ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yaran inci sözlük entry'leri
yaran fıkralar
-
üç mahkum cezaevi yolundadir. her birine, hapiste gecirecekleri gunler icin bir esya getirilmesine izin
verilmistir. otobuste, biri digerine doner ve sorar :
- eeee sen ne getirdin ? diger mahkum bir boya kutusu cikarir ve bununla her seyi boyayabilecegini soyler.
ikinci mahkum bir deste iskambil kagidi cikarir.
- bunlarla poker oynayabilir, fal bakabilir veya herhangi bir kagit oyunu oynayabilirim.
üçüncü mahkuma merakla sorarlar :
- sen ne getirdin ?
adı temel olan üçüncü mahkum bir kutu cikarir ve gulerek :
- bu orkidleri getirdim. der. diger iki mahkumun kafasi karismistir.
merakla sorarlar :
"bunlarla ne yapabilirsin ki?" temel siritir ve elindeki kutuyu gostererek,
- kutuda yazdigina gore, bunlarla ata binebilir, yuzmeye gidebilir, hatta paten kayabilirmisim...
sözlükçülerin yediği tarihi ayarlar
-
lisede;
- hocaaam bu soruyu cozmek icin moment mi kullanacagiz?
- hayir kizim kafayi kullanacaksin.
mutsuzluğun asıl sebebi
-
beklemek.
insanoğlunun en aciz hallerinden birisi bu, beklemek. hep bekliyoruz, her şeyi bekliyoruz.
insan bekliyoruz.
iş bekliyoruz.
para bekliyoruz.
hiçbir şey yapmadan bekliyoruz olduğumuz yerde durduğumuz yerde, durarak. bekledikçe hiçbir şey yapasın gelmiyor. çünkü beklemeyi tek çıkar yol olarak görüyorsun ve bir adım dahi atmıyorsun, olduğun yerdesin. odalara hapsetmişsin kendini, yatağa bağlamışsın bedenini, boşluğa dikmişsin gözlerini. ne beklediğini bilmez bir haldesin.
gelmeyecek ki.
hareket etmek aklına gelmiyor. istediğin her neyse ona gitmek aklının ucundan geçmiyor. onun, onların sana geleceğini düşünmekten 'gelmeyeceği' ihtimali aklına gelmiyor artık.
bekleme, bekledikçe geçen tek şey ömrün.
gelecek olan mutluluk değil.
6 günlük şirkete 2 milyar liralık iş vermek
-
ekmek herkese yetecekti aslında...
tarlaya karga dadandı,
ambara fare,
fırına hırsız,
memlekete harami...
neyzen tevfik(1879-1953)
70 senede bir arpa boy gidememiş ülke kültürü olarak.
lübbey köyü
-
acayip bir atmosfere sahip olan terk edilmiş köy.
bozdağ eteklerinde, çam ağaçlarıyla kaplı yollardan geçilerek ulaşılan, yemyeşil bir vadiye kurulmuş köy. 30 yıldır ise göç vere vere hayalet köye dönüşmüş.
köyün yolu yakınlardaki baraj inşaatı sebebiyle çakıl, toz kaplı. ödemiş'ten sonra mesafe kısa olsa da biraz vakit alıyor ulaşmak.
köyde yaşayan 5-6 kişi kalmış. bunlardan birine rastladım köyde dolaşırken. yaşlıca bir teyze. geceleri çok tenha oluyor buralar, korkuyorum dedi. diyemedim ki gündüzü zaten fazlasıyla tenha teyzecim.
evlerin çoğu bakımsızlık ve yalnızlıktan yıkık, viran. ama hala çok güzeller. taş-ahşap karışımı doğal, geleneksel mimarileri ile güzel bir manzaraya sahip.
yolu ödemiş tarafına düşen olursa, çıkıp gezmelerini tavsiye edebilirim. ilginç bir deneyim olacağına eminim.
renkli gözlü insanlar
-
buradan hepsine seslenmek istiyorum; bütün mavi ve yeşil gözlüler objektife iyice girin tamam mı la.. iyice yapıştırın yüzünüzü makineye aferin. yoksa allah korusun anlayamayız renkli gözlü olduğunuzu..
delinin yıldızı
-
"2017 yılında bir vega albümü nasıl olur?" sorusunun tam cevabı olmuş, vega aynı vega ama yıl 2017. ben de "ya beğenmezsem, ya eski tadı bulamazsam?" diye düşünüp korkarak dinleyenlerdenim ama ilk şarkı başladığı anda tüm korkum yerini olması gerektiği gibi heyecana bıraktı. 12 yıllık bekleyişin ardından çılgınlar gibi dinlenecek bir albüm olmuş.
yalnız buradan apple music'e sesleniyorum: bu albümü eklemeyip beni muud adlı çirkin oluşumla uğraşmak zorunda kaldırdığın için seni kınıyorum!
hayata dair iç burkan detaylar
-
on beş gün önceyeymiş aslında randevuları. kaçırmışlar. bugün kalkıp gelmişler, vaktim varsa bakayım diye.
klinik oldukça yoğun, kapıda bekleyen çok fazla hasta var, dosyaları önüme yığılıyor. “bugün çok yoğun, bakamam, yeni randevu almanız gerekiyor” diyorum.
kadın ezilip büzülüyor karşımda. bir şeyler diyecek belli, ama takılıyor boğazına. sabırsız gözlerle kadının odadan çıkmasını bekliyorum.“hocam” diyor kısık bir sesle. “karşıdan geliyoruz biz, yol paramız yoktu ondan gelemedik. ancak para bulabildik.”
parasını veremedikleri bir otobüs, bir vapur. bir tam, bir öğrenci.
bir kadın, bir çocuk.
tam uykuya dalacakken irkilmek
-
bunun bir açıklaması var. daha iyi bilen arkadaşlar mutlak yazacaklardır ama ben genede dilim döndükçe anlatayım.
uykuya dalan beyin yavaş bir şekilde solunumu, dolaşımı, sindirimi ve bilumum olayı yavaşlatır. sonrada gene bu beyin denilen şey, ulan ölüyorum herhalde deyip basar sinirlere uyarıyı ve bir anda insanı sıçratır. sonra da tamam lan geçti geçti, yokmuş bir şey deyip uyumaya devam ettirir. manyak lan bu beyin.
bakkalda sandviç yaptırmış efsane nesil
-
michael schumaer'in bacağının kırıldığı kaza olurken, bakkalda salamlı sandviç yaptırıyordum. o zaman bakkallarda bile f1 izlenirdi.
şehit öğretmen necmettin yılmaz'ın ev eşyaları
-
doguya giden ogretmenin hayat kesidi bu. buyuk ihtimal evden ayrilirken anasindan babasindan aldi o esyanin paralarini ya da lojmanda ondan once kalan kisi birakmistir. dag basinda, insanlarin haritada arayip bulmakta zorlanacagi bir noktadasin. hicbir sosyal hayatin yok. koyde sinif ogretmeniysen arkadasin dahi yok. bir basinasin. kimi zaman aklina kacirilma, operasyon, orgut gibi seyler gelince yahut esin dostun gorev yaptigin yerden bahsederken allah kurtarsin deyince okulun hemen onundeki ay yildizli al bayrak aklina gelir. vatan sag olsun dersin. yasanabilir, uygar, terorsuz bir turkiye cumhuriyet'i icin her zorluga gogus gerersin. suyun gider gunlerce gelmez, kisin elektrik bir var bir yok, yanan sobanin ustundeki güğüm eslik eder sana.
ama birileri oturduklari luks evlerde, plaza hayatlarinda, metropol kosturmacasinda senin aldigin maasin haram oldugunu ve hak etmedigini soyler.
mekanin cennet olsun meslektasim.