hesabın var mı? giriş yap

  • yazım kurallarını iyi bilmezseniz, "ulan dürzü, karı mı sattım..." yazacağınıza " ulan dürzü karımı sattım..." yazabilirsiniz.

  • bende bir gün torpili evin salonunda yakıp, fitilini filmlerdeki gibi söndürürüm sanmıştım.

    ev ahali patlamanın şokunu atlatır atlatmaz öyle güzel dövdü ki, hala unutamam.

  • özet: kanzuk, artık ne ara yaptıysa, bir de eskiden uçurulmuş yazarların nick'lerini yeniden kullanıma açmış. sözlüğün ilk yıllarında kullanıldığı için alamadığınız, özendiğiniz nickler varsa, yeni hesap oluşturup almayı deneyin. bakarsınız clairvoyant, author, onkaimeon, gibi kült yazar nick'lerine siz de sahip olabilirsiniz!

    ~

    ön not: malum şahıs muhteşem bir hamleyle entry silmeyi de yavaşlattığı ve otomatizasyonunu zorlaştırdığı için, 5774 entry'min tümünü silebilmek için, her çalıştırıldığında 100 entry'yi 50 dakikada silebilen script'i tam 58 kere manuel olarak başlatmam gerekiyor. günde 5-6 defa yapsam, 10 güne tüm entry'lerimi silmiş olurum diye düşünüyorum. şimdiye kadar 800 kadarı silindi ancak. (niye teker teker siliyorsun, hesabı kapa diyenler olursa, biraz aşağıyı okuyun. nick'imin başkaları tarafından tekrar kullanılmasını istemediğim için hesabı entry'siz şekilde açık tutacağım)

    ~

    ekşi sözlüğü birakma konusunda bir süredir çekincelerim vardı, ancak şu iki nokta kararımı kesinleştirdi:

    1) saniyede binlerce request'i process edebilen sözlüğün server'larını, sırf tepkilerini ortaya koyan yazarlar entry silmekte zorlansın, belki de bundan vazgeçsinler diye dakikada 2 entry silme limiti koyması. digiturk'ü iptal ettirmek için fax dayatmasından en ufak farkı yok bunun. (server yükü diyerek de aptal yerine koymasın bizi. an itibariyle türkiye'nin en çok ziyaret edilen 5. sitesinde yüzlerce yazarın birkaç saat içinde binlerce entry'sini silmesi bile, server yükününde ciddi artışa neden olmaz. kaldı ki saniyede sadece 1-2 entry siliyordu bu aralar hepimizin kullandığı entry silici script. abuse eden bir yanı da yoktu sözlügün serverlarını)

    daha da önemlisi:

    2) 2004 yılında emanon nick'iyle kaydolduğum 6. nesil yazar hesabım, formata uymamam (ilk entry'de tanım yapmama, başlıktaki entry'lere fiziksel referans içerme) gibi nedenlerle uçurulmuştu. hoş gerçi şimdi format da kalmadı, tanımsız entry'ler, @2'ler her başlıkta karşımıza çıkıyor, neyse bu konumuz değil.

    neyse, 2006 yılında tekrar hesap açmak istediğimde, emanon nick'i daha önce kullanıldığı (ve uçurulduğu) için aynı nick'i tekrar almama izin verilmemişti. o sırada komik bir gazete haberinde çıkan kafam kadar gülşah karakterinden esinlenip yeni nick'imi almıştım. bu 2. yazarlığım süresince arada bir nostalji yapıp modlog'a bakardım, eski nick'imin kayıtlarına, o zaman yaptığım format hatalarına.

    birkaç ay önce baktığımda ise, uçurulmuş (yeni adıyla leyla) eski nick'imin benden bağımsız çaylağın birine verildiğini gördüm. bu konuda ne söyleyim bilemiyorum. eski nick'lerin geri dönüşüme uğraması, aynı mahlasların yeniden farkli kişiler tarafından kullanılması nasıl bir işbilmezliktir? hadi benim yazarlığımı değersiz bulabilirsiniz, ama mesela, popüler kültür'e kezban terimini kazandıran author'un anısının üzerine, yarın bir gün feminist bir author'u mu yazar yapacaksınız? (edit: gerçekten de author'dan alakasız birisi bu nick'le çaylak hesabı açıp entry'ler girmiş iki yıl önce) ekşi sözlük'ün temeline, tarihine, nostaljiye, mahlasların kullanım amacına, her şeye ters düşen bir durum bu!

    bravo kanzuk! entry sansürleme, tema dayatma, kullanım koşullarını habersiz düzenleme, entry'leri düzenleyip kar amaçlı kullanma, bunlar güzel fikirlerdi, ama kullanılmış nick'leri başka kişilerin eline vermek özellikle muhteşem bir fikir olmuş. tebrik ediyorum.

  • annemin dediğine göre de kesinlikle sıradanlaşmaması gerekiyormuş.. hoş babam senfoni orkestrası gibi geziyor evin içinde ben kendimi bildim bileli.

  • amazon ormanlarinda tukenmis bir halkin dili.
    ve belki dunyanin en yalniz adami aurá 'nin.
    gorsel- 1

    35 yil once brezilya'nin kuzeyinde pará'da, amazon ormanlarinin derinliklerinden iki adam cikagelmis.
    kayip bir kabilenin son uyeleri oldugu anlasilan bu iki adama, aura ve aure demis yetkililer.
    gorsel 2
    gorsel 3

    civardaki obursu yerli halklar, kabileler az bucuk biliniyormus. ama bu ikisinin konustugu dili kimse anlayamamis.
    dil uzmanlari getirmisler. bunlar uzak, kucuk yerli kabilelerin dillerini bile konusabiliyormus. ne var ki, onca yillik egitimleri, devirdikleri onca lugat, o kadar bilgi dagarcigi, bu iki yabani adamin dilini cozmeye gelince pire olmus, bit kadar olmus, gozden kaybolmus.
    gorsel 4

    yetkililer, iki yabani adami 87'de ormanda ortaya cikislarindan itibaren o toplama kampindan bu toplama kampina surukleyip durmus .
    ama uyum saglayamamis, yerlesik yasama gecememis ikisi de.
    sonra bir dil uzmani gelmis, kendini konuya vakfetmis. onlarla zaman gecirip, dogaya cikip, kaynasmaya calisip epeyce sozcuk ogrenmis. kayda 800'e yakin, baska ornegini gormedikleri sozcuk gecirmis.
    yerli dillerinde sikca goruldugu uzere, bunlarin cogu hayvan, bitki, meyve adlari. cok azi eylem, baglac.

    aure, sanki abisiymis gibi ardina saklanmis aura'nin. pek iletisim kuramamis oburku insanlarla. aura, onu kollamaya calismis.
    gorsel 5
    yillar sonra sancidan ayaga kalkamaz olmus. bir suru macerayla buyuk kente hastaneye goturmusler. son evre kanser.
    kisa bir tedavi sonrasi gocup gitmis.
    gorsel 6

    simdi aura, ihtiyar, topal bir adam olarak bir kulubede boncuk diziyor. goge bakiyor. hamaginda uyuyor.
    gorsel 7

    arada cikip konusursa da kimsecikler anlayamiyor. zaman zaman ugrayan o dil uzmanini saymazsak.
    kameraya cekerken vefat eden arkadasini soruyorlar. kendi dilinde bir meyve ismi, kus ismi soyleyip gokleri gosteriyor.

    surada ise insana dokunan bir sahne: aura nin yalnizligi
    yalnizliktan catlayacak gibi oldugu bir gece, gidip kampta onune cikan kim varsa iletisim kurmaya calisiyor.
    ama oburleri hadi oturup dinleseler, agzindan cikan tek sozcugu bile anlayamiyorlar.
    aura oyle bunalmis ki. oyle daralmis ki. anlatiyor, ciziktiriyor, soyluyor, konusuyor, soruyor, anlatiyor.

    belki dunyanin en yalniz adami simdi. orada, amazon ormanlarinin kiyiciginda.
    virane bir kulubede kimsenin isitemedigi, kavrayamadigi seylere cenesini yoran. asla anlasilmayan.
    gunun sonunda kimsesizligin, yankisizligin, yapayalnizligin icinde gozlerini yumup sabah dogacak gunu bekleyen topal ihtiyar.

    oykusunun tamami:
    nhk'nin belgeseli

    not: okurlardan, dostlardan gelen elestiriler uzerine buraya kisiel bir not birakiyorum. yukariki yaziyi hakkiyla cikaramamisim. aura'nin yalnizligini dosdogru anlatamamisim. temel noktalar eksik kalmis (neden geri donmemisler? kabileye n'olmus? nicin portekizce ogrenmemisler? vesair ilk akla gelen sorularin yanitlari gibi) bazi yerlerdeyse lastik gibi uzamis duygusallik. bunlar icun ozur diliyorum.
    tabii bunun kendimce nedenleri var. atalar "demir tavinda dovulur" demis. tavini kacirinca, soguk demire vura kira sekil veremiyorsun iste. gunluk akis suresinde aklimda kalmis, belki kenara konu basligi not dusulmus vesair mevzulari hastayken yatakta, ucus beklerken, uykum kacinca filan fismekan dizebilmisim vakit darliginda. o da anca bu kadar olmus. tabii atalarin her seye bir lafi var, "osuruklu gote cavar ekmegi bahane" diye de bosa dememisler. neticede bu yazilar bu vaziyete gelmis. bakalim duzeltebilicez mi hayirlisiynan.

  • kel, kısa boylu, deli gibi koşturan, dengesizce topa dalan, terden üstünde tek bir kuru nokta kalmayan, kırmızı suratlı, sırıtkan bir tip. her maçta vardır. eğer bizim maçlarda yok hiç görmedim lan diyorsanız o tip sizsinizdir.