hesabın var mı? giriş yap

  • " barcelona'lı futbolcuların hakeme itiraz etmesi, yazılıdan 95 alıp da kağıdıma bakabilir miyim demekle aynı. "

  • cezzar, deve kasabı demektir.

    cidde yöresinde isyan eden bedevilere karşı savaşlara katıldı. abdullah bey'in isyancı bedeviler tarafından öldürülmesi sonucu onun yerine buhayre kaşifliğine getirildi. misilleme olarak 70 kadar bedevi'yi öldürdü. bu nedenle kendisine arapça'da "deve kasabı" manasına gelen cezzar lakabı takıldı. bulutkapan ali bey, ahmet paşa'nın isyanı bastırmadaki cesaretini beğenip kendisini beyleri arasına dahil etti.

  • `reisçi almancılarla türkiye'de yaşayan laik türklerin nüfus mübadelesi` şeklinde olacaktı karakter sınırına takıldı.

    almancı dediysem, tanım olarak söyledim. hollanda, fransa, belçika'daki reisçiler de bu tanıma dahil.

    fikir çok basit. adamlar türkiye özlemi ile yanıp tutuşuyor, ee zaten rte hastası bunlar, adam yol yaptı bi kere, ayrıca adam dünya lideri. alıyoruz bu reisçi topluluğu, türkiye'ye getiriyoruz. türkiye'den de kafası çalışan ama bulunduğu sosyal/siyasi ortamdan artık bıkmış ne kadar kişi varsa avrupa'ya taşıyoruz.

    almanya zaten bunu direk kabul eder. reisçi almancıların çoğu almanya'nın istediği entegre topluluk değil, çoğu kalifiye değil. rte de bunu direkt hoş karşılar. milyonlarca sevdalısı geliyor lan, ayrıca pis laiklerden kurtuluyor. türkiye'deki laik-kalifiye kesim de bunu hemen kabul eder.

    ama ortada bir tek tepkisinden emin olamadığım avrupa'daki reisçiler var. lafa gelince hepsi türkiye ve erdoğan sevdalısı ama hepsi avrupa'da yaşamaya devam ediyor. samimiyetsiz bir durum var yani.

    onları da ikna edebilirseniz oldu bu iş.

    mali/ekonomik kısımları ile de başka arkadaş ilgilensin onu da ben mi yapacağım?

    not: almanya'da yaşayan reisçi olmayan bir türk

    debe editi: (bkz: elmalık ortaokulu kitap kampanyası)
    debe editi 2: (bkz: oyuncaklar otostopta)

  • holodomor, 1930'ların başlarında ukrayna'da milyonların ölümüne sebebiyet vermiş olan bir suni açlık dönemidir. ukraynacadaki "holod" ve "mor" sözcüklerinden türetilmiş olup açlıktan ölümü ifade eden bir sözcüktür.

    bolşeviklerin ukrayna üzerinde kontrol sahibi oluşu, rus devrimi'nin üzerinden fazla vakit geçmeden başlamıştır. ukrayna merkez konseyi ise devrimci değildir ve bolşevikler ukraynalılardan gereken desteği alamamıştır.

    brest litovsk barış antlaşması ukrayna ittifak devletleri'nden destek gördükten sonra imzalanabilmiş, ukrayna bu sayede rus bolşeviklerden kısa bir süreliğine kurtulabilmiştir. lâkin ukrayna'daki milliyetçi hareket ittifak devletleri'nin savaşı kaybetmesi ile beraber savunmasız kalacak ve bolşevikler sonunda yönetimi ele geçirmeyi başaracaktır.

    1921'e kadar uygulanan savaş komünizminin ekonomik çöküş ile sonuçlanması lenin'i yeni ekonomi politikası'nı ortaya koymaya itmiştir. (bunu sosyalizm entry'mde (bkz: sosyalizm/@highpriestess) sovyetler birliği'ni devlet kapitalizmi olarak tanımlarken de belirtmiştim.) böylece kapitalist devletlerde olduğu gibi kâr mefhumu artık sovyetler'de de olacaktır.

    ancak lenin'e göre ukrayna'nın ciddi bir kıtlık problemi yoktur. lenin moskova ve bazı diğer bölgelere gidecek olan tahıl kotasını giderek artırmayı tercih edecek, ukrayna'nın durumunu giderek daha da kötüleştirecektir.

    ukrayna'daki tepkiyi azaltmak için lenin, bir süre sonra tahıl sömürüsünü azaltmış olsa da, lenin'in ölümünden sonra stalin ukrayna üzerindeki baskıyı tekrar artıracaktır. 1927'de stalin, köylüleri tarım ürünlerini teslim etmeye zorlar. itaat etmeyenler sovyet otoritesinin düşmanı olarak damgalanacaktır.

    binlerce ukraynalı hapse atılır, özel mülkiyete ait tüm tarım arazilerine el koyulur, varlıklı köylüler (bkz: kulak) daha yoksul olan köylülerin sınıf düşmanları olarak etiketlenerek demonize edilir. ironik bir şekilde, "sınıf çatışması" gazıyla hayata geçirilen dekulakizasyon, sovyetler'in kendi sömürücü eylemlerini meşrulaştırma aracı olacaktır.

    köylü sınıfının zoraki kolektivizasyonuyla elde edilen gelirler halkı beslemeyecektir. ukraynalıların ürünlerinden elde edilen gelir, çoğunlukla ukrayna'yı ilgilendirmeyen harcamalara gidecektir ve stalin endüstriyel yatırımlarını da ordusunu da sömürü ile finanse edecektir.

    1933'ün bitimine doğru ukrayna'da açlıktan ölenler milyonları bulacaktır. bu dönemin "suni açlık dönemi" olarak anılmasının nedeni, açlığın ukrayna değil stalin kaynaklı, yaratılmış bir kıtlık sonucu ortaya çıkmış olmasıdır.

    holodomoru "soykırım" olarak tanımlayan, 1927 doğumlu bir adamın videosu:

    holodomor survivor tells his story

    eğer bir devletin kendi nüfuzunu güçlendirmek adına uyguladığı sömürgeleştirme eylemleri emperyalizm ise emperyalizmi tek bir ekonomik sistem ile ilişkilendirmenin yanlış olduğunu söylemekte bir beis olmayacaktır.

    * * *
    "belgeniz var mı?" diyenlere hatırlatmalı: rusya'nın kendisi bu olayları sovyetler'in üzerine atarak ve "soykırım" olarak tanımlamayarak kabul etmiştir:

    https://holodomormuseum.org.ua/…ocide-in-the-world/

    alın sizlere en hasından devlet duması beyanatı:

    "the regions of the ussr (the volga region, the central black earth region, the north caucasus, the urals, the crimea, part of western siberia), kazakhstan, ukraine, and belarus have suffered from the result of the famine caused by forced collectivization. about 7 million people were killed by hunger and illnesses associated with malnutrition in 1932-1933.

    this tragedy does not have and cannot have internationally established signs of genocide and should not be the subject of contemporary political speculation."

    meâli: zoraki kolektivizasyon malnütrisyona sebebiyet vererek 7 milyon insanı öldürmüştür. peki bu zoraki kolektivizasyonu o kadar sert uygulayan kimdir? stalin'dir. rusya'nın beyanatta inkâr ettikleri, "etnik" soykırımdır, "kasıt"tır. ama bugün rusya bile milyonlarca insanın yanlış politikalar nedeniyle öldüğünü resmi olarak kabul etmiştir, vaziyet buyken hâlâ ortamlarda holodomor için "yalan bunlar, mit bunlar. hep doğal nedenlerden oldu." diyebilmek ancak fanatizm ile mümkün olabilir.

    * * *
    ps: bu tür olayları irdelerken "bir holocaust değil." eşiğine gelmenin de pek sağlıklı bir mantık yürütme biçimi olmadığını ekleyelim. vahşet eşiği holocaust olana dünya tarihi ne güzel, pırıl pırıl.

  • -dişi üreme sistemini yazınız.
    +dişi üreme sistemini.

    edit: doğrudur, yaptım. sonra hocaya gidip 10 puanımı da istedim. çünkü cevap oldukça doğruydu. "siiieeoarghh" gibi bişe dedi ama sanırım kabul etmedi.

  • topluluk içinde ve bire bir konuşmada hareketlerinin değişimini gözlemlemektir.

    bazı insanlar yalnızken çok iyidirler, yargılamazlar, ön yargısız görünürler, anlayışlıdırlar. sonra yanınıza birileri geldiğinde ya da birkaç kişi birlikte bir yere oturup konuştuğunuzda bambaşka biri olurlar. tamamıyla değişirler, size değersiz hissettirirler, kendilerini kanıtlamak için yalnızken yapmadıkları şeyleri yaparlar ve bence bu bir insanın sahip olabileceği en berbat özelliklerden biridir.

    kısacası ıssız adada birlikte yıllarca yaşasanız dahi bir insanı tam anlamıyla tanımış olmayabilirsiniz, toplum içindeki hareketler o kadar önemli ki.

  • bakın, lütfen kulak verin bana:

    ak parti'ye oy verdiğini bildiğiniz, emin olduğunuz insanlar ortalama 3 ay içerisinde ağlayıp sızlanmaya ve muhtemelen sizden para istemeye başlayacaklar.

    bu durumda ne yapacağınız önemli:

    benim tavsiyem sakın ola seçimlerini eleştirmeyin. siz de zor durumda olduğunuzu söyleyin, yardımcı olamayacağınızı ifade edin. daha iyi olacak inşallah deyin. ama dalga geçer gibi değil. gerçekten inanarak...

    bu insanların karşısında bir blok olmayın, birleşmesinler. yavaş yavaş kendilerini tüketsinler, birbirlerinden uzakkaşsınlar. kayıtsız kalın.

    hiçbir şekilde siyasi bir tartışmaya girmeyin, fikirlerinizi sorarlarsa "ben bu işlerden pek anlamıyorum." deyin geçin.

    doğru bildiğimizi söylemek işe yaramadı. artık bu insanlarla konuşmayalım, kulaklarımızı da tıkayalım.