hesabın var mı? giriş yap

  • bunu söyleyen adam cumhurbaşkanı başdanışmanı.

    demokrasiyle yönetilen ülkelerde bunu söyleyeni yaka paça gözaltına alırlar. biz saltanatı oylayacağımız için bizlik bir durum yok pek.

    "istediğimiz sonuç çıkmazsa iç savaş çıkar" demekle, kim jong un'un tek aday olarak girdiği seçimde %100 oy alıp sevinmesi arasında hiçbir fark yok. baktığınız zaman ikisi de demokrasi.

  • yeğen* ve diğer yeğen* arasında geçmektedir, o sıra ikisi de 4 yaş civarıdır:

    a: serkan hadi top oynıyalım
    s: olmaz ben babama yardım ediyorum (babasının okuduğu gazetenin altına elini koymuştur, taşımasına yardım ediyordur)
    a: hiç bile de!
    s: ediyorum işte!
    a: halaaa! serkanın babası bi gazeteyi bile taşıyamıyooooooo!
    s: al sana *çat* (serkan babasına laf söyletmez)
    a: (normalde kafasını tutup ağlaması beklenirken, şöyle bi afallar. bi kaç saniye durur öylece) bak baban sen elini çekince de okuyo hadi gel top oynayalım
    s: tamam.

  • sarılmak, sarılırken koklamak. derin derin içine çekmek kokusunu. ne müthiştir.

    not: erkeğim, ibneliğin lüzumu yok.

  • kendisinin dediği gibi "ekonomik zorluklar aşılır, siyasi krizler çözümlenir, ancak çocukları harcanmış bir toplumu yeniden onarmak mümkün değildir.”
    eğitim için elinden geleni fazlasıyla yapmıştı. allah rahmet eylesin. bu ülkeye kattığın her şey için teşekkürler

  • ne güzel söylemiş.

    <<güzel olan tasolar değildi belki de, oyun oynamak, arkadaşlarla birlikte olmaktı, yoksa aynı taso işte, şimdi de var>>

    ruffles bey, üzüyorsunuz.

  • '' profesyonel fotoğraf makinasi aldim... yanında 3 sokak çocuğu, 9 güvercin, 2 yaşlı teyze ve 3 eli yüzü kırışmış ağzında sigara içen amca verdiler... ''

  • içerisinde bir uzaylılar bir de insan kılığına girmiş uzaylıların bulunduğu matrix filmi. allah allah, var mı böyle bir matrix filmi, bilen aydınlatsın. imdb sayfasında filan da rastlamadım. :)

    yok eğer bildiğimiz matrix filmi ise bahsettiği, bir çok şey açığa kavuşuyor aslında. matrix filmini böyle okuyan bir insan mevcut ülkenin halini nasıl okumaz ki.

    http://www.sabah.com.tr/…lel-devlet-ve-matrix-filmi

    edit: linke tıklamaya üşenenler için. matrix filmini bugünki yazısında kullanmak istemiş sevilay hanım. cümle şu; "izleyenler bilir. hani o filmde bir uzaylılar var bir de insan kılığına girmiş uzaylılar..." neresini düzelteceksin şimdi bunun.

  • bu hikayelerde zaman boşlukları var ama olay boşlukları o kadar da yok.

    "hızlı yükselme" olayı benim bir kaç defa başıma geldi, işin temelinde "neye niyet neye kısmet" olayı yatıyor. fırsatları görüp hızlı yükselme.

    şöyle açıklayayım, almanya'ya gidiyorsunuz ve çok çaresiz kalıp antikacıda işe giriyorsunuz ve size eşya taşıma basit boyama işleri falan verip asgari ücrette çalıştırıyorlar. siz patronunuza bu antikaları ebay'den neden satmıyorsun diyorsunuz, ben bu bilgisayar işlerinden anlamıyorum ama yapabiliyorsan yap komisyon veririm diyor. ebay'e ürünleri koyunca birden bire fark ediyorsunuz ki abd'den çok talep geliyor. bu tür ürünlerin meraklısı çok ancak jenerasyonları itibariyle birbirilerini internetten bulmakta zorlanıyorlar, siz instagram hesabı kurup sadece kendi patronunuzu değil başka antikacıların ürünlerini de satmaya başlıyorsunuz. sonra fark ediyorsunuz ki bu antikadan ibaret değil, bir sürü konuda benzer şey yapılabilir ve çeşitli sosyal medya hesapları kurmaya başlıyorsunuz. elinize ciddi paralar geçmeye başlıyor bu komisyonlar sebebiyle, adınız duyulmaya başlıyor ve bir iş insanı geliyor ortak olalım diyor ve olayı sosyal medya ajansına çeviriyorsunuz.

    nefesi kokan boyacılıktan medya ajansı patronluğuna yükseliş hikayeniz oldu, tebrikler.

    ortada öyle para çalma, kazık atma falan yok. doğru zamanda doğru yerdeydiniz ve fırsatları itmediniz oldu bitti.

    hikayede boşluk yok ancak bazı aşamaları diğerlerinden daha uzun sürüyor. o sırada da rutin bir dönem geçiriliyor ve haliyle hikayede anlatmaya değer bir şey olmuyor.

    yükselişler lineer olursa ona kariyer deniyor. yükseliş devrimsel olunca da başarı hikayesi. boyacılığa odaklanıp yıllar içinde iyi bir boyacı olmak türünde bir hikaye de olabilirdi bu.

    kariyerciler devrimcilerden kıllınıyor ama ortada bir şaibe yok. pek çok kariyercinin aklındaki devrimci imajı gerçeklerden uzak bir karikatür ve ısrarla bu karikatüre inanmak için kendilerini kandırıyorlar. ajans patronu ile iyi boyacı arasındaki tek fark boyacının kafasındaki karikatürize dünya düzenine olan inancı sebebiyle ısrarla boya yapmış olması.

    bu arada ufak bir not, düzeni yıkıldıktan sonra başarıya ulaşan insan hikayeleri çok var malumunuz(işinden atıldı, türkiyeden gitti, okul harcını ödeyemedi v.s.), ben bunun sebebinin yıkılan düzenleri ile birlikte seve seve dünyanın nasıl olduğuna bakmak zorunda kalmaları sonucu kafalarındaki karikatürü silmelerine bağlıyorum.