ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türkiye'de hiç putperest olmaması
90'lı yıllardaki zenginlik belirtileri
-
kapı önüne çöpü migros poşetinde atmak.
evet, böyle bir şey vardı.
bir de kalbimde bir yaradır, söylemeden geçemeyeceğim. kız çocukları için barbie bebek sayısı.
benim hiç yoktu lan.
kuş gibi özgür olmak
-
şairlerin en romantik hayallerinden biri bu. hep kuşlar kadar özgür olmak isterler. bu aynı zamanda şairlerin gerçek dünyadan ne kadar kopuk olduğunun da kanıtı. kuşlar daha özgür falan değil çünkü.
öncelikle bu kuşların çoğu bir sürünün parçası. sürünün başı nereye gidiyorsa oraya gidiyorlar. "ben sürüyü bırakıyorum beyler" diyeni yok. her sene aynı yoldan aynı yere göç eder, her kış eski yerlerine geri dönerler. insanlar gibi ekmek için vapuru kaçırmamaya çalışırlar.
hepsinin hayali aynı: uygun bir eş bulup çocuk ve yuva sahibi olmak.
ifade özgürlüğü desen onda da "çipetpetpet - tii şak şak şak vociya" dışında bir şey bilmezler. aynı kalıpları tekrarlarlar. parklarda yatıp kalkarlar.
bizim şairlerimiz de bu vasat sefil yaşama özenir. niye? zannederler ki bir çift kanadın olunca özgür oluyorsun. olmuyorsun. tam tersine açık hedef oluyorsun. futbol maçına sevinen taraftar ıskalasa, avcı ıskalamıyor. o ıskalasa havai fişekler ıskalamıyor. açık hedef gibi geziyorsun havada.
özgür olmadığın gibi sosyal güvencen de yok. en iyi yemek sultanahmet parkında olunca oradan bir adım ileri gidesin gelmez. ya sonraki öğünü kaçırırsan?
ben söyleyeyim, şairin derdi özgür olmak falan değil. adam şöyle arada bir havada süzülmek, güzel manzara görmek istiyor. rahat batmış anlayacağın. onda bile soğuk algınlığı geçireceğini, üşüteceğini öngöremiyor. kuşla konuşabilse anlaşabilse kuş ikna eder onu aslında. "yok abi iş değil gerçekten. yakaladığın simit çırptığın kanada değmiyor" der. ama bu iletişimsizlik ve şairlerin gözlediklerini mutlak gerçek zannetme sıkıntılarından dolayı bu metafor ısıtılıp ısıtılıp önümüze gelecek, kaçış yok.
"ne istiyorsun düzgün anlat" desen onu da sanatına yakıştıramaz. illa kafa karıştıracak mınakodumun şairi.
(bkz: şiir/@ssg)
senegalli yolcuya terörist diyen taksici
-
adamı soymaya çalışıyorsun, itiraz edince terörist diyorsun.
ben bu taktiği bir yerden çıkaracağım ama nereden?*
araba kullanmaya yeni başlayanlara tavsiyeler
-
babanız yanınızdayken araba kullanmayın hatta ön koltuğa bile oturmayın hatta ve hatta yürüyerek gidin.
recep tayyip erdoğan'dan mb'ye faiz tepkisi
-
rte halkımdan ekonomimize sahip çıkılmasını istiyorum dedi.
darbe olur halk sokağa
ekonomik kriz olur halkım sahip çık
mülteci krizi olur halkım ensar ol
her boku halk yapacaksa siz niye orda oturuyorsunuz derler adama.
bu kelimenin türkçede tam karşılığı yok
-
orhun yazıtlarından beri kullanıldığını sandığım türk özdeyişi.
- tonyukuk, abi "orhun yazıtları" diyelim mi bu yazdırdıklarımızın adına?
- yazıt mı? çince $½§ã yerine mi?
- evet abi.
- hmm.. yazıt.. yok yahu, olmuyor; bu $½§ã'nin türkçe'de tam karşılığı yok sanırım.
- ulan herhalde olmayacak, ilk defa biz bir şeyler çizittiriyoruz taşa, biz bir şeyler bulmazsak karşılığı olmaz tabi.
- değil ama, aynı tadı vermiyor, yazıt ziyadesiyle ajite edici, çok diskonnektivitant, çok maskülen.
- bak sen.
deren talu'nun ayakları
-
bıktık artık her uzun boylu kadının ayakları ile ilgili entry okumaktan. dünya tarihinde hiç kimsenin aklına gelmemiş bir benzetme ile en yaratıcı tespiti yapıştırıyorsunuz.
fırıncı küreğiymiş...
fizik kuralları gereği uzun boylu bir kadının küçük ayakları olamaz, hem at gibi kadın istiyoruz diyorsunuz hem de küçük ayak arıyorsunuz. insan oğlum bunlar insan, ayakta duracak, yürüyecek...
1884 yılında istanbul'da çekilen kebapçı fotoğrafı
-
görsel
polycarpe joaillier tarafından çekilmiş olan fotoğraftır.
orijinal link: http://i.imgur.com/oweufid.jpg