hesabın var mı? giriş yap

  • akşam akşam aradan 8 yıl geçmişken bu adam nerede, neden ayrıldı gruptan acaba diye düşünürken şöyle bir şey buldum.

    http://www.nme.com/news/arctic-monkeys/23562

    yani diyor ki, bu genç amerika turnesine katılmak istemiyormuş, grup da bizimle değilsin demiş. yani ne işi vardı da gidesi gelmedi amerika'ya bilemedim, enteresan adammış.

    kendisi arctic monkeys'in ilk bas gitaristidir. 8 senedir başka bir bilgi de girilmemiş zaten sözlük'e.

  • evli olup olmadığı belirtilmeyen çiftin başına gelen olay. zevce dememişsin sevgili demişsin buradan bekar olduğunuz ortaya çıkıyor. türbanlı dediğin namuslu olur. belli ki sen onu öpüp uyandırdığına göre zanisiniz. adam da tavırlarınızdan anlamış olacak ve gerçek bir müslüman beyefendiymiş ki sizi almamış. allah razı olsun faniden.

  • son yıllarda türkiye'de mantar gibi çoğalan, restoran, giyim mağazası, telefoncu, kuyumcu, berber gibi envai türde iş yerleridir. adamlar savaştan kaçıp geliyorlar ve yabancı bir ülkede iş yeri açıp kendi dil ve alfabelerinde tabela asabiliyorlar. hatta bazıları lütfedip de altına türkçe bir iki kelime yazmaya bile tenezzül etmiyor. kendi elleriyle kendi ülkesinin demografik yapısını bozmak, elin yabancısının kendi vatandaşının iş hakkını gasp etmesine müsaade etmek basiretsizlik ve hatta enayiliktir . ne diyelim, her toplum layık olduğu şekilde yönetilir.

    http://i.hizliresim.com/ejzoen.jpg
    http://i.hizliresim.com/qm4qg3.jpg
    http://i.hizliresim.com/vygdgr.jpg
    http://i.hizliresim.com/6nloq7.jpg
    http://i.hizliresim.com/gzpvv2.jpg
    http://i.hizliresim.com/l3yrpj.jpg
    http://i.hizliresim.com/pmy9q9.jpg

    edit: öncelikle almanya'da iş yeri açan türkleri örnek gösteren arkadaşlara, sığınmacı, mülteci, göçmen, oturma izni, çalışma izni, vatandaşlık gibi kavramlar arasındaki farkları öğrenmelerini tavsiye ediyorum.
    almanya, fransa, isviçre vb. ülkeler belirli ihtiyaçlar ve belirli planlar dahilinde bu tür şeylere müsaade ediyorlar. senin amcan almanya'da inşaat işçiliği yaparken alman inşaat işçisi işsiz kalmıyor. ama türkiye'de kayıtsız kuyudatsız bir şekilde ülkeye girmiş, ne idiğü belli olmayan bir suriyeli işçi, türk işçinin yarı yevmiye ücretine çalışarak o işçiyi işinden ediyor. o avrupa ülkeleri sosyoekonomik olarak bizim fersah fersah ilerimizdeler. bizimki gibi işsizliğin tavan yaptığı, gelir dağılımındaki eşitsizliğin had safhada olduğu, eğitimsiz ve vasıfsız kitlelerin olduğu bir ülkede, avrupa ve iskandinav ülkelerine bakıp tatlı hülyalara dalmak komik oluyor. kaldı ki o ülkelerin mülteciler konusundaki tutumu da belli.

    edit2: bazı akbaşlar durumdan oldukça memnunmuş gibi yazıp durmuşlar. ulan, en rahatsız sizsiniz amk. en rahatsız olan o dükkanların komşusu olan esnaflar. en rahatsız olan antep'te, kilis'te o dükkanları yıkan diğer esnaflar. iş arkadaşım bir çomar. tam bir ak trolldür. akp ile ilgili her şeyi canı pahasına savunur. suriye politikasını da mülteci yığınlarının kontrolsüz şekilde ülkeye yığılmasını da savundu. geçenlerde memleketine gitti geldi. suriyelilerin kendi mahallesine kadar geldiklerinden, iğrenç insanlar olduklarından, mahallede problemlerin çıktığından bahsedip durdu. trajikomik bir durum. bu adamlara "al bir suriyeli aile bir hafta allah rızası için bak" desen topukları kıçlarına vura vura kaçarlar.

  • birbirinden farklı ancak birbiriyle şöyle ya da böyle alakalı pek çok kişinin hikâyesini okuyup sonuna "the end is the beginning is the end" diye not düştüğüm kitap... yine otobiyografik ayrıntılar, yine kafa karıştıran bir kurmaca... bir kitap neden yazılır sorusuna verdiği sağlam yanıtları, bir film nasıl inceleniri çok güzel örnekleyeşi, tek bir kitap okuyorken birçok kitap okuyormuş gibi olması... cem akaş'ın da belirttiği gibi "rastlantıların azizi" paul auster'dan...

  • okurken bile midemi bulandıran, bazen erkek olduğum için şanslı olduğumu hatırlatan günlüktür.

    bir erkek olarak çoğu zaman etek veya kısa kollu giymiş kadınlar otobüse bindiğinde insanların yüzlerine bakıyorum. çoğunluk erkeklerin yüzleri. kadınları kesen onları baştan aşağı süzen lanet gözleri görüyorum. midemi bulandırıyor. bir seviyeden sonra otomatikleşiyorum. kadınlar yerine erkeklere bakıyorum. ortamda bakımlı, farklı giyinen kadını gördüğüm anda gözlerin etrafta geziniyor. insanlığın ne kadar berbat olduğunu her seferinde fark ediyorum. eğer adam çok yakınımdaysa gidip sadece suratına odaklanıyorum. dibinde suratına bakıyorum. ama o gözler beni değil de farklı şeyleri arıyor. suratına baktığımı fark etmiyorlar çoğu zaman. eğer beyni biraz farkındalık sağlıyorsa ve yaptığı eylemin lanetliğini anlıyorlarsa kafalarını çeviriyorlar, bir daha bakmıyorlar. psikolojik savaş böyle olur lanet herif..

    her zaman olduğu gibi buraya saçma sapan entryler yazacak erkek yazarların bu gerçekleştirdiğim eylemi gerçekleştirmelerini istiyorum. birkaç kez bu eylemi yapınca insan şurada şu entryi okuyunca hissettiği hislerin katbekatını hissedecektir. eylem her zaman okumadan öndedir.

  • olay çok etkiledi beni. rahmetlinin ailesine ve güzel kızına sabır diliyorum. ne desek boş, ateş düştüğü yeri yakacak.

    olay ümitköy/çayyolu bölgesinde olduğu için şaşırmış suserler.

    elbette haklılar ama gözden kaçırdıkları bir şey var: recep tayyip erdoğan

    erdoğan türkiye’de sermayenin sahibini değiştirdi. kendi oligarşisini yarattı. artık para, iyi eğitim almış, düşünsel ve sanatsal becerileri de ekonomik gücü oranında gelişmiş insanlarda değil. para, kolunu kaldırmadan ihale alanlarda.

    bu insanlar bu kolay parayla ne yapacaklarını bilmiyorlar. buna dair mental bir hazırlıkları veya sürece yayılmış bir gelişimleri yok. paranın alacağı her şeyi almaya çalışıyorlar.

    “çayyolu’nda yaşamak için bir ev” ve “istediği şarkının hemen çalınması” bu şeylerden yalnızca ikisi.

    istedikleri olmadıkça, her şeye ve herkese zarar veriyorlar. işin en kötü yanı, istedikleri oldukça da zarar vermiş olacaklar.

    bir çıkmazın içindeyiz. bir çıkmaza sokulduk. sesimizi çıkarmamız gerek.

  • şüphe!

    70 yaşındaki dedeler gibi kısa kollu gömlek giymem, kollarında faça mı var derler.
    müdüre evrak imzalatmaya giderim, özel bir konu mu görüştün derler.
    bir gün öğleden sonra izin isterim, iş mi arıyorsun derler.

    kafayı yemiş ibneler...