hesabın var mı? giriş yap

  • 2000 lerin başında geçiyor olay.arkadaşım fefe binbir güclükle lada tavria diye bir araba aldı. ama anlatamam yarabbin nasıl dandik bir araba, böyle birsey olamaz, her gün ve her saniye arıza yapıp yolda kalıyor. tamirciler bıktı bizimle ilgilenmiyor. satmaya çalışıyoruz, kimse almıyor...
    neyse bir gün -artık hangi hastalikli beynin fikriyse- bu arabayla pikniğe gitmeye kalktık. haliyle yolda bozuldu ama bizde endişe yaratmıyor artık bu durumlar, ite dürte getirdik bir agaç altına. mangalı yaktık, biraları ictık akşam eve dönuş saati geldi.eee her zamanki gibi bas bas çalışmaz, bir de inadı gibi yokuş felaket dik. neyse iki kişi geçtik arabanin arkasına geberiyoruz ama milim milim ancak gidiyor. sonra ne oldu bilmiyorum buzadam herhalde daha kuvvetli itneye başladı, araba bayağı hareket etti. zaten dişımizi sıkıp rampanın başına çikarsak yeter, diye düşünüyoruz.
    uzatmayayım rampanın başına gelip son bir kuvvetle ittirdik araba iyice hızlansın diye. aynen düsündüğümüz gibi rampa aşagı cilgınlar gibi gitmeye basladi hurda ama hala çalişma emaresi yok. ben var gücümle direksiyonda olan arkadaşa bagirdim "fefe 2 ye tak kontaği aç, vurdur laaannn"
    ve sevgili dostlar bağirmami muteakip çizgi filmlerde olabilecek bir efektle birbirimize baktık ki, direksiyonda olmasi gereken fefe, kanli canlı yanimizdaydı ve mal mal yüzumuze bakıyordu.demek arabayi bu kadar rahat itebilmemizin sebebi de buydu...
    yokuş aşağı son sürat ormana dalan arabayı keder ve gülme krizi arası bir hisle izliyorduk. araba önce ağaçlara vurdu sonra takla atmaya başladı, takla atma sesleri kesilince fefe'den 'kurtulduk en azından aq' tarzı bir cümle çıktı. kimse konuşmadı, kimse kimseyi suçlamadı. mangalı tekrar yaktık, biraz daha bira içip gülme krizi bitince eve döndük.

  • bölgeye, kente göre değişen bir kavram.kimi 2 süper film olur, kimi süper olmasa da 3 film olur.bunları bir başlık altında toplamak anılarımıza zarar verir.ayrıca show tv starlarından emanuelle ayrı justine ayrı değil mi?neyse mevzumuz bu değil elbette.çok saçma çünki.
    uzatmadan mevzuyu anlatıyim.biz ortaokuldayken bizim şehirde de var idi bu sinemadan.hem de şehrin göbeğinde.uzaktan uzaktan afişleri keserdik anca.bazen türk filmleri olurdu hasan değil basan alır, kartal pendik gittik geldik, bu kutu başka kutu gibi yaratıcılık sınırlarını zorlayan film isimleri.biz çok tartıştık bi gün arkadaşla ve arkadaşa: 'olum kentin göbeği, girerken çıkarken bi tanıdık görür, rezil oluruz!' dedim.kerhanacı da nerden öğrendiyse: 'olm ergenlik bu, anlayışla karşılarlar, bunlar bizim ihtiyacımız!' gibi, felsefik bi kalıba sokmaa çalışıyor kendini.bi gün cesaretimizi toplayıp gittik.girdik içeriye, on kişi var yok.bi amca vardı en arkada, kasketli, bi elinde tesbih, bi eli zikinde, töbe töbe..bi zikine, bi yüzüne baktık, başımızla hafif selamladık hörmeten.neyse ortalara oturduk.eski bi salon, oturaklar tahtadan, döşemeler ahşap.içeride kesif bi koku..ilk film soft, biz ilk filmde fena olduki tuvalete kaçtık.ikinci ve üçüncü film şiddet içeren sahneler vardı.neye uğradığımızı şaşırdık tabi.salondan gıcırtılar ve kemer sesleri ve düğmeli kot pantolonlardan düğme sesleri yükselmeye başladı.biz de işe giriştik utana sıkıla.ulen daha ne olduğunu anlamadan önümüzdeki bir genç delükanlı bize döndü ve:' 31 mi çekiyonuz leeen!çekin çekin!' dedi.ve önüne dönüp, söylemini eyleme döktü.şaşırdık tabi.ama ilginç filmler oluyordu.anlatırsam büyüsü kaçar mı,kaçmaz.bi tanesinde mesela, atv motorun üstünde samanlıkta..zihinlerimiz açıldı tabi..vay be ne düşünceler, fantaziler, dedik.neyse ne.bir rivayete göre bizim havasını teneffüs ettiğimiz salonda garip bi olay vuku bulmuş.arkadaşlar gitmişler bigün, birisini arkaya oturtmuşlar.gerekçesi ise: 'birader sen çok attırıyon, üstümüze başımıza gelmesin!'.çocuk kabul etmiş arkaya oturmuş.ama arkada başka şeyler olmuş tabi..çok amiyane oluyor farkındayım.ama mühim mesele.uzadı da.toparlarsak, arkaya oturtulan arkadaş, yani tanımlamamıza tıpatıp uyuyor, arkadaş olmanın, arkada olmanın hakkını, öndeki arkadaşının kafasına bir güzel vangogh sarısı, sarı mercedesi, ne bileyim balkız..değişiyor işler işte.ama yakın tarihte önemli bir şeysi var bu sinemaların.

  • (bkz: evdeki yabanci) diye bir dizinin jenerik sozleri hala aklimdadir.
    (bkz: tardu flordun) ne sempatikti *

    sisst yabanci! soyle bana sen kimsin?
    benim evimde ne isin var?
    oyle misin? boyle misin?
    annem babama kocam dedim
    sokakta gorsem tanimazdim
    denize dusen yilana sarilir
    ama hic simarma adamim degilsin

    hey kadinim! psikolog musun nesin?
    iyiki bir oda istedim
    herkese kocam bu dedin
    yalanlari sen soyledin
    aleme rezil olan benim
    bu sehrin delikanlisiyim ben
    siyah kusak karateciyim

  • benim. çayı şekersiz içmekten sonra ikinci gurur kaynağımdır*, hayatımda bir kez bile sigara içmedim.

    sigara bağımlısı olan, sigarasız yaşayamayan, sigaradan uzak kaldıkça agresifleşen, yolculukta-derste sigara molası isteyen, sigara kokan, balgam çıkaran bir insan olmadığım için şanslıyım.

  • buna inanan net aptaldır.

    1 ortada henüz uçan bir uçak yok, peşinen bu kadar net konuşmak şov yapmak demektir.
    2 henüz ambargolar kalkmadı ve uçağa motor yok, motor olmadan bu proje hayal olur. hayatında hiç motor üretmemiş bir ülkenin 5. nesil uçağa jet moturu yapacağına inanmak aptallıktır.

    biz de isteriz tabii ki ülkemizin her ürünün en iyisini yapmasını ama bu işler öyle kolay değil. gidin evinizde sevinin.

    her seçim öncesi bir savunma sanayi projeleri çıkıyor, milli uçak hangardan çıkıp bir kıçını başını oynatıp geri dönüyor, altay tankı 3 aya kalmaz seri üretime geçiyor falan filan. hala bunlara inanan varsa allah yardımcısı olsun.

  • sanırım yapması gerekeni yaptı. meydanı boş bırakmayıp mütemadiyen konuştu -hakaret etmeksizin- ve meydanı boş bulacağını düşünen kişinin duyulmasına müsaade etmedi.

    edeplice yapılacak tek şeydi sanırım.

    https://www.youtube.com/watch?v=hqs69slviq4

    yeğenlerim gibi kotalı filan kullananlar için:

    özetle, güzel güzel başladılar. mirgün bey "2. bölge 7. sıradan adaysınız. bu bazılarına göre keskin bir dönüş. baykal'ın istifa ettiği basın toplantısında sizin haykırışınız, gözyaşı dökmeleriniz, 'babamı kaybetmiş gibi oldum' diyerek bu durumdan duyduğunuz üzüntüyü dile getirmeniz, sonra kılıçdaroğlu'nun seçilmesinden önce baykal adına yaptığınız girişmler herkesin aklında. şimdi chp'nin bir numaralı rakibinden aday olduğunuz zaman bu yadırganıyor haliyle. bunu nasıl açıklıyorsunuz?" diye sorar sakince.

    "net bir şekilde açıklayayım. herhalde benim dönüşüm kılıçdaroğlu'nun cemaate yaklaşması kadar kesin bir dönüş değildir. paralel örgüte yaklaşması kadar keskin bir dönüş değildir. ikincisi, benim ağlamam, ben öyle bir aileden geliyorum ki, benim dava arkadaşlarımı, benim yol arkadaşlarımı makam ve mevki uğruna satmam. sayın kılıçdaroğlu gibi sayın baykal'ın evine gidip... benim ogünkü ağlamamın bir başka sebebi de vardı. ben o günkü şartlarda türkiye'nin geleceğini az çok okuyabiliyordum. sizin medya grubunun chp'nin eline geçeceğini bildiğim için, biraz da ondan dolayuı hıncımdan ağlıyordum. yani.."

    "savcı bey lütfen ithamlarımızda ölçülü olalım ve burada birbirimizi kırmak üzerine, yayına davet edildiğiniz yerde asgari etik kuralları çiğnemeden birbirimizle muhattap olalım" dedi mirgün bey ve adamın "siz doktor değilsiniz benim durumumu teşhis etmek neden bu kadar sizi ilgilendiriyor. çünkü siz yayın grubu olarak bu güne kadar türkiye'nin birliği beraberliği için hiçbir çaba sarfetmediniz ki. ne zaman ki bir nifak sokmak için işinize nasıl geliyorsa onu değerlendirdiniz..." dedi ve koptu mirgün bey.

    ben olsam ben de kopardım, yalan değil. ha o ağzını bozmadı, ben bozardım.

    not: cümlelerin kurulamamasının sorumlusu ben değilim, bizatihi kendisi. ben dediği biçimde yazıya döktüm.

    çok özür dileyerek bir not: gezi olaylarında polis şiddetine maruz kalan, gözü çıkarılan ve yakılan minibüs şoförü hakan yaman "2 çocuğum var, çalışmam lazım" diyerek iş arıyormuş. istanbul'da bir vicdanlı işveren arkadaş bulunur belki diyerek...

    (bkz: hakan yaman)