hesabın var mı? giriş yap

  • 16 aylık bebeğimin kahvaltısını hazırlarken aklıma düştü bu başlık. henüz süreci tamamlamadık ama yaklaşık 7 yıl önce başlayan maceramızı evlat edinmek isteyenlere anlatmam gerektiğini düşündüm.

    öncelikle aklınıza bir kere düştüyse hayatınız boyunca hep evlat edinmek isteyeceksiniz. bu düşünce peşinizi hiç bırakmayacak. çok uzun bir bekleme süresi var şartlarınız uyuyorsa gidip başvurun, sıraya girin. sıra yaklaşık 6 yılda geliyor o an istemezseniz dondurabilirsiniz. başvurunuz bir dilekçeyle açılıyor tekrar ve kaldığınız sıradan devam ediyor. yani kendinizi hazır hissettiğiniz an dilekçe verip 15 gün içinde bebeğinizi kucağınıza alabilirsiniz.

    evli, bekar 30 yaşını doldurmuş herkes evlat edinebilir. ama heyet raporu almak, psikolojik testlerden geçmek gerekiyor. maddi durumunuzun iyi olduğunu da kanıtlamanız gerekiyor. yani evi olmayan asgari ücretli bir çiftin ya da kişinin başvurusu çok yüksek ihtimalle kabul edilmeyecek. ev varsa parka, hastaneye yakın olması ve bebeğin odasının güneş alması lazım. her aşamada ev kontrolüne geldiklerini de eklemem gerekiyor. başvurunun kabul edilme süreci yaklaşık bir yıl sürüyor.

    başvurunuz kabul edildi ve sıraya girdiniz. bundan sonra yapacağınız tek şey beklemek. ama beklerken uzmanları arayıp arayıp darlamayın. sürekli sıranızı sormayın. ellerinde bir bebek fabrikası yok gelen bebekleri sırayla veriyorlar işte. bekleme süresi şehirden şehire ve tercihlerinize göre 4-7 yıl arasında değişiyor. mesela sağlıklı bir kız bebek isterseniz 6-7 yıl, erkek isterseniz 5-6 yıl beklersiniz. sokağa terk edilmiş anne, baba bilinmeyen bir bebek isterseniz 15 yıl bile bekleme ihtimaliniz var.

    engelli ya da ensest bebek isterseniz sıranız hemen gelebilir.

    her şey olumlu sonuçlandı, yıllarca beklediniz. o telefon hiç ummadığınız anda geliyor. ben mesela sabah uyuyordum, öğleden sonra anne oldum. o da başka bir entryi hakedecek kadar ilginç bir gündü. yazarım bir ara :))

    bebeği aldıktan sonra evlat edinmeye hak kazanmak için bir yıl bakmanız gerekiyor. tabi bu bir yılda sürekli kontrol altındasınız. bebeğin gelişimini takip ediyorlar.

    veeee işin en zor kısmı başlıyor. biyolojik anne, babaya rıza davası açılıyor. bu süreçle çocuk esirgeme kurumu ilgileniyor. hakim karşısında da evlat edindirmek istediklerini beyan etmeleri gerekiyor. bu süreç onlara ulaşamazlarsa yıllarca sürüyor. tabi vazgeçme ihtimalleri de var. rıza davası bitince geri dönüşü olmadan bebeğin tüm haklarını kayyuma devretmiş oluyorlar. bundan sonra bebek artık onlara ait değil.

    biz tam olarak bu sürecin ortasındayız. rıza davası sorunsuz sonuçlandı. şimdi uzmanımızın arayıp “nüfusa geçirme davası açabilirsiniz” demesini bekliyoruz.

    o dava da genelde tek celsede bitiyor. “tebrikler bebeğiniz artık sizin soyadınızı taşıyor” şimdi bunu duymak için yaşıyorum.

    sonrası iyilik, güzellik.

  • beğenirsin beğenmezsin, seversin sevmezsin. adam 15 senedir televizyonda, sinemada bilmem nerde iş yapıp çalışıp kazanmış bir ev almış. parası da var. bakmış ki yetkililerden yeterli hayır yok, basmış parayı, kendi ekibini kurmuş ve evini korumaya çalışıyor. ne var bunda onu anlamadım.

    hayır nedir yani, korumasın mı? yanmasını mı beklesin? senin orda bir evin olsa elinden gelen maksimum ne ise yapmayacak mısın? yangının yanında araban olsa çekmeyecek misin mesela? madem her yer yanıyor bizimki de yansın arada ne olacak mı diyeceksin?

    bunun paraya tapmakla falan ne ilgisi var. herkes gücü yettiğince canını da malını da korumaya çalışır. kiminin gücü eş dost çağırmaya yeter, kimi parayı basar 50 kişilik ekip kurar. bu kadar basit.

    şahan'ın sana bana borcu mu var, kamuya dair bir yöneticilik görevi mi var da kızıyorsunuz adama. bu adamlara kızacağınıza, illegal yoldan, başkalarının sırtına basıp ezerek haksız kazanç sağlayan ve sefasını süren insanlara kızın.

  • (bkz: fire)

    fire, amacı "finansal bağımsızlık ve erken emeklilik" olan bir yaşam tarzı hareketidir. bu model özellikle 2010'larda bloglarda, podcast'lerde ve çevrimiçi tartışma forumlarında paylaşılan bilgilerle y kuşağı çalışanlar arasında popüler hale geldi.

    finansal özgürlüğe ve erken emekliliğe, yani fire'ye ulaşmak isteyenler, gelirlerini artırmanın yollarını bularak ya da masraflarını azaltarak tasarruf oranlarını maksimuma çıkarıyorlar.
    amaç basitçe, ömür boyu yaşam masraflarını çalışmadan karşılayacak miktara gelinceye kadar para biriktirmek. fire hareketinin çoğu savunucusu %4 kuralının bir rehber olduğunu öne sürerek, yıllık tahmini yaşam giderlerinin en az 25 katı kadar bir hedef belirlemiş.
    fire hareketi diyor ki, finansal bağımsızlığa ulaştıktan sonra, ücretli iş isteğe bağlı hale gelir ve geleneksel işinizden sistemin size uygun gördüğünden 10'larca yıl önce emekli olursunuz.

    finansal planlamacılar yıllardır çalışanlara genel olarak bilinen %10-15'lik bir tasarruf yapmalarını önerir. fire hareketi ise agresif bir tasarruf yöntemi öneriyor. sabit gelir ve giderler olduğunu varsayarak ve yatırım gelirlerini hesaba katmadan şöyle bir tablo sunuyorlar:

    %10 tasarruf oranıyla, 1 yıllık yaşam masraflarınız için 9 yıl çalışmanız gerekir.
    %25 tasarruf oranıyla, 1 yıllık yaşam masraflarınız için 3 yıl çalışmanız gerekir.
    %50 tasarruf oranıyla, 1 yıllık yaşam masraflarınız için 1 yıl çalışmanız gerekir.
    %75 tasarruf oranıyla, 1 yıllık yaşam masraflarınız için 0,33, yani 4 ay çalışmanız gerekir.

    emeklilik zamanının tasarruf oranı arttıkça önemli ölçüde düştüğü görülebiliyor. bu nedenle, fire peşinde olanlar gelirlerinin %50 veya daha fazlasından tasarruf etmeye çalışıyorlar. "%4 para çekme" kuralına uyulduğunda, %75 tasarruf oranıyla 25 yıllık yaşam masrafınızı biriktirmek 10 yıldan az bir zaman alıyor.

    fire hareketinin arkasındaki ana fikirler, vicki robin ve joe dominguez'in yazdığı 1992 yılının çok satan kitabı "your money or your life" (paranız ya da hayatınız), ve 2010 yılında jacob lund fisker'in yazdığı early retirement extreme kitaplarından gelmektedir. bu çalışmalar, finansal bağımsızlığa ulaşmak için basit yaşamı yatırımlardan elde edilen gelirle birleştirmenin temel şablonunu sunuyor. özellikle ikinci kitap tasarruf oranı ile emekliliğe ayrılma süresi arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak, bireylerin öngörülen bir gelir ve gider tablosu ile emeklilik tarihlerini hızlı bir şekilde belirleyebilmeleri sağlamıştır.

    bu kitapların dışında 2011'de açılan mr. money moustache blogu, tutumlulukla erken emeklilik elde etme fikrine ilgi uyandıran ve hareketin popülerleşmesine yardımcı olan etkili bir ses. diğer bloglar ve podcast'ler, çevrimiçi forumlarda yoğun biçimde tartışılan fire konseptini geliştirmeye devam ediyor. pek çok kişi bu ortamlarda giderlerini ve birikimlerini aylık olarak paylaşıyor ve fire rakamlarına ulaşabilmek için birbirleriyle yarışıyor. bir nevi bu rekabetten güç alarak daha da motive oluyorlar. 2018 yılında, fire hareketi geleneksel ana akım medya kuruluşlarında önemli ölçüde yer buldu. yine 2018 yılında the harris poll tarafından yapılan bir ankete göre, 45 yaş ve üstü zengin amerikalıların %11'i fire hareketini duymuş ve diğer %26'sı ise kavramın farkında.

    harekete gelen yoğun eleştiriler de var. bunlardan biri fire hareketinin sadece zenginler için olduğu. düşük bir gelir ile fire için gerekli olan yüksek tasarruf oranlarını yakalamanın zorluğuna dikkat çekiliyor. diğer bir yaygın eleştiri de fire hareketinin erken emeklilerinin gerçekten de emeklilik için yetecek parayı biriktirememiş olacakları. fire'deki emeklilik aşamasının potansiyel olarak 70 yılı bile bulabileceği düşünüldüğünde, eleştirenler %4 kuralını uygulamanın bu sürede uygun olmayacağını, yaklaşık 30 yıllık geleneksel emeklilik süreleri için olabileceğini düşünüyor. bu çeşit bir emekliliğin %4 kuralı ile başarılı olacağına dair daha geniş bir zaman dilimini kapsayan empirik bir kanıt olmaması bu eleştirilerin dayanak noktası.

    diğer bir eleştiri de kadınlardan geliyor. hareketin daha çok beyaz erkeklere yönelik olduğunu savunuyorlar. fire disiplinine girenlerin, içinde "software" (yazılım) yazan ünvanlara sahip, fazla mesai yapan ve aylık 10 bin doların üzerindeki maaşlarının %50 ya da daha fazlasını kenara koyarak 30'lu yaşlarında kübik çalışma ortamlarından kaçabilen y kuşağı bireyleri olduğuyla ilgili yaygın bir görüş var.
    mr. money mustache ve early retirement dude gibi blogların tamamen erkekler tarafından erkekler için yazıldığını ileri sürüyorlar.

    hareketin özündeki temel görüş, yeterince dayanıklı, biraz finanstan anlayan ve kuru fasulye pilava talim etmeye gönüllü olan "herkes" bunu yapabilir. ama bu pek doğru değil.
    “bu konudaki bir çok blog, iyi niyetli olsa da, dar görüşlüler” diyor blogger kiersten saunders ve devam ediyor: "şunun gibi yalın planlara sahipler: işte, 'dondurulmuş içecekler ve burritolar yiyeceğiz ve böylece gelirimizin %50'sini tasarruf edeceğiz'. peki tamam. ama hayattaki zaman zaman gerekli olan diğer şeyler? mesela bakmak zorunda olduğunuz kayınvalidenizin masrafları bu bütçenin neresinde yer alıyor?"

    fire hareketindeki bu çeşitlilik eksikliğini gören kiersten saunders 2015 yılında kocasıyla beraber rich & regular adındaki kendi kişisel blogunu açmış.

    açtığı blog bugün, kendi farklı fire topluluğunu inşa eden kadınlardan oluşan ve giderek büyüyen bir mecra halini almış durumda. birçoğu bu biriktirme işindeki ilerlemelerini internette anlatırken, çoğu da bunu anonim bir şekilde yapıyor. çünkü bir de kariyerlerini kısaltmak için yaptıkları planları duyururlarsa gelecekteki işlerini veya belki gelmesi muhtemel yüklü maaşlarını (veya daha az arzulanan bir türden işten çıkarılmayı) riske atmaktan kaçınıyorlar.

    fire kadınlarının bir kraliçe arısı varsa o da 38 yaşında siyasi danışman olarak görevinden emekli olan 39 yaşındaki tanja hester'dir.
    hester tecrübelerini anlattığı "work optional" (istersen çalış - çalışmak opsiyonel gibi çevrilebilir sanıyorum) adlı bir kitap yazar ve 2018 kasım ayında fire hareketindeki kadınlara bir sığınak olan cents positive'yi kurar. açılışı sadece 75 kişiyle sınırlandıracaktır ama talep o kadar yüksek olur ki 85 kişi almak zorunda kalır. (hala birkaç düzine de bekleyen listesi varmış). bu yıl başka bir tane daha düzenlemeyi düşünüyormuş ve 2020'de de olayı kanada'ya taşımayı düşünüyormuş.

    bu fire kadınları benzer alışkanlıklar uygulama eğiliminde oluyor. eski arabaları kullanıyorlar, restoranlar ve barlardan kaçınıyorlar, dışarda sosyalleşme davetlerini geri çeviriyorlar, şundan bundan yiyecek üretiyorlar, (mümkünse) ikinci el mağazalarında alışveriş yapıyorlar ve “harcama yok haftası" gibi dönemlere giriyorlar. eğlenmek için evde takılıyorlar veya yürüyüş gibi ücretsiz aktiviteler yapıyorlar.

    tabi burada esas amaç emekli olmaktan ziyade ekonomik özgürlüğe kavuşmak. sonuçta kimse 30'lu yaşlarında emekli olup tüm gün kanepede uzanıp tv izlemek istemez. hareketin uygulayıcılarından jess fickett bunu şöyle anlatmış: "bence fire hareketinin kalbinde yatan şey gezegendeki sınırlı zamanınızı stratejik olarak maksimize etmek ve böylece bu sürede sadece anlamlı bulduğunuz şeyleri yapabilmek."

    batıdaki bu yeni akımları konuşmak, bunlardan feyiz almaya çalışmak, kafa yormak elbette türkiye'de içinde bulunduğumuz bu ekonomik kriz döneminde biraz fazla gerçek dışı. hele de bu fire olayı batıda bile "zenginler için" denilerek eleştirilirken bizim ülke insanımızın müsade edilen ekonomik ufkundan bir hayli uzak görünüyor. en azından bir 5-10 yıl.

    kaynaklar:
    - wikipedia (yasaklı...)
    - https://www.nytimes.com/…-featured&imp_id=918168389

  • murat yetkin'in, "recep tayyip erdoğan çılgın projeler açıkladığında gazeteciliğimizi unuttuk heralde o zaman kaynak nerede sormadık, şimdi hatırladık emeklilere verilecek paranın kaynağını size soruyoruz" diye meslektaşlarına laf soktuğu yayın.

  • başlık: biyoloji dersinde kıza verdiğim ayar

    beyler mezunum dersanedeyiz geçen gün ders biyoloji sınıfta takılıyoruz hoca kan gruplarını işliyor. konu açıldı mal mal herkese sorucaklar kan grubun diye ilk ben söyledim a pozitif diye yan sıradaki kız atladı sokaktaki kediyi köpeği kessen a pozitif akar çok var filan diyor dıbına koyyim ne bileyim köpek möpek diyince ben bi sinirlendim nedense :d işte sıra buna geldi söylemeden ben tahmin edebilir miyim dedim. senin kan grubun kesin 0 dır dedim.aaa nasıl bildin diye sordu.'zor olmadı' dedim, 'genel vericiyi her yerde tanırım.' appiahın gol sevincini taklit ederek tribünlere koştum...

  • itü elektronik haberleşme müh'nde bir bilgisayar dersi alınmış, hiç bir derse girilmediği, hocanın yüzü görülmediği gibi ödevler falan da verilmemiştir. buna rağmen vize ve finalde tüm bilinenleri kağıda yazmak suretiyle dersten geçmeye yakın bir notla kalınmıştır. yani hocayla bir konuşsa dersten geçecek durumdadır errr kişi. karartılır gözler, hocanın önce adı öğrenilir, sonra kişiliğine ilişkin detaylar (ki yüreklere dokunacak bir senaryoyla geçme fırsatı yaratılsın). akabinde binnur kurt adlı hocanın odası sora sora da olsa bulunur bir biçimde. daha ar.gör falan olduğu için oda bir kaç kişi tarafından paylaşılmaktadır, kapıda bir ton isim yazmaktadır.

    kapı vurulur, seri biçimde içeri girilir. heyecan doruktadır. içeride (adı muhtemelen kapıda yazan adamlardan birisi olan) kravatlı bir eleman oturmaktadır.

    - iyi günler, ben binnur hanım'a bakmıştım. bir konuda konuşacaktım
    - benim binnur...
    - ehe oldu sağolun.. (buyur burdan yak)