hesabın var mı? giriş yap

  • twitter'da görüntüleri paylaşan arkadaşın gönderisi altına haber muhabirlerinin "ben bilmemkim, görüntüyü paylaşabilir miyim?" diye izin istemesi ve bu muhabirlerin yabancı olması; öte yandan türk medyasının izin almadan-sormadan görüntüleri kafalarına göre alıp paylaşması daha trajikomik.

    yabancı abi, medeniyetin gözünü seveyim.
    kaza için: çok geçmiş olsun.

  • burak yılmaz'ın haklı olduğu olayın görüntüleri. bu halk otobüsü, minibüs ve taksi şoförleri hiç yol, yordam bilmiyor. diğer şoförlerin haklarını tamamen gasp ediyorlar.

    hemen ünlü ve zengin biri diye burak yılmaz'ın haksız bulunması doğru değil.

    yahu bu kadar insan neden bu otobüs, taksi, minibüs şoförleri ile kavga ediyor sizce ? emekçidir, şudur, budur diye hep toplu taşıma şoförleri haklı bulunuyor. ama bunlarla kavga eden herkes mi haksız arkadaş ? herkes haksız da bir tek bu toplu taşıma şoförleri mi haklı ?

    bir de kocaman beyzbol sopası gibi sopa çekiyor. burak üzerine gelse vuracak kafasına muhtemelen. o sopa ile darbe yemenin ölüme sebebiyet verebileceğini hesap etmiyor şehir eşkiyası. burak sadece uyarıyor oysa, babam yaşında adamsın diyor. ama şoför maganda diğer toplu taşıma şoförlerinin çoğu gibi.

    bu olayda da burak önce uyarıyor. şoför tehdite devam edince, her insan gibi burak da sinirleniyor. hoş olmayan bir durum ama oluyor işte.

  • diktatörünün yaşadığı sarayın toplamda 13 özel uçağı varken, yangın söndürme uçağı olarak envanterinde sadece 2 kayıtlı uçağı olan ülkedir. oysa;
    "bizi kıskanıyorlar" diye her yerde demeç verdiği yunanistan'ın 27 faal uçağı vardır.

    2 yıl önce kayyum atadığı hava kurumu'nun pilotlarını teknisyenlerini işten çıkarıp, kuruma ait 5 yangın söndürme uçağını da çürümeye bırakmıştır.
    çünkü ihale ile rusya'dan 3 uçak kiralayıp günlük 1.3 milyon tl ödemek hoşuna gidiyordur.

    ülkesinin diyanet kurumuna milyonlarca bütçe ayırıp ormanlık alan olarak bir hayli fazla olan ülkesine bu ihaneti yapan diktatör, yağmur duasına çıkıp pek ala yangınları söndürmeye niyetli de olabilir.

    tarifeli uçağa binmeyi itibarsız sayanların ülkesi burası, ama yangın söndürme uçağını da kiralayan ülke aynı zamanda evet.

    neyse böyle ülkeler de var işte. bizim ülkemiz gibi herkes yerli uçak araba yapıp, uzaya falan çıkmaya niyetli değil anlayacağınız.

    şükredelim. amin

  • kendine özgülüğün tavana vurduğu bir yöre lehçesi. doğal komikliği ve sempatikliğinin altını çizebilmek için aşağıdaki olayı örnek olarak aktarıyorum sizlere..

    trakya'dan gerçek bir hikayedir!

    yaşlı bir amca eşeğinin üzerinde karayolunda seyretmektedir.
    bunu gören trafik polisleri amcaya takılmak isterler ve
    durdururlar.

    polis- be amca, necin dakman golani? (golan: emniyet kemeri)
    amca- dakmam be işte!
    polis- e bak gördün mü, şimdi ceza keseceyik.
    amca- kes bakalım ne keseceysan da gidecem, acele işim var.
    polis- peki amca, cezayı sana mı yazalım yogsam eşeğe mi?..
    amca- ???
    polis- yani cezayı sana yazarsak 5 milyon deycen, eşeğe 3 milyon deycen.
    amca- bana kes o zaman.
    polis- neden sana keseyoz amca?
    amca- onun sicili temiz ossun, polis yapcez onu!

  • vatan haini değilseniz korkulacak bir şey yok deniyor da, kardeş, dünyanın hiçbir yerinde vatan haini kalıbı bu kadar muğlak olmamıştır. cb'ye hede hödö desek içeri alınacak kıvamdayız şuan.

    düşünsene ajan değislin, hain değilsin, terörist değilsin ama iktidara en ufak laf edersen vatan haini ilan edilebilirsin. kimse de edilemeyeceğinin garantisini veremez. o noktada değil mi iş? ben mi paranoyaklık yapıyorum?

  • kepazelik.

    linki şu: http://www.youtube.com/watch?v=pmcqrzl3kkq

    mesajı da şu:

    sevgili çoban çocuk,
    ne kadar yazık sana. öyle oğlaklarla, oksijenli havada, taş dizerek filan köylü köylü yaşıyorsun toz toprak içinde. ay kıyamam dişi de yok ne tatlı! halbuki köyüne gelip toprakları dinamitlesek, savrulsan şöyle bir. şaşkın şaşkın bakmana aldırmadan, sen ne olduğunu anlamadan gökten demirler, betonlar yağdırsak, asfaltlar döşesek her yere, egzoz egzoz kokutsak ortalığı ne güzel olur. çok iyiyiz değil mi? her şey senin için çoban çocuk. senin iyiliğin için. sen modern ol, öyle pisilkelköylü olma diye. toza toprağa belenme diye. taşları üst üste dizeceğine legoları diz, plastik topunla oyna, saf keçi kaymağı yiyeceğine e330 içeren algida ye diye. sonra da kirlenmek güzeldir diyip, sana debelenecek bir parça çimen ekelim kapının önüne, ona da "çimlere basma" diye tabela yazalım, basama diye. o içine ışınlandığın dublekse annen temizliğe gitsin, sana da "varoş" diye gülebilelim diye. o filmin başındaki böceği de detan böcek yemiyle yuvasında öldürelim, o çalıyı da keselim yerine ithal bahçe düzenlemesi yapalım da ihya ol diye. çünkü sen milletin efendisisin, efendi efendi otur şehirde diye.

    şehirleşme ne kadar muhteşem bir şey bilemezsin çocuk. bunu tartışmaya bile gerek yok. konya ovası'nın yüzölçümünden de utanmadan buğday ithal etmek ne şahane. iki kelimeyle gerçek oluyor bu: tarım politikası. (başka öyle sihirli şeyler de var üç harfli, sen cahilsin, bilmezsin. abd var, imf var, akp var.) senin karnını çobanlıkla, çiftçilikle doyurmanın yollarını arayacağımıza seni, kendini bile köyünden, köylülüğünden tiksindirecek, gecekondulara imrendirecek kadar fakir, mahrum, cahil bırakmak ne harika. şehirde bin beter fakirliğe, mahrumiyete, cehalete mahkum etmek ne gorgeous! ama merak etme, sana kredi vereceğiz. faiziyle alacağız. ödeyeceğim diye sefil olacaksın. ne müthiş değil mi? çünkü biz "türkiye’nin potansiyelini gerçeğe dönüştüren banka"yız. sen gerçek değilsin, yoksun, potansiyelsin. seni gerçeğe dönüştüreceğiz. ne süperiz.

    ay çok şirinsin. o önüne düşen tuğlayı da kafana attıydık, isabet etmedi. kusura bakma, olur mu.

    seni seven,
    g.b.

  • adına world of warships'te bir etkinlik bulunan ve denk geldiğim inanılmaz deniz hikayelerinden birinin kahramanı kedi.

    kedimiz sam kariyerine kriegsmarine personeli olarak başlıyor. sam, dkm bismarck ekibi ile birlikte rheinübung operasyonuna katılıyor. bismarck'ın sonu hepimizin malumu. batan gemiden bir tahtaya tutunarak denizde salınan sam'i hms cossack personeli kurtarıyor. sam hem taraf değiştiriyor hem de görev yaptığı gemi sınıfı değişiyor. gerçekten de nazi rejiminden müttefik kuvvetlere geçiyor. bu defa kendisi bir destroyer mensubu. hms cossack'la müttefik ikmal gemilerini koruma peşindeyken cossack'a torpido isabet ediyor. yine bir tahta parçasının üzerinde denizde kendi halinde takılan sam'i bu sefer de zamanında bismarck'ın batırılmasında kilit rol oynamış hms ark royal mürettebatı aralarına alıyor. adını da bu defa kazanıyor ( önceden cossack'takiler oscar derlermiş). sam bu defa da uçak gemisi personeli oluyor. ne var ki ark royal de u-boat'un tekinden torpido yiyince sam bu defa kırık bir uçak kanadının üzerinde suya geri dönüyor.

    ingilizler sam'i yine kurtarıyor ama karaya naklediyorlar. biraz da uğursuz bulunuyor kendisi. bir süre gibraltar'da sonra da ömrünün sonuna kadar belfast'ta kalıyor. baktığınızda suyun içinde feryat figan alevler içinde gelen ölümü 3 defa atlatmış ve aslında suyu sevmeyen bir varlık. binlerce ölünün üç defa bize yadigar diye teslim ettiği güzellik.

    https://www.zmescience.com/…nsinkable-sam-cat-wwii/

  • yakuza'nın "japon mafyası" olduğunu bilmeyen yoktur. peki bu adamlar ilk nereden çıktı, nasıl palazlandı?

    yakuza'nın kökenine dair izleri 1600'lü yılların başına kadar sürebiliriz. kabukimono denen, abartılı kıyafetleri ve saç kesimlerine sahip bazı samuraylar, nodachi denen uzun kılıçlarıyla japonya'nın köy ve kasabalarında kafalarına göre terör estiriyor, hatta insanları zevk için öldürdükleri oluyordu. genellikle shoguna doğrudan bağlı olan ve hatamoto-yakko (shogunun hizmetkarları) olarak da adlandırılan bu kabukimonolar, şehirlerde kendi kurdukları irili ufaklı gruplar hâlinde gezerlerdi. kendi güruhlarından olmayan insalara karşı son derece kabaydılar, argolu konuşurlar, itip kakarlardı; fakat kendi gruplarından insanlara oldukça sadık ve saygılıydılar. birbirlerini el üstünde tutar, bu çarpık "ailelerinin" başına gelecek olası tehlikelere karşı birbirlerini koruyup kollarlardı. ancak edo döneminin başlamasıyla gelen barış ortamında işsiz kalan bu kalabalık kabukimono güruhları çoğunlukla ronin (efendisiz samuray) olmuş, hatta büyük bir kısmı haydutluğa başlayıp japonya'nın dört bucağında köyleri yağmalayıp terör estirmekteydi.

    tahminleriniz tutmadı; kabukimonolar, yakuzaların ataları değildi. hatamoto-yakkoların zulmünden yaka silken köylüler, kendi kentlerini koruma amacıyla silahlanmaya başladılar ve milita bir oluşum hâline gelerek "kentin hizmetkarları" anlamına gelen machi-yakko adını aldılar. samuray kökenli kabukimonoların aksine çiftçiler, demirciler, esnaflar hatta evsizler gibi basit köylülerden oluşmalarına rağmen kabukimonolara karşı başarılı mücadeleler veren machi-yakkolar, bu sayede bir süre sonra halk kahramanları olarak görülmeye başladılar. taşrada kabukimono varlığını sonlandıran machi-yakkolar, zamanla güç sarhoşluğuna yenik düşüp onlara alternatif oldular. hatamoto-yakkolar ile aynı kaderi paylaşmamak için de normal halka sırnaşmak yerine kendi aralarında takılıyor, sadece birbirlerine efeleniyorlardı. (bugün bile yakuza örgütleri sivillere pek bulaşmaz.)

    edo döneminin ortalarına doğru iki alt kola ayrıldılar. düzenli ücret karşılığında dükkanların güvenliğini sağlayan ve sokaklardaki satış tezgahlarının güvenliğini sağlayan "tekiya" grubu ve kast sisteminde tüccarların bile altında bulunan, yasadışı kumar oynatan "bakuto" grubu. shogunluk, kendilerine ekonomik bir yük oluşturmadan halkın güvenliğini sağlayan tekiya gruplarına, katana ve wakizashi taşıma hakkı verdi. (edo döneminde kılıç yasağı vardı.) bu grupların "oyabun" denen liderlerine de soyismi bahşetti. öte yandan tekinsiz yerlerde kumar oynatmak başta gelmek üzere yasadışı işlerle uğraşan bakuto grupları, namuslu halk arasında hoş görülmüyordu. "yakuza" kelimesi de bakutoların oynattığı oicho-kabu isimli kart oyunundaki kaybeden elin adından gelir.

  • organ bağışı ile alakalı bir programda "hepsini bağışladım ama kalbimi bağışlamadım, o allaha mahsus" demiş bir insan.
    o allah seni pinpon topu yapsın, masalarda sek muazzez.