hesabın var mı? giriş yap

  • yeni tost makinesi almış biri olarak. yağ akıtma haznesinin olduğundan emin olun. ızgara metalinin dişlerinin derinlği önemli. ne kadar derin o kadar iyi pişirme demek. ama derin dişi temizlemek zor onun için yanında bir aparat veriyorlar. timer opsiyonu iyi olabilir. en önemlisi ise basınç yönü, ızgaralar kapanırken v şeklinde değil de yüzeyler paralel olacak şekilde kapanmalı. aksi takdirde üstteki ekmek yarıya kadar kayar.

    vaktinde baya araştırmasını yaptığım tavsiyelerdir. sonuçta ne aldığımı merak eden ortamı yeşillendirsin.

    bu entryi girdiğimde arzum ar 277 metallo ızgara ve tost makinesi almıştım başlarda kullandığımda hoşuma gitse de daha sonraki süreçte teflon yüzeyinin bozulması nedeni ile herşey yapışmaya başladı. plakaları söküp takma mekanizması da sorun çıkarmaya başladı, ızgaradan akan yağın toplanması için bardak gibi bir aparat vermişlerdi onlar da elin çarpınca vb büyük sıkıntı oluyordu. sonunda çöpe attık.

    yukarıdaki aleti attıktan sonra tefal gourmet grill classic ızgara ve tost makinesi aldım. 2 senedir onu kullanıyoruz. şimdilik memnunuz. yukarıdaki arzumun aksine daha rahat olduğu için daha fazla ızgara için kullanıyoruz yapışma oranı gerçekten farklı.

  • daha vahimi yaşanmıştır.

    geçen güz 600 yataklı bir askeri hastanede ölümün kıyısında yatmaktaydım. ızdırap içindeki günlerin birinde hemşire kolumdaki serumu değiştirip az sonra doktorun geleceğini söylemişti ve bunu önemsememiştim. bir perişan akşamüstü ailemi, sağlığımı ve hürriyetimi özleyerek hastanedeki odamın penceresinden bahçedeki çam ağaçlarını seyre dalmıştım. birden doktorum yanı başımda beliriverdi. üstelik çok uzun süredir beklediğim bir mucizeyle birlikte..

    bulunduğum odaya giren genç bayan teğmen, çocukluk aşkımdı. evet başkası olamazdı, yıllar önce gata'da okuduğunu duymuştum. o'nu gördüğüm an çok güçlü bir sevinç akımı, tarifsiz bir mutluluk olup dolandı damarlarımda. mahallemden ortaokul yıllarında büyük bir üzünçle ayrıldığında ben o üzüncün belki de kat ve kat fazlasını yıllarca ruhuma çarmıhlamıştım. büyüyüp tabip ve komutan olan, seneler boyu gizli merakıma ve ara sıra bıçak gibi saplanan hasretime konu olmuş bir kızdı. fakat kızın subay üniforması giymiş, yaşlanmış, eğitilmiş hali bir an için gözlerinde bir ışık belirse de ciddiyetini takınırak sordu: "asker! rütben ve birliğin?"

    "tankçı çavuş x antalya. 5. kolordu komutanlığı ulaş garnizonu keşif taburu 1. bölük. emredin komutanım!"

    karşımdaki tabip teğmenin gözleri yıllar önce tanıyıp sevdiğim küçük kızınkiyle kesnlikle aynı elaydı. lakin sanırım gülmeyi epeydir unutmuş bir soğukluktaydı. ismimi, memleketimi söylemişken neyden çekinip de konuşmamış, geçmiş masum ve güzel günlerin hatırına niçin bir şeyler anlatmamıştı, anlayamadım. kesif bir düş kırıklığı duyumsadım. emreden sorgusundan sonra, sayrılı bedenimin yanı sıra bilincim ve duygularım da yıkıktı..

    yakınlığı, ilgiyi ve şevkati zaten belki pek fazla ummamıştım. ama yok sayılmak, kendisini hiç tanımamışımcasına umursanmamak neyin yaptırımıydı?

    elbette hemingway'in silahlara veda'sındaki gibi bir romantizm ve yaşama direnci asla söz konusu olmasındı, buna razıydım. ama böylesi bir red ve inkar bana çok ağırdı, bunu hakedecek ne yapmıştım?... 10 küsur yıl evvel sarılıp ağlaşarak vedalaştığımız kız, beni tanımamıştı. varlığımı zerre umursamamıştı. üstelik sır olmuş ve yaşlanmamla büyümemiş düşlerime karşın...

    zaman geçti. artık fiziken iyileşmiştim. fakat taburcu hattâ terhis olsam da aklım hep o soğuk hastane odasına mıhlıydı. etrafında askerlerin nöbet tuttuğu hastaneyi çevreleyen o dikenli tellere; çocukluğumun sonlarından ilk gençliğime uzanmış ve o güne kadar tümden ölmemiş hayallerim takılı kaldı. kurtaramadım...

  • öncelikle polisimize geçmiş olsun. kolay bir travma değil yaşadığı. tez zamanda hukuksal süreci de atlatır inşallah.
    tanım: geçmiş olsun dileklerimin yanında tebriklerimi de ilettiğim polis memurumuzdur. işini yapmıştır.
    düzeltme: hukuk terimi hatası.
    ek: polis değilim öğretmenim.
    ek: pitbulla birisi size saldırırsa karşılık vermeyecekmiş gibi mesaj yazanlar var. ister vatandaş olsun ister polis olsun birisi sizin canınıza silahla (burada pitbul) kast ediyorsa yapacağınız şey kendinizi savunmaktır.
    ek: polis orada görevde değilmiş diyenler var. "polis vurdu" diye algı yapılıyorsa ve de bu algının üzerine her hıyara tuzla koşan polis düşmanları da üşüşüyorsa kimse kusura bakmasın polisimin yanındayım. haberlerde "vatandaş" vurgusu polislik mesleğinin önüne geçseydi art niyet aramaz vatandaş kendini korumuş derdim. burada da polis olan bir vatandaş kendini korumuş. çok da iyi yapmış. silahı olmayan bir vatandaş olsaydı şimdi kendisi ölmüş olacaktı. sokak köpekleri yetmezmiş gibi bir de yasaklı ırkı sokak sokak gezdirerek insanları tehdit edenler türedi.

  • özür dileriz seni yorduğumuz için, biz linke tıklar kararı okuruz.

    edit: 15 eylül 2021 tarihi itibarı ile aşı olmayanların işine son vereceklerini duyurdukları karardır.

  • link
    eşi derken bahsedilen bu kişi bir bilim insandır ve adı da özlem türeci'dir. yani tek vasfı uğur sahin'in eşi olmak değildir. ne kadar da kendini bilmez bir üslup

    edit : bunun için gereksiz duyar diyenler olmuş, en basitinden empati kurmanızı öneririm. öyle olunca özlem türeci'nin kariyerine, yaptigi işlere ve şahsına saygısızlık yapıldığının farkına varırsınız belki de

  • bir gün apartmanın aşağıda arkadaşlarla oturmuş muhabbet ediyoruz. bir yaşlı amca geldi yanımıza dedi ki: neden bu kadar sigara içiyorsunuz! kaç saattir sizi izliyorum birini atıyorsunuz birini yakıyorsunuz! bir de böyle sert sert konuşuyor azarlar gibi bizi. şimdi belli babamızdan büyük yaşı ne diyelim. dedik amca içiyoruz işte. napalım. bırakın! dedi. ben bıraktım! 60 yıl içtim ben bunu! bırakalı 5 yıl oldu! yeniden doğmuş gibi oldum! insanın her şeyini etkiliyo! şimdi anlamıyosunuz gençsiniz bunu bile etkiliyo! (şeyini işaret etti) içmeyin şunu! dedi. dedik amca bırakamıyoruz. zamları bahane edip bıraksak yolda dolu paket bulsak yine başlarız. olmuyor napalım. anca bir hastalığımız falan çıkacak korkucaz öyle herhalde. sonra dedik amca sen 60 yıl içmişsin bunu, 5 yıl da olmuş bırakalı. kaç yaşındasın ki sen? dedi 70 yaşındayım! 5 yaşında başladım! koptuk biz... sallıyo sandık. 5 yaşında sigaraya mı başlanılır? dedi ki: ben 5 yaşındayken toprak yiyormuşum! köyden biri babama sigara içir buna bırakır toprak yemeyi demiş! hem toprak yedim hem sigara içtim!