ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
boyunca hayatı yememiş trafikte dayak hiç insan
-
(bkz: amanın anı)
yaran youtube yorumları
-
video: yunanlilarin turkleri kitledigi dogfight videosu. (sag ust ko$ede skor tablosu olan)
tabi haliyle video'nun alti yunanlilar turkler arasinda binbir tane kufurle$meyle dolu. ama bir tanesi var ki:
"don't forget malazgirt 1071, istanbul 1453, fenerbahce 1907!"
bizim gençler aç kalır yine de sizin üründen alır
-
az bile söylemiş bakan. ekşi sözlük diye bir site var ordan açıp android ios samsung iphone gibi başlıklara bir göz at dese yeriymiş. telefon markası modeli fiyatı yüzünden telefonu bırakıp birbirine ana avrat söven adamlar var lan.
bir minibüste yaşanabilecek en dumur olaylar
-
kavanoz dibi gözlüğe sahip yaşlıca bir teyze inmek için ayağa kalkar:
teyze: evladım müsait bir yerde indirir misin?
şoför: (kapıyı açar ama durmaz) buyur teyze.
teyze: paraşütle mi ineceğim pezevenk, dursana!
minibüs ahalisi: ???
o kadar mühendis var teknolojide neden geriyiz
-
o kadar insan var insanlıkta neden geriyiz diyor ve artırıyorum.
dexter'dan akılda kalanlar
-
her sabah işe giderken aldığı donutlar. özledik koca reyiz.
vahdettin
-
16 mart 1920 sabahı ingilizler şehzadebaşı karakolundaki mehmetçikleri uykularında, yataklarında öldürürken canını tehlikede görmeyip ingilizlere sempatisini bildiren
1922'de kemal'in askerleri anadolu'dan ve trakya'dan yunanları, ingilizleri, fransızları temizleyip istanbul'a girecekken canını tehlikede görüp ingilizlere sığınan lider.
istanbul henüz türk kontrolüne geçmediği halde türklerden o kadar korkmaktadır ki saray'dan rıhtıma gizlice intikal etmek için ailesiyle birlikte iki kızılhaç aracına binmiştir.
bu adamı övmek, övenin kaç paralık insan olduğunu gösterir. başka bir işe yaramaz.
edit:typo
hiç konuşmadan oturan çift
-
bir defasında yağmur yağıyordu. canım onu seyretmek istemişti. koltuğu ite kaka pencerenin önüne uzatıp ışıkları kapattım, perdeleri açıp oturdum seyretmeye başladım. sevgilim öbür odada bir şeyler yapıyordu, biraz sonra o da geldi. n'aptın naapıyosun falan demedi hiç. geldi yanıma oturdu. sabaha kadar, belki 4-5 saat tek kelime etmeden orada oturup yağmuru seyrettik. o ilişkiye dair en mutlu olduğum anlardan biri o.
bir başka günse yine o koltukta oturmuş dışarıyı izliyordum, o da içeride telefonla konuşuyordu. konuşması bitince geldi, o konuşmaya dair bi şeyler söyledi. oradan konu konuyu açtı, çocukluk arkadaşlarından komplo teorilerine, avrupa göçmen politikasından hooke newton kavgasına kadar non stop konuşup durduk belki 7-8 saat. izleyelim diye seçtiğimiz film ilk sahnesinde pause'da kaldı öyle. güneş doğunca kapatıp yattık.
bir başka gün bi restorandaydık. hararetli hararetli bi şeyden konuşuyorduk. bi onun bi benim telefonum çalıp duruyordu, ikimiz de reddedip reddedip duruyorduk. sonunda yeter ama diyerek telefonları sessize aldık. konuştuğumuz şey bitince de açmadık, susuşup tek kelime etmeden biralarımızı içerek uzun uzun daha oturduk öyle denizi seyrederek.
bi başka gün tek başımaydım. çok güzel göründüğü için ona göndermek üzere ayın fotoğrafını çekmeye çalışırken ondan bana ayın fotoğrafı gelmişti. beraber bile oturmuyorduk. 3200 km mesafedeydik.
bir başka gün ayrılmaktan konuşuyorduk. aslında o konuşuyordu, ben ötelere bakıp susuyordum.
başka bir gün yine ayrılmaktan konuşuyorduk. aslında ben konuşuyordum, o ötelere bakıp susuyordu.
sonra ayrıldık. artık ne konuşuyor ne susuyoruz.
acıklı gibi tınladı da, değil. doğal döngüsünü tamamlamış eski güzel bi ilişki işte…
diyeceğim, ister sus ister konuş ister halay çek.. yan yana bile olma hatta. olay ne yaptığında değil çünkü, o an birlikte aynı “an”da olup olmamakta.
30 haziran 2015 yayınlanan ufo görüntüleri
-
yanlış anlamadıysam, ufoya zoom yaparak değil de koşarak yakınlaşmaya çalışan birisi tarafından çekilmiştir.
senden sonra
yanlış numara diyalogları
-
gün ortasında cep telefonum çalar.
-alo, naciye sen misin?
-yanlış aradınız sanırım beyefendi.
-niye?
-çünkü ben naciye değilim.
-dıt dıt dıt
iki dakika sonra yeniden aynı numaradan aranırım.
-alo, naciye.
-beyefendi siz hangi numarayı arıyorsunuz.
-napıcan?
-yanlış mı arıyorsunuz yoksa size yanlış mı verildi o numara onu anlamaya çalışıyorum.
-ya orası benim on beş yıllık evimin numarası, niye yanlış arayayım.
-enteresan, bu numara cep numarası ama, evinizde cep numarası mı kullanıyorsunuz on beş yıldır.
-nasıl (bu ‘’niye’’ ve nasıl’’ sorularını soruşu çok komik olduğu için adama kızamıyorum ve gülmeye başlıyorum)
-sanıyorum siz başına arayacağınız ilin telefon kodunu koymadan arıyorsunuz.
-kod mu koyuluyor.
-evet, hangi şehirdesiniz siz?
-napıcan?
-kodunu koyucam, töbe töbe.
-tamam bi de öyle deneyeyim.
-bi zahmet.
on dakika sonra tekrar arar.
-alo
-kodunu koydum aradım, doğru demişsin, sağol demek için aradım.
-rica ederim.
-benim kafam biraz zor basıyor da bu işlere. telefonu yeni aldım.
-hayırlı olsun. lütfen koduyla beraber kaydedin, yoksa her seferinde benim numaram çıkar.
-tamam, hadi görüşürüz
-görüşürüz (ne, nasıl, niye, yok ya görüşmeyiz, hopp amcaaa…)
-dıt dıt dıt