ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kadınların bir erkekte baktığı ilk yer
-
ne değişik canlılar lan.
cidden baktıkları ilk yerlere bak; eller, ayakkabılar, üst baş... hiç mi birisi gözünün içine, kaşına, saçına bakmaz.
şahsen ben erkek olarak kadında veya erkekte baktığım ilk yer kişinin yüzüdür.
ben mi çok değişiğim lan yoksa.
cahil kesimin sevdiği aktiviteler
-
parti mitinglerine katılmak.
bu kadar fazla iletişim aracının oluştuğu ve yaygınlaştığı bilgiye ulaşmanın çok kolay bir hale geldiği çağda hala sene de bir seçim öncesi gelen parti liderinin anlattığı masalları dinleyip gerçek zannetmek.
trendyol'un satıcı mağazaya 10.600 tl ceza kesmesi
-
trendyol'da satıcı mağazamıza 10,600 lira ceza kesilmesi.
şirinevler ve yenibosna sürat kargo şubelerinin kasım ayı kampanyalarında başlayan kargo geciktirmeleri aralık ayında da devam etti, her sabah 07:00'de teslim ettiğimiz sipariş paketlerimiz her gün geciktirildi, bir gün değil iki gün değil 1 haftadan fazla geciktirilen siparişlerimiz oldu.
kargo şube sorumlusuna paketlerin sisteme neden girilmediğini sorduğumuzda bize verilen cevap "trendyol sistemi açıyor yarım saat sonra kapatıyor, bugün daha giriş yapamıyoruz" ya da "trendyol herkese bir kota veriyor, sisteme girebildiğimizi giriyoruz giremediğimiz ertesi güne kalıyor" bu şekilde sorunlar yaşadım, geceleri uyuyamaz oldum, ve beklenen oldu trendyol şu ana kadar toplamda 10,600 (onbinaltıyüz) lira geciktirme ceza faturası kesti ve kesilen tutarı haftalık ödemelerimizden kesildiği için sermayesiz kaldık.
müşteri hizmetleriyle konuyu görüştük fakat bir şey yapamayacaklarını belirttiler. ocak ayında 20.000 lira borç alarak başladığım girişimim 1 aydır gelen bu cezalardan dolayı hüsrana uğradı. trendyol'un herhangi bir kaybı olmayacak fakat bizden elde ettiği 10,600 lira ile bizim satış hayatımız son buldu, maalesef bugün üzülerek mağazamı kapatmak zorunda kaldım, üzgünüm.
edit: bu arada kargo şubesine teslim ettiğimiz siparişlerin yaklaşık 500 tanesi gecikmeden dolayı müşterilerimiz tarafından iptal edildi ve bu siparişleri de topluca şubeden maalesef geri aldık
edit: trendyol müşteri hizmetleri ile aramızda geçen yazışma
(.....numaralı gecikme faturaların bir hata bulunmadığı ve trendyol kaynaklı olmayan hatalı durumlarda müşteri memnuniyetini olumsuz etkileyen siparişler için memnuniyet uygulamaları yapılması gerekmektedir.
iyi çalışmalar,
trendyol ekibi)
haber kaynağı: şirketdedikoduları.com
10,600
vestel'in kafe işine girmesi
-
sonunda başka kafelere gidenlerden ek vergiler talep edilmesiyle sonuçlanabilir.
(bkz: sen girme arap)
yazarların linç edilme korkusuyla söyleyemedikleri
-
insanlarla, yalnız kalmamak, yalnızlığın ve konuşmamanın çok bunaltıcı olmasından ötürü konuşuyor ve ilişki kuruyorum. erkek arkadaşlarımın araba ve futbol sohbetlerinden, kız arkadaşlarımın dedikodusundan vesairesinden nefret ediyorum. sadece konuşma sırası bana da gelsin diyerek onların anlattıklarını merak ediyormuş gibi yapıyorum. günlük hayatta konuşulan hiçbir şey ilgimi çekmiyor.
insanlarla istediğim gibi konuşamadığım için, yüzde 99'unu salak, isterik veya cahil gördüğüm için, içten içe hepsini aşağılıyorum. kafamda onlarla alay ediyorum. baskıcı muhafazakar bir ailede yetişmiş olmaktan, sırf kendi çabamla bir yerlere gelmiş olmaktan, seneler önce bıraktığım inancımı; ne inançlısına ne de inançsızına gönlümce açıklayamamaktan, her şeyden bir sinir stres çıkmasından nefret ediyorum.
yaşadığım aşkları da yalan olarak düşünüyorum. kendimi ömür boyu rol yapmak zorunda olacak lanetlenmiş bir insan olarak görüyorum. bu rol bazen o kadar içime işliyor ki, aslında ne olduğumu şaşırıyorum. hiçbir şey benim için hiçbir şey ifade etmiyor. dünyanın böyle oluşuna kızıyorum. her şeyin dilediğince konuşulabildiği, değer yargılarının olmadığı, antik yunan'ın bile ötesine geçmiş, baskısız, yönetimsiz bir toplumun hayalini kuruyorum.
mülteci düşmanlığı yapan küçük beyinliler
-
hocam sus. milletin canı burnunda sus. allah aşkına başlatma mültecine.
crohn
-
bu hastalıktan muzdarip ve askerliğinizi yapmadıysanız eğer, sakın askere gitmeyin. çünkü tsk sağlık yeteneği yönetmeliğine göre askerliğe elverişli değilsiniz. gastro albayı habire fırçalar sizi neden askere geldiniz, sen askerlik yapamazsın diye. son yoklamada hastalığınızı belirtip hastaneye sevk alın, tüm raporlarınızı ibraz edin. geçmişinizi raporlarınıza dayanarak anlatın ancak raporların ıslak imzalı olmasına dikkat edin. asker hastanesi gataya atar topu. orada kolonoskopiden geçersiniz. raporlarınız doğrultusunda yaparlarsa enteroklizis yapılır yada pasaj grafisi çekilir. sonra büyük ihtimal çürük alırsınız. sevk tehiri verseler bile peşini bırakmayınız çünkü kitapta çürük yazan bir hastalıktır ve askere gitmemeniz gerekli. hadi bi enayilik yapıp gittiniz, katılış muayenenizde belirtin durumunuzu, hastaneye sevk alın ama resim yanınızda bulundurun. hastane ankara gataya şutlar, sonrası çürüğe giden yolun ilk aşamalarıdır. ötesi yoktur. sevgiler.
edit 16/08/2023 saat 00:12 : 4 yıl sonra sözlükte klavye tuşlarına ilk temaslar. neyse peşrevi geçelim. malumu aliniz üzere 15/07/2016 tarihinde gerçekleşen menfur hadiseden sonra askeri hastaneler çıkarılan bir khk ile kapatıldı. bu sebepten dolayı siz sevgili crohn hastası ve askerlik namzetleri için sivil hastane yollarını arşınlama vaktidir. gerçi ana entryde belirttiğim hususlar askeri hastane işleyişi üzerineydi, sivilde işler nasıl işler bilemedim ama gecenin bu saatinde aklıma düşen bir yolu paylaşmak istedim. 2021 yılında aklıma geldi ve engelli raporu alabilir miyim diye zor bela sağlık kurulundan randevu buldum, o da ümraniye eğitim ve araştırma hastanesine. kötülemiyorum yanlış olmasın çünkü mhrs'de başka randevu yoktu! sabahtan gittim, sıramı aldım, beklemeye koyuldum. 1-2 saat sonra bankodaki abla çok sayıda barkod ve küçük kağıtla saldı beni aynı alandaki uzmanlık odalarına. göz, cerrahi, dahiliye falan işte. crohn hastası olduğum için cerrahi dahiliye konsültasyonuna, dahiliye de gastroya paketledi. gastrocu doktor abla da elindeki çeteleye bakıp "sana %50 yazarım ama çıkar mı bilemiyorum" diyerek sisteme işledi. aşağı yukarı yarım günde işleri bitirdim, heyet için gün alıp ayrıldım hastaneden. heyet günü güvenlik emmi elindeki listeden sırayla çağırır engelli namzetlerini. görevli doktor ve memurların sorduğu tek soru " sabun mac taviş misin -yess -oki hadi yallah!!" neredeyse 1 dk. bu kadar. 1-2 hafta içinde e-nabızdan takip ettim ve engelli raporum %50 ve ömür boyu olarak onaylanmış! çünkü hastalık ömür boyu. e-devlette de aynı rapor olduğu için kaşe imza için -benim gibi- hamallık edip gitmeyin hastaneye çünkü e-devletteki rapor e-imzalı ve heryerde geçerli. beleş akbil için 1 vesikalık foto, kimlik ve raporla karaköy iettye gidebilirsiniz :) ama sakın ola hastalık geçmişinize ait raporlar vs olmadan kurula gitmeyin! boşa kılıç sallamayın. tomarla kağıtla gittim ve istediğimi aldım. aslında o kovid döneminde hastane içindeki koşuşturmam hariç rahat bile aldım raporu. birazcık sabırla koruk şey olur, ne olur unuttum neyse.
niye bu kadar uzattım bilmiyorum ama işin püf noktası için zaruri oldu. aldığınız engelli raporu (%40 altı olmamalı) ile askerlik şubesine gidip sadece o raporla askerlikten elverişsiz raporu almak daha kolay. en azında internetten edindiğim bilgiler doğrultusunda edindiğim kanaat beni bu düzeltmeyi yapmaya itti.
cefasını biz çektik sefasını siz sürün köftehorlar sizi. hadi hayırlı teskereler.
hayatı norwich city bahtsızlığında yaşamak
-
insanı derinden etkileyen psikolojik travma. sen düşme potasından 2 puan üstte ol. son 4 maçın liverpool, manchester united, chelsea ve arsenal'la olsun
öyle de boktan bir durumdur işte hayatı norwich city bahtsızlığında yaşamak içten içe kan ağlarken dışarıya gülücükler saçmak, hayata bir yerinden tutunmaya çalışmak...
kara haber editi: malesef ki beklenen olmuştur. son 4 maçlık periyotta ilginçtir ki 1 beraberlik koparabilmişlerdir. işte premier lig bu diyerek uğurluyoruz kendilerini. güle güle bahtsız takım. güle güle sana.
survivor all-star
-
nadya'nın bir çubuğu tek eliyle sokmuşken ikinci eliyle destek vererek karşı takıma poanı altın tepsiyle sunduğunda sesi soluğu çıkmayan ağzı bozuk bozok'un, yine dolduruşlara gelip böğürdüğü yarışma.. ayrıca nadya '' çocuğunu bir daha göremeyeceksin, bir daha sultan'ı göremeyeceksin, bir daha annemi, babamı göremeyeceğim'' falan diyerek milleti karşı grubun üzerine püskürttü resmen.. sanırsın sadece kazanana yaşam hakkı veriyorlar, eleneni konseyden sonra vuruyorlar..
vücut geliştirme
-
salonda ağırlık çalışan herkesin yapmakta olduğu zannedilen spor dalı. ağırlık çalışması her türlü spor dalının tamamlayıcısıdır. bununla birlikte başka spor yapılmasa da ağırlık çalışarak vücudun egzersiz ihtiyacı karşılanabilir. sadece egzersiz ve güçlenme amaçlı ağırlık çalışanları yarışmalara hazırlanan, steroid alan, sürekli şişmeye hayatını adayan insanlarla aynı kefeye koyup dalga geçmek mallıktır. bunun yarışma seviyesinde yapılmasını ben de mantıklı bulmuyorum ama insanların twitter fenomeni, reality show starı vs. olmaktan medet umduğu bu devirde vücut geliştirmecilere laf etmem.
vücut geliştirmeden kasıt düzenli olarak spor salonuna gidip kasları çalıştırmaksa bu bence her insanın yapmaya çalışması gereken bir şeydir. üniversitedeyken birkaç ay düzenli yaptıktan sonra tembellikten çok seyrekleştirdim sonra tamamen bıraktım. seneler sonra tekrar başladım ve bıraktığım için kendime çok kızıyorum. merak etmeyin "bir yerden sonra çok kötü görünüyor" cümlesindeki o bir yere ulaşmanız için senelerce aksatmadan çalışmanız lazım. zaten başladıktan ancak altı ay sonra falan düzgün bir insana benzemeye başlarsınız, belki bir sene sonunda "fena olmuyor ha" falan dersiniz.
yetişkin nüfusun yüzde doksanının onuncu şınava gelmeden göbeğinin üstüne yattığı bir memlekette vücut geliştirmeye laf eden maldır. hele alternatif olarak sahilde yürümekten falan bahsetmek bambaşka bir kafa gerektirir.