hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---
    adnan ziyagil: ne yapacağımı bilmiyorum, bu yaşıma geldim ama ne yapacağımı bilmiyorum

    ben söyliim adnan, beyaz gömlek içine koyu renk fanila giyme yeter.

    --- spoiler ---

  • topluluk içinde ve bire bir konuşmada hareketlerinin değişimini gözlemlemektir.

    bazı insanlar yalnızken çok iyidirler, yargılamazlar, ön yargısız görünürler, anlayışlıdırlar. sonra yanınıza birileri geldiğinde ya da birkaç kişi birlikte bir yere oturup konuştuğunuzda bambaşka biri olurlar. tamamıyla değişirler, size değersiz hissettirirler, kendilerini kanıtlamak için yalnızken yapmadıkları şeyleri yaparlar ve bence bu bir insanın sahip olabileceği en berbat özelliklerden biridir.

    kısacası ıssız adada birlikte yıllarca yaşasanız dahi bir insanı tam anlamıyla tanımış olmayabilirsiniz, toplum içindeki hareketler o kadar önemli ki.

  • klorofil, çeşitli dalga boylarındaki ışıkları emerek bitkide fotosentez olayının meydana gelmesine sebep olan, yeşil renkli bir biyolojik pigment. klorofiller fotosentez olayında, karbondioksidin şekerlere ve diğer bitki maddelerine redüksiyomunda kullanılan ışık enerjisini emmektir. halk arasında bitkiye yeşil rengini veren organel olarak bilinir.

  • öyle tırt biriydim ki, mezuniyet töreninde kepim kaybolmasın diye havaya atmadım. bi de havaya atıp tutmuş gibi yavşak tavırlar sergiledim.

  • sadece "ööö öö" ibaresini aratınca (tırnaklar hariç elbette) sürpriz öğütler veren sözlük eğlencesi:

    aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
    aaööööööaaaöööööööaaaaööööööaa
    aööööööööaaööööööööaaööööööööa
    aööaaaaööaaööaaaaööaaööaaaaööa
    aööööööööaaöööööööaaaööööööööa
    aööööööööaaööööööaaaaööööööööa
    aööaaaaööaaööaaaööaaaööaaaaööa
    aööaaaaööaaööaaaaööaaööaaaaööa
    aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa

  • münevver karabulut'un cinayeti hakkında bilgiler

    düşündüm de ben bu başlığı favorilere ekleyeyim; aklıma geldikçe yazayım.
    malum söz uçuyor, yazı kalsın...
    münevver öldü, hafızamız ve insanlığımız kalsın...

    susmayın, unutmayın. ne olur...

    bu cinayete bu kadar kafayı takmış olma sebebim, adaletsizlik. parayla tıkanabilen hukuki yollar.

    annemi babamı başbakanın ehliyetsiz oğlu ezerse bir gün? hani olmaz da belediye araçları izleri yok ederse? kabus gibi..

    hayatta türkiye'de olacak şey değil de işte, geliveriyor insanın aklına.

    fakirler katil oluyor, zenginler daha zengin.

  • iyi olmuştur.
    reklam olayının ayarını kaçırırsan, içerikten çok reklam barındırırsan blocku yer patlarsın işte.
    beter olsunlar.

  • servisi var, yemeği var, maaşı da diğer yerlerden biraz daha iyi diye kabul edersiniz. yalnız yaşıyorsunuzdur ve çalışmak zorundasınızdır.

    sabah 6'da çalan alarmı erteleme lüksünüz yoktur. 30 dk. içinde elinizi yüzünüzü yıkayıp, ne giyeceğinize karar verip yola çıkmalısınızdır çünkü 10 dk. uzaklıkta olan servisi bekletme lüksünüz yoktur.
    servise binersiniz, günaydın dersiniz ama kimse cevap vermez. yeni olduğunuz için nezaket, henüz bünyelerinde filizlenmemiştir. birkaç karşılıksız girişim çabasından sonra artık siz de suratsız bir şekilde güne başlarsınız.

    işe gelirsiniz. sizden birkaç yaş küçük direktörünüzün aslında uzmanlık alanı bambaşkadır ama "dışarıdan adam almayalım" milliyetçiliği yüzünden sizin yıllardır yaptığınız iş için artık yöneticinizdir. emin olduğunuz şeyleri bilmediği yetmiyormuş gibi, öyle olmadığı iddia eder. çünkü size karşı küçük düşmek istemez. aynı şekilde aynı işi yaptığınız insanlara da yardım etme çabanız kötü karşılanır. "olupta" diye bir kelimenin var olduğunu iddia eden insanlarla daha fazla savaşamazsınız.

    12.30'da yenecek öğle yemeği için 10 dakika önceden sıraya girmeniz gerekir. 100'den fazla kişinin çalıştığı firmada geç kalırsanız size yemek kalmaz çünkü. 10 dakika önceden sıraya girerseniz direktörünüz işi aksattığınızı düşünür. 10 dakikada dünyayı kurtarmak yerine aç karnınızı doyurmayı istemişsinizdir. yemek asla 12.25'te verilmez bu arada, kuraldır. 12.30 olduğu an dağıtım başlar. iki ana yemek, iki yardımcı yemek seçeneğinden azar azar da olsa iki ana yemekten yeme lüksünüz yoktur. birini seçmek zorundasınızdır ama bu sadece sizin için geçerli. yıllardır orada çalışan insanlar iki ana yemekten yiyebilir, çünkü onlar hak etmiştir... toplamda 1 saat olan yemek için "bari biraz nefes alayım" diye dışarı çıkarsınız. 2 dk. geç kalsanız direktörünüz şakayla karışık(!) geç kaldığınızı size hatırlatır. sigara içmezsiniz mesela ama sigara içen insanlar günde 5 kere sigaraya iner. o göze batmaz. o normaldir çünkü ama sizin gecikmeniz çok ayıptır. olmayacak iştir. delirip sigaraya başlamanıza ramak kalmıştır.

    gün içinde diğer çalışanların sürekli tacizine maruz kalırsınız. yeni kız olarak, bütün eski çalışan hatunlar size bakmaya yüzünüzden değil ayakkabılarınızdan başlar. sizi süzüp sonra yanındaki arkadaşının kulağına fısıldar ve gülüşürler. çalışma arkadaşlarınız hırslıdır. sürekli açığınızı ararlar. ayağınızı kaydırmak için ellerinden geleni yaparlar. hele bir de başarılıysanız boku yediniz. her türlü pamuk ipliğine bağlısınızdır. çünkü kariyerinizi iş arkadaşlarınız belirler. onlar sizi sevmiyorsa başarınızın zerre önemi yoktur. bu arada başarı için çok basit "tebrikler" kelimesini bile duyamazsınız. hele bi hata yapın, dünyayı başınıza yıkarlar.

    içinize kapanık olma lüksünüz(!) yoktur. sürekli insanlarla iletişim kurmaya çalışmak için bir bahaneniz olmalıdır. karşınızdakiyle gerekiyorsa demet akalın'ın yeni çıkan şarkısının ne kadar güzel olduğunu, victoria secret'ta indirim olduğunu konuşacak kadar kadın olmalısınızdır. böyle şeyleri sevmiyor olmanız sizi suratsız yapar. kimseye kendinizi sevdiremezsiniz.

    gün biter. uzak bir noktada oturduğunuz için servisin kalkış saatinden 5 dk. önce aşağıda olmak istersiniz. kaçırma lüksünüz yoktur. çünkü kaçırırsanız şirket size bunun için ödeme de yapmaz. 5 dk. önce indiğiniz için iş arkadaşlarınız şikayet eder, işten erken çıkıyorsunuz diye. daha sonra geç çıkarsınız, iki kez servisi kaçırırsınız. paşa paşa toplu taşımayla saatler sonra eve varırsınız. kaçırmadığınız günler için ise artık kural değişmiştir. kadıköy'de oturduğunuz halde, servis sizi acıbadem'de bırakmaya başlar. çünkü 5 yıldır orada çalışan kişi "ben onun yüzünden evime 10 dk. geç kalıyorum" diye şikayet etmiştir. siz de deneme sürecinde olduğunuz için elbette(!) onun sözü geçer. sizi başka bir semtte bırakırlar. çünkü o kişi evine geç kalmamalıdır. siz diğer insanlar bırakılırken evinize 1 saat geç kalırsınız, o bir kriter değildir. deneme süreniz bitse bile bu değişmez.

    bundan sıkılıp artık işe daha yakın oturan sevgilinizde kalmaya başlarsınız. işteki mutsuzluğunuz ilişkinize de yansır. rahatladınız mı sanıyorsunuz? hayır. bütün gün karşı karşıya oturduğunuz direktörünüz iş çıkışı iş konuşmak için "bira içelim" der. iş arkadaşlarınızla sosyalleşmeyi sevmemeniz sizin asosyalliğinizdir. birkaç kez reddedersiniz, sonra da akşamları aramaya başlar. bütün gün tek kelime konuşmaz, akşamları dakikalarca iş konuşur. artık sevgilinizin "yeter ya bu ne akşam akşam" bağrışları itibariyle, direktörünüzün "tamam ya yarın konuşuruz" diyerek telefonu kapatmasını sağlarsınız. direktörünüzün sizden hoşlantısına cilveyle karşılık verememişsinizdir ve artık sizinle çalışmak da istemiyordur.

    hafta sonu çalışmamak üzere işe girmişsinizdir ama orada sürekli değişen görev tanımınız gibi bu da değişir. hafta sonu işe gelmek rutindir. iş hep vardır. işini seviyorsan gelmek durumundasındır. konsere gitmek, içmeye çıkmak, sosyal aktiviteler falan mı? saçmalıktır.

    memur değilim. bana "işi çok kafana takıyorsun, salla başını al maaşını" diyorlar. 24 saatimin 14 saatini alıp, bir de bu saatler süresince beni mutsuz eden bir yer için fazla mı duygusalım? bana sadece uyumaya fırsat verip, onun dışında at kadar stres yükleyen bir yeri çok mu kafama takıyorum? tüm bunların içinde bir de "yaratıcı" olmamı bekleyen bir yer için fazla mı yetersizim yoksa?

    edit: yeni mezun değilim, ilk iş deneyimim de değil. 11 yıldır çalışıyorum. yaptığım işte ödüller almış bir insanım. bu sadece başıma gelen talihsiz bir olay.

  • artık öyle bir hale gelmişsiniz ki, "ben mutluyum" diyen adama, "hayır sen mutlu değilsin! olamazsın! nasıl mutlu olursun lan!" diyorsunuz. bir de dalga geçmeler falan.. oğlum, adam mutlu hissediyor kendisini, ne güzel işte; bir dönün kendinize bakın hele, ne hale gelmişsiniz, sorun onda değil sizde, zavallılar.

  • insanların arasında yaşamaktan bıktım, atom fiziğine de profesörlüğe de lanet olsun diye düşünüp, kariyeri bir kenara bırakarak bir avuç insanın olduğu yerlerde yaşamaya karar verirseniz, doğru tercihi yapmanız çok önemli olacaktır. bu tercihinize saygı duyarak, kılavuz amacıyla hazırlanan rehbere göz atabilirsiniz ama tabi oraya gidince her şey burada düşünüldüğü gibi olmayabilir. o yüzden kararınızı birkaç kez gözden geçirmeniz faydanıza olacaktır.

    kanada - alert köyü

    kanada’nın nunavut bölgesinde bulunan alert isimli köy, kuzey kutbundan sadece 800 km kadar uzaklıkta. yıllık ortalama nüfusu sadece beş kişi olan köy, dünyanın en ücra köşesi olarak anılıyor.

    resim

    çevresi kuzey buz deniziyle kaplı köyde hava sıcaklığı eksi 40 dereceye kadar düşebiliyor. kuzey kutbuna yakın olması sebebiyle kışın 24 saat boyunca karanlık, yazınsa 24 saat boyunca aydınlık günler geçiyor.

    resim

    tristan da cunha

    resim

    atlas okyanusunda bulunan bu küçük ada takımı dünyanın en ücra köşelerinden birisi olarak sayılıyor. adalar genellikle kayalık yapıya sahip ve etrafındaki deniz oldukça dalgalı. en yakın komşuları olan güney amerika ve güne afrika kıtalarına ulaşım ise sadece deniz yoluyla gerçekleşebiliyor.

    youtube

    adaya dağılmış halde yaşayan 271 kişi ise çiftçilik ve zanaat işleriyle geçimini sürdürüyor. adada ise uydu aracılığıyla televizyon ve internet erişimi bulunuyor.

    resim

    resim

    çin - motuo

    resim

    çin’in tibet özerk bölgesinde bulunan motuo kasabası, komşu kasabalarla ulaşım bağlantısı olmadığı için en ücra yerlerden birisi olarak sayılıyor.

    bu bölgeye yol yapma denemeleri, arazinin elverişsiz yapısı sebebiyle mümkün olmamış. yol yapılacak bölgeye sürekli çığ düşüyor veya toprak kayması yaşanıyor.

    youtube

    bölgeye erişmenin tek yöntemi himalayalar üzerinden yürümek ve bir asma köprüden geçmek. bölgeye gitmek oldukça riskli ancak bölge ormanlarla kaplı ve insan elinin en az değdiği yerlerden birisi olarak günümüze kadar gelmiş.

    resim

    antarktika – mcmurdo istasyonu

    resim

    antarktika, birçok kişi tarafından dünyanın dibi olarak tanımlanıyor ve buraya ulaşmak oldukça zor. kalıcı bir yerleşim yeri bulunmasa da geçici olarak giden bilim insanları burada uzun zamanlar geçirebiliyor.

    mcmurdo istasyonu ise antarktika’nın en kuzey bölgelerinden birisinde kurulu ve yıllık yaklaşık 1200 kişiye çalışmaları için ev sahipliği yapıyor. her ne kadar çevre ülkelerden izole bir bölgede olsa da, çalışanların buraya gelip gitmesini kolaylaştıracak birçok tesis kurulmuş durumda.

    resim

    resim

    grönland – ittoqqortoormiit

    resim

    adı da yaşaması kadar zor olan bölgede yaklaşık 500 kadar kişi yaşıyor. köy, grönland’ın doğusundaki bir kıyıya kurulu durumda.

    grönland tamamı buzla kaplı bir ada, bu sebeple kasabanın etrafındaki sular yılın neredeyse tamamında buz tutmuş durumda oluyor ve bölgeye deniz yoluyla gelmeyi mümkün kılmıyor. bölgede bulunan küçük hava alanında ise uçuş seferleri nadiren gerçekleşiyor.

    youtube

    halkın çoğunluğu yaşamını avcılık ve balıkçılıkla geçiriyor. en fazla avlanan hayvanlar ise kutup ayıları ve balinalar.

    [resim https://i.imgur.com/yxxam.jpg]

    resim

    amerika – angle ınlet

    resim

    minnesota’da bulunan angle ınlet 150 kadar kişiye ev sahipliği yapıyor ve bölgeye ulaşmanın tek yöntemi kanada üzerinden geçmek. bölge balıkçılık seyahatleriyle ünlü ve sadece birkaç tane yerel dükkan bulunuyor. öğrenciler, odalarından çıkıp okula gitmek için kışın kar motorsikletlerini, yazınsa teknelerini kullanmak durumundalar.

    resim

    resim