ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
1 liralık wc ücreti yüzünden adam öldürmek
-
cezaevi tuvaletlerini 10 yıl ücretsiz kullanım hakkı elde etmiştir.
türk filmi replikleri
-
unutursak ayip olur:
"dokunma artık aileme! dokunma çocuklarıma! dokunma oğluma! dokunma gelinime! eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemis olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni! anlıyor musun? vururum ve dönüp arkama bakmam bile..."
(bkz: yasar usta)
internetten tanışılan kişiye aşık olmak
-
9 yıl önce tanıştık. 7 yıldır evliyiz. 6 yaşında bir oğlumuz var. internetten tanışılan kişiye aşık olmak diye bişey var.
3 yıl sonra gelen edit: artık tanışalı 12 yıl oldu. evlilikte 10'uncu yılı da devirdik. 9 yaşında bir çocuk da olsa koca yürekli bir adamım var ve hala iddiamın arkasındayım.
bir 3 yıl sonra daha gelen edit : bir hafta önce tanışmamızın onbeşinci yılıydı. otuzu da görüp buraya yazmak dileğiyle. adamım artık çocuk değil, ufaktan ergenliğe geçiş yapmaya başladı.
(bkz: iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir)
7-8 temmuz 2022 hekimlerin iş bırakması
-
yetmez, sağlık bakanlığının önünde protesto yürüyüşleri istiyoruz. hala eyleme katılmayan doktorlar da onursuzdur, gurursuzdur, acınasıdır ve tarafını seçmiştir.
kurtlar vadisi'nin en gereksiz karakteri
-
97 bölüm için geçerli olan cevap yoktur olacaktır. sonrasını zaten bilmiyorum.
ömer baba yazan insanların inatla kaçırdığı konu türkiye cumhuriyeti'nde ve önceki türk devletlerinde devlet yönetiminin, geleneklerinin, kurumlarının, vs. dini normlar ile nasıl iç içe geçtiğini bir türlü idrak edememeleridir. yani 20 yıldır akp iktidarında ve son 60 yılın en etkili partilerinden birinin mhp olduğu bir coğrafyada bunu anlamamak çok garip. ömer baba bir grubun ve ahlaklarının temsilcisidir ve bu ahlakın devletteki etkinliğidir. sadece hem daha az radikal hem de daha pasif bir insan. polat'ın yetiştirildiği ortamı, ahlak anlayışını, neden istihbarat işlerine giriştiğini, mafya içinde nasıl var olduğunu anlamak için bakacağınız kişi önce ömer baba sonra aslan amca'dır. tabii ömer baba "gerçek islam bu değil" diyen daha pollyanna müslümanlardan. ama en nihayetinde olay türk devletlerinde devlet - din ilişkisine geliyor. bunu zaten polat'ta tamamen görürüz. daha net ise aslan bey'in ömer baba'nın fikirlerine değer vermesi ve yer yer ona başvurmasında görürüz. adam koca ortadoğu raporunda şiileri ömer baba'ya danışarak yazdı.
eren eylül'ü yazmaya gerek yok zaten. her ne kadar bomboş bir karakter olsa da - hikayeye de katkısı çok azdır - temsil ettiği güruh okullarda, mahallelerde yer tutmuş ipsiz sapsız mafya özentileridir. mafyanın eğitimsiz, gelirsiz, işsiz, karakteri oturmamış gençlerin mıknatısı olmasıdır olay.
hikmet de sevimsiz bir karakter olsa da entrylerde çok yazılmış. sanırım ekşi sözlük ahalisi kendilerinden bir habersiz hikmet yazarken. zira hikmet bizzat ekşi sözlük yazarlarıdır. eğitimsiz, geleneksel, muhafazakar, yer yer doğru konuşup haklı çıksa da hududu belli olan bir adam. kahve muhabbetlerinin bir numaralısı.
ben bir oy kullanmak zorundasın deseler oyumu erhan'a veririm. atmosfere uygunluğu sıfır. yılışık, cıvık bir eleman. dayının sürekli laf ettiği kadar var.
motor işi sakat abi
-
şu anki aklım olsa zencinin dalına biner, motora binmezdim. bir senedir sürünüyorum, iki ameliyat oldum, üçüncüsünü ağustosta olacağım. dizin altından kaval kemiğini ucu üç parça oldu kazada. buna da şükür, yürüyorum tekrar.
sinan çetin'in çekeceği filme isim önerileri
-
(bkz: zengin piçi oktay reloaded)
yokuş kalkışı
-
acemi veya değil çoğu sürücüyü tırstıran, hatta evinin yolunu değiştirmeye mecbur bırakan sürücü aktivitesi.
ancak bazen bu aktivite için vites, debriyaj, fren ve hatta el freni dahi yeterli olmamaktadır. çözüm adeta bir herkül gibi arabayı yokuşta kas gücü ile kaldırmaktan geçmektedir.
true story
fulya'nın ünlü yokuşlarının birinde kafa kafaya gelinen bir aracın öküz sahibi ile kavga etmekten kaçınan ben, adamla levye savaşına girmektense aracımı kenara doğru çekerek elemana yol verdim. yoluna gitmesini beklediğim kekan yanımdan geçerken saçma sapan sözler söyleyince bastırmaya çalıştığım kroluk damarım kabardı ve ani hareketler ile yokuş aşağı kendimi hafifçe bırakıp ilk sola dönüp ani bir hareket ile tekrar yokuşa verdim burnumu. araç otomatik vites olunca bu tür durumlarda daha rahat oluyor insan. neyse; gaza basmama rağmen aracın kıpırdamaması bir süre sonra dikkatimi çekti. bu bir süre dediğim çok da uzun bir süre değil tabi. el frenini çekip tekrar denedim, sonuç aynı. arkadan gelen beyaz duman ve aracın gazı yedikçe çıkardığı ilginç sesler eşliğinde sağ arka sabit olmak şartıyla sola doğru yönlenmesi durumun anlaşılmasına sebep olmuştu.
evet, arabanın sağ arka çamurluğu anlık kro reflekslerimin farkına varmamı engellemesinden ötürü kaldırıma takılmıştı ve sağ arka teker hafiften boşa dönmekteydi. yokuşun ortasında çük gibi kalmanın ötesinde yavaş yavaş trafik oluşmakta ve "bu mal bu arabayı nasıl bu hale getirmiş lan?" diye fısıldaşmalar da duyulmaktaydı.
neyse ki sevgili yokuş trafiği sakinleri çeşitli önerilerini sunmaya başlamışlardı ki benim gözüm yokuşu yavaşça çıkan, duruşuna kurban olduğum, bıyıklı bir amcaya takıldı. asıl fikir kesinlikle ondan gelicekti. olayı çöze çöze çıkıyordu yokuşu. belli ki matematiksel denklemleri ve gerekli kas gücünü hesaplıyordu. tekerin altına taş sokma fikrinin çeşitli sebeplerden ötürü elenmesinin ardından artık yokuşu çıkan amca ile aynı şeyi düşünüyorduk. amcanın da yanıma gelmesi ile gerekli psikolojik desteği yakaladım. hiç konuşmadık. sadece birbirimize baktık. arabaya bindim. kontağı kapattım, vitesi park'a aldım ve el frenini son kez çektim. sonuçta naim süleymanoğlu benim belime geliyordu ve kilolarca ağırlığı "hıpppps" diyip kaldırabiliyordu. bakışlar üzerimde yoğunlaşmıştı ve "yooo yooo saçmalama" dediklerini hissediyordum. sağ arkaya geçtim. amca tatktik vermeye bile gerek duymadan sadece "bismillah" dedi. yaradana sığınıp kaldırdım aracın arkasını. beklediğimden çok daha kolay olmuştu. bunun da gazıyla hepten yüklendim arabanın arkasını ve aracı kaldırımdan kurtarmakla kalmayıp, düzledim de. işte o anda bugün hala fulya'da hatırlanan, ingiliz taraftarların direkte patlayan şut sonrası verdikleri uuuuuuvvvvvvvvv tepkisine benzer bir tepki yükseldi.
balkonlardan gelen alkışlar eşliğinde bindim arabama ve yokuşu yavaş yavaş tırmanmaya başladım. ancak biliyorum ki o amca olmasaydı, o bana güvenmeseydi bunu başaramazdım.
teşkilat dizisinde z kuşağına verilen cevap
-
olmadığımız masa yok, ama her masada da kaybediyoruz maşallah. selam ve dua ile.
edit: al bak her masada varız, ama böyle.
1916 paskalya ayaklanması
-
''easter rising'' olarak da bilinir. (irce'de: éirí amach na casca)
askeri olarak ingiliz yönetimine karsi basarisiz olmus bir isyandir. 1916 yilinin nisan ayinin paskalya pazartesisi'nde düzenlenmistir. isyan, militan cumhuriyetçilerin irlanda'nin kontolünü ele geçirmek istemesi ve birlesik krallik'tan ayrilma istegi tasimasi ile ünlüdür. devrim girisimi 24-30 nisan 1916 tarihleri arasinda, irish volunteers üyesi ögretmen ve avukat olan padraig pearse'un ve irish citizen army üyesi james connolly'nin dublin'in kilit noktalarini ele geçirmesi ve bagimsiz irlanda cumhuriyeti'nin ingiltere'ye karsi kuruldugunu bildirmesi ile basladi. ingiliz hükümetinin olaya müdahalesi sonucu çogu sivil yüzlerce insan hayatini kaybetmistir. 3000 kisi tutuklanmistir ve 15 kisi (devrimi planlayanlar) idam edilmistir. içlerinden sadece michael collins kurtulmus ve ira 'nin temellerini atmistir. bu olay irlanda bagimsizliginda çok büyük öneme sahiptir.
kursuna dizilerek idam edilenler;
padraig pearse
thomas clarke
thomas macdonagh
joseph mary plunkett
edward daly
william pearse
michael o'hanrahan
john macbride
eamonn ceannt
michael mallin
cornelius colbert
sean heuston
sean macdermott
james connolly
thomas kent
sir roger casement
hacı sabancı öpüşü
-
kız sadece paraları harcasak ama hiç öpmesek olmaz mı gibisinden duruyor.
var mı öyle...
pişman olmak istemeyenlere tavsiyeler
-
daha farklı şartlar altında suratına bakmayacağınız birine, sırf el altında diye razı olmayın.
ona da yazık, haddini unutur. sizi buluyorsa daha kimleri kimleri bulacak sanır.
size de yazık, hududunuz daralır. bir kez eyvallah diyince alışkanlık yapar, hep idare ederle, eh işte ile yetinirsiniz.
46 bin yıllık kadim yaratığın yeniden canlanması
-
yavşaklar buzulların altındaki biyolojik oluşumları deşiyorlar, aslında çok tehlikeli.
o solucanın üzerindeki bir bakteri veya virüs insanlığın binlerce yılda geliştirdiği bağışıklığa uymadığında ne olacak ? beraber yaşadığımız hayvandan geçen visrüste şaftımız kaydı. adam başka zaman diliminden canlı getiriyor.
entrydeki üslup sorununa takılmazsanız ki takılmayın, buzul kazmak çok ciddi ve sıkıntılı iştir.
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
yer : karakoy/tramvay
kahramanlarimiz bir kari-koca
karakoy'den geciyor olmamiz sebebiyle bayan kisimizin aklina karakoy güllüoglu gelir ve olaylar gelisir:
- off canim acayip baklava cekti tahsin...
- gel alalim hayatim.
- hic sevmem ki ben
- ama canim çekti diyorsun ya...
- tamam da sevmem biliyorsun tahsin
- kafam almiyor hayriye... valla almiyor....