalışırken izlemek, hayatının tek tanığı, belki de tek arkadaşı olan izleyiciyi derinden üzmekte ve tam da "did you get my flowers?" dediği anda bakışlar kamera marifetiyle boş koridora yönelmektedir. travis o kadar acınacak durumdadır ki izleyici onu görmeye bile dayanamamaktadır.
    --- spoiler ---

  • başlık: romanyadan sevgili buldum kıskanın piçler

    1. internetten tanıştık gelmek için yol parası istedi 200 dolar gönderdim yola çıkmış bile telefonu kapalı çünkü sizde elinizi zikin hahaha.

  • gömlek giymek!

    dayım arkadaşları ile beraber adam dövmeye gidecekti, tam kapıdan çıkarken bir anda üstündeki tişörtü farkedip geri döndü.

    eşine yüksek sesle bağırarak; hatunn! git içeriden "gömlek" getir bana! dedi.

    yengem ne olduğunu anlayamadan, ne gömleği bey? dedi.

    dayım; ulan adam dövmeye gidiyoruz, ipne gibi tişörtle mi gideyim!

    ben; dumur..

  • milyon dolarlar kazanmışsın bir de bunu gizli saklı yapmamışsın. tam tersine göz önünde bulunarak yapmışsın. magazin medyası tarafından 20 yıldır yok şöyle güzel yok böyle yetenekli hem de ne biçim sporcu diye sürekli pohpohlanmışsın. sonra da ben çok zorluklar çektim.

    tanımayan etmeyen biri olsa sanacak ki kürt olduğu için işten çıkarılmış, aç kalmış kimse yüzüne bakmamış. sonra azim etmiş kendi işini kurarak tüm bunlara rağmen zengin olmuş.