hesabın var mı? giriş yap

  • -abi sen çok kızardın!!
    -hıı?
    -kızardın diyorum, buraların filan kızarmış.
    -hıı?
    -sen içince kız-a-rı-yor-mu-sun diyorummm..
    -abi, kız olunca arıyorum, niye aramiim???
    -??!!!

  • tam da türk milletine özgü bir durumdur.

    adamlar kurtuluş savaşı'nı padişah ve osmanlı için vermişler (cumhuriyet'in c'si bile gündemde değildi), sonrasında cumhuriyet kurulmuş, halka seçme ve seçilme hakkı verilmiş.

    ama yıllar sonra söylenen hep aynı türkü: tek partili dönemde diktatörlük vardı. amın oğlu sanki o güne kadar çok partili demokratik bir ortamdaydık da, bir anda mı geldi diktatörlük. geçiş dönemi işte.

    aynı amın oğluna sorsan osmanlı'yı geri getirmek ister ama lafa gelince tek partili dönem.

    tek parti siksin sizi aq.

  • bir 80lerde çocuk olmak durumunun yandan yemisi gibi görünmekle birlikte, üzerine kitap yazilasi apayri bir mevzudur bu. 80lerde yasanan olaylarin ve içinde bulunulan durumlarin, yillar sonra bir travma sebebi oldugunun farkina varilmasi, ve 2000’lerin baslarinda orta-geç 20’leri ile erken 30’larini sürdürmekte olan bir jenerasyonun neden bu kadar saçma sapan bir düsünme yapisina ve hareket tarzina sahip oldugunun anlasilmasi için hazirlanmis bir kaynak niteligindedir.

    travma 1: eve alinan ilk televizyon

    80lerin çocuklari eve televizyon alinan günü hayal meyal hatirlarlar. o gün, bütün hayatimizin degistigi ve gelecegimizin belki de bambaska bir biçimde sekillendigi gündür. televizyon, saskin bakislar içinde eve getirilmis, televizyon sehpasi gibi kavramlar henüz olmadigindan gözden çikarilmis bir masa oturma odasinin –muhtemelen- kösesine yerlestirilmis ve televizyon denilen alet buraya konumlandirilmistir. evde artik yeni bir kisi yasamaktadir, gece 12’de uyuyup aksamüstü 4 sularinda uyanan yeni bir kardes demektir televizyon. saat 12’de karsisina geçip selam durdugumuz ve ailece istiklal marsi söyledigimiz bir yaratik *.

    sonuç: eve alinan her pahali ürünün ilahi nitelige sahip oldugunun sanilmasi. özel köse hazirlanmasi. bir süre melül melül seyredilmesi. zarar verici hareketlerden kaçinilmasi, zarar verenlerin dövülmesi. üstüne dantel örtü hazirlanmasi ve serilmesi.

    travma 2: eve alinan ilk çamasir makinesi

    bu hadisenin özü de televizyona benzer. en önemli farki, böyle bir ürünün icat edilebilecegini kestirememis müteahhit ve mimar ikilisinin kapilari dar yapmasi sonucu, çamasir makinesinin kendisi için hazirlanmis köseye ulasmasinin yaklasik 6 saat sürmesidir. bu çabanin neticesinde, çamasir makinesi çalistirilir ve islem bitene kadar –yaklasik 1,5 saat- seyredilir. sikma esnasinda çikan ses “uçak” sesine benzetilir.

    sonuç: eve alinan her pahali ürünün ilahi nitelige sahip oldugunun sanilmasi. özel köse hazirlanmasi. bir süre melül melül seyredilmesi. zarar verici hareketlerden kaçinilmasi, zarar verenlerin dövülmesi. üstüne dantel örtü hazirlanmasi ve serilmesi.

    travma 3: challenger faciasi

    televizyonun hayatimiza girmesiyle yakindan alakali bir travma. “aaa x gecesi uzaya füze göndereceklermis, televizyondan göstereceklermis” muhabbetinin olaydan bir kaç hafta önce agizdan agiza yayilmasi sonucu, o gece maaile televizyonun karsisina geçilir. challenger’in firlatilmasi esnasinda hep beraber geri sayilir. geri saymanin bitmesi akabinde çok sevinilir ve alkislanir. bir kaç saniye sonra challenger patlar. herkes sus pus olur. anne aglar. bunu gören çocuklar da aglamaya baslarlar.

    sonuç: yerde gitmeyen hiçbir seye güvenilmemesi. uzaya gönderilen bütün füze ve uydularin patlayacagina yönelik derin inanç. sag salim uzaya çikan her nesnenin ardindan “bir zamanlar challenger vardi, 9 saniye sonra patlamisti, içinde bir de ögretmen vardi, bütün ögrencilri hüngür hüngür aglamisti” demek.

    travma 4: travmatik çocuk kitaplari

    okumayi yeni söken çocuga kibritçi kiz, kasagi, ant, dört kardestiler gibi kitap ve hikayelerin okutulmasi sayesinde çocuklarin manyaklasmasi seklinde tezahür etmistir. günümüzde çocuklar barbienin ken ile iliskisini irdeleyen daha naif eserler okumaktadirlar.

    sonuç: ebeveynlerin ve kardeslerin ölümünden histerik bir biçimde korkmak. ölmeleri halini göz önüne getirerek aglayabilmek. diger bütün korkularin da giderek keskinlesmesi ve obsesyona dogru kendinden emin adimlar.

    travma 5: vahsi çocuk sarkilari

    hayir bunu anlatmak bile istemiyorum. (bkz: sorduklari sorularla cocuklari afallatan sarkilar)

    sonuç: fantastik edebiyata duyulan büyük ilgi. üç kulakli insanlarin normal olduguna inanma egilimi. pazarda esek satildiginin sanilmasi gibi saplantilar.

  • ya bence kürtlerin oy kullanma hakkını da elinden alın olsun bitsin. adamları her seçim sandığa kadar yormayın.

  • 100 veya 200’lük banknotu nerede bozduracağım diye düşünmeyen kafası rahat, küçük hesapların insanıdır.

  • -bunun beyni yanmış. (basit bir parça değişimi)
    -duvarda eğrilik var. (fayansı eğri koymuş.)
    -beş dakikaya oradayım. (daha yola çıkmadı bile.)
    -inan bu parçanın gelişi o kadar. (yarı fiyatı)
    -malzeme bekliyorum. (daha iyi bir iş aldım, sen bekle.)
    -o iş kolay. (iki aya anca biter.)
    -başkasına bu fiyata yapmam. (herkese aynı kazık)
    -bunun işi uzun sürer. (azıcık kıymetimizi bilin.)

    hakkıyla işini yapan ustaları tenzih ederiz..

  • bir kere daha ağzındaki baklayı çıkarmıştır. işte o açıklama:

    milli takımlar teknik direktörü fatih terim'in ayrılmasıyla, türkiye'nin büyük bir kaosa gireceğini ileri süren vural, şimdiden yeni teknik direktörün yerli mi, yoksa yabancı mı olması gerektiğinin tartışıldığını söylerken, kendisinin de bu göreve talip olduğunu açıkladı.

    ''en azından ben varım mesela. 25 yıldır bu ligde çalışıyorum. eğitimim var. yabancı dilim var. bize verilen imkanlarla neler yaptığımız belli. milli takıma çok futbolcu yetiştirdik. ben kendimi aday görüyorum, ama bir tane gazetede adımız geçmiyor. demek ki işin uzmanlık boyutuna bakılmıyor. o yüzden biz de 'tavşan dağa küsmüş, dağın haberi yok' misali, türkiye'de futbolu yönetenlere içimizden içimizden kırılıyoruz. yeteri kadar deneyim isteniyorsa tecrübeliyim. avrupa'yı biliyorum. daha düne kadar bu ülkede pro lisans sahibi olan sadece bendim. bu ülkeyi benden daha iyi tanıyan biri olabilir mi? iki tane akademi bitirmişliğim var. yabancı istiyorlarsa, ben aynı zamanda alman vatandaşıyım.''

    valla ben ikna oldum. en azından bir somestre. bi buldurun be.